bugün

Efendim, bir sevgilim vardı. Çok sevimli, nazik ancak tuhaf heyecanları olan bir tipti kendileri. O kadar değişik alışkanlıkları vardı ki;
-Çayı sütle içer,
-Gazeteyi gece yatmadan önce okur,
-Tuvalete çişi gelmeden gider,
-Giyinmeden önce saçını yapar,
-Annesini aradığında, en son nasıl olduğunu sorar,
-Alışverişe çıktığımızda indirim mağazalarındaki en pahalı kıyafetleri seçerdi.
Zaman geçti, iyice alıştık birbirimize, tabi zamanla o bana, ben de ona benzemeye başladık;
-Çayı sütle içiyordum, o da 3 şekerle;
-Gazeteyi okumadan önce, adamları boyuyordu, gece yatmadan önce okuyordum,
-Tuvalete gidip, dakikalarca bekliyordum, sıkışana dek tuvalete gitmiyordu,
-Saçlarımı giyinmeden önce yapıyordum, giyindikten sonra yeniden yapıyordum, saç maçla ilgilenmiyordu,
-Annesini babasını hiç aramıyordu, ben de aramıyordum.

Kısacası; ilişki bittiğinde, O ben olmuştu, ben de o... Allah' tan ayrıldık da herkes kendi oldu.
Yoksa bir süre sonra;
O ped kullanacaktı, ben prezervatif seçecektim... *
sadece çiftler için geçerli değil, arkada$lıklar dostlukler için de geçerli olan durumdur. sürekli etkile$imle birbirinizden bir $eyler kaparsınız bilinçli bilinçsiz. ortakla$malarda böyle ba$lar.
(bkz: üzüm üzüme baka baka kararır)
doğruluğu yüksek olan önermedir. etrafımdaki tüm çiftlere bu gözle bakmaya başladığımdan beri inanılmaz benzerlikler yakalıyorum ve bir erkekle bir kadının birbirine benzemeye başlaması açıkçası ürkütücü. kimilerinin tipi iyice akraba benzerliğine kadar yaklaşıyor, kimisi de davranış olarak tek bir insan haline geliyor. gerçekten ürkütücü. yapmayın.
(bkz: körle yatan şaşı kalkar)
--spoiler--
"benim de-ben de" ikilisi, bir hayatı paylaşmanın son aşamasıdır. eşi ölen bazı yaşlıların kısa bir süre sonra "ben de!" diyerek ölmesi bu yüzdendir. *
--spoiler--
Normal olandır.Birbirini benimsemekten ileri gelir.
atalarımızın da dediği gibi üzümün üzüme bakarak kararması olayıdır.
iki elmanın yarısı, bir fidanın güller açan dalı gibi durumların hakkını veren vıcık sevgi böcükleri.
(bkz: kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan)
mevlana der ki; "Eş olan kişinin, eşinin huyu ile huylanması gerekir ki işler, yolunda gitsin. Eşlerin birbirine benzemesi gerek, ayakkabı ve mest gibi çift olan şeylere bak da bunu anla! Ayakkabının teki ayağa biraz dar gelse ikisi de işe yaramaz. Kapı kanadının biri küçük, diğeri büyük olur mu? Ormandaki aslana kurdun eş olduğunu hiç gördün mü? Deve üzerinde biri boş, diğeri malla dolu çift çuval dengeli olmaz. Nikahta iki kişinin birbirine denk olması lazım. Yoksa iş bozulur, geçim kalmaz."
(bkz: körle yatan şaşı kalkar)
vakti zamanında türklerin orta asyadan göçme sebebiyle aynı sebebi içeren mevzudur.

birbiriyle yaşaya yaşaya fazlasıyla içli dışlı olmuşlardı ve kültürler birbirine karışmıştı. bizim gibi yerde yemek yemeye başladılar falan filan.

her türlü ilişkide zaman içerisinde uyumla beraber benzeşmeler olur. eğer benzeşmelerden rahatsızsanız ki bence abartılmadığı takdirde rahatsız olacak bir şey yok, ayrılmak zorundasınız. bizim atalar boşuna mı anadolu'ya kadar göçtüler sanıyorsunuz.
köyümüz gençlerinin kulaklarının uzamasından da anlaşılandır.
ayrılma zamanının geldiğine delalettir.
körle batan şaşı gorgoş.
ilişkinin sıradanlaşmaya ve sıkıcı hale gelmeye başlamasına neden olan durumdur.
sadece huyu-suyu olarak değil sima olarakta benzemeleri görülmüştür.
(bkz: süleyman demirel nazmiye demirel)
http://galeri.uludagsozlu...onra-birbirine-benzemesi/