bugün

Dinen Sorumluluğunu yerine getirmeyen ailedir.
din toplumsal hayatın hala en belirleyici unsurlarından biri. yalnızca şekil değiştiriyor, klasik dinler değil de belki ideolojiler, akımlar ilh. hatta Brzezinski gibi insanlar, huntington'ın medeniyetler tezine karşı çıkarken insanlar arasındaki ayrılıkların ve çatışmaların artık bu felsefi kabullerden(ötenazi hakkı, kürtaj hakkı vb.) ortaya çıkacağını söylüyorlar.

toplum, hayatını normlar üzerine kurar. çünkü en sorgulayıcı insanın bile bir süre sonra bir kabulü oluşmaya başlar. sürekli sorgulama ve değişme hali insanın tabiatına aykırıdır. ondan ötürü bir noktadan sonra kabullerinde tutuculuğa başlar.

bu kabuller ve normlar da kökenini her nereden alırsa alsın(akıl bilgisi, deney bilgisi, vahiy bilgisi fark etmez) çocuğa bir şekilde aktarılır. çocuk da büyüdüğünde bu normlar üzerinden hareket ederek toplumdan ayrıksı yaşamaz ve onla bir insicam göstermeye çalışır ki sağlıklı bir toplum çatışmaya mahal vermeyen toplumdur.

dolayısıyla 18 yaşına gelene kadar çocuğa hiçbir şey vermemek makul bir davranış biçimi olamaz. böyle bir durumda toplumda bin bir tür fikir, inanç ortaya çıkar ki orada kaos meydana gelir.

çocuğa her türlü bir şeyler aşılıyoruz ve aşılayacağız. din de onlardan biri. inanmasak bile kendi kabullerimizi aşılayacağız. çocuk ona göre şekillenecek. belki bundan nefret edecek vs vs sıkıldım yazmaktan.
cok da gerekli olmayan bir eylem. cocuklarinizi bunaltmayin onlar yaslari gelince merak edip arastiracaktir.
COCUGUNU SAPIKLARDAN, BEYIN YIKANMASINDAN, SISTEMIN PARCASI OLMASINDAN KORUYAN AILEDIR.
Mantıklı olan ailedir. Din bu dünyanın afyonudur.
çocuğuna misyonerlik yapmayan ailedir.
Bi şeyi yanlış yapınca insanlar artık ikiye ayrılıyor ya o yanlışı abarta abarta daha büyük yanlışlara çeviriyor (3 yaşında cocugu kapatmaya çalışmak vs)
Yada o yanlış hayatından tamamen çıksın istiyor dinin berbat bir şey olduğunu düşünerek.
Halbuki yanlis öğretmek yada hiç öğretememek yerine araştırıp doğru eğitimi vermeyi secseler çocuklara da bu travmaları yaşatmazlar.
Her dini ve inanışı çocuğa biraz biraz anlatmak gerek.
Çok net hatirliyorum ben 10 yaşındayken dersimize giren din öğretmeni bize hep cehennemin ne kadar kötü bi yer olduğunu ve cehennemde yanacagimizi anlatırdı.
Cehennemle alakalı korkutucu videolar izletirdi projeksiyonda yansıtıp. Kaç yasina geldim hala çok net hatirliyorum açtığı şeyleri aq.
Insanları yapmayı beceremedikleri her şeyden soğutmayı öğretebiliyorlar.
hatalıdır.
din bir muamma olarak kalmamalı. özellikle dincilerin beyin yıkama yöntemleri, gerçekte ne oldukları çocuklara iyice anlatılmalı.
bu aynı çocuklara, "evladım yolda bir yabancı sana şeker verirse sakın alma, peşinden gitme." tembihi kadar hayati bir eğitimdir.
Veren aile : https://youtu.be/WPlbAclxtAA

vermeyen aile :
çocuğu salak saçma bir sebeple 14 yaşında intihar edince bik bik öten ailedir.
Çöptür. Çöplükte ikamet ediyordur.
Sen vermessen cemaatciler verir..

Vermek lazım..

Ama din den sonra once ahlak ..
Vermek gerekir. Dinlerin yıllarca insanı sömürme, yönetme ve çeşitli çıkarlar için manipüle aracı olarak kullanıldığını. Bu ideoloji altında insanların duygularının sömürülüp düşünmenin yanlış olduğunun öğretildiği ve diğer dinden insanların ahlaksız ve sapmış olduğunu iddia edip insanları birbirine düşman ettiklerini anlatmak gerek. Yaşadığı topraklarda ki dinin küçük yaştaki kızın muhammed ile evlenmesinin normal karşılandığı, cennet denilen yerde tomurcuk memeli küçük bakire kızlar için erkeklerin delirtildiğini ve kadınların saçları açık diye ahlaksız ve değersiz görüldüğünü bilmesi gerekir.

Ek olarak bir şeyin bilinemeyeceğini insanın kendini kategorize etmesinin anlamsız olduğunu, insanın bir din veya inançsız da ahlaklı ve verimli yaşayabileceğini kendinin üstünde bir ilahi güce ihtiyacı olmadığını öğretmek şart.
1919 doğumlu rahmetli babaannem tarafından islamiyetle tanıştım. 7-8 yaşlarında bir çok namaz suresini öğrenmiştim. Ailem de dinine bağlı bir aileydi. Pek sosyal değillerdi çünkü toplumdaki bozulmayı önceden görmüşlerdi biraz da muhafazakar yapının etkisiydi ve işinde gücünde evinde vakit geçirmeyi standarda bindirmişlerdi. Annem küfür ettiğim zaman dudağıma biber sürerdi. Kendisinden tek küfür veya argo duymadım. Babam ben el kadar çocukken sürekli oğlum kul hakkından uzak dur her günahın tövbesi var onun yok birinin hakkına girme girdiysen de helallik al insanlara karşı adil ol hak yeme başkasının rızkına göz dikme diye telkinlerde bulunurdu. Her söylenene biat eden bir çocuk da değildim. Aşırı sorgulayan biri olduğum için anlatılanlar kafama tam oturmadan uygulamaya sokan biri hiç olmadım. Aradan yıllar geçti gurbet gördüm üniversite gördüm iş hayatını gördüm kafam çöplük gibi faydalı veya faydasız yüzlerce fikir ve bilgiyle doldu. Şimdi dönüp geriye baktığımda ailemin bana söylediği bir kaç şey bana yapışmış ve asla terk etmemişim. Bunlar adaletli davranmak, birilerinin malına göz dikmemek, hasetlik etmemek, çalışkan olmak ve dünyada parazit gibi yaşamamak, vatan sevgisi imandandır diyip vatansever olmaktı.

Şimdi bu saydığım özelliklerin dinle ne alakası var ahlaki değerler bunlar zaten olması gereken şeyler diyeceksiniz lakin anlaşılması gereken bir şey var din olmadan ahlak denen şeyi bir temele oturtamazsınız. Bir çocuğu başı boş bırakırsanız nasılsa kendisi araştırır bulur derseniz okuldaki öğretmeni veya sokakta tanıştığı arkadaşı tarafından fikirleri şekillenir. Ne kadar iyi bir ebeveyn olsanız da bunun takibini yapamazsınız.

Bazı insanlarda da şöyle bir düşünce oluştu aman okusun iş sahibi olsun da gerisi önemli değil. O gerisi var ya okuyup iş sahibi olmasından çok daha önemli. Çünkü o boşverdiğiniz şey edep ve ahlak olmayınca evladınız bir işletme sahibi olduğunda çalışanına adaletli olmayacak işçinin ailesinin huzurunu bozacak hileyle ticaret yapacak fakir daha fakir olacak. Gelir dengesi bozulacak hırsızlık artacak kendi ayağına sıkacaksın.

işte tam da burada Yunus emre devreye giriyor

Gezdim Halep'i Şamı Eyledim ilmi talep, Meğer ilim bir hiç imiş illâ edep illâ edep...
Esasında vermek gerekir ileride bir gün din dersine çıktığında aşırı derecede ayıplanır dışlanabilir ve bu onu toplumdan soyutlaştırabilir yeteri kadar eğitim verilip ileride vereceği karara saygı duyulmalıdır.
Doğrusunu yapan ailedir. Baskı ters teper.
Ayaklarının yere basmasını, hayal aleminden kurtulmasını saģlamıştır.
Çocuğunu rüzgâra karşı yaprak gibi bırakan ailedir. Öncelikle dini eğitim için yatılı kurslara kesinlikle ihtiyaç yoktur. Anne baba kendisi az çok bir eğitim almış olsa ailesinden, kendisi bile temel şeyleri çocuğa aktarır. Bu konuda zayıf da yaz kursu gibi bir iki aylık ve bir iki saatlik kurs ona yardımcı olur , ilerletmek isterse düzgün bir yol çizilir. Bütün kurslara ve hocalara kötü gözle bakmak ve bunu da millete aşılamak kül hakkına girer. En güzeli kendin öğrenip, çocuğa da ev de eğitimi kendin vermektir. Aksi halde birileri çocuğa ilerde uyduruk bir şeyler öğretebilir, cocuk da bunları gerçek zanneder.
Çocuğuma dini eğitimi ben kendim veririm ama asla cemaatlere, kurslara göndermem, dini onlardan öğrenecek değiliz, açarız kitabımızı öğreniriz bu kadar basit.
Çocuk zaten ilk doğduğunda aileden ne görürse onu yapar. Zaten aile eğer ki dinini yaşıyorsa ve ibadetlerini yerine getiriyorsa çocukta zamanla bunları örnek alır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar