bugün

Ablamla paylaşıyordum yerde yatıyordum kıyafetlerim salondaki kanepenin altındaydı. O zamanlar kıskanır, kızardım. Sonra ev bana kaldı herkes gitti tek tek. Şimdilerde yer yatağına bile razıyım diyorum.
Yemek yediğimiz, yattığımız, televizyon izlediğimiz yer aynıydı. Sen çocuk odası diyorsun.

Sadece tuvalet ayrıydı şükür özgürce hacetimizi yaptık o konuda şanslıyım.
Benim...

Salon denilen ama toplamda 15 m2 olan odada 3 erkek kardeş kalırdık...

Diğer odada 3 kızkardeş...

Şimdi Allaha şükür herkes evli barklı...

Herkesin çocuğunun da ayrı odası var...

Ama bizdeki kardeşlik çocuklarımızda olur mu...

Orasını bilemeyeceğim...

Umarım fazlasıyla olur...
Çocukluğuna sahip olamamış binlerce çocuk varken iki mobilyaya sahip olamadığı için yakınanan insanların toplandığı başlık.
Artık nasıl bir travma olduysa hala arada bir uyurken Çekyattan düştüğüm rüyalar görürüm. Babaannemin evinde de şu eski dolaplı koltuklardan vardı. Ben uyurken dolap kapağı kendiliğinden açılır hep üzerime düşerdi. işte bunlar hep travma.
Yalnız değilsiniz gardaşlar. Yıllardır salondayım. Kardeşime premsesli nevresim takımı bile aldılar bana kuru çekyatta yat ülen ses yapma kale diyorlar. Ühüm. Peçete verin.
Oyuncakları vitrinde fincan takımıyla birlikte duran çocuktur.
Yine fakirler gelmişler şanslıydık bilmem ne diye tantana yapıyorlar. Tamam biz de sizinle aynı şeyleri yaşadık ama zenginin çocuğu bizim sadece reklamlarda gördüğümüz arabalı, şekilli şukullu yataklarında yatıp hayallerimizi süsleyen akülü arabalarını sürerek gününü gün ediyordu. Biz şanslıysak onlar ne amk? Eminim hepsi şu an okula babalarının parasıyla aldıkları spor arabalarıyla gidip, tek başlarına ya da kız arkadaşlarıyla birlikte ayrı bir eve çıkan günün her öğününü yemeksepetinden yiyip, hergün alkolün dibine vuran tiplerdir.
Biz şanslı falan değildik aga hala da değiliz kendinizi kandırmayı bırakın. Şanslı olan her zaman onlardı...
Kendi dünyasına sahip olan çocuk. Valla benim dünyam yarım düzineydi ve bu eksik gibi, ki allah var eksik kalırdı, bir de büyükninem yarım düzinenin 7. idi. Evet evet, büyükninem! Büyükbabamın sevgili validesi. yatmadan önce masallar anlatırdı, ben işittiğimi tavana resmederdim. Gel gelelim çöp adam çizme becerisi kazandırmadı. Benim kulağım iyiymiş meğer, bilseydim resim yerine tavana hep yazı yazardım. Nur içinde uyusun, masallarından doğdum.
Çocukluğumda kendi odam olmadı ama bunun abartılacak, üzerine şiirler yazıp köşede ağlamaya sebebiyet verecek bir olay olmadığını düşünüyorum. Çocukluğumda yatacak yerim vardı ki bu çok daha önemli bence. Öyle soba çıtırtısıyla uyuduğum için değil, aileme sahip olduğum, en azından dort duvar içinde uyuduğum, karnım doyduğu için şanslıydım.
Arkadaşlar ben hayatımın uzun bir bölümünü Çekyat üzerinde geçirdim. Orda uyudum, uyandım; ödev yaptım, sulu boya resim yaparken sulu boya kabını döküp annemden dayak yedim... çocukluğum çekyat üzerinde bir köşe yastığı gibi geçti. Dolap olayına hiç girmiyorum, benim eşyalarım vitrinde fincan takımının yanında duruyordu!

Artık nasıl bir eziklikse kazandığım ilk parayla gittim kendime bir çalışma odası yaptım. En güzel yatak takımın alıp yatak odası kurdum. Ama alışmamış götte don Durmaz misali ben yine gidip salondaki Çekyatta uyudum uzun bir süre. Artık bilinçaltına nasıl işlediyse çekyatın çıııkkkttt diye açılma sesini duymazsam uykum gelmiyordu.
Bunun bir de hiç akülü arabası olmayan çocuk versiyonu vardır.

Maalesef o benim amk.
~ama alışmamış götte don durmaz misali ben yine gidip salondaki çekyatta uyudum uzun bir süre. artık bilinçaltına nasıl işlediyse çekyatın çıııkkkttt diye açılma sesini duymazsam uykum gelmiyordu.

Arkadaşım kütüphanedeyim yapmayın böyle şeyler. Güldürdün.
Çekyatın Altından oyuncaklarını almaya çalışırken bazen çekyatın altına sıkışan çocuktur.
iyiymiş yine çekyatınız varmış. Somyada yattım lise yıllarına kadar.. gecekondu nedir bilir misin sosyete kızı. *
iki göz, sobalı evde büyümüş , muzu ancak yılbaşlarında yiyebilen, sevdiği en özel eşyası kokulu silgisi olan nesildendir.

Üç kardeş, sobalı odada, çekyatlarda uyurduk. Uyumak için, misafirlerin gitmesini beklerdik mecburen.
Ya da annemle babamın buz gibi odasına gider, orda uyurduk, misafirler gidince de yataklarımıza geçerdik.

Aynı odada ders çalışır, tv izler, yemek yer, yaramazlık yapar, kavga eder, deliler gibi dakikalarca gülerdik tepinerek.
Özel hayatımız o odadaydı ve özel değildi ama gariptir ki çook ama çook mutluyduk. Bir gün de, " yalnız kalmak istiyorum ühühü" diye sızlanmadık hiçbirimiz.
Aklımıza bile gelmedi böyle bir trip...

Biz iyi, minnoş, törpülenmiş çocuklardık. yalnızlığı sevmez, birbirimizle beslenirdik.

Yok yok ağlamıyorum, gözüme kardeşlerim kaçtı!
Bir zamanlar bendim ama çok uzun sürmedi odamın olmayışı. iki tekli koltuğu babam birleştirmişti.o koltuğun arasındaki boşluk hep belimi acıtırdı. Kıyafetlerimde vitrinin altındaki dolapta duruyordu. 7-8 yaşıma kadar böyle geçti. Sonra taşınınca kendi odam oldu.
Küçükken belki üzülecek ama ileride pek de takmayacak çocuktur.
Benim lan bu. Kendi yatağım bile olmadı kanepede yattım hep. Açılırdı kanepe, sabah geri toplanırdı yatakla birlikte. Hala da kanepede yatarım yani. Bu böyledir.
Gecekondu da büyüdüm. Doğal olarak bir odam olmadı. Bunu hiçbir zaman dert etmedim. Şimdilerde kendime ait odam var ama orada yatmıyorum çekyatta yatmanın keyfini hiçbir yatak vermiyor. Üstelik çekyatı açmıyorum bile. Küçüklükten kalan alışkanlık olsa gerek. Annemle karşılıklı çekyatlarda yatıyoruz.