bugün

Coen Kardeşler’in dünya prömiyerini 75. Venedik Film Festivali’nde yapacağı western filmi. Oyuncu kadrosunda Tim Blake Nelson, James Franco, Liam Neeson, Tom Waits, Zoe Kazan ve Brendan Gleeson gibi isimlerin yer alıyor.
Her hikayesiyle insanı şaşırtan, düşündüren ve iyi mi kötü mü tam çözemediğim coen biraderler filmi. Önce dizi olarak duyuruldu ama sonra nedense vazgeçildi. En iyilerine girmez ama son dönemdeki en iyi filmleri olmuş bu film. Hail, Caesar rezaletinden sonra canavar gibi dönmüş biraderler.

1. bölüm tim blake nelson. ( Sadece bu karakter bile tek başına eğlenceli bir western olurmuş.)
2. bölüm james franco. ( 15 Dakika olmasına rağmen en eğlendiğim bölüm.)
3. bölüm liam neeson.( Baya acıklı bir bölüm. Keşke daha uzun olsaymış.)
4. bölüm tom waits.( Tek kişilik şov adeta. Coen sineması nedir diye sorarlarsa tam da bu.)
5. bölüm zoe kazan.( Uykumun geldiği tek bölüm.)
6. bölüm brendan gleeson. ( Anlamsız bir boşluk.)
6. bölümü çözemedim anlayan anlatsın bana lütfen.
beğendiğim film

--spoiler--

film gayet akıcı zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile, özellikle şu iki sahne çok etkileyiciydi;
- altını bulduktan sonra vurulan tom waits amcamızın sarı diş tarafından vurulduktan sonra yarasına bakıp "önemli yerlere gelmedi" diye bağırması
- bana bir şey olursa alnının çatına sık diyen mr arthur'a bir şey olmamasına rağmen hanım ablanın olayı yanlış algılayıp intihar etmesi.

--spoiler--
joel & ethan coen kardeşlerin anlatımıyla birbirinden harika 6 vahşi batı masalı.

venedik film festivali'nde en iyi senaryo ödülüne ulaşan film, birbirinden farklı 6 hikayeyi anlatıyor. kimisi kara komedi, kimisi dram. birbirinden farklı ve güzel 6 öykü ile 2 saat 13 dakikalik bir western turuna çıkıyoruz. film hakkında bu kadar az entry girilmesine şaşırdım. film önerisi isteyip duruyorsunuz, alın size çiçek gibi film.

Ayrıca, son yıllarda izlediğim en iyi netflix filmlerinden bir tanesi. western konusunda ise the kid ve the hateful eight filmleri ile yarışır. 

Akademi ödülleri'nde en iyi uyarlama senaryo oscar'ına aday gösterilmiş olduğunu da eklemek gerek.
https://www.imdb.com/titl...412452/?ref_=nv_sr_srsg_0

üçüncü bölümden başlı başına bir film çekilir.

o bölümden alintilar:

• merhamet zorla gösterilmez, gökten yavaşça inen yağmur gibi düşer.

• ne zaman sessizce düşüncelere dalsam eskiler aklıma gelir. aradıklarımı bulamadığıma yanarım. eski dertler için en iyi yıllarımı harcamama acırım. sonra ağlamaya alışık olmayan gözlerim dolar. ölümün sonsuz gecesine saklanan değerli dostlarım için, artık iyileşen yaralar için bir daha gözyaşı dökerim. göremediklerimin yasını tutarım.

• senin aşkını hatırlayınca zenginlikler benim olur. öyle ki değişmek istemem hayatımı krallarınkiyle bile.
insanların gözünden düşünce, bir başıma ağlarım dışlanmışlığıma. ve bakarım kendime, lanet ederim kaderime. dilerim daha çok umudum olmasını, onun gibi yakışıklı olmayı, şunun gibi dostlarımın olmasını. isterim şu adamın yeteneğini ve bu adamın intikamlarını. en hoşuma giden şeyler beni hiç memnun etmez. ama bu düşüncelerle neredeyse kendime acırken aklıma gelirsin tesadüfen, moralim yükselir. şafak vakti karanlık topraktan yükselip cennet kapısında ilahiler okuyan tarla kuşu gibi.
"ölümün olduğu bir yerde, daha ciddi ne olabilir ki?" temalı harika coen kardeşler film denemeleri.

işin yönetmenlik ve görüntü kısımları zaten çok başarılı, keza oyuncuklar da öyle; ama filmlerin arka planında işleyen ve finallerde karşımıza çıkan ölüm konusu, fazlasıyla çarpıcı.

kendi ölüm tarihini büyük bir başarısızlıkla hesaplayan cahit sıtkı kadar olmasam da, kendi hayatımın ortalarına yaklaştığımı tahmin edebiliyorum. hayatımın ikinci yarısının ilk yarısında daha iyi olmayacağını düşünmekle beraber bu durumdan çok da şikayetçi değilim. var olmanın güzelliği kadar, yok olmanın da ayrı bir heyecanı var. hayatında bir kere yaşayacağın bir tecrübeye doğru ilerliyorsun. eğer bir çok disiplinde anlatıldığı gibi öldükten sonra yeni bir hayat varsa, bambaşka bir dünya bizi bekliyor demektir. bunun heyecanı paha biçilemez. yok ölünce perde kapanacaksa, zaten telaş edecek bir durum yok. ölüm geldiğinde biz gitmiş olacağız.

kapanışımız da ahlat ağacı filminden, idris hoca'dan gelsin;
unutuşun bile bir cazibesi var bence. insan biraz da zamanın içinde süzülmeli, iyi ve kötü anıları birbirine karışıp belirsizleşmeli ve silinip gitmeli...