bugün

eve çıkmış 3 öğrenci arkadaşın zar zor aldığı 2. El makinayı ilk yıkaması için terlik ve çoraplarla doldurup karşısına geçmeleri yarım saat izlemeleridir. Bir de bu anın videosu vardır ki yıllar sonra izlenir gözler dolar.
Not: başa gelmiştir.
bazen yapiyorum ben bunu. sanirim donerken cikardigi sesle birlikte dusuncelere dalmak bir nevi terapi gibi.
ankara yıllarında yurt çamaşırcısı olarak çokça yaptığım eylemdi. yalnız kalmayı sevenler için zevkli eylem.
yalnizliktan olan bi seydir. bunaltici ortamdan kacmak icin kafani boyle dagitirsin.
kafa güzelken yapılmaması gereken eylem. önceleri çok zevkli ama daha sonra kendinizi bir çamaşır makinesi hissediyorsunuz. *
allah a inanma yolunda bir adım. tefekkür ve şaşkınlık sonrası aydınlanma ile sonuçlanır.
çamaşır makinası var ve tanrı yok! mümkün müdür? düşünülmeli.
Radyasyonun dibine vurmak.
lan içine girsem acaba birşey olurmu diye düşündüren durumdur.

çamaşırları yıkarken sorun yokta, bu sıkma olayına gelince deli gibi donuyor ya işte orası sakat. içinde olsam anca bagırsaklarla midem cıkar oradan herhal o kadar dönmeye.
Bir cesit terapi.
Küçükken mini mini bir çocukken az izlemedim... Kardeşimle oyuncak ayılarımız vardı ve onları çamaşırlarla beraber makinaya atardık...
Makinanın içinde onları konuştururduk... Gözlerinin cama çarpma sesi hala kulağımdadır... Ahh ulan bobo nerelerdesin şimdi...
85-90 jenerasyonunun yaptigi olay.

evet oyalanacak birsey olmadigindan ne zaman annem camasirlari makineye atsa oturup izliyordum.

simdikinin liselisi ergenler nereden bilecek aq.

adamlar cepte telefonla, tabletle evde bilgisayarla buyudu.

benim zamanimda prima bebek bezleri bile yokmus aq. (en azindan annem oyle diyor, emin degilim)

iste ne sartlar altinda buyuduk biz, dogru duzgun oyuncagim bile olmadi be.

cocuklugum boyunca 3 oyuncak ya alinmistir ya alinmamistir yani o derece.

evet nostalji kusagimiz burada sona eriyor.
klozetin üzerine oturup birde sigara yakılmış ise o an dünyanın en eğlenceli aktivitesi olabilir.
(bkz: Otizm spektrum bozukluğu)
belirtilerinin içinde yer alan eylemlerden biridir. Ritimli hareket eden her şey onların dikkatlerini çekmektedir. Bunun en guzel ornegi camasır makinalrıdır sürekli bir dönüş hareketi vardır.
sıkarken gaza gelip kafayı çevirmeyinde.
ilginçtir. Çocuktum yıl 1996 veya 1995 olsa gerek babam çamaşır makinesi aldı ki köyde tek uydu anteni çamaşır makinesi atarisi olan ev bizim evimizdi tüm köy kaaaveden paralel yayın neyse onu izlerken biz uydunun tadını çıkarıyorduk. Neyse çamaşır makinesi geldi peder beyin elinden gelir bu işler kurdu makineyi kılavuzundaki yönergeleri halledip ilk çamaşırları attık bizim ev 3 çocuklu bir aile evi efendim çalıştırdık o zamanlar kola çeirdek tv üçlüsü çok meşhur bir etkinlikti aldık kolamızı çekirdeğimizi geçtik karşısına bitirene kadar izledik. Şimdi düşünüyorum da iyiydik o zamanlar bu bile bizi mutlu ederdi. Şimdi kocaman evde beyaz eşyanın sesinden kendimi duyamıyorum. Kimse kalmadı herkes evlendi bir yer edindi yuva yıkıldı ben tek yaşar oldum. Mına kodumun çamaşırlarından da en çok onları asarken içimi bir sıkıntı kaplar. Onları asarken emekli memur gibi hissediyorum. Sanki çamaşırı asıp yatacam sabaha varmayacağım bir hafta sonra da ölümü bulacaklar gibi.
bunu izlemenin neresi eğlenceli ?

ben çocukluğumda hiç çamaşır makinesı izlemedim. genellikle arıları ve kelebekleri yakalamakla hatta daha da ilerisi yarasa yakalamaya çalışmakla vakit geçirirdik çocukken. bazen ateş böceği peşinden ordan oraya giderdik, bazen de kuzenlerle toplanıp kırsalda çadır kurar gece orada kalırdık. bunun gibi şeyler. ancak hiç çamaşır makinesı izleyip eğlenmedim. enteresan geldi.
cebinde selpak unutup yıkadığım için, çıkartınca içindekileri izledim az önce bi süre. coşkulu küfürler eşliğinde ve en pokerfaceinden. hepsine yabışmış kar küresi gibi. Post apokaliptik dönemde kar yağarken tek ben kalmışım da arkada tool çalıyormuş gibi şaka şaka neyse abartmaya gerek yok kurutup burnumu silerim artık giysilere.
az önce de hayatımı betimledim farketmeden apokaliptik döneme bağlayıp neyin. bi dönüp okuyayım dedimdi şahane betimlememi. zaten cümleler de ne biçim olmuş özne yok nesne az. virgül desen hakgetire.
“Çeyizim hazır, ev işlerine de aşinayım” ağı kurulmuş bakıyorum. Bu hayattaki en tehlikeli erkek tipi bence erol taş değil, kripto efendi’dir. Erol taş’ları anlarsın, uzak durursun… bu grup sıkıntı, sözlük yazarı kardeşlerimin ayık olmasında faide görüyorum.
o camı zaten millet izlesin diye koydular muhtemelen. bulaşık makinelerinde yok mesela cam.