bugün

herkesin bilmesi gereken önemli bir bilgidir.

bu yerel seçimler sıradan bir yerel yönetimler seçimi değildir. bu seçimler ülkenin kaderini tayin edeceği seçimdir. 12 yıldır her kesimi kendi gibi görmek isteyen, milletin giyimine, doğumuna, sikişmesine, içtiğine, yediğine karışan bir siyasi anlayış ve ondan güç alan yalakaları resmen terör estirmektedir. gezi olaylarında ellerine sopaları alıp sokağa çıktıklarını gördün. boşbakanlarını karşılarken size karşı ''azınlık şaşırma sabrımızı taşırma'' diye bağrıştıklarını duydunuz. bunlar için sadece kendilerine oy verenler var. yani onlar halk, siz de görüşünüz ne olursa olsun azınlık, bir grup zibidisiniz.

bu gerçekler ortadayken bu seçimde tercihler çok önemlidir.
bu yüzden bulunduğun yerde en güçlü alternatif hangisiyse oyunu ondan yana kullanman, ülkenin geleceğine adına en doğru tercihtir.

halen boş ideolojiler, saçma hezeyanlar içinde ama o şöyle, ama o böyle deme.

olm bir düşün, akp varken mi o ideolojik saçmalıkların daha fazla hayat bulur yoksa en yakın alternatifi mi?

önceki seçimlerde chp gelmesin diye akp'ye oy veren beyin loblarını siktiğimin sözde entellerin düştüğü ahmaklığa sen de mi düşmek istiyorsun?

al chp gelmedi, memnun musunuz?

bölgende mhp yakınsa mhp'ye oy ver, bağımsızsa bağımsızı seç.

unutma, hayat yaptığın seçimlerdir. neyi seçersen, sen o'sundur.
sadece chp değildir akpye mhpnin rakip olduğu en az 8 ilimiz vardır.
görsel
her ne kadar başbakan seçimleri olmasa da, kılıçdaroğlu'nun ve devlet bahçeli'nin genel başkanlıklarını yaptıkları partilerin il yönetimlerine katılmalarını faydalı bulmayan kişiler vardır. oylar değişik seçeneklere rastgele dağılabilir. bu yine akp ye yarar. kişiye göre tercihin yapılmadığı illerde akp den başka bir parti zor gelir.
bu önermeye kimsenin itirazının olacağını sanmıyorum. akp'yi chp'ye tercih edebilecek iki güruh var, bir tanesi şimdiki hdp'nin marjinal kürtçüleri, diğeri de bir kısım mhp'li "davasına bağlı, ultra vatansever" beyinsiz takımı.

cemaatçiler urfa'da baydemir'e oy atıyorlar, onlar dahi meselenin vehametinin farkındalar, bu amına kodumun marjinal*leri hala "sırrı'ya oy vermeyen solcu değildir" falan diyor. lan oğlum sırrı nedir ya? yani nedir bu sırrı'yı vazgeçilmez kılan? siz ne sanıyorsunuz, sırrı ibb başkanı olursa istanbul'a sosyalizm mi gelecek? beyninizi nereye gömdünüz siz yahu?

vay efendim chp'ye oy vermek sisteme oy vermekmiş. şimdi de böyle kekliyorlar birbirlerini. bütün samimiyetimle söylüyorum bunu, şimdiki hdp, chp'den çok daha devletçidir. zaten hdp dediğimiz partinin başbakanımız(!) ve aynı zamanda mit müsteşarımız(!) olan, "devletin adeta bir eri gibi" çalışan mr. apo'nun talimatıyla kurulmuş olması, bunu yeterince açıklıyor. demek istediklerimi anlamamış olanlar, apo'nun son ses kayıtlarını dinlesinler.

emin olun chp iktidara gelse, apo da şu anda akp'ye yanaştığı gibi chp'ye yanaşacaktır. hatta mhp gelse mecburen mhp'ye yanaşacaktır. o yüzden fazla takılmayın bu meselelere arkadaşlar. biraz gözünüzü açın, her şeyi göreceksiniz.

bakın, "düzen partisi" falan diye marjinalcilik oynamayı geçin artık. chp en azından düzen partisi, peki akp ne? gözünüzün önünde düzen değişiyor ulan, göremiyor musunuz? istanbul'u bir kez daha akp alırsa artık tayyip erdoğan cumhuriyeti olacak burası. neyin peşindesiniz oğlum? siktirtmeyin sırrı'nızı. basın geçin.

edit: ankara'daki ülkücülere de bir şeyler söyleyecektim, şimdi söyleyeyim, bakın gençler, artık ideoloji meselesi kalmadı ortada, hırsızların, vatan hainlerinin devlet olduğu yerde ülkü mü kalır allasen? ayrıca sanki şimdiki aday ülkücü de mansur ülkücü değil mi?

bakın kılıçdaroğlu ne dedi en son, "artık ideoloji kriterimiz de yok, namuslu olan, dürüst olan herkese chp'nin kapısı açık" dedi. anlıyorsunuz di mi?

mansur'u da anlayın. sakın ola ideoloji uğruna kazanamayacağını bildiğiniz birine oy vermeyin. siz mührü chp'ye basacaksınız ama oy yine sizin ideolojinize sahip olan birine gidecek. neyin peşindesiniz, basın geçin.
Kesinlikle doğrudur. Örneğin izmirde mhpnin kazanma ihtimali yok gibi bişey, mhpliler chp ye vermeli, iÇ anadoluda da chpliler mhp ye, yeterki akp kaybetsin.
"Bu seçimler ülkenin kaderinin tayin edileceği seçimlerdir"?

-Peki oylar kime verilmeli?
+AKP haricinde kazanma ihtimali en yüksek olana?

küserel sermaye büyük bir buhran içinde. Demokrasinin ve sandığın olduğu ülkelerde temsili demokrasiye olan güven azalmış. Halkın sandığa gitme oranı düşmüş durumda. insanlar alternatifsiz bırakılmış, sistem partileri arasında tercih yapma itilmiş durumda. Sadece Türkiye değil, tüm dünya. işte bu bunalım döneminden çıkış olarak dünyanın yeniden şekillenmesi ve tıpkı 70'lerde başlayan liberal siyasetin ihracı gibi, sözde demokrasilerin ihracı ortaya çıkmıştır. Bunun nihayetinde Arap baharı dünya gündemini meşkul etmiş, bahar Suriye'de yerini kışa devretmiştir. Arap ülkelerinde ve Ukrayna'da bloklar arası kavganın sonucu olarak sistemler değişmiş, iktidarlar yerle bir olmuştur. Oysa ki aynı durum Latin amerika ülkeleri için geçerli değildir. 70'lerin sonunda Latin amerikanın amerikan emperyalizminin adımları doğrultusunda dönüşümü, bugün latin kıtasının geleceği hakkında karar alma yetkisini sam amcaya vermiştir. Venezuela bu durumdan muaf tutulabilir. Belkide burjuva devrimlerinin kazanımları latin amerika'daki isyanları(örn:brezilya) arap isyanlarına nispeten daha meşru ve şiddetsiz geçmesine yol açmıştır. Bu durumda latin amerika ülkelerinin iç savaştan ziyade türkiye benzeri protestolara sahne olmasını getirmiştir.

Gelelim bizim güzel ülkemin Türkiye'ye. AKP diktatörlüğü dönemince AKP'nin şeflik sistemine, yolsuzluk yaptığına, halk düşmanı olduğuna, kendi sermayesini ve sözde liberal tayfasını oluşturduğuna sadece ama sadece bir grup dikkat çekti. Aynı grup cemaat'e 17 Aralık'tan önce hangi tavrı takındıysa, 17 Aralık'tan sonra da aynı tavrı devam ettirdi. Devrimciler, sosyalisler dediğimiz bu grubun söylemlerinde, eylem tarzlarında ve yapısında herhangi bir değişiklik olmadığı gibi haklılıkları halk nazarınca Gezi'de ispatlanmıştır. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Türkiye'yi daha önceki süreçlerde olduğu gibi yine bir velvele alıp gidiyor. "Seçimler ölüm kalım meselesi, ülkenin kaderi tayin edilecek, en güçlü alternatife oy verin" vs. vs. Biz bunları daha yeni duyuyor değiliz. Hemen hemen her seçimde tekrarlanan ve halkın alternatifsizliğinden nemalanmaya çalışanlar sistemin farklı tezahüründen başka bir şey olmayan kesim bu sözleri tekrarlayıp duracak. Salt sorun olarak akp'yi gösteren, Türkiye halklarının sorunlarının çözümüne karşı herhangi bir argüman üretemeyen bu siyaset ne vaadediyor? Hiçbir şey! Hiçbir şey, çünkü Gezi'de ortaya çıkan toplumsal muhalefetin örgütsüzlüğünü fırsat bilip Gezi'yi sahiplenmeye çalışan bu platform Gezi'nin alanlarda elde ettiği bütün kazanımları pragmatizm ile yok ediyor. Böyle bir algı yönetimi, böyle bir sokak muhalefetinin manipülasyonu karşısında halkın çaresizliği ve alternatifsizliği sistemin bekasına yaracak şekilde dizayn ediliyor. AKP sandığı işaret ederken, demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını söyleyen bu tayfa-ki bu konuda katılıyorum- aynı zamanda türkiyenin ölüm kalım mücadelesini sandığa endeksleyebiliyor.

işte kapitalizmin, sistemin çıkmazları ve çelişkileri. Ne yazık ki kapitalizm bu çelişkileri kendi içinde eriterek halkın çaresizliğini kendi lehine kullanabiliyor. işte bu yüzden yakın alternatiflere oy vermemek akp'ye oy vermek değildir.Buraya dikkat!!! Devlet sermayenin hukuki biçimidir, hükümet küresel sermayenin dilidir; küresel sermaye politik/taktiksel değişikliğe gerek görürse devlet sistemini dolayısıyla hükümeti değiştirmeye ve bu değişimi çelişkilerini öne çıkarak asıl çelişkiyi(sınıf savaşımı) gizlemesiyle yapar. Yerine gelecek yeni iktidar, küresel sermayenin yeniden yapılanmasıyla, o bölgenin sesi ve hukuki biçiminin düzenleyicisi olmaktadır. Bu durumda halkların sorunlarına çözüm değil, devam stratejisi uygulanır. Kapitalizm kendisini yenileyerek, üzerindeki yeni kabuğu atar. işte bu durumda yerine gelecek en yakın alternatif süreç dahilinde akp'lileşmeye ya da küresel sermayeye paralel olarak cemaatleşmeye koyulur. Tüm bu sebepleri ne kadar kötü ve kaba anlatmış olsam da akp'yi yıkacak alternatife oy vermenin bir değiştirmeyeceğini az çok anlatmış olduğumu düşünüyorum.
bazı iller için geçerli olabilecek önermedir. ben bi şanlıurfalı olarak akpnin rakibi görünen bdpye oy vereceğime oy kullanmam daha iyi. yol paramı karşılamak suretiyle iki partide gel oy kullan dedi fakat gitmedim bizim oyumuz satılık değil.
evet, az önce dünyada olan biteni çok iyi analiz etmiş, fakat kendi ülkesinden bihaber olan marjinal arkadaşımızın çaresizliğini okudunuz. (#23295798)
ben bu marjinalleri neden sevmiyorum, işte bu yüzden sevmiyorum.

bu marjinal kesim "sistem partisi" tabirini kullanmayı çok sever, fakat ne yazık ki tkp'nin de, hdp'nin de, bdp'nin de mevcut parlamenter düzende bir sistem partisi olduğunu anlayamaz.

sistem nedir, sistem; liberalizm, serbest piyasa, kapitalizm ve demokrasi ekseninde dizayn edilmiş, bu şekilde halka dayatılan bir olgudur. isteseniz de istemeseniz de evde oturarak bu sistemi yıkamazsınız. öyle bir iktidar var ki karşınızda, sokağa çıktığınız anda sizi terörist gibi gösterebilecek, bütün seçmen kitlesini size düşman edebilecek bir algı yönetimi kabiliyetine ve araçlarına sahip. yani eğer malum arkadaş gibi umursamaz davranmaya "çok da fazla bir şey değişmez" kafasında olmaya devam ederseniz zaten bir şeyi değiştiremezsiniz.

devrim dediğiniz şey, 5 dakikada olmaz. sokağa çıktığınız gün devrim yapamazsınız. devrim demek, önündeki en mantıklı seçeneği değerlendirmek, devrim adına zemin hazırlamaktır ilk etapta.

devrim, sokağa çıkılmadan yapılmaz değil mi? peki o zaman soruyorum, bu sistem partisi olan cehape, sence iktidar olduğunda sen hakkını aramak için sokağa çıktığında mevcut iktidarın yaptığı muameleyi mi yapacak? sen de çok iyi biliyorsun ki hayır. çünkü chp'nin içinde en azından seni anlayabilecek bir grup var. en azından basın açıklaması yapacaksanız, basın açıklamanızı yapıp dağılabilecek kadar anlayış gösterir. zaten oy aldığı kitleyi bildiği için bunu yapmaya mecburdur.

bu yüzden böyle üç paragraflık bir "tatava" bildirgesi yazmaya gerek yok. bu ülkede insan gibi yaşamak isteyorsanız, akp'yi postalamak zorundasınız. bu kadar basit.

devrimciyseniz sokağa çıkın. devriminizi yapın. haydi bakalım. ama hepiniz 5 dakika sonra biber gazını yiyip, paşa paşa evinize döneceğinizi biliyorsunuz, bu yüzden tatava yapma gibi bir lüksünüz yok.

hadi eyvallah.
akp kalsında ülkede bölünsün kul hakkına da girilsin hırszlıkta yapılsın kanda dökülsün diyenleri çıldırtmış olaydır.
Yakın alternatif de güzel tabir olmuş. Alternatif yok, aslında yakın alternatif bile yok, sıfırın altında, yakın alternatife millet neden şans versin laftan başka bir çivi çakmışlıkları var sanki.

Ne ideoloji sarhoşları olduk. Rahatız rahat demektir bu.

Lafın bittiği, finale geldiğimiz saatler.

Güldük eğlendik, bir kaç ay sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seneye de genel seçimde görüşmek ve atışmak dileğiyle dostlar.
iktidarın engellemelerinden dolayı laftan başka icraatleri var sanki demekten başka çarenizin kalmamasıdır belkide çünkü iktidar rakiplerinin icraatlerinin bilinmesini bile istemeyecek kadar vahşidir yayından kaldırır engeller tabi böyle olunca icraat yok sanarsın. nerden bileceksin ki uyutulduğun satılık kanallardan mı. tayyibin alternatifi siyasetinin önü açılan apo olabilir ancak. vatan severler içinse. bunlara karşı birliktir.
Bu söylemin savunucuları, savundukları parti oranında tutarsız ve çelişkilidir. örn: (#23295837)

"devrim demek, önündeki en mantıklı seçeneği değerlendirmek, devrim adına zemin hazırlamaktır ilk etapta." sözü devrimi, burjuva devriminden ibaret sanan insanlara gayet mantıklı gelebilir. Bu cümle aslında şu kapıya çıkar; türkiye'de devrim yapmak için önce chp'ye oy vermek gerek. Ne kadar gülünç değil mi? Opotünizm kisvesiyle reformizmi bize devrim olarak yutturacak güya. Aynı kişi sistemin " liberalizm, serbest piyasa, kapitalizm ve demokrasi ekseninde dizayn edilmiş, bu şekilde halka dayatılan bir olgu" olduğunu söyler. Öyle bir sıralar ki kavramları sanki kavramlar farklı şeylermiş gibi gelir ilk başta. Oysa serbest piyasa ile kapitalizm, arasında ne gibi bir fark olduğu sorulduğunda dut yemiş bülbül gibi kalırlar. işte bunlar hep cehape zihniyeti. Hatta devrimin sokak çatışmasından ibaret olduğunu zanneden bu zihniyet, sokak çatışmasını yaratan önkoşulları ve devrimin çokyönlülüğünü kavrayamamıştır. Kavrayamadığı için "devrim" kelimesini bir gram bile kullanmayan bir insana sizi dışlarlar lan "marjinal" gibi çelişkili ifadelerde bulunabilirler.

ilgili entryde (#23295798) neden bir şey değişmez diye kendimce, aklımın yettiğince bir açıklamada bulundum. AKP'yi yıkacak alternatiflere oy verecek bir insanım. Ancak bu alternatifin AKP'yi yıkma ihtimali chp'ye oranla çok daha düşüktür. Kaldı ki chp zaten solun oylarına ihtiyaç duymuyor. Doğrudur, sol oy bakımında yetkinliğine oranla daha gerilerdedir. Bu sebeple chp sağın oylarına göz dikmiş, kendisini sağda tarif eden insanları sandıkta chp'ye davet etmiştir. Ne için? AKP'nin yıkılması için. Peki sadece akp'nin yıkılması(yıkılmak seçim kaybetmekle olacaksa tabi) mıdır durum? Hayır, aynı zamanda chp'nin kazanmasıdır. chp kazanmak için çaresizliği kendi lehine kullanmayı ve sağın kokuşmuşluğundan nemalanmayı amaçlamaktadır. E zaten chp solun oylarına talip değilse o zaman bırakında solcular kendi partilerine kazanamayacaklarını bildikleri halde oy versinler. Boylarının ölçüsünü alsınlar. Hatta chp gelsinde(gelsin gerçekten gelmesin demiyorum) o %10 barajını %3 hatlarına çeksin, o zaman solun ne olduğunu görsünler. O yüzden chp'ye oy vermemek akp'ye oy vermek değildir. Başka bir partiye oy vermektir. Kişi kendi iradesini o yönde oya dönüştürür ancak sistem o iradeyi alıp yok sayıyorsa o zaman iktidarı değil sistemi değiştirmek gerekir. Sistem iktidar değişikliğiyle günümüz seçim koşulları ve siyaset ortamıyla değişmeyeceğine göre; sistemin değişimi halkın aşağıdan yukarıya örgütlülüğüyle(Seyrek biçimde) halkın özyönetimiyle mümkündür. kendi içinde dahi koalisyon oluşturan bu sistem partileri akp'yi yıkamazlar. AKP sistemin eski biçimidir. Sistem yeni dünyaya revize olmak isterken sistem partisi alternatifler yeni sistemin akp'si olmayı istemektedirler. neyse doslat zaten ortalık karışık birde ben kendimce dahada bulandırmıyım şu güzide(!) sözlüğü.
5 yaşındaki çocuğa bile anlatsanız anlayacak, fakat bizim marjinalius sosyalistuslarımızın anlayamayacağı önerme.

efendim öncelikle 2 gün sonra seçim var ve kişi kendi vereceği oyun boşa gideceğini kendi ağzıyla söylüyor. bile bile lades diyor. kişi bunun farkında, ama yine de "yaa vermicem sarıgül'e işte" diyerek naz yapıyor. "tatavacı kişilik bozukluğu" örneğini bu entryde çok net bir şekilde görebiliyoruz.

efendim, bu kişi sanıyor ki hepimiz sarıgül'e bayılıyoruz. ya da ben chp'liyim. hayır. çünkü birincisi iddia ediyorum sarıgül'e oy veren kitlenin %90'ı sadece akp'den kurtulmak için oy veriyor. yani sarıgül yerine kim olsa oy verecekler. ikincisi cehape zihniyeti falan denmiş, kişi sanıyor ki ben yıllardır "mustafa kemal'in askerleriyiz" diye bağırarak, elimde atatürk bayrağıyla geziyorum, 24 saat chp seçim bürosunda takılıyorum, hatta seks kasetlerim var falan. ama böyle bir şey de yok. çünkü ben sadece bu ülkede en azından bir hayat yaşamanın niyetindeyim, tatava yaptığım zaman bu hayatı da yaşayamayacağımın farkındayım, kılıçdaroğlu partinin başına geldiği günden beri de bunu söylüyorum. en azından bir umuttur diyorum. ama chp'nin ideolojisi baktığım zaman benim ideolojimin tam zıttı. neden oy veriyorum; çünkü başka seçeneğim yok. ya chp, ya boş oy. yani bunun farkında olmak için akil adam olmaya gerek yok.

aynı kişi serbest piyasa ekonomisi ile kapitalizmi ayıramayacak bir kafa yapısına da sahip. efendim serbest piyasa ekonomisi kapitalizmin bir parçasıdır ve gerekli yanları da vardır. yani serbest piyasa kapitalizm değildir. kapitalizm piyasa dışını da içine alır. eğer bunu ayıramayacak kadar cahilsen, hiç laf anlatmaya uğraşmayayım. ha diyorsan ki "ben de onu söyledim zaten" e ben de lafın gelişi söyledim, neden polemik yaratıyorsun ki boş yere?

devrim kavramı zaten görecelidir. herkesin kendine göre bir devrim anlayışı vardır, humeyni'ye sorduğun zaman farklı bir devrim anlatır, che'ye sorduğun zaman farklı bir devrim anlatır, marks'a sorduğun zaman farklı bir devrim anlatır, hitler'e, mandela'ya, mustafa kemal'e sorduğun zaman farklı bir devrimden bahseder. ama bu tanımların bir ortak noktası vardır, o da "sokak"tır. bakın sokak çatışması falan demiyorum. ama devrimin, planlı ve örgütlü bir biçimde sokağa çıkmadan yapılamayacağını söylüyorum. peki mevcut düzende sokak ne anlama geliyor. yani bu iktidar devam ettiği sürece, "sokak" kavramının içi nasıl doldurulacak?
hemen söyleyeyim; bu iktidar sokağa çıkan herkesi terörist gibi gösteriyor. halkı birbirine kırdırmak için elinden geleni yapıyor. iç savaş çıksa bile hiç umrunda değil, öyle bir şey olursa "zaten biz %50'yiz, kazanırız" havasındalar. hatta suriye'den kendi sınırına füze atıp, suriye'ye girme planı yapabilecek kadar da barbarlaşmış durumdalar. peki benim devrimci arkadaşım, sen bu ülkede nasıl devrim yapmayı planlıyorsun, bir idealin var mı, bir çalışman var mı, bugün devrim için ne yaptın? hassiktir, hiçbir şey yapmadın. ne yapacaksın? error. neden error, çünkü kazanamayacağını bildiğin bir partiye oy vereceğini söylüyorsun. bu da boşluk demektir. boşlukta olduğun, ümitsiz olduğun çok belli, ne yapacağını kestiremiyorsun.

e o zaman ne tatava yapıyorsun birader. gidip dhkp-c'ye katılmak gibi bir şansın da var. tatava yapma o zaman, al eline silahını, katıl cephe'ye hayatını yaşa. neden katılmıyorsun? çünkü devrim sokak çatışmasından ibaret değil. yani bu ya korkaklık demektir, ya da kendi halkında kurşun sıkmanın anlamsız olduğunun farkında olmak. bunların ikisi de plansız, programsız, idealsiz bir devrimcilik demek. yani sen sadece kendine devrimcisin demek.

e o zaman hala neden tatava yapıyorsun birader? sarıgül'e bas geç. sonrasını hep beraber görürüz. *

hadi eyvallah.