bugün

Bugün üç aydır ayrı olduğum sevgilimden bi daha ayrıldım .
Bazı şeyleri çok istersen olmuyor, zamanında yapman gerekenleri yapmazsan olmuyor. Olmuyor işte. Seviyosaniz sevdiğinizi zamanında söyleyin arkadaşlar.
Hâlâ bonibon ve jelibon yiyorum. Eti cicibebeyi de sütle karıştırıp mama gibi yiyorum.
Çocuklarla oynarken onlardan daha çocuk oluyorum. Saçmalıyorum arada. Karsimdaki çocuk "bu manyak ne yapıyor? " diye bakakaliyor. Onlarla yaramazlık yapmaktan da acayip keyif alıyorum.
Çocuk ruhuyla, hayat daha güzel.
Kalbimin taaaa amk.
Bencil düşüncesiz sevgisiz ve gerçekten sikinin keyfinden başka şeyi umursamayan bir adam olcam amk en sonunda...harbi salaklık benimkisi.
Artik biri benim olsun istiyorum. Tamamen birine ait olmak, birinin bana ait olmasi...
Pişmanlıklarım var.
son on gündeki yoğunluğun bir on gün daha aynı şekilde devam edeceğini düşündükçe uyuyamıyorum.

uyanır uyanmaz zihnen koşmaya başlıyorum, kabullerimi sorguluyorum, gelecek/planlanan gelecek hesaplarım hiç bitmiyor. küçük notlarım, ajandalarım, kitaplardan altını çizdiğim cümlelerim, farkında olmadan oturduğum
Kırmızı d&r koltuğu

sonra bir şiir veya şarkı çıkageliyor,

her şeyin çok daha güzel olacağına istinaden...
on birinci nesil tokatlamaktan zevk alıyorum. evet.
Gittikçe daha vurdumduymaz oluyorum. iyi mi kötü mü bilmiyorum ama işyerinde işe yarıyor*
Özel bir üniversiteden nakit burs almak için ygs'ye gireceğim doğrudur. Hedef ilk 100.
Kusmak istiyorum.
Etrafımdaki insanların bana karşı iyi olmasından nefret ediyorum. bu sadece zora sokuyor beni. Kötü olanlarla hiçbir alıp vereceğim yok mesela, onlara istediğim gibi davranır, hayatımı yönetmelerine izin vermem ama iyi davrananlara bunu yapamıyorum. iyi olanlara karşılığını vermek zorundayım.

Dedem geçen hafta 2. Kalp krizini geçirdi ve az önce bir süre çalışamayacağı için özür diledi benden. Neden? Çünkü çalışıp bana para göndermesi gerekiyor. Okuyorum diye. Konumdan ötürü çalışamadığım için de tüm yük onun sırtında. Ne annem ne de babam olmadığı için o üstlendi her şeyi. Buna karşılık tek istediği bu okulu bitirip düzenli bir iş edinmem... Benim istediğimse bu bölümü bırakıp seveceğim ve düzenli olmayan özel sektörde çalışmak ama dedem o kadar iyi ki kendi isteğimi, kendi geleceğimi görmezden gelmek zorundayım. Onların dediklerini yapmam gerekiyor... Bundan nefret ediyorum. Bu minnet duygusundan...

Fahişe gibi hissediyorum kendimi hep. Para uğruna bedenimi satmıyor olabilirim ama ruhumu, geleceğimi, kendimi, olduğum kişiyi başkalarına veriyorum yönetsinler diye. Kişiliğimi bile bu koşullar doğrultusunda oluşturdum. itiraf etmeliyim. Ben, normal bir fahişeden çok daha beterim.
insanlardan gerçekten nefret ediyorum.
Ölmek için dua ediyorum
(Annem ağlamasın).
Oytunkarandan nefret ediyorum.
pazar günü onunla tanıştığım yere gideceğim, belki onu göreceğim bilmiyorum.
atlattım demiştim ama henüz tam iyileşemediğimi, adını andığımda içime doğan sıkıntıdan anladım.
Bugün mal olduğumu biraz daha anladım.
Bugün biseyi fark ettim. Gaddar gibi görünen biri aslında gaddar değil de fazlasıyla yanmış biri olabilir. Acın ne kadar derinse başkasının acısından o kadar az etkileniyorsun.
Kimsenin canını çok yakmayın. Ya da yakın. Siz bilirsiniz.
Karşınızdakinden ne zaman vazgeçiyorsunuz, biliyor musunuz? Gözünde size karşı en ufak bir merhamet vicdan belirtisi görmediğinizde.
pipetle bira içmeyi seviyorum. zaman geçiyor. bir günlük tutmaya başladım uzun aradan sonra. bazen buradaki itiraflarım günlük gibi oluyordu. en son düzenli günlüğümü de lise yıllarında tutmuştum. sonra babam o günlüğü —dersaneyi bir günlüğüne ektiğim için— yırtınca hevesim kaçmıştı. şimdi tuttuğum günlüğe günlük olsun diye başlamadım. yazı yazarım, not tutarım diye aldığım deftere başına tarih ekleyip deneme gibi yazarak başladım. sonradan günlük oldu o iyice. aralarda kopup gerçek olmayan şeyler ya da sanatlı şeyler yazmayı da denedim aynı defterde, ama azınlıkta kaldılar. geri dönüp ne yazmışım diye okumaya hiç kalkışmıyorum. otuz küsür sayfa birikti. yalan olmasın, sayayım; 37 sayfaymış. başta iyi yazıyordum aslında, sonradan günlük oldu o. içimi döküyorum işte.

alkolden uzaktım aslında çok uzun bir süre boyunca. son zamanlarda alkol alışkanlığımı geri kazandım. hele şu son iki hafta yok mu. aksatmadan her akşam ya şarap ya bira içiyorum. müzik açtım şimdi youtubedan. relaxing jazz music, 3 saatmiş. telefonumdaki müzik arşivi son hafıza kartı göçüşünden beri kuş gibi kalmıştı, onu da tekrardan genişletiyorum ara ara. sürekli aynı şarkılar sıkıyor.

bir haftayı biraz geçti sanırım. çiçekler yapayalnız uzakta. nasıl dayanırlar bilmeden, nasıl da dayanıyorum. içkiye bu yüzden abanıyorum. boş boş bakıyorum. çok şeye heves ettim, hep yarım yamalak. hep son anda cayılmış adımlarım, bekletilen adımlarım. günümüz yaşayışı son yüzyılın bir ürünü. internette herkes eşit. eskiden olsa çok daha kolay olacak şeyler zorken, eskiden zor olan çoğu şey basit. bunlar bahane değil elbette.

resim yapmak için kafamın güzel olması gerekirmiş gibi şartladım kendimi biraz. hevesim kaçtı denemez. aksine, çok büyük gaz aldım resim konusunda. yine de boyalarım, defterim falan öylece duruyor. hep çizecek değilim ya; hep yazılmayacağı, hep okunmayacağı, hep gezilmeyeceği, hep yeni kitaplar alınmayacağı, hep mutlu olunmayacağı gibi. belirsiz aralıklarla anlamlı şeyler yapmakla yetineceğimiz uzun uzun ömürlerimiz olsun. derken yarın ölsem... ölsem sanki ölmeyecekmişim gibi yaşadığıma üzülecek miyim çürürken? kim bilir, belki orası daha güzeldir. bunu düşünmek gerek daha da. buraya yazmayacağım, düşüneceğim bunu

o kadar çok yaşlı insan var ki ölüm sırası bize bir türlü gelmiyor. ahaha. gezmek demişken, gezecek halim yok. işten güçten gezmeye ayıracak zaman da, taban gücü de kalmıyor. yürünecek zaman yaratırdım eskiden, yollar, kaldırımlar, evler, parklar. müzik tek arkadaşımdı. şimdi de öyle değil mi ki. dinlediğim müzik bile, başka dilde de olsa "müzik senin tek arkadaşın" derdi kulağıma. şimdi kitaplar da arkadaşım gibi. insan arkadaşlarını hep özlemez ya, sıkılır. kimi zaman da doyamaz. onun gibi. hayatımdan şikayet etmeye hakkım olmadığını biliyorum. yalancıktan şikayet ederim hiç değilse, inanmayarak.

yarın bomboş bir gün olduğu için bu akşamı keyif yapmaya ayırdım. akşam değil gece oldu. keyif de ne kadar keyifse artık. birayla sigaranın acılığı kadar bir keyif. yok ama müzik açtığım iyi oldu. yazmaya çabaladığım iyi oldu.
Okul bitti, 6 aydır yatıştayım evde.
Ailem zerre hissettirmediği halde kendimi berbat hissediyorum. Kadın ya da erkek olmanız fark etmez; belli bir yaştan sonra baba parası yemek insana koyuyor be alüminyum.
24 olacağım önümüzdeki ay.

Düşünüyorum benim yaşımda annemle babam memleketlerinden uzakta bir aile kurmuş,çocuk sorumluluğunu bile sırtlanmışlar.
Bir de kendime bakıyorum. Canım sıkılıyor. Bunalıma girdim.

Dün annemin arkadaşları bizdeydi. Koca koca kadınlar, el mahkum hizmet istiyorlar, anneme yardımcı oluyorum.
Mutfaktayım, birisi geldi. Camı açtı ve yaktı sigarasını.
Bir yandan bi şeyler geveliyor. Şöyle bir cümleyle bitirdi beni; ev kızı olunca böyle...
Ulan beynimden vurulmuşa döndüm magnezyum. Sen git 5 sene üniversitede akademik eğitim al, lisans tezini bile yüksek lisans seviyesinde hazırla ne bileyim bitirdiğin bölümü avrupada zikredince wowww, cool! feedback'ini al. Bilim insanıyım oğlum ben.
6 ay evdeyiz diye orta yaş üzeri 2.sınıf bir kadının ev kızı mimine girmeyi hak edemeyecek kadar akademik (!)
Bölümün yarısından fazlası da evlenmiş stronsiyum. Sonumuz bu muydu kardeş? GCMS'ler HPLC'ler buraya mı bağlanacaktı yani?

Velhasıl kelam dardayım dostlar. Aile desteği de çok önemli tabi. Sağ olsunlar. Mahcubiyetim ve işe yaramaz hissetmem tam da bundan zaten.
Ev kızı olunca... nabalım.
sürü psikolojisine kurban giden entrylerimi haklı da olsam siliyorum.
biliyor musun gülüm?, bana seni soranlara unuttum diyorum sağda solda.
halbuki yalan söylüyorum aklımın bir köşesine kazınmışsın sen.

biliyorum seninle beraber olmam için bütün çabalarım tıpkı altı delik bir kovayla su taşımak gibi, boşaydı. ama şuan geçmişe dönüp yapamadığım bazı şeyler için ''keşke'' demiyorum en azından. bütün yolları denedim olmadı. nedensizde sevebilirdin insanı, ve bende insanım ya... neyse.
Ölüm olsaydı ayrılık olmasaydı diye boşuna dememişler. Zedprexli günler başladı.
Bi devlet dairesine işim düştüğünde doğru odayı asla tutturamam. Sürekli beni yönlendirirler. bi bakarım ki dışardayım.
Elli mesaj attim cevap yok. Eyvallah.