fight club' ın unutulmaz repliklerindendir. tüm sinirlerinizi kaybettiğiniz andır, parmak uçlarını dahi hissetmezsiniz. ayrılma korkusu sonrası yaşadığınız süreç de buna benzer bir durumdur. ayrılık olur ve korkacak bişey kalmaz, artık özgürsünüzdür.*
(bkz: esaretin bedeli)
(bkz: tyler durden quotelari)
(bkz: kaybedecek bir seyin olmamasi)
bir umuda tutunarak hayatın diğer nimetlerini ıskalayanların özgürlüğüdür. gereken savaş verilmiş, umut edilmiş ve kaybedilmiştir. artık, yapacak hiç ama hiçbir şey yoktur ve yeni yolunuzda özgürsünüzdür.
savulun bre, çemkirme zamanı..

insan umut eder. kimse bunu kabul edemeyecek kadar kör olamaz. ancak kör taklidi yapar. taklidini yapar da bir kör gibi bakamaz asla, göz bebeklerine bakarsınız beklentileri aklına düştükçe çaresizce oynarlar. çünkü günü kurtarmak için kısa vadeli kahramanı oynamak isteyenlere aptala yatmak kolaylaştırır gibi görünür. boğuşacakları zorluklarla, asıl bedelle bu kimseleri zaman tanıştırır, kötü polis de zaman olur. onlar her daim iyi polistir çünkü.

umutlarını kaybetmek diye bir şey yoktur. ancak hayattan beklentilerini sıfırlamış bir insan nefesini tutarak intihar edebilir. deneyiniz, başarırsanız beni inandırabilirsiniz. gerisi samimiyetsizliktir aslında, maksat burada itham edip, hor görmek değil. malumun ilanı, alınmayınız.
tüm umutlarını kaybetmeyi, bu yolla özgürlüğe kavuşmayı istemek de aslında umutsuz yaşayabilmeyi umut etmektir. futbol sevmeyenler klubünün sosyal etkinlik olarak halı saha maçı düzenlemesi kadar şaşkınca bir tavır, kutluyorum. çünkü sözü savunanlar, kimsenin bu sözden haraketle tam manasıyla özgür olamayacağını, ancak onların bu sözün karşıtlarına göre daha realist olduklarını düşünür. tek örnekten değil, sözü makul bulan birkaç kişiden duyduğum budur. bu kafayla gidenleri yarın bir gün, "no'olur tanrı olmasın" diye dua ederken de bulabilirsiniz ya da ilerleyen yaşlarda bu tip manasızlıklarını açıklayabilmek için felsefeye bulaşıp tutunacak, kendini aklayacak dallar ararken de bulabilirsiniz.

özgürlük, ancak kendini bilmekle başlayabilir. kendini, isteklerini, beklentilerini, bunlarun gerçekçilik oranını bilmeyen yaşamına hükmedemeyenin özgür olma çabasının olumlu sonuç vereceğini düşünmek bile çocukça. bu çocukluk üç, beş kavramı yan yana getirip, hayatına ışık tutacak cümlelere ulaştığını sananları kazandırır bizlere, bu insanlar ki, hem hollywood sinemasının yavan'lığından dem vururlar da, hayatın manasını da orada bulduklarına inanabilirler. izledikleri filmlere öykünürler de o hayatları yaşabilmek için, o kadar manalı kaybedenler olabilmek için takla üstüne takla atarlar. hiçbir şey insanın kendisi hakkında aldığı yıkım kararının önüne geçemez. o yüzden boşa konuşuyorum, farkındayım. benimkisi kör kuyulara bağırma gayreti aslında.

"midasın kulakları eşek kulakları"
görsel
yola çıkmak için tek nedendir.