bugün

Sen birini sevip sevgini gösterdiğinde o da sana aynısını yaşatır sanırdım.
ilkokul öğretmenimiz anlatırdı. biz de 8-9 yaşında çocuktuk saf saf inanırdık sonra neyse ki okuyup araştırarak doğruyu öğrendik.

yalan 1: sultan vahdettin ülke işgal altındayken sarayda dansözlerle eğlenirmiş.

yalan 2: ay yıldızlı al bayrağını ilk bulan mustafa kemal miş. savaş sırasında meydanda oluşan kan gölünde ay yıldız yansıması olmuş ve m. kemal "işte bayrağımız bu olmalı" demiş.

şimdi o öğretmene o kadar kızıyorum ki.

yalan 1'e cevap: sultan Vahdettin'e attığın iftiranın diğer tarafta hiç mi karşılığı olmayacak. ülkeyi bırak saray bile işgal altındaydı. bu zihniyetin öğretmenlerinin aklı fikri ahlaksızlıktaymış.

yalan 2'ye cevap: al bayrak üstündeki ay yıldız Osmanlı devleti dahil önceki türk-islam devletlerinin bayrağı olmuştu. amaç hafızamızdan Osmanlı'yı ve geçmişimizi silmek ama bunu başaramadınız ve başaramayacaksınız da.

yalanlarla 100 yıl bu milleti uyuttunuz artık uyanış vakti.
Ezan sesinin bir insan olduğu..
bir banka kartının şifresinin, diğer banka kartı şifresiyle aynı olduğu zaman diğer banka kartının bağlı olduğu kişinin hesabına ulaşılabileceğini zannetmek. sene 90, banka iş bankası, denedim olmadı.
Sadece pozitif sayıların olduğu öğretilirdi.
hayat da kalmak için pekmez yeme zorunluluğumuz olduğu. annemin gelişmiş hayal gücü sağolsun.
18e gelince bi bok oluyo sanıyodum, olmuyomuş.
küçükken hepimizin karnında küçücük bebekler olduğunu büyüdükçe onun da bizimle beraber büyüdüğünü erişkin yaşa geldiğimizde doğurduğumuzu sanıyodum. anneme anlattım dedi yok kızım öyle bişey daha anaokulundayım diyorum ama anne nası olsun başka minicik işte içimizdedir. aslında bir nevi bi yerinden tutturmuşum.
Ailemdeki tüm insanların sırasıyla yaşa göre öleceğini zannederdim en küçük de ben olduğum için yalnız kalcam diye korkardım.ama şimdi büyüdük ve eceli gelenin vakti dolanın yaşına bakmaksızın vefat ettiğini öğrendim.
Balıkla yoğurt yenmez sanmak.
yerdeyken üzerimizden biri geçerse boyumuzun kısa kalacağına inanırdık.
2 gun once bir dugune gittim. Gelin hanimla damat beyi odalarina aliyoruz diyince aklima geldi. Kucukken o oda bana hep gizemli gelirdi icini kimsenin gormedigi bir yer gibi. O odada gelinle damatin gerdege girdigini zannediyordum evet. Hatta dusunurdum neden bu kadar acele ediliyor diye. Herhalde adet boyle der gecerdim.
ayın benimle birlikte geldiğini sanmak,

hamileliğin belirli bir yaşta kendiliğinden ortaya çıktığını zannetmek.
millet namaz kilarken benim koltuk altina kacmis oyuncaklarimi aradiklarini sanmak. bu boyle benim bildigim en az 2-3 yil gitti.
dünyanın şu coğrafya dersindeki küre kadar boyutta olduğunu sanırdım.
aşk vardır.
Uslu durursam gerçekten bir gün şirinleri görebileceğimi sanıyordum...
her gece "yehhaa oozaan" diye bağıran adamın aslında üst katta oturan komşu oğlu ozan'ın evi terkeden babası olmadığı. adam bağırdıkça yorganın altına gizlendiğim günler geliyor da aklıma...bir sor soruştur "neden bağırıyor bu adam?" diye. her seferinde 'beni de kaçıracak' hissi. meğer bozacı diye bir gerçek varmış.

(bkz: vefa boza)
Bebeklerin göbek deliğinden doğduğunu sanmak.
Gök gürültüsünü gürgür babanın çıkarttığı .
götten doğuluyor.
yıllar sonra akla gelince gülümsemelere sebep olur. mesela bana hep, "eğer balık yedikten hemen sonra su içersen canlanır" derlerdi ben de inanırdım. çocukluk işte anasını satıyım ya.
not: balıklardan nefret ediyorum. senelerdir yemedim.
ibrahimovici turk sanmak. (ibrahimden dolayi)
Hemen herkes gibi ay ve güneşin bizi takip ettiğini sanardım.
sanırım 3 yaşındaydım, babam kestiği horozun ayaklarını vermişti bana, bunları göm yeniden horoz olsun diye. ben de gömmüştüm, 3 günde çıkacak diye bekledim.

çocukluk işte saflığın en doruk noktası.