bugün

şansın açılması, talihli olayların yaşanması, olumsuz giden hayatın, bir anda olumlu anlamda yön değiştirmesi.
bir olay karsısında en olumlu ve verimli sonucu almak , istedigine kavusmak.
türk atasözlerinin enteresanlığına örnektir mesaj vermek isteyen kişinin hayvanlarla ne derdi vardır yazık değilmidir turnaya neden vurursunuz hemde gözünden.
(bkz: turnayi götünden vurmak)
Turna balığının olta ile gözünden yakalanmasından gelen, şansın yaver gitmesi anlamına yakın bir deyimdir.
sineğin iki kaşının arasından vurmak gibi birşeydir.vuran kişnin şansı maksimumdur hemen gidip şans oyunu oynamalıdır.
(bkz: turnanın korsan olmasına yardımcı olmak)
turnanın pekte sikine sallamadığı bir olaydır.
sibel turnagöl anlamsız çağrışım.
hikayesi mevcut deyimdir.

--turnayı gözünden vurmak deyiminin hikayesi--

eskiden avcıların toplanıp sohbet ettikleri bir mecliste her biri, güya başından geçmiş gibi bir sürü hayali av hikâyeleri anlatırmış. içlerinde en yaşlıları olan avcızâde sayyad bey hiç lâfa karışmaz, anlatılanları, sessizce dinlermiş. onun bu sessiz hâli, günlerden bir gün ötekilerin dikkatini çekmiş.

“yahu üstad,” demişler. “bunca yıllık av hayatın var. senin başından hiç bir olay geçmedi mi? sen de bir hatıra anlat ki, dinleyelim. hep bizler konuşuyoruz..” şeklinde, ısrar etmişler.

avcızâde sayyad bey, şöyle bir içini çekmiş: “ahhh…” demiş. “ne olur beni konuşturmayın. o hazin hatıramın, yürek sızlatan acısını bana hatırlatıp derdimi tazelemeyin.”

diğer avcılar kulak kesilmişler. büyük bir merak ve heyecana kapılmışlar. demek ki ortada çok acıklı bir av hikâyesinin hatırası var demişler. bu sefer ısrarlarını daha da artırarak kıdemli avcıya yüklenmişler.

beriki yutkunmuş, kendine şöyle bir çeki düzen verip, söze başlamış:

“efendim, avcılığa henüz başladığım gençlik yıllarımdaydı. bir gün, tüfeğimi ve köpeğimi aldım, tek başıma sapanca gölü’nün kenarında av ararken, gökte bir turna gördüm. şunu zararsız yerinden, ayağından vurayım dedim. fakat ben tetiği çektikten sonra, zavallı hayvan, gagasıyla ayağını kaşımaya yeltenmez mi? işte o anda, olan oldu. saçmalardan birisi, hayvanın sol gözünden girip, sağ gözünden çıkmasın mı? kırk elli metre kadar ötemizde, bir yere düştü. köpeğim aldı getirdi. hayvancağızın her tarafı sağlamdı. yalnız gözlerinden kan akıyordu. ben büyük bir pişmanlık ve şaşkınlık içinde, donup kalmıştım.

hayvancağız çırpınıyor, ben de içim sızlayarak düşünüyordum. işte asıl hadise o zaman oldu. gökten beş altı tane turna, üstümüzde dönerek uçtular, ötüşe ötüşe ve hışımla aşağı doğru inip, kör turnanın yanına kondular. ben büsbütün şaşırıp kalakalmıştım. kendi dilleriyle ötüşüp anlaşarak, kör turnayı aralarına aldılar ve şimşek gibi havalandılar. onların bu bağlılık ve sadakatine aşağıdan hayretler içinde baka kalmıştım.

işte dostlarım, o günden sonradır ki, turnalar katar halinde uçmaya başladılar ve aralarına aldıkları kör turnayı, ses vermek suretiyle uçuş istikametine yönelttiler. bu haber, dünyadaki bütün turnalar arasında yayıldı. daima toplu ve katar hâlinde uçmalarına ilk defa ben sebebiyet verdim…” diye, palavrasını bitirince, dinleyip gülüşen avcılardan birisi:

“ehhh!.. üstad, durdun durdun, amma, turnayı gözünden vurdun, pes doğrusu” demiş.

--turnayı gözünden vurmak deyiminin hikayesi--