bugün
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı38
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel13
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır20
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt10
- uzağı göremeyen insan10
- istanbul suriyenin başkentidir9
- anın görüntüsü18
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım11
- boşuna yaşıyorum hissi19
- icardi1905 silik olsun kampanyası38
- kekeme olan biri doktor olurmu8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler8
- sözlük kızlarının don renkleri20
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- evlilik17
- ali erbaş9
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu16
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- ellerim bos gonlum hos9
iclal aydın kitabı.
Yatak odam bir Musevi mezarlığına bakıyor. Bu yüzden sabahları pencereden bakmayı sevmiyorum.
Son birkaç gündür yağmurlu, rüzgârlı, karanlık oluyor sabahlar ve yataktan kalkınca dışarıdaki karanlığın sebebini aranıyorum, perdenin ucunu hafifçe kaldırarak...
Bu sabah sulu ve sert yağan bir karmış sebep...
Kimseyi uyandırmadan, sessizce hazırlanıp, erkenden çıktım evden. Gideceğim yer uzak, yapacağım iş çoktu. Yollar tıkanır, ulaşmak zorlaşır endişesi, dün gece geç yatılmış, sabah erken kalkmış, gözlerde uykusuzluğun ve Vizontele Tuuba'nın finalindeki hüznün şişliği ile düştüm E6 yoluna.
Dün çantama atmıştım o albümü...
Filmden sonra daha da dinleyesim geldi. (Söylemeyeceğim hangi şarkı olduğunu). Arabanın camlarına hızla vuran tipiye, bir türlü aydınlanamayan güne karşı duruyordu dinlediğim şarkı..
Sanki o filmde ben yokmuşum...
Sanki o filmin hikâyesini ben hiç bilmiyormuşum....
Sanki hiç vedalaşmamışım herhangi biriyle..
Sanki artık hiç özlemiyorum... Kimseyi...
Yazlıklardan ayrılanlar güneşten solmuş tişörtlerinin omuzlarında getirirlerdi küçük yaz aşkının ayrılığını..
Mektuplarla, arada bir güçlükle açılan telefonlarla yaşatılırdı biraz daha...
Yaz bitimi 20'li yaşlarım başlayana dek daha derin acıtırdı kalbimi ve o zamanlar daha çabuk onarabilirdi kalbim kendini. Bir ayrılığın, uzun bir yola çıkmanın, bir şehre son kez bakmanın burukluğu ile baş etmeyi öğrendim sonunda.
Otuzlu yaşlarım başladığından beri asansörlerdeki kısa ve anlık kalabalıkların, koridorların, yargıların, önyargıların, küçümsemelerin, ayrılıkların, boşlukların üstesinden gelir oldum...
Bunun karşılığında verdiğim onca şeyden sonra..
Mesela...
Şarkılar daha az ağlatır oldu beni. Filmler daha uzak...
Daha korkak oldum, daha cesur görünerek...
Daha kapalı oldum, daha açık olduğu sanarak..
Ve daha kırılgan oldum, daha güçlüyüm diyerek..
Hiçbir ayrılık 20'li yaşlardaki ayrılıklar gibi olamaz artık... Mevsim dönümleri o yaşlar kadar anlam taşımaz...
Geleceğe yönelik planlar, ev kredileri, dört tekerin üzerinde bir marka, sosyal etkinlikler, kapılar, çiviler, çitler var artık erişkin hayatımızda.
Karşılıklı suskunluklar var...
Film bitti. Eşimin gözlerine baktım. Vardı biliyorum.
Onun da gözlerinin bir yerinde saklıydı bir ilk gençlik vedası... Yarım kalan bir şey; kimseye göstermediği ve bu yüzden kıymetinden hiçbir şey eksiltmediği...
Ve biliyorum ki sizin de saklı bir yerinizde bir hafıza kartı...
Eski bir sevgili değil sözünü ettiğim... Bir ilk aşk, ilk veda değil...
"Büyümek" denilen meselenin çöpüne atılan diyetler... Zaman denilen acımasız, şakası yok büyücüye verdiklerimiz...
"Daha az üzüleyim bu hayatta, daha güçlü olayım" dileğinin karşılığında, bizden aldıkları...
Şarkılar daha az ağlatıyor artık değil mi?
Çocuksu geliyor heyecanlar?
Yapılacak onca ciddi ve önemli şey varken...
Son birkaç gündür yağmurlu, rüzgârlı, karanlık oluyor sabahlar ve yataktan kalkınca dışarıdaki karanlığın sebebini aranıyorum, perdenin ucunu hafifçe kaldırarak...
Bu sabah sulu ve sert yağan bir karmış sebep...
Kimseyi uyandırmadan, sessizce hazırlanıp, erkenden çıktım evden. Gideceğim yer uzak, yapacağım iş çoktu. Yollar tıkanır, ulaşmak zorlaşır endişesi, dün gece geç yatılmış, sabah erken kalkmış, gözlerde uykusuzluğun ve Vizontele Tuuba'nın finalindeki hüznün şişliği ile düştüm E6 yoluna.
Dün çantama atmıştım o albümü...
Filmden sonra daha da dinleyesim geldi. (Söylemeyeceğim hangi şarkı olduğunu). Arabanın camlarına hızla vuran tipiye, bir türlü aydınlanamayan güne karşı duruyordu dinlediğim şarkı..
Sanki o filmde ben yokmuşum...
Sanki o filmin hikâyesini ben hiç bilmiyormuşum....
Sanki hiç vedalaşmamışım herhangi biriyle..
Sanki artık hiç özlemiyorum... Kimseyi...
Yazlıklardan ayrılanlar güneşten solmuş tişörtlerinin omuzlarında getirirlerdi küçük yaz aşkının ayrılığını..
Mektuplarla, arada bir güçlükle açılan telefonlarla yaşatılırdı biraz daha...
Yaz bitimi 20'li yaşlarım başlayana dek daha derin acıtırdı kalbimi ve o zamanlar daha çabuk onarabilirdi kalbim kendini. Bir ayrılığın, uzun bir yola çıkmanın, bir şehre son kez bakmanın burukluğu ile baş etmeyi öğrendim sonunda.
Otuzlu yaşlarım başladığından beri asansörlerdeki kısa ve anlık kalabalıkların, koridorların, yargıların, önyargıların, küçümsemelerin, ayrılıkların, boşlukların üstesinden gelir oldum...
Bunun karşılığında verdiğim onca şeyden sonra..
Mesela...
Şarkılar daha az ağlatır oldu beni. Filmler daha uzak...
Daha korkak oldum, daha cesur görünerek...
Daha kapalı oldum, daha açık olduğu sanarak..
Ve daha kırılgan oldum, daha güçlüyüm diyerek..
Hiçbir ayrılık 20'li yaşlardaki ayrılıklar gibi olamaz artık... Mevsim dönümleri o yaşlar kadar anlam taşımaz...
Geleceğe yönelik planlar, ev kredileri, dört tekerin üzerinde bir marka, sosyal etkinlikler, kapılar, çiviler, çitler var artık erişkin hayatımızda.
Karşılıklı suskunluklar var...
Film bitti. Eşimin gözlerine baktım. Vardı biliyorum.
Onun da gözlerinin bir yerinde saklıydı bir ilk gençlik vedası... Yarım kalan bir şey; kimseye göstermediği ve bu yüzden kıymetinden hiçbir şey eksiltmediği...
Ve biliyorum ki sizin de saklı bir yerinizde bir hafıza kartı...
Eski bir sevgili değil sözünü ettiğim... Bir ilk aşk, ilk veda değil...
"Büyümek" denilen meselenin çöpüne atılan diyetler... Zaman denilen acımasız, şakası yok büyücüye verdiklerimiz...
"Daha az üzüleyim bu hayatta, daha güçlü olayım" dileğinin karşılığında, bizden aldıkları...
Şarkılar daha az ağlatıyor artık değil mi?
Çocuksu geliyor heyecanlar?
Yapılacak onca ciddi ve önemli şey varken...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar