bugün

kpss'de soruları çalan insanlar olabilmektir.
bu şerefli mesleğe, çok uzaklarındakiler değil kendileri dil uzattırır.
türkiye şartlarından bi' haber yaşamaktır..

şimdi efendim; yaptım ben de öğretmenlik askere gitmeden önce... hani işkembe-i kübradan sallamıyoruz...

öğretmenler sürekli ağlıyorlar, yok şununla uğraşıyoruz yok bu da var yok bilmem ne vs...
arkadaş;
çoğu eğitim fakültesi fen edebiyatlara göre daha kolay, bunu inkar edebilir misin? edemezsin!
senden devlet kadrosu için ne istiyorlar? kpss... e arkadaşım onu da yapıver bi' zahmet, burası türkiye! yata yata oku, sonra da direkt garanti işe gir! yok yahu?
ne yabancı dil şartı koşuyor sana, ne tecrübe ne de prezentabl olma gereksinimi.. senden sadece kpss istiyorlar işe girebilmen için...
işe girdikten sonra da, işten atılma diye bir durumun yok çok çok ekstrem bir şey olmadıkça...

ya yarım gün çalışıyorsun 5 gün ya da 4 tam gün çalışıyorsun...
maaşında aksama yok!
bazen ek ders ücretleriniz birkaç gün geç yatıyor, ona bir şey diyemem...

temmuz 1 eylül 1 tatil ve maaşınız yatıyor...

şimdi türkiye standartlarına bakarak;
kendinizle kimi kıyaslayabilirsiniz allah aşkına?
mühendisle mi?
valla ben mühendisim; iş ilanlarına bakıyorum yüzde sekseninde ''çok iyi derecede ingilizce ve tercihen ikinci dil olarak almanca'', '' x y z bilgisayar programlarına hakimiyet'' vs. vs... minimum 3 yıl tecrübe diye gidiyor bu ilanların özellikleri...
ve çoğu yer de seni cumartesi günleri çalıştırıyor...
ha ben bundan şikayetçi miyim? değilim... bana eğlenceli geliyor yoğunluk...

ama sen de 4 yıllık üniversite mezunusun ben de... senden sadece kpss isteniyor, benden ebesinin nikahı kadar özellik ve başlangıçta sen benden daha yüksek maaş alıyorsun... ee neden mühendisler için de ''özel sektör biraz daha şevkatli davransın'' diye ağıt yakmıyorsun? bırak beni, neden asgari ücretlileri de düşünüp, çeneni biraz olsun kapatmıyorsun? size okulda bunları mı öğrettiler öğretmenim?

nedense kutsal lan bizim mesleğimiz diye ortalıkta gezinen arkadaşlar, yok kağıt okurken canları sıkılıyor yok çocuk anlamadığında 2. kez anlatınca sinir krizleri geçiriyorlar... sanki kağıt okumak çok zor bir şeymiş gibi de... zaten artık yazılıların çoğu test, onda da zorlanıyorsanız daha da bir şey demiyorum size... lan sakın biz beynen yoruluyoruz demeyin beyninize operasyon yaparım, biz skimizi mi yoruyoruz çalışırken? biz hem beynimizle hem bedenimizle çalışıyoruz...
bu kadar ağlamayın arkadaşım... el insaf...
olmak için götün yırtıldığı olduktan sonra ''vay şöyle eziliyoz, vay böyle büzülüyoz '' diye ağlanan meslek dalı.
tatili bol olan mesleğe sahip olmaktır.
bazı branşlarda kpss'de türkiye birincisi dahi olsan atanamamaktır.
-türkiye şartlarında her şekilde fıstık gibi şartlarda çalışmaktır.

-çağdışı ve ezberci eğitim sistemini umursamamak, öğrencilere aynen aktarmaktır.

-derslere bir karış suratla gelip, öğrenciyi okuldan da, dersten de, öğretmen de soğutmaktır.

-daha ilkokulun ilk günlerinden öğrenciler arasında ayırımcılık yapmaktır(tembeller çalışkanlar sırası)

-öğrenciden çok ders zilinin çalmasını beklemektir.

-beden, ingilizce gibi derslerde yıllar boyunca öğrenciye bir gıdım katkı sağlayamamak, bunu da hiç dert etmeyip aslanlar gibi maaşını almaktır.

-okuttuğu öğrencisinin ailesi asgari ücretle geçiniyorken hiç durmadan geçinemiyoruz diye ağlamaktır.

-hayvanlar gibi ödev vermektir.

-çatır çatır öğrenci dövmektir.

-3 senede okulda öğrenilmeyenin nasıl olup da bir senede dersanede öğretilebildiğini hiç takmayan olmaktır.

-kutsal olmaktır.

-hiçbir şey olunamayınca olunandır.
akp yandaşlığından veya lisede canınızı yakmış bir hoca yüzünden bok atılmaması gereken erdemlere sahip olmaktır...şurda yazdığınız yazıyı da size bir öğretmen öğretti, bildiğiniz herşeyin altında bir öğretmeninizin imzası var eleştirmeyi bile onun sayesinde keşfettiniz...saygı lan biraz artık.
zordur. hem de çok zordur. annemden biliyorum azizim. kendisi 3 kuruş para için gece gündüz işiyle ilgilenir. yazıktır günahtır bu kadıncağıza. ne yazık ki ülkemizde en kutsal makamlardan sayılan öğretmenlik ne hikmetse değer görmüyor bazıları tarafından.
dershane öğretmeniyse ve yeniyse net olarak siki tutmaktır.onun dışında;
bütün öğretmenleri aynı kategoriye sokmak çok yanlış.kimisi yatar evet bu oran biraz yüksek.ama kimileri var bir kelime öğretebilmek için kendini paralar.kısacası gerçek öğretmen olmak ışık olmak, umut olmaktır.türkiye de öğretmen olmayı başarabilen ''sadece adı öğretmen gerisi kofti olanlardan bahsetmiyorum'' bu milletin küçükte olsa bir adım daha yol almasını başarabilendir.*
Milletin evinde avutamadığı çocuğunu avutmak, bazen dersle ilgisi yalnızca okulda bulunmaktan ibaret, hayatında hiç sevgi ve şefkat görmemiş, tedaviye muhtaç, sorunlu insanlarla aynı ortamı paylaşmak, onlara bilimsel bilgiler öğretmeye çalışmak, bazen de kendi branşında öğretmenlik bile yapamayan, öğretmenlik vasfı bulunmayan ama okul müdürü olmuş, dar dünyalı, gelişmemiş, kuru kasıntıdan ibaret insanların ağız kokusunu çekmek demektir.
eğer sınıf öğretmeniyseniz kendi sınıfınızdaki tüm öğrencileri fenerbahçeli yapmaktır.
bilişim öğretmeniyseniz fenerbahçilelere fazladan bilgisayar oynama hakkı tanımaktır.
Resim öğretmeniyseniz sarı lacivert renklerin uyumunu öğretmenktir.
(tamam lan biraz fazla saçma oldu ama idare edin)***.
doğuya tayin edilip, bölücü enikler tarafından öldürülmektir.
galiba en önemlisi sahipsiz olmaktır. ki adalet bakanı hukuk mezunudur. veya sağlık bakanı mutlaka tıp mezunudur. ama milli eğitim bakanı asla eğitim fakültesi mezunu değildir. balık baştan kokar demiş atalarımız. türkiye'de öğretmenlerin en büyük problemi budur. köy öğretmenliği yapmamış bir kişinin başımıza bakan olmasıdır. şimdiki hukukçu. ama ne hukukçu. geçen yıl bir haftada üç defa atama yönetmeliğini değiştirdi. daha ne olsun. bu sorun çözülmez ise diğerleri ancak ağza sürülen bal mesabesindedir.
(bkz: en çok küfür yiyen meslekler)
genelleme yapmayayım ama bazı öğretmenler! için ilkokul 1.sınıf öğrencisini dövüp sonrada gelen öğrenci velisine masum ayağına yatmaktır. benim başıma aynen gelmiştir.
"bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" yerine "bir harf öğretebilmek için,kırk yıl köle olunduğu"bir zaman aralığındadır öğretmenlik.başarısız öğrenci velilerinin hocam bari bir öğretmen de ola yeter dedikleri durumdur öğretmenlik.özel okullarda ki öğrencilerin,hocam bizi rahat bırak yaw,ders ücretini verelim demeleridir...üzücü bir durumdayız.ezik emekçileriz,katıksız çalışanlarız.
gruplara ayrılmaktır. (bkz: ücretli öğretmen) (bkz: sözleşmeli öğretmen) (bkz: kadrolu öğretmen)
üniversitede yeterli eğitimin verilmediği düşünüldüğü için tekrar sınava tabi tutulandır. aldığı puan yeterli görülemediği için atanamamaktır. herkes yüzüne acı acı bakınca öğretmenim ama atanamadım dediği için pişman olmaktır.
40-50 kişilik sınıflarda ders anlatacağım diye çırpınırken sesini kısmaktır. verdiği bilginin geri bildirimini alınca mutluğu gerçek anlamıyla yaşamaktır. sevginin en masumunu çocuklarının gözünde görmektir.
hafta sonları ve üç ay da yaz tatili yapıp üstüne üstlük bir de sızlanmaktır.
bir de çocuk büyütüyorsanız çok zordur.

(bkz: avrupalı bir öğretmenle kıyaslanamaz)
üniversite okurken eğitim fakültesi lan çalışmadan da geçersin ne çalışıyorsun mühendis mi olacaksın sanki lafını duyan, alttan dersi olduğunda ailesinden bile gizlemek zorunda kalan (bkz: oğlum eğitim fakültesinde de kalıyorsan okuma lan!) kpss derdi 3. sınıfta başlayan sınav stresine bir de sınav sorularının çalınıp sınavların iptal olması gibi dertler katılan eğer atanabilirse 1.500 -1.750 arasında değişen maaşlar alacak olan, ne çok rahat bir hayatı olacak ne de istediği bir yerde tatil yapabilecek ama ona rağmen şikayet etmeyip ülkesine hizmet etmeye, gidilmeyen yerlere gitmeye nice doktorlar hakimler mühendisler yetiştirmeye vargücüyle devam edecek olan insandır.saygı duyulası, eli öpülesi insandır.
daha konuşmayı bile beceremeyenlere alfabeyi, konuşmayı öğretebilmektir. aile terbiyesi almamış bireyleri topluma kazandırmayı öğretebilmektir. annesinin avutamadığını sınıfta 40 kişiyle birlikte avutmaktır. ülkenin en ücra köşelerinde, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerinde ışık dağıtmaktır. ev ev dolaşıp cahillikten kurtarılacak öğrenci aramaktır. küçük yerlerde sözlü tacize uğramaktır. büyük yerlerde geçim sıkıntısı yaşamaktır.

ve en önemlisi klavyeyi eline almış * * ve g.tünden bi haber insanların türkiye de öğretmen olmak başlığında yazdıklarını okuyup acımaktır.

ancak tüm bunlara rağmen yılmamaktır. küçüçükte bir olsa bir ışık saçmaktan mutluluk duymaktır.
yeni nesilden şikayetçi olup yeni nesli kendin yetiştirdiğini unutmaktır.eski öğrencileri daima yenilerine övmek ve bu sayede yeni nesli beğenilmediği için bozan kişilerdir.
her devirde olduğu gibi bu devirde de zordur.
bir şey yapmadığında 'yattığı yerden para kazanan asalak' hakaretine maruz kalırken, bir şeyler yapmak için çaba gösterdiğinde 'türkiye'yi sen mi gurtaracan oğğğlum heheaha' dalgası geçilmeyi göze almaktır.
çokda şikayet edilecek bi durum degil gibi dışardan bakınca,çünkü insanlar üniversite sınavı öncesinde egitim fakültelerine girmek için çabalayıp duruyorlar, kpss yide geçtikden sonra işleri garanti olan bir meslek gibi burdan bakınca. tabi bu yazdıklarım ne ögretmeni oldugunuza göre de degişir.