bugün

Yoktu öyle meyve suyu ve kolaya verecek para o zamanlar.

görsel
Ayakkabı bağcıklarını çapraz bağlamak.
toplanırdık 5-6 kişi herkesten 10 - 15 kuruş çıkardı. ederdi 80-90 kuruş. bu parayla gider 5 tane 10 kuruşluk sünger cipslerden alırdık. geri kalanıyla 5 kuruşluk cino. savaş abiden bide büyük poşet isterdik. poşeti yırtar koyardık ortaya, içine tüm cipsleri döker cinoları 3 e bölüp koyardık. bi güzel ziyafet. şimdilerde yediğimiz piringılslardan magnumlardan çok çok daha zevkli gelirdi. yine kalbim bi değişik oldu. vay be.
Kafa rahatlığıdir benim için. Ne iş derti ne yarınım ne olacak kaygısı kimi zamanda yaşlanıyoruz düşüncesi hele ki bi de sevdiklerinin teker teker dünyadan göçüp gitmesi olunca o çocukluğumun anılarını daha çok özlemle hissediyorum içimde.
Tek katli yikik dokuk tuvaleti disarda olan kerpic ev, evde yasayan birbirinden kucuk 3 kardes, yagmurda akan damimiz ve annemin cumartesi gunleri yikayip avluya astigi okul önlügüm.
sesli tikim. ikide bir oh diyordum rahatlamak için.
uğur böceği dediğimiz bir böcek vardı turuncu. oyun oynarken kimin üzerine konsa şanslı hissederdi kendini.
toncuk isimli bir kedimiz vardı.
Bakkaldan yoğurt alırdım. Tepsi içinden verirdi. Kap götürür ona koydururduk.
şimdiki 25 kuruş bizim çocukluğumuzda büyük paraydı. gidip onla kalem dondurma alırdık. sakız çekilişinden radyo çıkıyordu. toto denen çikolatadan yumurta alırdık içinden oyuncak parçaları çıkardı. onları birleştirirdik. bi de pepsi neskafeli kola yapıyodu. (bkz: pepsi coffecola)
(bkz: parliament sinema kulübü)
O zamanlar sulugöz sakız çiğner nerdeyse ağlardık şimdi çocuklar telefonu yok diye ağlıyor .
Eski evimiz, soba, evin ısınmayan soğuk odası, sokaklarda oynamak. Aynı zamanda özlenen detaylardır.
tüplü tv nin önündeki renkli deliklere annemin örgü ördüğü şişleri sokarak bozmuştum.
Kozalak ile okul köşelerinde top oynamak , mahalle maçları yapmak , sabahları erkenden kalkıp çizgifilm izlemek , dertsiz tasasız olmak , dev gibi hayaller kurmak , üniye geçince rahatlamak * bla bla bla...
Babam gibi traş olmaya çalışmıştım sol yanağım kesilmişti.
Sonuç : birde annemden dayak yedim.
Bilyeli arabaya binmek. Çocukluğumun en eğlenceli aktivitesiydi. Bayır aşağı sürerdik. Bu kadar güzel bir şey olamaz derdim. Araba kullanmadan önce kendimi bu konuda çok geliştirmişliğim vardır.

Nasıl yapılacağını merak edenler için ;

http://www.acilsoru.com/b...i-araba-nasil-yapilir.htm

Aramaya inandım resmini de buldum buyrun ;

görsel
fırlama bir çocuk olduğumdan dolayı bir kere 10 metreden beton zemine çakılmış ve az daha beyin üstü gidecekken arkadaşımın babası tutmak isterken ters dönmüş ve o adamın bu hamlesi sayesinde hayatım kurtulmuştu. 7 yaşındaydım. çenem kanamış ve büyük bir yara açılmıştı. fırlamalığın sonu da bu olsa gerek.
kaşarlı salamlı bakkal sandviçi.
daha doğru deyimle yarım ekmek içi kaşar salam.
Beyaz toros.

Durun lan, o toroslar değil. Bizim vardı tane. Ondan bahsediyorum.
o özlenen, bahsedilen zamanlara ait şanslı çocuklardanım. hani şu ağaç tepelerine tırmanan, dizinde yaralar eksik olmayanlardan.

o kadar çok şey var ki. ceviz, kiraz, elma ağaçları arasında ki piknikler, kapısı örtülmeyen komşu evleri, salça, tarhana kokusu..

özledim.
Fakirlik. Klasik ama hakikat.Ha değişen bir şey yok o ayrı.
Ah çocukluğum.. Burnumun direği sızladı gözlerim doldu...
hali kenarlarini yol yapip araba surmek.
(img:#1294022)

tam da budur.

sizin çocukluğunuzun üstünü toprakla örttüler mi? benim çocukluğumun geçtiği her yeri toprakla örttüler.. ne hatırası kaldı, ne anısı..