bugün

kendimden nefret ediyorum.
bir hafta önce itiraf etmeyi düşündüğüm şeyleri şimdi itiraf etmeye değer bile bulmuyorum artık.
(bkz: sonsuz aşka inanmıyorum ama olsun istiyorum)
bile bile insanların canını yaktığım için ödeyeceğim bedellerin dağ gibi yükseldiğini biliyorum, daha çok var.
arkadaşların beğenmediği kızların bence gideri var. şimdi abazan diyosunuz biliyorum da sonra çok peşinden koşuyonuz o kızların. ayrıca ve bence kutsal damacana güzel film kim ne derse desin hocam.
4 adet uyandırma alarmım var ama annemin çemkirmesini duymadan uyanamıyorum.
bu başlığın hiç mi hiç mi hiç kapatılmamasını istiyorum sözlük. sapıtanları görünce ise eksiliyorum. kapatılsın diyenler de öyle yapsın.
itiraf ediyorum 2 senedir dışarı çıkmıyorum. ve bundan çok mutluyum lan...pc başında koltuğa uzanıp bir yandan maç seyredip bir yandan da sevgiliyle mesajlaşmak gibisi yok. evet sevgilimlede hiç buluşmadım, ne buluşcam lan? mesajlaşıyoz ya amk.
karizmam yerle yeksan oldu sözlük. şöyle ki annem elime çöp poşetlerini tutuşturup apartmanın karşısındaki direğin dibine koymamı tembihledi. ben de akşam kim görcek diye beli bol gelen eşofman altını meme uçlarıma kadar çekip bağıyla bağladım. bildiğin hugo gibiyim. tam çöpleri atıp kimseciklere görünmeden apartmana giriyordum ki üst kattaki komşumuzun kızına yakalandım lan hadi sıradan bir kız olsa neyse de bu kız çok güzel hafiften ilgide duyuyordum hatuna gitti güzelim karizmam nası sırıtarak geçti yanımdan. ahh anne ahh kısmetimi kapadın kurudum gitti bu evde.
sanırım ben, sorunlu biriyim. bi' insanın bana telefondan, kelimeyi yanlış yazarak mesaj atmasına uyuz oluyorum. hatta boğasım geliyor. en kötüsü de; o kişiden acayip derecede soğuyorum. aynı şekilde ben, kelimeyi yanlış yazıp mesaj attıktan sonra farkettiğim zaman kendimden utanıyorum. acayip derecede hemde.

evet, evet. ben sorunluyum.
daralmışım falan.
böyle hem tüm tatili evde göt büyüterek geçirmek istiyorum. hem de evde oturmaktan başım ağrıyor devamlı.
hem uyumak istiyorum. hem de sabah erkenden kalkıveriyorum.
sıkılmışım falan.
off. olmayacak böyle ama.
Çevremde nefes alsa yeter diyebilen arkadaşlarım var.
eskiden, baya olmuştur, dolmuşta biri beni sinirlendirirse neden bilmiyorum, bilmek istemiyorum, hard rock müzik seçip, sesini de sonuna kadar açardım. bunu hep yapardım. ben gerçekten sinirimi kulaklarımdan çıkarmışım sözlük.
(bkz: anan yanımda)
ekşi sözlüğe nazaran uludağ sözlük'te yazmak daha keyifli geliyor.
şu an kulağımda kulaklık var ve müzik dinlemiyorum biliyor musun?

şaka şaka. benim hiç kulaklığım olmadı bile. dışarıda telefonla müzik dinlemek, bir apaçi davranışı olduğundan beri müzik dinlemiyorum hatta.
o başkasına gitti. hepsi bu kadar.
akşamları evde kimse olmadığında bütün ışıkları açıp oturuyorum, yoksa çok korkuyorum. sonra biri gelince, kapı çaldığında ışıkları söndürmeden açmıyorum kapıyı korktuğumu anlamasınlar diye.
bu cemaatci tayfa ve yaptıklarından iğreniyorum.
gün geçtikce inancımın zayıflamasındaki en büyük etmen bunlar hayır dini savunmak bu iki yüzlülere kaldıysa zaten bitmişiz.
demin bir kıza benim için bekaret o kadarda önemli değil dedim. kız ise biliyorum canım yha diye cevap verdi ne demek biliyorum lan godoş muyuz biz ?
bunca yıllık insanım hala indi bindi ne demek bilmiyodum. bugün öğrendim.
çok seviyorum sözlük... bir daha asla birlikte olamayacağım birini çok seviyorum...
previously on lost
(#9455307)

neredeyse 2 ay oldu. 2 ay... adapte olmam beklediğim gibi çok kısa sürdü. sıfırdan yeni bir düzen kurmak çok, çok zor oldu. hele ki gittiğiniz yerde çevreniz düzenini kuralı 2 yıl olduysa... ömrümde ilk defa, ne yapacağımı bilmiyordum. aklıma hiçbir şey gelmiyordu. sadece oturdum ve izledim. bir ay boyunca, sadece hayat aktı ve ben izledim. bir ay boyunca oda arkadaşlarım ve tanıdıkların "eskişehir'e gittiğinde görüş" dediği insanlar dışında kimseyle tanışmadım. yurttaki üçüncü yılıma girmiştim. odam, eskisinden daha dardı. masa ve sandalyeler yoktu. bunun eksikliğini hissetmiştim işte. ama yapacak bir şey yoktu.

oda arkadaşlarım da pek benim kafadan sayılmazlardı. hepsi de birinci sınıftı. sadece bir tane ikinci sınıf vardı, bir de ben üçüncü sınıftım. hepsi bizim fakültedendi. bir tanesi bazen sıkılsam da yanımda gezdirebileceğim biriydi. müzik zevklerimiz benziyordu. ama o da liseden yeni çıkıp geldiği ve tecrübesiz olduğu için engin tecrübelerimle aydınlatmaya çalıştığımda, ısrarla aydınlanmadı. bu da canımı sıkıyor, beni ondan soğutuyordu. eve çıkalım dedi. ben ise eve çıkmak istememe rağmen bu konuda seçiciydim. onunla aynı evi paylaşmak sinir sistemime zarar verebilirdi. ailem de bunu karşılayamayacaklarını söyledi. o çıktı biriyle eve. ben yalnız kaldım odada. herkes ikinci öğretim, ama ben 2 sene birinci öğretimlerle yatıp kalktığım için, 12'de yatmaya alışmışım. onlar ise 3'e 4'e kadar oturuyorlar her gün. ve ben de uyuyamıyorum. sinirleniyorum. laftan anlamıyorlar. bütün arkadaşları da bizim odaya doluşmaya alışmış, onlar da kovamıyorlar. gürültü, şamata... barındığım oda, girmekten kaçındığım bir yer oldu.

sınıfım ise sürekli değişiyordu, derslerden dolayı. kalabalık içinde yalnızdım. "yalnızlık tercih edildiğinde güzeldir, zorlanılan yalnızlık can acıtır." dedi bana psikolog. evet... psikolog... bir ay boyunca sosyal becerilerimi bir türlü kullanamadığımdan, yardıma ihtiyacım olabileceğini düşündüm. randevu aldım. ama daha randevuya gitmeden bir panoda kendi çözümümü kendim buldum. soluğu öğrenci kulüp binasında aldım. 3. kata çıktım. 333 nolu odaya daldım.

- frp topluluğuna kaydolmaya geldim!

bu başlangıçtı. zevkleri, kafa yapıları benimle uyuşan insanlar vardı etrafımda. ve hep heves ettiğim bir şeyi yapacaktım. artık yalnız değildim.

o zaman için...

psikolog sağlam olduğuma beni inandırdı ve yolladı. randevu vermedi. ben de işe koyuldum. türlü türlü bahanelerle her sınıfımdan insanlarla tanışmaya başladım. yalnız farkettim ki bütün tanıdıklarım kız... erkeklerle hala adam gibi tanışamadım*. çok fazla umursamasam da işime baktım. gezdim, tozdum. sosyalleştim. çözüldüm, zaten az olan kendime güvenim geri geldi.

eskişehir dışında da bir çevrem vardı. uzak çevrem. eski çevrem. mesajlar yoluyla sürekli temas halinde olduğum, günümün güzel geçmesini sağlayan insanlar. kim onlar? 1 ay gerisine göre söylersem, beş tanesi burada yazar, deşifre etmeyeyim şimdi onları*. biri de eski sevgilim cansu*. kafama estikçe herhangi birine ya da bir kaçına mesaj çekerdim. sonra sohbet muhabbet...

sonra ne oldu? kronolojik sırayı hatırlamasam da, çoğuyla şu an konuşmuyorum, kavgalıyım. kırgınım.
bir tanesini kendi salaklığından ötürü hayatımdan çıkarttım, ki bahsettim.
bir tanesini deliler gibi sevdim, ama karşılık görmedim, görmedim, görmedim ve uzaklaştı o benden. benimle konuşmaya zahmet etmiyor şu sıra. çok yoğunmuş. bir sms atmak ne kadar zor olabilir bilmiyorum ama ona patladım bir güzel, onu biliyorum. onunla ilgili ne hayallerim vardı...
cansu bir kez daha bana verdiği bir sözü tutmadı ve ona da bir güzel giydirdim, konuşmuyorum.
ve bir tanesiyle de öyle karıştı ki işler... ben onu kurtardım saplandığı duygusal bataklıktan. ve şimdi, ben sırf duygularımdan emin olamadığım için onunla olmayı reddettiğim için, gitti başkasını buldu, benden olur istedi, olur verdim. ama çocuk da odundu. ve şimdi nasıl becerdiyse ona bağlandı ve sırf çocuk istiyor diye benimle konuşmayacakmış. yola çıktığını yolda bulduğuna değişmek bu. ihanet bunun adı... ve ondan gelmesi, onun için yaptığım her şeyden sonra bana bunu yapması çok ağır geldi... bunu kaldıramadım. hala kaldıramıyorum. hala soruyorum kendime "nasıl? nasıl? nasıl?!"...

kalan 3 tanesiyle aram iyi. sağolsunlar, puslu havamı biraz dağıtıyorlar. onları da kaybetmek için bir sebep yok ortada. nankörlük etmek gibi olmasın ama yine de yalnız hissediyorum...

okulu hallettik, ilişkiden vazgeçtik, yine de mükemmel olmuyor hiçbir şey... şimdi de arkadaşlardan darbe geliyor. ne zaman bir tuğla koydum desem, biri en altta ne varsa ona tekme atıyor. yapıyı bozuyor. ben miyim tekmeyi atan? bu kadar üstüne eğilmekle doğru mu yapıyorum? muhtemelen hayır. mükemmelliğin önündeki en büyük engel, benim yine. ama ben mükemmel değilim. demek ki bu engeli de alt etmenin bir yolu var. onu bulacağım...

grande finale:
(#10056795)
çok uyuz bir insanım.
itiraf ediyorum ben 'da' 'de'nin hangi durumda ayrı hangi durumda birleşik yazıldığını bilmiyorum.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar