bugün

insanların asla fark edemediği durum. öyle ki sanki sonsuzmuşcasına sahipleniriz hayatı, sahiplenir ve kendi küçük cehennemelrimize çeviririz. yazık bize.
yaşamın, sunulandan daha fazla olduğunu görebilmek: '' hayat, devasa pırlantadan çok daha kıymetli ve çok ağır bir armağandır'' diyebilmek.
tıpkı bir hastalık gibi yaşam da geçene kadar hiç geçmeyecekmiş gibi geldiği için sadece bu yaşamı bitirmiş olanların gerçekten anlayabilecekleri bir duygu. * *
"başkalarının hayatından ders alın. insan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor. (e.roosevelt)
"ölmeden önce herkes neden kaçtığını ve neye koştuğunu ve bunun nedenini öğrenmeye çalışmalıdır.(james thurber)
"mezar taşlarının üzerine dökülen en acı gözyaşlarının sebebi söylenmemiş sözler ya da tamamlanmamış işlerdir."(anonim)
iş yaşamındaki ihtiraslara, para hırsına gerek olmadığını bilmek ama hayata bunu uygulayamamaktır.
Hızlı yaşadık biz hayatı. Sulardan atlayıp köprülerden geçtik. Şarkı isimlerini isim olarak seçmek istedik. Vazgeçtik. Kitaplar okuduk yıllarca. Hepsinin sonu aynı olduğunda kendimiz yazdık hikayemizi. Hayaller kurduk. Bir hikayeyle bizde salya sümük ağladık. Hiçbirisini inandırıcı gelmedi bize. Ne zaman ki hayatın içine girdik. "Hepsi gerçek" dedik.
"Yazılan kitaplar, çalınan şarkılar, çekilen filmler. Hepsi gerçek." Yalanı aradık bu kez. "Yalan ne?" diye sorduk körpe beyinlerimizi yorarken. Fazla zorlanmadık yalanı bulmakta. Gözlerimizi açmamız yetti. Embriyo olarak kalmak için neler verebileceğimizi düşündük. "Neler verebilirim?" sorusunun cevabı kısa oldu:

"Her şey!"

Her şeyin ne olduğu merak ettiğimizde yalan çıktı önümüze. işte o zaman oturup bekledik. Birbirimize bildiğimiz her şeyi anlatmaya başladık. Her şeyi. Yani yalanı. Bir dünya kurduk kendimizce. Aslında o dünya hep vardı. Biz tekrar keşfettik. Atlantis'ten daha değerliydi. O dünyayı bulduğumuz gün biz yok olduk. Kayıbız şu an. Aranıyoruz!...
babam cennette varolan binlerce güzellikten bahsederdi. hepsi inanmam içindi tanrı'ya. hurilerden, altından ırmaklardan, sonsuz nimetlerden bahsederdi. cehennem şantaj yaptığı da olurdu. ben ise küçücük bir çocuk olduğum için inen göz kapaklarımı tek bir soru cümlesi ile açmaya çalışırdım:

"baba" derdim, "cennette uyku var mı?"

sureleri ayetlere ayırırdı. her zaman inançlı olmuştur babam. tanrı'ya, insanlara ve bana.
bir türlü bir gram uykuya hasret küçük oğluna uyku bulamadığında ümitsizce cevap verirdi:
"oğlum" deyip, saçlarımı okşadıktan sonra eklerdi:

"cennette uyku yok."

işte böyle bir gece vazgeçtim tanrı'dan ve o'nun olan her şeyden. cennetinden, cehenneminden. enb güzel mekanında dahi benim için hiçbir güzellik yoktu."

sustuğunda dostum, göz göze geldik. vazgeçişlerinin kılıfları, ümitsizliklerinin heykelleri. gözlerinden geçen hayalleri. ve biz.
o kadar yorulduk ki bu oyunu oynamaktan. ve, o kadar sıkıldık ki birbirimiziden. ama bir gün..."
yaşamın değerini bilmek ve her anı değerlendirip ölürken geride ukde bırakmayana kadar bütün hayalleri gerçekleştirmek için güzel bir fırsat.
herkese bir bakışı var ölümün.. ölüm gelecek ve senin gözlerine de bakacak. bir ayıba son verir gibi olacak ölümün.. belirmesini görür gibi aynada ölü bir yüzün.. dinler gibi dudakalrı kapalı bir ağzı.. o derin kuyuya ineceğiz sessizce.. aklında tek soru olacak zero ; kuyu mu derindi ip mi kısaydı.. yaşadığımız hayat mı karanlık.. ve neredeydi bunca zaman ihtiyacımız olan aydınlık..
rio, hayatta en çok yapmak istediğin şey ne?
-her şey. ben bu hayatta her şeyi yapmak istiyorum. hiçbirinin bir farkı yok diğerinden.
-neden?
-çünkü her şeyi yapabileceğimi biliyorum. hiçbir prensibim ve alışkanlığım yok. cüce bir erkekle ya da kolları olmayan bir kadınla sevişebilirim. maden işçisi ya da katil olabilirim. ben bir deneyim. konum da hayat. dolayısıyla hayatta en çok yapmak istediğim şey yaşamak. her şeyi... "
geçtiği her şeyi öpüyor zaman..
bazen utangaç bir liseli gibi kirpiklerinden..
bazen arsız bir aşık gibi boynundan..
içinde bulunulan anın tadının çıkartılmasını ve gülümsemenin kaçtığı yerden geri çağrılmasını gerektirendir.
(bkz: sunrise sunset)
hayat bazen bir siluetten ibarettir. onu önce bir resme, sonra bir bedene dönüştürmek sadece bizim elimizde.
(bkz: ölümlü)*
(bkz: yaşamın kıyısında)
yaşamayı anlamlı kılan tek durum gelip geçici olmasıdır zaten.
--spoiler--
"hayvanlarla hayvan olma. haklıysan inat et. payına düşeni söke söke al, iç, dans et, seviş, oku, seyret, dinle. ve düşün! hayatını adayacağın idealler, ruhunu büyütecek düşler edin. vücudunu ise çöpe at. hemen
--spoiler--
insanların farkedemediği gerçek. farkedememeleriyse kendilerine ve çevrelerindeki insanlara dünyayı dar etmelerine neden olmaktadır.