bugün

otobüse binip kentkartı tutulması gereken kısmın üstündeki boş kısma tutmak. olmadığını görünce iyice sürttürmek. en sonunda şoför tarafından uyarılmak. rezil olmak. hiçbir şey olmamış gibi yapmak. ama zaten olanın olması.
sarhoş kafayla yazılı sorusu hazırlamak,test olarak yapılan sınavda sorularda 5 şık, cevap kağıdığda 4 şık olması; sınavın ardından bir öğrencinin kağıda " hocam bir dahaki sefere e şıkkını yazmayı unutmayın." diye yazması.
babanın iş yerine gidip babam buradan mezun olmuş, evrak gerek demek.
(bkz: mezun olmak)
(bkz: emekli olmak)
(bkz: rezil olmak)
5 lt lik su şişesinden bardakla su içtikten sonra kapağı bardağın ağzına kapatmaya çalışmak.
Boy aynasının önünde saçlarını toplarken geri geri yürüyüp oda arkadaşının botlarına basmak- bu kısma kadar sorun yok- sonra dönüp botlara bakarak pardon demek ve arkadaşın yarılırcasına gülene kadar ne yaptığının farkına varmamak.
ek olarak favorim olan market faacialarını da sıralayabiliriz:
-kasiyere para yerine eski alış verişlerden yadigar kalan fişleri uzatmak
-nihayet parayı verip aldığın şeyleri markette unutmak
-poşetlerde eksik varmı diye bakarken market kapısına sıkışmak yahut çıkış sandığın market camına çarpmak
(bkz: ticaret lisesine gitmek)
uzaktaki hasta nakil aracını dolmuş sanarak el kaldırmak, durdurmaya çalışmak. duraktaki insanların bir kısmına rezil olmak.
ismi lazım değil bir fast-foodcuda verilen kolayı ayran sanmam,devamı çalkalamadan içmemem,kapağın açılması,üstüme kolanın büyük bölümünün dökülmesi. acı olan kısımlardan biride hemen yanımda bulunan kız arkadaşımın "senin bir bildiğin vardır diye uyarmadım!" demesi... nasıl bir zeka küpüysem...
dört yaşındayken abiyle evin içinde deliler gibi oynanan futbol maçının ardından, sıcak yaz gününde kan ter içinde kalan bünyemi soğutmak için yüzümü gözümü kolumu bacağımı kolonya ile yıkadıktan sonra, annemin sigara yakıp akabinde masanın üstünde bıraktığı çakmağı çakmak suretiyle kolumun alev almasını sağlamak.

buraya kadar yapılmış en aptalcak dalgınlık. buradan sonrası ise yapılmış daha da aptalca bir dalgınlıktır:

korkudan ciyaklayarak ağlamam sonucu annem koluma buz sürmektedir. kocaman buz kütlesini kolumda gezdiren anneme dönüp ağlamaklı bir sesle:

-anneeea buz gibi buz. diyerek buzun ne kadar soğuk olduğunu anlatmaya çalışmam.
Yıllar önce arkadaşım 4. kattan asansörle zemin kata inicekti ve bende zemin katta onu bekliyordum. Asansördeki kişinin o olduğunu varsayarak, kapının önünde elimi nah işareti yaparak beklemekteydim. Asansörün kapısı açıldı ve karşımda 1.80 boyunda sarışın güzel bir genç bayan ve ben nah işaretiyle kadının karşısında kalakaldım. Dalgınlıkla yapılan bir salaklıktı tabi, bayan güldü ve geçti.
Lensle uyumak ve sabah gözlerimi açamayınca öldüğümü zannederek dakikalarca tövbe etmek..
Belkide bir işaretti, günahlarıma tövbe etmem gerektiğini anlamamı sağladı.
Evde yapay gözyaşı olmasa belki gözlerime yapışırdı lens. Belki durduk yere ölürdüm hem belki ölmezdim ama acı cekerdim. belki...
Herşeye rağmen aptallıktı işte..
sözlük bu cidden hayatımın itirafı olabilir. ama aynı zamanda hayatımın aptallığı o yüzden bu başlık daha uygun gibi geldi...neyse niyeti bozdum. yazacağım. şimdi ben daha lise 1 veya 2. sınıfım. okul çantası dışında öyle el çantası neyim kullanan biri olmadım fazla...yürüyüşe çıkmıştım, hava mis...pantolonunda da, tshirtün de cebi yok. parasız da çıkmam. en olmadık zamanlarda lazım oluyor meret...e mecbur cüzdan yerine sütyen kullananlardan olduk. neyse vazgeçmeden yazıp bitirivereyim... az biraz yürüdüm... ikinci en uğrak marketin önünde durdum. içecek bi'şey almak içindi sanırım hatırlamıyorum. aldım ne alacaksam kasaya doğru geldim. aklıma geldi paranın nerde olduğu...neyse bi'şey unutmuş gibi yapıp ara reyonlara girdim. elimdekini bırakıp parayı almaya yeltendim...ben aldım parayı almasına ama kimse var mı yok mu diye kafamı kaldırdığımda ne göreyim...nal kadar televizyonda gizli kamera görüntüleri var. ekran dörde bölünmüş. değişik açılardan falan. kendimi gördüm sağ alt köşede...allah belamı versin benim dedim. öleyim şuracıkta. şuurum kaydı tam anlamıyla...iki reyon arasında fare gibi kaldım. kimse gördü mü diye kopil gibi kafayı uzatıp göz ucuyla bakıyorum falan...neyse ya görmediler cidden, ya utandırmadılar sağolsunlar. ben bişey almadan tüydüm tabi oradan. uzun bi süre gitmedim de... sonra el değiştirdi. iyiki değiştirdi, çünkü bizim bakkal panda satıyordu, algidacıyım ben... bi de meybuz vardı orada...neyse açıldım iyice... bu da böyle bir anımdır. artık cüzdan taşıyorum sözlük... hatta çanta bile taşıyorum ! gizli kamera mı ?!! artık yangın sensörlerine bile güvenmiyorum !!!
microsoft word formatındaki hazırlaması günlerce süren ödevin olduğu sayfadaki çarpı tuşuna basmak, "kaydedilsin mi?" sorusuna hayır cevabını vermek. ödevi baştan yapmak.**
aptalca değildi, sadece kafam çok güzeldi.

yazın kavurucu sıcağı altında kuzenle yürüyoruz. kafamız o kadar güzel ki gözlerimize bakanlarla yanımızdan geçene kadar gözlerimiz temas halinde. bir ara yorulup bir sigara molası veriyoruz. sigara bittikten sonra karşı kaldırıma ulaşmak için caddeden karşıya geçmeye başlıyoruz.

bir an beynimin kontrolünü kaybediyorum. dünya yalnızca gri bir perde gibi görünüyor gözlerime ve kuzenimin eli beni t- shirtümden çekiyor. saliseler sonra belediye otobüsü milim yakınlıktan yanımdan geçiyor.

yürümeye devam ediyorken kuzen bana dönüp 'abi ölüyordun' diyor. sonra birşey konuşmadan yolumuza devam ediyoruz.

salise farkla belediye otobüsünün altında kalmaktan kurtuluyorum. evet salise ve milim farkla. birşey söylim mi? ben bu kafayı çoook özledim. bilmeyenin çözmesi zor bir konu. bilenlerin kıskanacağı. darısı başınıza gençler.
sevgiliye eski sevgilinin adıyla hitab etmek.
terli ve hızlı hızlı yolda yürürken, okulda, işte, mahallede kesiştiğin kızla çarpışmak, akabinde kızın bir daha senin yüzüne bakmaması.
çokokrem tüpü yerine proctolog'a abanmak.
arabayı ilk aldığım gün taksiye biner gibi arka koltuğa oturarak direksiyonun olmadığına şaşırmam. o kadar taksiye binmenin cezası işte.
güneş gözlüğünü gittiğin bir mekanda unuttuktan sonra yapabileceklerin. gözlüğün unutulması belki bu kategoriye girmez ama acele bir şekilde gözlüğü alıp da çıkayım derken bir kadının ayağına basıp "pardon" demek yerine "ulan neye bastım ben" diye düşünerek "hassiktir" demek. karşılığında da kadının "pardon" demesiyle ortaya çıkan olay komedisi...
kafa bi dünya iken, sıkça olur bu "en aptalca"lar.

mesela, daha demin, 5 koca dakika boyunca venedik film festivali'nin nerede yapıldığına baktım internetten. ben yapacağım haber çevirisine tüküreyim. venedik'in venedik olduğuna niye inanmadım acaba...
facebookta eski sevgilinizin profilini aramak için ismini 'ne düşünüyorsun' bölümüne yazarak bütün ailene ilan edip rezil olmak.
tişörte gömlek demek
intihar etmeyi unutmak.
okul servisini yakalamak için aceleyle fırlamak, servisçiyle göz göze gelmek ve servisin içinde gülerek ayaklarını işaret edenlerin kendisine doğrultulmuş parmaklarını gözleriyle takip ederek terlikli ayaklarını görmek.
gömleği giymeden kravatı takmak.