bugün

gecenin en yorgun zamanında , tüm karanlıklar bile uykuya yatmışken , herhangi bir melankolik müziği beynine şırıngayla almak için can atarsın. akla gelmemesi gereken tüm anıların korsan filmciden gidip film almak kadar basit bir şekilde önünde belirir. çizik olsa da sinema çekimi olsa da gene gözükür o anılar birer birer tanıdıktır çünkü sahneleri zaten ezbere biliyorsundur. gidip unutan sevgililer , dudaktaki son öpücüğün bıraktığı tat , düşünüp uyuyamadığın saatler , bir bir tekrarlanmak üzere birkaç dakika içinde yaşanır bünye tarafından. zararsız olur ; fiziksel bir etkisi olma da kalıcı hasarlar oluşur…

yalnızlık dediğin şey , seni bulmaz ; o gelip “merhaba bu gece senle takılayım mı “ demez. yalnızlığı sen çağırırsın sen davet edersin. sanki o kadar acının içinde ihtiyacın varmış gibi bir yük de omuzlarına sen bindirirsin. gerçi arkadaşların nasihatlerinden , “boşver” temennilerinden bıkmış bir insana tek çare gene yalnızlıktan gelir.

yalnızlık dediğin mekan beğenmez. al götür en sade mekana bir ağaç bir oturacak bank ona yeter. ya da al götür en gürültülü mekana yine de rahatsız olmaz gelir. yalnızlığı bir kere davet ettin mi seninle her yere gelir. sıradan her hareketinde , her aynaya bakışında , yolda yürüyüşünde seni sürekli izler.

yalnızlık dediğin yazın yağan ahmak ıslatana benzemez.aniden gelip geçmez , sonuna kadar seni kendine çeker sonuna kadar seni içine alır ve onla yaşarsın ,onla nefes alırsın, ta ki ortada bir şey kalmayana kadar…
yalnızlık dediğin.. ebedidir sanki? sevdiğin bir arkadaşınla olmak, veya sevgilinle zaman geçirmek senin yalnızlığını yalnızca maskeler. insanın yalnızlığı ebedidir aslen..

yalnızlık dediğin okyanusun ortasındaki bir teknede sırt üstü uzanıp gökyüzünü izlerken dalgaları dinlemektir.

mavidir rengi..
en sevdiğin şarkıları dinlerken aklına kimsenin gelmemesidir.