bugün

ben ukrayna nin baskenti kiev de yasiyorum agalar. havasi suyu herseyi cok guzel buralarin. dilerim herbirinizin gorme olanagi olur bu muhtesem ulkeyi. gectigimiz pazar gunu paskalya muhabbetine, yengeniz marina dedi ki, hadi piknige gidelim hava da guzel. arkadaslarim da gelecek. iyi dedik, aldik nevaleyi. cok icen biri degilim aslinda, haftada iki en fazla uc gun 3 er sise bira icerim. buranin insanina kiyasla az sayiliyor bu , hatta yesilayci sayiyorlar beni. varin siz dusunun buradaki alkol tuketim oranini. neyse aldim yanima 1 litre chivas regal i. millete de sekil yapacagiz ya bok varmis gibi. marina nin arkadaslari gariban tipler biraz, yanlarinda 2,5 litrelik dandik yerli biralar getirmisler. benim chivas i gorunce gozler acildi tabi elemanlarin. neyse giristik 4 bir koldan emanete. hava guzel, savasin eritip bitirdigi zavalli ukraynalilar cimlere yayilmis, kimisi mangal yapiyor kimisi kitap okuyor. tam bahar havasi.

neyse gelelim benim kodumun chivas ina. hersey onla basladi cunku. ben agir abi pozu kesecem ya, ha bir de alkolun sahibiyiz, top benim hesabi. basladim sek gitmeye. neyse aksama kadar devirdik koca siseyi, 700 gramini ben icmisimdir rahat. sonra yetmedi bu, gittim bir de ufak jack aldim. o da bitti. sonrasini hatirlamiyorum agalar. film koptu. bundan sonrasini marina anlatiyor bana. hepsi koluma girmisler, taksi ye bindirmisler beni. eve gelmisiz. yolda fikra anlatmisim falan(yok artik!), sonra ben direk tuvalete kosmusum tabi. marina nin degine gore 7-8 defa arka arkaya cok kuvvetli sekilde kusmusum. ve ben bunlari hatirlamiyorum arkadaslar. sonra neyse sizmisim. sabaha karsi bir kalktim, bu sefer kendimdeydim ama, paldir kuldur tuvalete kostum yine. bir baktim simsiyah bildigin kahve telvesi kusuyorum. bu ne lan dedim, o kafayla bir de kendime dibek kahvesi mi yaptim yoksa gece vakti. marina dedi ki, yoo kahve falan icmedin. dedim marina cagir su ambulansi, normal degil bu. bildigin kan bu ya. neyse, cagirdik, dediler ki haydin gidiyoruz hastaneye, muhtemelen mide kanamasi geciriyorsunuz. tamam dedim ben geberiyorum. marina ya sarildim simsiki. korktum, cunku ikl defa basima geliyor boyle bir sey. kanama durmazsa olup gidecegimi dusundum ukrayna ellerinde.

getirdiler bir devlet hastanesine. hastane bildigin kelepir. hurriyet emlak a koysan ilk gunden alicisi cikar.her yani dokuluyor. sanirsin, 2. dunya savasini hala atlatamamis memleket. hele endoskopiye goturdukleri koridora sanki iki gun once bomba dusmus gibi. o nasil bir tavan oyle, sariyla siyah arasi sivilar siziyor yukarilardan bir yerden, berbat bir koku, curuk ve rutubet kokusu her yerde. sonradan ogrendigim kadariyla, dogudaki cepheden de bircok yarali getiriyorlarmis buraya. endoskopiye gelip karsimda ameliyata hazirlanir gibi musambalar giyen adamlar gorunce isin vehametini anladim. daha once hic endoskopi de olmamistim cunku. marina ya baktim huzunlu gozlerle. elimi tutmus zavallim kosuyor sedyeyle birlikte o da, gozleri yasli. elinde bahce hortumu gibi simsiyah ucu kamerali boruyu bogazima sokmadan once sunlari soyledi teknisyen: mideni tarayacagiz, kanamanin yerini tespit etmek istiyoruz. kanamayi durdurmanin tek yolu bu. bize engel olmak istemezsin degil mi? simdi rahatla ve gevse. tabi yarisini rusca yarisini ukraynaca soyledi ama bende konsantrasyasyon hangi noktaya geldiyse artik, her dedigi kelimeyi aklima yazdim. ukraynaca pek bilmiyorum cunku. korkunc bir 3 dakika gecirdim dostlar. adam bildigin comakla piknik atesindeki kozde patatesi cevirdi icimde.

neyse, iki tane nineyi benim sedyeyi surumekle gorevlendirmisler, nineler aldi beni bu sefer kan verme odasina goturdu. oradan ciktik, toksikoloji odasina. tavandaki lambalari sayiyorum gectigim koridorlarda. sekiz saat once gokyuzundeki yildizlari sayiyordum halbuki marina yla. yok dedim, benim olumum kiev devlet hastanesinde olmamali. hasta psikolojisi cok farkli bir sey arkadaslar. akliselim seyler dusunemiyorsunuz. got korkusunun ne demek oldugunu dilerim ki hicbiriniz yasamazsiniz.

sonraki gunler komik dis goruntusunden dolayi marina yla kendi aramizda cok geyigini yapacagimiz sevgili doktorum valeri karsima gecip beni hastanede yatirmalari gerektigini soylediginde bir guven duygusu sardi icimi nedense. nineler yapisti yine sedyenin uclarina. asansore bindik, oylesine eski ki, sanki 2 tane amca yukaridan halatlarla cekiyorlar kabini. hoplaya ziplaya cikiyoruz, sagdan soldan envai cesit ses. nineler beni bir odaya getirdi, bos yataga yerlestirdiler beni. iki kisi daha var benimle beraber odada. selam verdim kader arkadaslarima. birisi eski ukrayna kazaklari gibi, pos biyikli 55 yaslarinda bir amca. 8 gundur orada yatiyormus. geldiginde bilinci kapaliymis. 4 gun sadece yatmis, ayaga bile kaldirmamislar. sonra yavastan yurumeye baslamis, yemege baslamis. ertesi gun de taburcu oldu gitti zaten. beni yatirdiklari yatak muhtemelen brejnev doneminden kalmaydi, yatirdiklari an ortasinda bir cukur olustu ve ben 4 gun o cukurdan cikarilmayi bekledim. komunist sovyet doneminin yaylarini hissediyordum popomda.

velhasil kelam, serum baglandi, kan pihtilastirici,agri kesici, kalp ritmi duzenleyici ve bulanti giderici igneler yapilmaya baslandi duzenli olarak. ilk gun gercekten cok tedirgindim. cunku kimse gelip adam gibi bir aciklama yapmiyordu ve benim sorularim vardi. en onemli sorum, hayati tehlikem var miydi? yasayacak miydim? yoksa lanet olasi bir icki yuzunden bu dunyadan yok olup gidecek miydim? bu sorularin acilen cevaplanmasi gerekiyordu. terliyordum, tansiyonum dusuk gibiydi, kalbim ritmsiz atiyordu, basim donuyordu ve berbat bir bulantim vardi. sandalyede kipirtisizca duran marina nin cigerime kursun gibi saplanan aglamakli bakislari butun bunlarin ustune tuz biber ekiyordu. alkol almami engellemedigi icin kendini suclu hissediyordu. kontrolden ciktigim ani gorememisti.

tabi ilk saatlerdeki bu bilgi eksikligini kapatmak icin kendi yontemlerime basvurmam gerekmisti. marina dan telefonumu alip, eksi sozlukteki mide kanamasi basligina baktim. bir yakinimi bu illet uzunden kaybettim diye yazan mi dersin, kardesimi gecen sene mide kanamasindan kaybettim diye aglayan mi. okuduguma okuyacagima pisman oldum. kolum kanadim iyice kirildi. artik son anlarimi yasadigima kanaat getirip pencereden gokyuzundeki bulutlara bakmayi denedim. hayatimdaki son karelerin brejnev donemi hastanesinin sivasi dokuk duvarlari olmasini istemiyordum. tanrim, o nasil bir travmaydi. simdi dusunuyorum da, acil durum yasayan hastayi bilgilendirmek hayati onemde bana kalirsa. cunku zaten mide kanamasi geciriyorum, bir de moral bozuklugu ve derin uzuntu o kanamayi keinlikle daha da tetikleyebilir ve hersey daha kotuye gidebilirdi. gerci marina ciddi bir seyimin olmadigini soyluyordu ama ben onun beni avutmak icin doktorla isbirligi yaptigini dusunmeye baslamistim coktan. bilgisizlik beni paranoyaya suruklemisti.

3 gun yemeksiz ve yatar vaziyette gecti. ve bu sirada buyuk abdestimi yapmam gerekliydi cunku kanamanin durup durmadigiyla ilgili hayati bilgiyi evet bildigin bokum verecekti. duphalac denen ilacla da bu sirada tanistim. neyse o berbat sahneleri anlatip mide bulandirmak istemem. sonuc itibariyle kanamam durdu ve olmeyecegimi anladim. bu nasil bir sevincti, yeniden dogmus gibiydim. marina nin gozyaslari artik sevinc gozyaslarina donusmustu, evde yapip getirdigi haslanmis patates ve kefirle beni yeniden besleyip ayaga kaldirmaya calisiyordu.

yalniz su detayi yazmadan da gecemeyecegim. hastaneye yattigimin ikinci gunu sol tarafimda yatan 40 yaslarindaki adamin durumu cok iyi gozukmuyordu. sonradan ogrendik ki, 5 gundur yatiyormus ve kanama durmuyormus. ve ameliyata karar vermis doktorlar. zavalli adamin hali icler acisiydi. abisi devamli yanindaydi ve ameliyattan birkac saat once sakalli bir rahip getirdi ve benim moralim iyice goctu. ameliyat basarili gecmisti ancak onu zor bir hayat bekliyordu. 2 ay boyunca hortumla beslenmesi gerekiyordu. ameliyat sonrasi mikrop kapmamasi gercekten bir sansti cunku bildigim kadariyla en kucuk bir bakteri bile ameliyat sonrasi enfeksiyon yaratabilir ve hastayi oldurebilir. yattigi yatak ve yorgana baktim les gibiydi. tuvalet ise tam bir rezillikti. bir hastanenin boyle bir bir tuvalete sahip olmasini aklim kesinlikle almiyor.

3. gun sabah saatlerinde odaya yine bir rahip girdi fakat bu seferki baskaydi ve bize duaya ihtiyacimiz olup olmadigini soruyordu! bunlar ya hasta psikolojisinden anlamiyorlar ya da gercekten olecegimize inanmis olmalilar! odadaki 3 hasta da birbirimize baktik ve normal insanin hissedemeyecegi duygulari hissettik. boyle rezillik olmaz.

bu arada yattigim sure boyunca hemsirelere ve doktorlara kucuk kucuk paralar verdik cunku bu, ukrayna da ve tum eski sovyet cografyasinda dogal bir davranis. bana bakan dahiliye doktoruna hergun 200 grivni para sikistirdik eline, yaklasik 9 dolara denk geliyor. hemsirelere 50 ser grivna verdik. bu davranisin yaygin olmasinin en buyuk nedeni ulke genelinde doktor ve saglik personeli maasinin dusuk olmasi tabii ki. pratisyen hekimin 150 $, uzman hekimin 200 $ maas aldigi bir ulkede kimse rusvetin gecerli ve dogru bir davranis olmadigini iddia edemez.

bu arada bir ayrinti daha gozume ilisti. hastaneden taburcu olurken ikinci binanin restore edilmis oldugunu farkettim ve ayni ayna gozume turk-ukrayna isadamlari dernegi nin (tuid) tabelasi ilisti. gorunuse gore tadilat islerini bizim turkler ucretsiz olarak yapmisti, gercekten gurur duydum. dernek baskani degerli insan burak pehlivan a da takdirlerimi iletiyorum.

sozun ozu su, bu yaziyi hem biraz kucuk bir ukrayna profili cizebilmek icin biraz da mide kanamasi gecirip benim gibi bilgi almak maksadiyla sozluge saldiranlar icin yazdim. degerli arkadaslar, kesinlikle korkmayin. bu olumcul bir hastalik degil. kanama belirtilerini gorup hemen hastaneye gelir ve doktorun soylediklerini harfiyen yerine getirirseniz siz de bir gun benim gibi hastane anilarini yazmaya baslayabilirsiniz. hic endiseniz olmasin. ve taburcu olduktan sonra diyet de cok onemli. kesinlikle en azindan bir ay boyunca yagsiz tuzsuz haslanmis sebze yemekleri yenmeli, kahve kola alkol kesinlikle tuketilmemeli.

gecmis olsun!

tanim: kimselere tavsiye etmeyecegim macera turu.