bugün

şu yalan dünyada üç kişiyi tanıdım, eşimi çocuklarımı. o da ne kadar allah bilir. elbette annem de oldu, babam da. bir çocuk ne kadar tanırsa o kadar. sonra yakın uzak bir çok kişi, ama hep bir noktaya kadar.

tanımak gaye değil, durumdur. yoksa yetmiş üç milyon altı yüz seksen ikbin üç yüz yirmi beş kişi (sayın başbakanımızın kulakları çınlasın, sever küsuratı) elbet bilemem kaç kişi ama çok kişi, tanı babam tanı, ömür törpüsü. ama tanımak güzeldir doğrusu.

tanımak tesadüflerin köprüsü. yolda giderken, vapurda, otobüste, okulda, sırada yanı başında, radyoda, televizyonda, sanal alemde vs. vs. görür durursun, aşina. aşinalık tanımanın temennası.

gözlerin görür gözlerini, aksi zihninde, ısınırsın belki nazardan, bakıştan. daha dikkatli olur gözlerin. tanımanın basamaklarıdır tırmanılan. bir gün hafif tebessüm karşıdan. bir zaman tek sözcük merhaba. merhabalar çoğalır, tanışmanın kabardığı anlar.

duyarsın sesini bir yerlerden akseden, okursun yazılarını kağıttan, gazeteden, klavye kavalye ekrandan.
kelamın, sözün imlasıdır yaklaştıran. imla bir manada doldurmaktır mesafeleri, köprü belki.

söz doğrudan, hurufat dolaylı tanımak, tanış olmak yolları.

söz yalnız değildir, dudaklar, gözler, parmak uçları refik. çok sesli müzik gibidir söze dair tanımak.
yazı yalnızdır. harfler beynin inikası.

bir yazı nasıl anlatabilir insanı. bir yazı, bir şeye dairdir. o bir şeyin penceresi tanımaya kafi midir.

yazıya akseden yazarın ideası, gölgesi. henüz puslu ve sis.

yazıyı, yazarı tanımak için okumaz insan, belki vesiledir.

asıl olan düşüncedir, cezbeder, kahreder, uzaklaştırır, yakınlaştırır.

yazı okunmaya dairdir. okunmayan yazı, üstüne kilit vurulmuş depo dolu emtia değeri. mal çürür, yazının bağlamı kaçar çok kere.
yazı aynı zaman da, tanınmak için hiç değil, tanıtmak için yapılan faaliyettir.

tanıtmak size ait değildir. o başvuru dilekçesi.

tanıtmak, hayatın size kattıklarını aktarmak, paylaşmak.

bir şeye dair yazarken o şeye dair hakiki düşünceleriniz akseder, aksetmelidir. yoksa samimiyetsizliktir, samimi olmayan yazıdır.

yazı çağırmaz, anlattıklarıyla zihninde yarattığı aleme götürür. siz okuyunca o yazarın alemine dair fikir sahibi olursunuz.
yazar manav çığırtkanı değildir, iyi demez, ikram eder, gerisi size kalmış.

hiç bir görüş, anlayış övgüyle parlamaz, sövgüyle sönmez.

zorlamayı, illeyi, tehdidi, nahoş kelimeleri içermiyorsa o yazıdır. daha sonra yazının anlatıkları ikna edici, doğrulara ne kadar teğet, ne kadar kiriş ne kadar kuyruklu yıldız kadar uzak, okuyucunun takdiridir. ama gerçek olan önce yazı gibi yazı.

hayatta öyle değil mi samimiyet, su zerreciği kadar berraklık ve sonra gayret, ve sonra nasip, nasip kadar donanım, ama her şeye rağmen başarı ve başarısızlık biraz da talih.