bugün

bugün öğleden sonra Kuaförde Can sıkıntısından ve fön makinesi gürültüsünden tam öleceğimi sandığım bir anda, dışarıdan salona giren bir kadının oturacağı koltuğun önünde 200 tl bulması ve bunun kime ait olabileceği konusunda bir fikrimiz var mı diye bizlere sormasıyla irkildim. Ben dikkatim dağılmış bir şekilde kitabımdan kaldırdığım başımı, Olumsuz anlamında sağa sola sallarken, yanımda oturan ve sıranın kendisine gelmesini bekleyen teyze, paranın kadının ceketini çıkardığı esnada kendisinden düştüğünü ve bunu gördüğünü söyledi. Fakat kadın kendisinden son derece emin, bunun mümkün olamayacağını, çünkü cüzdanın çantasında olduğunu ve cüzdanı dışında cebinde veya başka herhangi bir yerde, para taşımak gibi bir alışkanlığının asla olmadığını teyzeye ve bizlere uzun uzun anlattı.

Bunun üzerine az evvel dışarıdan gelen kadının oturduğu koltuktan kalkan ve saçlarına fön çektiren genç kadın, izin isteyerek iki kadın arasında geçen diyoloğa dahil oldu. telaşla ceplerini ve cüzdanını karıştırarak, paranın kendisine ait olabileceği konusunda emin olamadığını endişeyle dile getirdi. Biz, hepimiz merakla genç kadını izlerken dışarıdan gelen kadın yine kendisinden emin, bu durumda paranın genç kadına ait olabileceğini, öyle ya; koltuğa kendisinden önce ondan başka kimse oturmadığına göre ve kendisine de ait olmadığına göre, fazla düşünmeye gerek olmadığını söyledi. Yüzünde hayatı boyunca düşünmeyi pek sevmeyen bir insanın ifadesi vardı. Parayı genç kadına uzattı. kutsal görevini yerine getirmiş bir insanın memnuniyetiyle kendisine teşekkür eden, minnettar genç kadına parayı uzattı. Genç kadın parayı aldıktan ve cüzdanına yerleştirdikten sonra, tekrar yerine oturup telefonunu karıştırmaya devam etti. Biz de telefonlarımıza, kitaplarımıza ve dergilerimize geri döndük.

Fakat kısa bir süre sonra dışarıdan gelen kadın, endişeyle aranmaya başladı. bizlerin de dikkatini çekmeye çalışarak sağına soluna, telaşla ceplerine cüzdanına bakınıyordu. sonunda endişeli bir yüz ile bizlere ve genç kadına bakarak, acıyla paranın kendisine ait olabileceğini söyledi. Yüzünde suçlu bir çocuğun ifadesi olmasına rağmen sözcükler ağzından dökülürken yine kendinden emin ve kararlıydı. En az kendisi kadar emin ve kararlı yanımda oturan teyzenin de onayını alarak; tabii ya, teyze yanlış görmüş olamazdı. para, dışarıdan gelen kadından düşmemiş olsaydı öncesinde illaki görürdü. dışarıdan gelen kadın genç kadına, paranın kendisine ait olduğunu ve geri alması gerektiğini söyledi. genç kadın bir anlık duraksamayla fakat yine fazlaca düşünmeksizin, parayı cüzdanından çıkarıp geri verdi. dışarıdan gelen kadın, kusura bakmaması gerektiğini, son günlerde biraz dalgın olduğunu, hem zaten yanımda oturan teyzenin de durumu bizzat görmüş olduğunu söyleyerek genç kadından parayı geri aldı. ben tüm bu olanları sessizce izliyor ve elimden geldiğince kimseye bir taraf oluşturmaksızın, her üçüne de gülümseyerek durumu geçiştirmeye çalışıyordum. Fakat bu son gelişmeden sonra tüm dikkatimle, sonucu merak etmeye başladım. Para gerçekte kime aitti?

dışarıdan gelen kadın parasını geri alıp yerine oturduktan sonra derin bir sessizliğe gömüldü. fön makinesi elinde bekleyen kuaför ve bizlerse tekrar işimize, telefonlarımıza ve kitaplarımıza... fakat artık hepimizin kafasında, paranın aslında kime ait olduğu sorusu vardı. bir süre sonra genç kadın saçlarına fön çeken kuaföre, acelesi olduğunu ve biraz daha hızlı hareket edip edemeyeceğini sordu. biz hepimiz içine düştüğü durumdan haliyle rahatsız olduğunu düşündük. öyle ya; son duruma göre kendine ait olmayan bir paraya sahip olmaya çalışmıştı. fönü çekildikten ve borcunu ödedikten sonra, başı öne eğik iyi günler dileyerek kimseyle göz teması kurmaksızın salondan çıktı.

fakat bu hikayenin en enteresan tarafı bana göre; paranın aslında kime ait olduğunu hikayenin kahramanı olan üç kadının da bilmiyor olmasıydı. Üçü de Bu sorunun cevabını bilmiyor, karşısındaki kişinin bildiğini sanıyordu. Çünkü üçünün de ortak noktası, kendileri ile ilgili düşünmek ve hatırlamak için çok meşgul ve dalgın, ve fakat başkalarını onaylamak ve başkaları tarafından onaylanmak konusunda çok emin ve istekli olmalarıydı. bu, o sırada 200 tl nin aslında kime ait olduğunu öğrenmekten çok daha önemliydi onlar için.
Son bir ayda yere düşmüş 5 ve 10 kuruşları toplayarak sokaktaki köpekler için bir kilo mama parası biriktirdim. Daha çok düşürün daha çok mama alayım!
275 lira ile rekor bende sanırım. dövme yaptırdım.
eğer sahibi bulunamıyorsa meblağa göre değişim gösterebilir. şöyle ki;

0-5 lira arası; üstü başı yırtık ufak fakir bir çocuk sevindirilir.
5-50 lira arası; sayısal, piyango, iddaa vb. şans oyunlarına yatırılır.
50-100 lira arası; telefon faturaları ödenir.
bir tomar yeşil; felekten bir gece çalınır.

not : yerde bulunan parayı ciddiye alıp, çok hayal kurmayın, anlık harcayın. diğer türlü başınıza (nedense) daha çok masraf açılıyor. o anda kullanın gitsin.
başıma geldi bugün bu.
yarın muğla ya gidiyorum, okula. gitmeden önce bir etrafı dolaşayım son kez, arkadaşlarla buluşurum belki diye evden çıktım. şehrin en kalabalık caddesinde yürüyorum nereye gittiğimi bilmeden. bir iş merkezinin önünden geçerken aklıma geldi;
burada burs veren bir vakıf vardı, gidip bir bakayım diye düşündüm. iş merkezinin içine girdim, ofislerine gitmek için merdivenlere doğru yönelirken yazıyı gördüm: burs başvuru formlarımız bitmiştir.

"üzülmeden" geri döndüm. kapının birkaç metre önünde gözüm bir şeye ilişti. "aha o ne lan bir deste para." hemen aldım yerden. o kadar kalabalık olmasına rağmen o yol kimse görmemişti parayı ya da hemen benden önce düşürmüştü biri, bana kısmet oldu görmek. saymadan elime aldım, tuttum. etrafa baktım kimse bir şey arıyor mu diye. yoktu. saydım paraları, onluklar halinde tam 90 lira. hepsi de gıcır gıcır. bankadan yeni alındığı belli. ne yapmam gerektiğini bilemedim. sonunda beklemeye karar verdim, kaybeden mutlaka geri döner diye. yaklaşık 20 dk bekledim ama kimse gelmedi. para miktarı da çok büyük değildi. gidip polise vermek de olmazdı. * 20 dakikadır elimde tuttuğum paraları bir kez daha sayıp cebime koydum. "okuyom ben yea" deyip yoluma devam ettim.*
bugün başıma gelen olay. bilecik taraflarında bir lokantada yemek yemek için mola verdik. yemeklerimizi yedikten sonra arkadaşlar çay faslına geçince ben de namaz kılayım bari dedim. yemek öncesinde tuvalete gitmiş ve mescidi görmüştüm. orada abdest alan bir polis gözüme çarpmıştı. neyse yemek sonrası mescide gittim. seccadenin yanında 100 tl gördüm. "allah'ım sana şükürler olsun, bu paraya gerek yoktu ama" diye içimden geçirdim. * şaka yapıyorum tabii. paranın muhtemelen polisin olacağını düşündüm. namaz sonrası polisi görürsem ona, göremezsem lokantanın sahibine veririm diye içimden geçirdim. işimi halledip, arkadaşlarımın yanına dönerken birkaç masa geride o polisi ve yanındaki arkadaşlarını gördüm. polise "mescidde para buldum sanırım sizindi" dedim. polis ceplerini yokladı. sevindi." evet benim" diye cevap verdi. arkasından da bana teşekkür etti. yanındaki arkadaşları " bak helal paraymış demek ki, seni buldu tekrardan" diye polise takılıyorlardı.
Sosyal deney yapan orevlatları yüzünden kendi param düşünce bile alamıyorum pü.
yüksek ihtimalle ilk kez bir lidyalı'nın yaşadığı olaydır.
yıllar önceydi. 1 tl kağıt paraykenki yıllarda akşamın sekizi gibi eve giderken sakin bir sokakta yerde bir tomar gibi duran paralar gördüm. eğilip aldığımda 3 adet 1 tl olduğunu gördüm. şimdiki gibi büyük bir para değildi. param da olmamasına rağmen haram olur diye o paraları ertesi gün bir dilenciye verdim.
bir gün sonra yine aynı saatte ve aynı yerde yine bir tomar gibi duran para vardı. eğilip aldım ; üç adet 100 tl. bu paraları dilencilere dağıtmadım ve kullandım. ihtiyacım vardı çünkü.
şöyle yorumlar yaptım ;
1. allah dedi ki ; az parayı dilencilere dağıttın ya hadi bunu da dağıt da samimiyetini göreyim.
2. daha önceki paraları dilencilere dağıttığım için son bulduklarım ödüldü.
yorumlarım her neyse ney ama aynı yerde aynı saatte 3 er adet para bulmam da pek tesadüf değildi.
(bkz: cebe atmak)
çocukken sıkça başıma gelen ancak büyüdükçe gerçekleşme sıklığı oldukça azalan eylem.
ne de sevindirir adamı zalım..
hemen sahibi araştırılmalıdır. *
görsel
Üç vakte kadar zenginliğe delalaettir. Üç gün mü desem üç yıl mı üç asır mı..
sağdan yüründüğünde en az 50 tl bulursunuz, soldan yürürseniz bu rakam 10 tl yi geçmez. biraz ortadan yürürseniz 30 tl ye yaklaşsa da yürüyüş hızının bu rakam ile ters orantılı olduğu unutulmamalıdır. enflasyon oranı ile altın ve döviz piyasaları da göz önüne alınarak doğru kombinasyonu oluşturabilirseniz bir servet bulma imkanınız bile var.