bugün

“En sevdiğim,

yeniden delireceğime eminim. O korkunç zamanların bir yenisini daha aşamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve bu kez iyileşmeyeceğim. Gaipten sesler duymaya başladım ve odaklanamıyorum. Bu yüzden en iyisi gibi gözüken şeyi yapıyorum.

Bana mümkün olan en büyük mutluluğu yaşattın. Benim için olunabilecek her şeyi oldun. Bu korkunç hastalık çıkıp gelene kadar iki insanın daha mutlu olabileceğini düşünmezdim. Artık daha fazla mücadele edemeyeceğim. Hayatını mahvettiğimi biliyorum, ben olmazsam çalışabilirsin. Çalışacağını biliyorum. Görüyorsun ya, bunu bile düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum.

Demek istediğim o ki, hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı son derece sabırlı ve inanılmaz biçimde iyi oldun. Herkesin bunu bilmesini istediğim için söylüyorum. Eğer biri beni kurtarabilecek olsaydı, bu sen olurdun. Senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey uçup gitti. Hayatını mahvetmeye daha fazla devam edemem. iki insanın bizim olduğumuzdan daha mutlu olabileceğini düşünmüyorum.

V.”

(bkz: Virginia Woolf)
Hepinize çok teşekkür ederim özellikle sana baba. Senin sayende , kanımı taşımayan kadınların her gülüşü üzerime toprak attı. Sana bu gerçekle mutlu bir ömür dilerim. Hadi şimdi bütün güzellikler senin olsun. Sana tek bir soru cevabını hep içinde sakla. Sahi değdi mi?
Annemi babamı çok seviyorum. Kardeşlerimi de. Yalnız küçük olana hala kırgınım. Ben öldükten sonra üzülmeyin. Zaten cehennemin dibini boyluyorum.

Ama yine de keşke bu ailede dünyaya gelmeseydim. Bu ülkede dünyaya gelmeseydim.

işimi ve iş arkadaşlarımı sevmiyorum. Herkese kırgınım. Hakettiğim değeri görmedim.

Artık Ankara’yı sevmiyorum. Hayattan tek beklentim ölmek. Ölünce yıkasınlar beni.

Evin bahçesine gömün beni.

Heralde cesaret edebilseydim mesajım böyle olurdu.