bugün
- evlilik10
- ali erbaş16
- demet akalın'ın zeka seviyesi9
- icardi190517
- türkiye işçi partisi11
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu35
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- arda güler13
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır10
- karınıza range rover alır mısınız21
- anın görüntüsü14
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- xdearm9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss23
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi20
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- futbolcu ismiyle nick almak11
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı11
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
Tutku ile doğmuştur Adem oğlu, Havva kızı. Ve her tohumun atılışında ateşle yoğrulmuştur hislerin coşkusu; sanılanın aksine, yok etmek için değil, çok kere itaat etmek içindir. itaatsizlik öyle hafife alınır şey değil; kıdemlidir insan denilen mahlûk için kendisi. Putlara tapınma, semada bir varlığa işaret edilene inanma, doğanın çeşitli güçlerine ilah adama, her ululaştırılana adak sunma; az şey değil bunlar kardeşlerim.
Tepeden tırnağa ürpertinin semah yolculuğunun içsel huzuru, içsel arınması.
Elbet bildiniz; salt itaat etme değil, tapınma değil olanlara/olmuşlara. Bunlar bizim kandırmacalarımız, kendimiz olan ben'e.
Yalanlarımız tanrılara, semadaki olana, zikrin içinde olan samimiyetsizliğe, sevgili olan biçareye.
Güce tapınır adem evladı; güçten güç alarak.
Pek tabii aslını inkar ederek.
Ama bu mu gerçek?
Kandırdık mı onları içtenlikle?
Yalanlarımız kime?
Sana?
Hayır hayır ona...
Diğerine?
Belki de berikine...
Yok canım, ötelediğimiz diğerine (lere ).
Kandırmayalım; yalanlarımız kendimize.
Mutluluğu aradık esarette. Gömüldük kaldık asırlık evrimlerimize. Tepeden tırnağa yenilenmelerimizde, aslında eskileri devşirdik benzerlikleriyle, benzerliklerine. Önümüze konulan hep aynıydı, sırtımıza yüklediklerimiz bir sonrakinin hep bir öncesiydi. Değişmedi, değişmeliydi de, beceremediklerimizdendi bu.
Kandırdık hep. Kimi?
Kendimizi...
Önce bundan başladık, ikinci tekil şahıs yaparak benliğimizi.
Öteledikçe kendimizi, o kadar çok savurduk yalanlarımızı. Her uzaklaştırmada kimliğimizi bedenimizden, o kadar rahat ettik söylediğimiz yalanlarımızla. Her yalanımızda, bir o kadar uzak kaldık ruhumuzdan; kimlik artık koca bir boşlukta sallanan sonbahar yaprağı. Düştü düşecek misali...
Yanlışı en başta yapmanın handikabı ile, düştük ucu bucağı olmayan yollara. Kaybettiklerimizi ise hiç sorma! Ne söyleyecek cesaret kaldı dilimizde, ne de hatırlamak isteyecek hafıza.
Mutlulukları aradık işte bunlarda.
"Çaresi olacaksa", dedik ki içten içe; "ona da amenna!"
"Huzura ereceksem, savururum savurabildiğim kadar yalan önce kendime, sonra onlara..."
Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyordu ama, o kadar azimliydik ki, binlerce yatsı zamanlar tükettik, ama yalanlarımızı tüketemedik.
Önce işe kendimizle başladık, ve hatayı da zaten burada yaptık.
Tepeden tırnağa ürpertinin semah yolculuğunun içsel huzuru, içsel arınması.
Elbet bildiniz; salt itaat etme değil, tapınma değil olanlara/olmuşlara. Bunlar bizim kandırmacalarımız, kendimiz olan ben'e.
Yalanlarımız tanrılara, semadaki olana, zikrin içinde olan samimiyetsizliğe, sevgili olan biçareye.
Güce tapınır adem evladı; güçten güç alarak.
Pek tabii aslını inkar ederek.
Ama bu mu gerçek?
Kandırdık mı onları içtenlikle?
Yalanlarımız kime?
Sana?
Hayır hayır ona...
Diğerine?
Belki de berikine...
Yok canım, ötelediğimiz diğerine (lere ).
Kandırmayalım; yalanlarımız kendimize.
Mutluluğu aradık esarette. Gömüldük kaldık asırlık evrimlerimize. Tepeden tırnağa yenilenmelerimizde, aslında eskileri devşirdik benzerlikleriyle, benzerliklerine. Önümüze konulan hep aynıydı, sırtımıza yüklediklerimiz bir sonrakinin hep bir öncesiydi. Değişmedi, değişmeliydi de, beceremediklerimizdendi bu.
Kandırdık hep. Kimi?
Kendimizi...
Önce bundan başladık, ikinci tekil şahıs yaparak benliğimizi.
Öteledikçe kendimizi, o kadar çok savurduk yalanlarımızı. Her uzaklaştırmada kimliğimizi bedenimizden, o kadar rahat ettik söylediğimiz yalanlarımızla. Her yalanımızda, bir o kadar uzak kaldık ruhumuzdan; kimlik artık koca bir boşlukta sallanan sonbahar yaprağı. Düştü düşecek misali...
Yanlışı en başta yapmanın handikabı ile, düştük ucu bucağı olmayan yollara. Kaybettiklerimizi ise hiç sorma! Ne söyleyecek cesaret kaldı dilimizde, ne de hatırlamak isteyecek hafıza.
Mutlulukları aradık işte bunlarda.
"Çaresi olacaksa", dedik ki içten içe; "ona da amenna!"
"Huzura ereceksem, savururum savurabildiğim kadar yalan önce kendime, sonra onlara..."
Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyordu ama, o kadar azimliydik ki, binlerce yatsı zamanlar tükettik, ama yalanlarımızı tüketemedik.
Önce işe kendimizle başladık, ve hatayı da zaten burada yaptık.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar