bugün

egemenliğin kişi ya da zümrelerde değil halkın kendisinde olduğunu, bu egemenliğin seçimlerle gelecek halk temsilcileri eliyle kullanılacağını kabul etmek anlamındaki demokrasi kültürüne, kurallara uymak, kuralları değiştirmek için kurallar içinde mücadele etmek ve kendimizi karşıdakinin yerine koyabilme kültürüne* sahip olmak, insan haklarına, evrensel değerlere saygılı olmak eğer bir yaşam biçimiyse, bunun trafikte de geçerli olduğunu düşünmek doğaldır ve bu sözler bu kişilerin hayat felsefesini yansıtır.

(bkz: evde monarsi yolda anarsi)
azerbaycandakı demokrasi trafikin durumuyla aynı. her yer tıkaclarla dolu. korna sesleri baküyü inletiyor. arabalar geçmek için sırada. trafik polisi rüşvet peşinde.
kuralların varlığı, kurallara uymak konusunda bilinçli yurttaşlar, kurallara uyulmasını denetleyen görevliler ve uyulmadığı durumlardaki ceza ve yaptırımlar, adil bir yargı ve bilinçli bir medya gerektiren, demokrasinin yollardaki biçimine denir;

bayramda yollara dökülmüş milyonları düşününce akla ilk gelmesi gereken sözlerdir; ne yazık ki akla son gelen ya da hiç gelmeyen olunca, sadece bir bölüm insanın, çıktığı yere pazartesi dönemeyecek olmasının soğuk bilinci çarpar insanın yüzüne; kötü yönetimler ve kötü medya, meseleyi trafik canavarına bağlar. oysa sorumsuz, sivil toplum bilinci olmayan bireyler ve kötü örgütlenmiş toplumsal yapıdır trafik sorununun bir nedeni;

ana neden ise daha derinlerdedir; temiz, çevreci, ilk yatırımı çok gibi görünse de uzun erimde kesinlikle daha ucuz bir yol olan deniz ve demiryolu taşımacılığı yerine masraflı, kazaları davet eden, binlerce insanı yok eden, petrol üreticisi olmayan bir ülkede benzin ve mazot yutan, yedek parça canavarı ve asfalt terörü anlamına gelen karayolu taşımacılığını bayrak edinmiş ulaştırma politikalarını savunan tüm partiler ve politikacılar sorumludur yoldaki demokrasiden; onların arkasında belli belersiz görünen, durmaksızın kara taşıtları ürettiği için kârından başka düşüncesi olmayan kötü burjuvaların, bunu kalkınma diye yutan ve yutturanların sorumluluğu da unutulmamalıdır.

o ne güzel iktidardır, hükümettir ki, "demiryollarını seviyorum" kampanyasını baş tacı eder yeniden ve kampanyanın gerçekten hakkını verir. böylelikle de demiryolu sevgisi onuncu yıl marşına takılmış vatandaş olmaktan çıkarır hepimizi. *

(bkz: evde monarşi yolda anarşi)