en sevgiliydi, tek sevgiliydi...

öğleden sonra olmuştu, iş başımdan aşkındı, yeter amk sikecem yapacağınız işi deyip kendimi dışarı attım.

nereye gideceğimi kesinlikle bilmiyordum, tek amacım iş yerinden biran önce çıkmaktı. işler sarpa sarmıştı, muhasebe departmanına yeni alınan volkan iyi biriydi ama işini doğru dürüst yapamıyordu. bende daha ilk günden bağırıp çağırıp işten soğutmak istememiştim. aslında hep böyledim ben, birilerine içten içe kızar ama ona belli etmez, kendi kendimi yerdim, yine öyle yaptım. tam kapıdan çıkarken güvenlik görevlisi ve yaşı benden bir hayli fazla olan zeki abiyle karşılaştım, normalde her kapıdan geçtiğimde selam verirdim ona. gözgöze geldik ama selam vermedim. kapıdan 10-15 metre uzaklaştıktan sonra bir şey unutmuş gibi yapıp hızlı adımlarla odama yöneldim; amacım, tekrar dışarı çıkarken zeki abiye selam vermekti. kapıdan tekrar çıkarken tekrar karşılaştık. ''napan be zeki abi'' dedim. o da ''sağol memcos'um sen napan, moralin bozuk duruyor nereye böyle'' diye sordu. ''hiç be abi şöyle bir dolaşacam, bunaldım abi'' dedim.

zeki abiye de selam verme görevini tamamladıktan sonra artık dışardaydım ama nereye gideceğimi kesinlikle bilmiyordum; ama ayaklarım bana inat ve kendinden emin bir şekilde ilerliyordu. köşedeki büfeye gittim gündüz gündüz bir bira aldım gazeteye sardırdım küçükken bira içenlere sırf o gazete yüzünden özenirdim, sonra ''ulan ne özenti bir adamım ben böyle'' deyip kendime kızdım. yine 10-15 metre uzaklaştıktan sonra tekel büfesinden geri dönüp bir de marlboro aldım; normalde winston soft içerdim ama marlboro bir nevi kızgın olduğum zamanlarda kendime kıyak yapmak anlamına geliyordu.

biraz daha yürüdükten sonra kendime bira içecek yer aradım. ulan amk gündüz gündüz de görecekler ayyaş zannedecek millet diyerek de kendi kendime söyleniyordum. ara sokakta bir yerde küçük bir park gördüm oldukça da eğilmiş yaprakları neredeyse yere değecek olan bir ağaç, benim tam aradığım yer dedim kendi kendime. hemen ağacın altındaki banka oturup biramı açtım. aslında tam olarak park denemezdi bulunduğum yere sadece bir tane kaydırak vardı, o kaydırakta da kayan bir kaç küçük. anneleri de parkın kenarında oturup onları izliyordu. ara sıra ''yavaş kay kızım, koşturma oğlum'' gibisinden uyarılarda bulunuyordu ama çocukların dinlemediğinin kendileri de farkındaydı.

bi ara gözgöze geldik çocukların annesiyle bana iğrenerek baktıkları belliydi. aslında hak vermedim değil onlara öğlen saatinde elinde birayla biri her ne kadar masumane de olsa çocuklarını izliyordu. rahatsız olmasınlar diye arkamı döndüm bir tane de sigara yaktım. sonra kendi kendime ''ulan yaşım kaç oldu, evlensem şimdiye benim de çocuklarım olurdu'' diye iç çektim; ama olmazdı ki şu ana kadar tek sevdiğim kadın olan meltem, vermişler biz o zamanlar züğürt gezerken jandarma okullar komutanlığı'ndan yeni mezun bir astsubaya, işi var sonuçta demişti annen iki sene doğuda yaşarsın sonra batıda evinin hanımı olurmuşsun. oldun mu lan meltem evinin hanımı oldun mu? ulan bak yine aklıma geldin sikicem artık sen gittikten sonra kan pompalamaktan başka bir boka yaramayan siktiğimin kalbini. en rockcı zamanımızda arabeske bağlattın bizi. ulan okul da bitmiş 8-10 ay bekle belki biz de girecez işe, ulan daha 22 deydin evde de kalmamıştın. hıı tabi sen öyleydin anneni kıramazdın. gerçi ben işe girdikten sonra annen ayak yapmış, memcos gelip istese verirdim, severim iyi çocuktu demiş, ama meltem sen de bilirsin annen beni hiç sevmedi, peki sen sevdin mi lan meltem? cevap belli amk sevmedin, sevsen gider miydin? giderdin giderdin, çünkü kıramam ben annemi derdin.

sen gittikten sonra ben hiçbir bok yapmadım meltem, şarkı da dinlemedim seni hatırlatmasın diye ama eski bir kitapta buldum geçmişimizi bizim çocukluğumuzda yazılmış, sanki bize yazılmış.

--spoiler--
Sülün abla senin kıymetini o astsubay bilmez
Perdenin aralığında görmedi ki seni
Evlendiniz sen de lök diye soyundun
Kostüm zorlama ışık berbat
Hiçbirşey sahiden olmuyor
Ama bizim filmimiz öylemiydi seninle
Yatardık sotaya pencerenin önüne
Ürpertir soğuk gece şehvet neyse işte
Senin odanın ışığı yanar
Nasıl çapkın yüzlük bir ampul
ilk gülme efekti belirir gecede
Hemen susturulur kıkırdayan bizzat gece tarafından
Bir an kaybolur odanın kırsalında
Oyalanırsın on saniye kadar
Derken bir dönersin ki bizim perde aralığına
Allahım sutyen katına!
Ve sülün bir beyaz sutyendir ergenlik çağımın adı
Hani senin astsubayın görmediği bile
Hani o gerdek karanlığında alelacele çıkarıp
Yastığın altına tıkıştırdığın
Ben sende kadın meselesini sevdim biliyor musun?
Şimdi bırak bu ayakları diyeceksin
Ama samimi söylüyorum
Senden öğrendim tenimde kadın ne iş yaparmış
Eyvah dedim ben şimdi hep bundan isterim
Eteği de mi çıkardın
Yok canım bu kadarına dayanmaz
Uzayan sokağın abazanları
işte düşleri de gerçeği de öldürecek kadar soluk
Ve bir son yazısı kadar sevimsiz gecelik
Örttü meselenin üstünü.
Yani demem o ki sülün ablam
Biz bilirdik kıymetini
Astsubaya verdiler o başka

Bir fiyakayla geldiler seni istemeye
O zaman sıteyşın reno yeni çıkmış
Bagaj kısmında çocuk taşımak marifet o zaman
işte besili papyonlu bir yeğeni oraya çıkarmışlar
Sen de bizim arabanın kafa sallayan köpeği ol misali

Gittin netice
Sıteyşın bir kederle
Bir daha ne senin kıymetin bilinir
Ne de biz yatabiliriz herhangibir kişiyle
Senin beyaz sutyenin olmadan...
--spoiler--

nedense okudum, okudum hep bunu okudum belki de yazandan çok daha fazla okudum. fanatik galatasaraylı ersoy abimin ''ulan ben galatasaray'ın uefa maçını hakan şükür'den daha fazla izledim'' dediği gibi ben de hep bunu okudum.

çocuklar parkta oynamaya devam ediyorlardı, onlara doğru döndüm, aralarına yeni çocuklar da katılmıştı, ulan o da neydi yeni katılan çocuklardan birinin saçları aynı seninki gibiydi. ulan meltem şimdi düşünüyorum da ben senin en çok saçlarını severdim, ben senin saçlarını severken sen gözlerini kapatırdın. allah'ım bundan daha büyük bir mutluluk var mıydı? ulan bizim kızımız olacaktı be mini etek giydirecektik, kendi kendine oyun oynarken eğilince bezi görünecekti, ulan en büyük mutluluğumuz bu olacaktı ama sen gittin netice de verdiler astsubaya.

şimdi daha net düşünüyorum da ben senden çok senden olacak kızımızı seviyormuşum. saçları seninki gibi olacaktı bir nevi senin 1 /20 küçültülmüş halin. her şeyiyle senin kopyan olacaktı. şimdi bakıyorum da feysbuk'a kızın olmuş ama aynı babası şerefsizim sana hiç benzemiyor, saçları kıvırcık babası gibi. hııı hiç öyle mutluyuz pozu vermeyin feysbuk'ta, duydum aranız bozukmuş, gerçi banane meltem onu siz düşünün, ya da ne bileyim astsubay düşünsün. astsubay demişken doğu görevi bitti mi senin astsubayın, batıda evinin hanımı oldun mu?

bugün bir çocuk parkında karşılaştım kızımızla sevgilim, saçları aynı seninki gibiydi.

senin kıymetini vallahi de billahi de ben bilirdim be meltem ama astsubaya verdiler o başka.

o değilde doğu görevi bitti mi? Batıda evinin hanımı oldun mu lan meltem?

mp3'ün kulaklığını takıp işyerime doğru yürüdüm:http://fizy.com/#s/14jro5

hikayenin aslı çok daha uzun bu benim söyküm, istersen anlatırım.

şubat 2012,

bahçe/osmaniye
muhtemelen çocuğunu parka getirmiştir. eğer sen yalnızsan çok koyacaktır bu durum.
çocuk parkında karşılaşmak bahane , ortam şahane misali..

seneler sonra okulumuzun arkasındaki çocuk parkında onu görmek muhteşem bir duyguydu. yağmur da yağıyodu romantizm tavan! üzerinden ben diyim 2 sene o desin 3 sene. ne fark eder hiç aklımdan çıkmadı ki o sıcak bakışları. babamın öğrencisi olması zaten ızdrap veriyordu. keşke olmasan demiştim bi gün. olmasam beni nasıl tanırdın ki demişti. susup içimden hak vermiştim.

şimdi evlenmiş ve kilis'e yerleşmişsin. bir de kızın olmuş be ahmet. seneler sonra ortaokul arkadaşımız tuğba bir resmini getirdi bana. o halini hatırlıyorum şimdi. o uzun burunu minik kızın öpüyodur şimdi. eşine de aşık değilmişsin. onu da öğrendim. ben evlenecek adam değilim derdin. ilk sen evlendin be ahmet! neyse kızının adını müge koymamışsın. ama benim sevdiğim ismi koymuşsun. buna da şükür be ahmet. minik kızınla mutlu ol emi ?