bugün

(bkz: türban değil başörtüsü)
(bkz: afedersin ama amına koyim kardeş)
ülkemiz "birçok" kesimiyle özgürlükler için bunca sene başından birçok badireler geçmiş bir ülke olma özelliğini taşımaktadır. geçmişten günümüze binlerce insan bu "özgürlük", "eşitlik", "adalet" gibi savlar nedeniyle insanlık onurunun ayaklar altına alındığı birçok uygulama, işkenceye maruz kaldılar. bu işkencelere göğüs gerdiler çünkü insalığın onuru için yola koyulmuşlardı en başından o zamana kadar. bu işkencelerden o zamanın devrimcileri, en çok payı almak zorunda bırakıldılar. daha çok adalet istediler diye... daha çok eşitlik istediler diye... daha çok özgürlük istediler diye...

lakin günümüzde daha bir "özgürlük"çü olmak nedense bir takım sol görüşlüleri tedirgin etmekte. sorduğunuz zaman; o zamanın lider devrimcilerine var olan hayranlıklarını çok güzel bir şekilde anlatabilirler.** mitinglerde, yürüyüşlerde "mahir, deniz, ulaş.. kurtuluşa kadar savaş!" yazılı pankartlarla ve posterler ile muntazam güzellikte yürüyüşler gerçekleştirirler.*
lakin gel gelelim, bugünkü sol görüşlü insanların hepsi "devrim" ruhunu taşıyorlar mı? yukardaki kısa tabloya baktığım zaman; bugünkü sol görüşlü çevre o hayranlık duydukları*, o ağızlarından düşürmedikleri "first class" devrimciler ile bugün ne kadar örtüşüyorlar? onlar kadar özgürlükçü, eşitlikçi ya da adaleti çökmüş bugününde adaleti isteyebiliyorlar mı? kendilerine bu gibi soruları sormak yerine, yine bir "özgürlük" düşüncesinin getirisi olan ve kişinin inancı* gereği kılık-kıyafet tarzının sorgulanması, aşağılanması zaman zaman da "hor" görülmesi ne kadar bir "devrimci" duruşudur? bunu da sorgulamak lazım.

hali böyle iken; "bu vatandaş" kendi ülke insanının giyiminden dolayı pek ala "utanç" duyabilir! lakin onu öyle kabul etmediği sürece, onu düşman kabul ettiği sürece "eşitlik" savı ya da "adalet" savı hiçbir mana taşımayacaktır. doğrusunu konuşmak gerekirse duyulacak en büyük "utanç", ulu önder'imizin gösterdiği hedefe; ilim ile, bilim ile, ekonomi ile ulaşamadığımızdan ötürü olmalıdır. onun giyimi idi, bunun siyasi görüşü idi, ötekinin dinsizliği idi... diye diye birbirimizi yemekten dolayı ,atatürk'ten bugüne kadar, bir arpa yol gidemediğimiz gerçeğidir "utanç" duyluması gereken...

evet! inanıyorum ki mustafa kemal'in dediği gibi; bu ülke bir gün "muasır medeniyetler seviyesine" ulaşacaktır... bunu torunlarımdan önce görebilmek umudumdur. o nedenle; kişilerin dinsizliği - dindarlığı, solculuğu - sağcılığı, laikçiliği - anti'laikçiliği bir kenara bırakıp, bundan sonra bu ülke insanları için, yarınlar için, güzel bir ülke için var gücümüzle işe koyulmalıyız tez zamanda. en azından "utanç" duyacak daha absürd başka çeşit nedenler üretmemek için..

nazım gibi;

(bkz: çocuklar inanın)
bir tek kendi özümüze yabancılaşmadığımız, kendi kültürmüzü sikmediğimiz kalmıştı, onu da başarıcaz ha gayret böyle mal mal konusanlar yüzünden.
Mehmet akif ne güzel söylemiş Medeniyet dediğin Açılıp Saçılmaksa Köpekler Senden Daha Medeni. Siktirolur gidersin sevmiyorsan ama benim annemin,teyzemin , halamın, anneannemin başındaki türbana laf edersen birgün onun ucunda sallanmayı da göze alırsın bilesin.
yanlış bir düşüncedir. şimdi bu düşünceye sahip insanlara bir soru soruyorum;

türkan saylan hastalığından dolayı saçı döküldüğünde, saçını bir ''bez parçası'' ile örtmek zorunda kalmıştı. peki sırf başını o ya da bu şekilde örttü diye türkan saylan bir anda gerici mi oldu. hayır kesinlikle olmadı. önemli olan onun kafasının içindeki aydın fikirlerdi. bez parçasının hiç bir önemi yoktu.

işte başörtülü kızların da taktıkları bez parçasının hiç bir önemi yok, önemli olan kafa yapılarıdır. çok saygı duyduğunuz avrupada rahibeler başlarını örtmüyorlar mı, kiliseye girene kadar başları açık oldukları için çağdaş, kiliseye girdikleri anda başlarını örttükleri için gerici mi oluyorlar.

azıcık mantık, azıcık hoşgörü, azıcık vicdan..
bütün dünyada hoşgörü belirtisi, inanç özgürlüğünün simgesi olan türban, çağdaş türiye'nin utanç kaynağıysa, vah o çağdaş türkiye'nin haline derim ben...

çağ nerde siz nerdesiniz lan, deyyuslar (bu kelime yasak mıydı, sayın moderatör)!
düşünmeden yazan,konuşan,giyim kuşamla çağdaşlığı karşılatırıp,orta çağ avrupasında cadı avcıları gibi ortalıkta dolaşıp çağdaşlık adı altında özgür iradeye kota koyma çabasında olan,ancak çıplak gezen hatunu gördüğünde ağzının suyu akarak bakan,mini eteklinin arkasından çenesi düşük şekilde bakan,boynuna haç takıp dolaşan insanlara inanç özgürlüğü diyip,islamda inandığı şeyi yapıp başını örten kıza ''çağdaş değil'' diyen,aslında bi o kadar düşüncede,düşünmekten aciz kalmış yazar tipini aklıma getiren bir entry konusu.
götünü yırta yırta avrupa'ya yalanmaya çalışan yazar söylemidir. verdiği örnek ise afedersiniz daha dün sokaklara sıçan fransızlar.
çok enteresan insanlar var burada; vatikandaki rahibelerin resimleri üzerinden konuyu tartışmaya açıyorlar, bu şekilde bir karşı argumanın recursive saçmalığı da ortada iken insan yanıt verebilecek birşey zaten bulamıyor, hani karşındaki bu derece saçmalarken yanıtın kalmaz sonuçta o durumda.

vatikan rahibeleri gibi mi olmak istiyorsunuz onu bir anlatın bari de onu bilelim.
çağdaşlığı sadece kıyafete indirgeyebilecek kadar kalıp kafalı insanların savunabileceği durum.

(bkz: açık oy gizli tasnif) zihniyetinin uzantısıdır.
başörtüsü bir siyasi unsur olmamalıdır, bir seçimdir. bunun çağdaşlıkla bir alakası yok insanlar istediği kıyafeti giymekte özgürdür.
eksik bir tanım. Doğrusu "çagdaş türkiye nin utanç tablosu olarak türban yasağı" olacaktı. Çağ dışı olan insanların başıyla kıçıyla uğraşan devlettir. Yoksa birey başına kıçına neresine ne isterse takar.