Türkiye'de işkence tarihi oldukça eski ve maalesef oldukça karanlık bir geçmişe sahiptir. işkence, insan hakları ihlallerinin en ciddi ve utanç verici biçimlerinden biridir ve Türkiye'de uzun yıllar boyunca devlet güçleri tarafından yaygın bir şekilde uygulanmıştır. işkence, özellikle siyasi tutuklular, aktivistler, gazeteciler ve azınlıklara yönelik baskıların bir aracı olarak kullanılmıştır.

Türkiye'de işkence vakaları, özellikle 1980'ler ve 1990'lar boyunca yoğunlaşmıştır. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından binlerce kişi tutuklanmış ve işkenceye maruz kalmıştır. Bu dönemde askeri rejim, muhalifleri sindirmek ve susturmak için işkenceyi yaygın bir şekilde kullanmıştır.

işkence vakaları, özellikle güvenlik güçlerinin ve istihbarat birimlerinin kontrolündeki hapishanelerde sıklıkla yaşanmıştır. işkence, sadece fiziksel şiddet değil, aynı zamanda psikolojik baskı, tehdit, tecavüz ve diğer insanlık dışı yöntemlerle de uygulanmıştır.

Türkiye'de işkenceye karşı mücadele, insan hakları savunucuları, aktivistler, avukatlar ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülmüştür. Ancak, işkence vakalarının ortaya çıkarılması ve faillerin adalet önüne çıkarılması genellikle zorlu ve uzun bir süreç olmuştur.

2000'li yılların başlarından itibaren Türkiye'de işkenceye karşı mücadelede bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, hala işkence vakaları yaşanmakta ve işkenceye karşı etkili bir mücadele yürütülmemektedir. Türkiye, işkenceyle mücadelede uluslararası insan hakları standartlarını tam olarak yerine getirmekte yetersiz kalmaktadır.

Türkiye'de işkenceye karşı mücadelede uluslararası insan hakları örgütlerinin, Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin ve Birleşmiş Milletler'in rolü büyüktür. Ancak, işkence vakalarının ortadan kaldırılması ve faillerin cezalandırılması için daha etkili adımlar atılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye'de işkence tarihi oldukça karanlık ve utanç verici bir geçmişe sahiptir. işkence, insan hakları ihlallerinin en ciddi biçimlerinden biri olup, hala Türkiye'de ve dünyanın birçok yerinde devam etmektedir. işkenceye karşı mücadele, insanlık onurunu ve insan haklarını korumak için kesintisiz bir çaba gerektirmektedir.

işkence vakaları genellikle resmi raporlara yansımayan ve gizli kalan olaylardır. işkence mağdurları genellikle korku ve sindirme politikaları nedeniyle sessiz kalmak zorunda kalmışlardır. Ancak, insan hakları örgütleri ve aktivistler, işkenceye maruz kalanların seslerini duyurmak için çaba göstermiş ve bu konuda farkındalık yaratmışlardır.

Türkiye'de işkence vakalarıyla ilgili birçok kaynak bulunmaktadır. insan hakları örgütlerinin raporları, tanıklıklar, mahkeme kararları ve akademik çalışmalar, işkenceye maruz kalanların hikayelerini ve yaşadıkları acıyı belgelemiştir. Ayrıca, medya organlarında yer alan haberler ve gazeteci araştırmaları da işkence vakalarını ortaya çıkarmakta ve kamuoyunu bilgilendirmektedir.

işkence vakalarının ortadan kaldırılması ve faillerin adalet önüne çıkarılması için Türkiye'nin ulusal yasal çerçevesinin güçlendirilmesi gerekmektedir. işkenceye karşı sıfır tolerans politikası benimseyen, etkili bir işkence önleme mekanizması kurulması ve işkence vakalarını soruşturmak için bağımsız ve tarafsız bir mekanizmanın oluşturulması önemlidir.

Türkiye'nin uluslararası taahhütlerine uygun olarak işkenceyi önlemek ve cezalandırmak için daha etkili önlemler alması gerekmektedir. Bu, insan haklarına saygı, adil yargılanma ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tam olarak uygun hareket etmek anlamına gelir.

Bu kapsamda, Türkiye'nin işkenceyle mücadelede uluslararası toplumla iş birliği yapması ve uluslararası insan hakları standartlarına tam olarak uyması önemlidir. Türkiye, işkenceyi önlemek ve cezalandırmak için uluslararası sözleşmelere ve anlaşmalara taraf olmuş ve taahhütlerde bulunmuştur. Ancak, bu taahhütlerin pratikte uygulanması ve işkence vakalarının önlenmesi konusunda daha fazla çaba gerekmektedir.

işkenceyle mücadelede medyanın rolü de büyüktür. Medya organlarının işkence vakalarını haber yapması, kamuoyunun bilinçlenmesine ve bu konuda baskı oluşturulmasına yardımcı olabilir. Ancak, medyanın tarafsızlık, doğruluk ve hassasiyetle hareket etmesi önemlidir. işkence mağdurlarının mahremiyetini korumak ve haklarına saygı göstermek gerekmektedir.

işkenceye maruz kalanların rehabilitasyonu ve desteklenmesi de önemlidir. işkence mağdurlarına psikososyal destek, tıbbi yardım ve hukuki destek sağlanmalıdır. Ayrıca, işkence mağdurlarının yeniden topluma kazandırılması ve insanlık onuruna uygun bir yaşam sürmeleri için sosyal destek programlarına erişimleri kolaylaştırılmalıdır.

Sonuç olarak, Türkiye'de işkenceyle mücadele, insan haklarına saygı, demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tam olarak uygun hareket edilmesi gereken bir alan olarak öne çıkmaktadır. işkence vakalarının ortadan kaldırılması ve faillerin adalet önüne çıkarılması için devletin ve toplumun tüm kesimlerinin iş birliği yapması ve etkili önlemler alması gerekmektedir. işkenceye karşı mücadelede sürdürülebilir bir çaba ve kararlılık gösterilmesi, Türkiye'nin insan hakları alanında ilerlemesi ve demokratik bir toplumun oluşturulması için temel bir adımdır.
acı duygusuna karşı müthiş bir kanıksamışlık ve bunun neticesi
umursamazlık içindeyim...
dramatize etme hissinden alabildiğince uzak bir lisanla kuru kuru
rapor etmem gerekirse: odun-cop karşımı bir cisimle dövüldüm ardından haya sıkma faslı,
ihtimal sular kesik olduğu için tas tas dökülen soğuk suyla yıkandım, dört kere ceryan
verme...
böylece işkence seansı tamamlanmıştı!..

salih mirzabeyoğlu - işkence

''işkence, işkence... dava adamını bilemekten başka ne işe yarar?..
intikam duygusunu beslemekten?..''