bugün

Ben sevebilmek istiyorum.
Barda tanıştığım kız için 2 aylık Sevgilimi terkettim.
Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir⭐️.
görükle'nin mudanya'dan tek farkı canın sıkıldığında çıkıp 2 çay (evet çay) içebileceğin bir yerin olması. mudanya'da bu yoktu, canın sıkılıyorsa, canın sıkılmaya olduğun yerde devam ediyordu. görükle'de ise canın sıkılıyorsa gidip başka yerde de sıkılabiliyorsun.

Can sıkıntısına saçma sapan şeyler yapıyorum. Tinder yükledim misal telefona, çarpıya tıklıyorum sadece. üstüne eski kız arkadaşıma başkası vesilesiyle yakalanıyorum, aklından geçirdiği şey (ya da geçirmediği bilmiyorum, bana söylenene göre konuşuyorum) "oh iyi normale dönmeye başlamış, beni atlatmış" oluyor. yalnız şunu farkettim, herkes birbirinin kopyası. 160 km'e aldım, yaklaşık bi 300 400 kişi geçmişimdir, %90 oranında herkes birbirini taklit ediyor. saç modeli, poz, giyim vs vs.

pek sohbet edesim yok son zamanda birileriyle. ancak yalnız kalmaya da gelemiyorum. bir kaç arkadaşa haber veriyorum onlarla susuyorum. yanında birisinin olması iyi mi hissettiriyor nedir bilemedim. içimden konuşasım gelmiyor, herhangi bir konuyu tartışayım gibi bir isteğim de yok. toplu ortamlarda çayımı alıp bir köşeye geçip dalıp gidiyorum genelde. bugün canım sıkılıyor diye yakın arkadaşlarıma gittim. çay demlemiş, iki sohbetin belini kırardık eskiden olsa. geçtim kanepeye boş boş oturdum öyle. tanıyorlar da ses edip evden kovmadılar beni *.

günümün büyük çoğunluğu müzik dinleyerek geçiyor. ancak belirli bir kafada ilerleyemiyorum. güne whitesnake ile başlıyorum misal, sonra 80'lerin klasiklerini açıyorum. birden kendimi miles davis dinlerken yakalıyorum, sonra bir bakmışım heavy'e geçmişim. esas sıçrama (kierkegaard'ın sıçraması mübarek) heavy-thrash metal'den ilahiye geçerken yaşıyorum. geçen gün ev arkadaşım odaya daldı ve "taşak mı geçiyorsun" dedi..

çok kötüyüm lan sözlük.
sefdiğim kız sümüklü, bi de götüboklu.
trollerden gına geldi sozlugun tadi kaciyor.
Kuzenlerim geldi az once. amcam yatsin lutfen gece habersiz cikalim diyolar. 3 kiz got kadar yerde yaninda erkek yok nereye gidiyoruz dedim.

ne cesaret lan bunlarin ben 25 yasindayim cikamam guvenip heleki bu gecede. bunlar daha 15-18. yazik yahu.
Tahterevallinin diğer ucunda beni havada tutan ne varsa azalıyor bir bir. Belki sert olmayacak ama nihayet çakılacağım.
tek başına yılbaşına...

o zaman günün anlam ve önemine, hatta yılın, hayatımın... en uygun parçayı seçelim.

https://www.youtube.com/watch?v=DnGdoEa1tPg
Akşam dükkana bir çocuk geldi. " abla beni hatırladın mı ? " dedi. " o verdiğin hapı aldım doktordan yüzüm nasıl olmuş?" Diye sordu. Şok oldum. Tahminen iki hafta kadar önce çocuk dükkana gelmisti , bende yüzünün komple sivilveyle kaplanmış olduğunu görünce hemen eskiden kullandığım hapın adını bir kağıda yazıp yolladım. Biraz ufak tefek olduğu için yarım içiyormuş. Çocuk nasıl teşekkür ediyor , anlatamam. Bende mutlu oldum. Birine hayrım dokundu , mutluyum bugün.
üniversitede 4 yıl aynı evi paylaştığım ve uzun zamandır görmediğim dostum, kardeşim diyebileceğim adamı gördüm bugün. sürekli olarak telefonda konuşurduk ama uzun zaman sonra bir araya geldik. şehirler farklı olunca, iş güç derken insan fırsat bulamıyor bir araya gelmeye.

o kadar üzgünüm, o kadar kızgınım ki aynı zamanda. gözlerinin içi gülen, gruptaki en ''fırlama'' adam gitmiş yerine artık hayat küsmüş, amaçsız bir adam gelmiş. elbetteki kimi durumlarda insan yıkılmak istemezse, dirayetli olursa tutunur bir şeylere. şahsi hataları da yok değil ancak insan suçlayacak birini arıyor sanırım. fail ise belli;

emre'nin yani o arkadaşımın aynı okulda eğitim fakültesinde okuyan bir kız arkadaşı vardı. adı fulya. isimleri özellikle ifşa ediyorum. dünya olmazları oldurur ya. belki kulağına çalınır bu yazdıklarım. imkansız tabi ki. ama işte...

fulya'dan bahsediyordum. emre o kadar çok severdi ki onu. fulya'da o zamanlar benim gözümde kendi kız kardeşlerimden farksızdı. çünkü o diğer kızlardan da farklıydı. oturması kalkması konuşması. okuluna gösterdiği özen. okumaya geldiği bir şeyleri amaç edindiği ortadaydı. o yüzden emreyle fulyayı takdir ederdim hep. emre çoğu akşam evde gelecekle ilgili planlarını anlatırdı bana. her zamanda hafız diye seslenirdi bana ki halen daha öyle. ''hafız okul bitince işimi elime alayım askerden önce en azından söz yapacağım''. hafız şöyle olacak hafız böyle olacak hafız yıllar sonra çocuklara anlatırken sen de orada şahit olur onaylarsın beni... hey gidi hey...

hayatın garipliği ve anlamsızlığı, insanların durumlara ve şartlara göre kişiliklerinden çabucak taviz veriyor oluşunda gizli sanırım. okul bitti. fulya coğrafya öğretmenliği mezunu. 1 sene kadar atanamadı. tabi emre ile farklı illerde yaşıyorlar. emre de iş bulamadı bir süre garibim.

fulya'nın emre'nin profiline attığı fotolar aklıma geliyor. bir kardan adam bir de kardan kadın. şöyle bir bankta oturmuş el ele. artık kim yaptıysa. o aralar sözlenme durumu vardı fulyayla ikisinin. ''sıra bizde canım'' yazmıştı fulya o resmin altına. ben de beğenmiştim resmi hatta. sonra emre aradı. sözlenme durumu olduğunu söylemişti. çocuklar gibiydi. deli çocuk be. ''hafız atla gel ben de kalacan'' demişti. ne ben atlayıp gidebildim ne de o gün geldi.

artık ne oldu ne olmadı bilmiyorum ama ilişki çatırdamaya başladı. bilin bakalım neden? aileler ve ahlak yoksunu, kızlarını adeta mal gibi gören anneler yüzünden. ha tabi bu arada fulya atanmıştı. van'a olması lazım. tabi o arada annesi ''kendi mesleğinden birini bul'' şeklinde telinlerde bulunmuş sanırım. emre yalan söylemez. bu ne ahlakıztır ne karaktersizliktir ya rabbi.

hani kötü şeyler olduğunda sanki telefonlar bile bir başka çalar ya. bir akşam o şekilde çaldı telefonum. emre çoocuklar gibi ağlıyordu. emre'den ayrılmış, adam akıllı bir sebep göstermeden 5 yılı çöpe atmış yani.

dedim telefonda olmayacak. iznim vardı atladım emrenin yanına gittim. çocuk harap etmişti kendini. ailesi ablaları amcaları herkes ama herkes sanki evde bir cenaze varmışçasına eve doluşmuştu. buhran hali... o kadar kötü bir şey ki. annesinin ağlayarak yalnız bırakamıyoruz kendine bir şey yapacak diye. benim bir oğlum var kaybetmek istemiyorum onu demesi aklımdan çıkmıyor. o muhterem kadıncağızın o hali her zaman cız eder içimde.

o hafta ne ben ne emre uyumadık adam akıllı. aldım istanbula getirdim. gezdik tozduk, çözmeye çalıştık. bu işleri sevmeyen ve beceremeyen ben fulyayı aradım.gayet soğuk bir konuşma yaptı bana karşı. o sevecen kız gitmişti. hani o okulda tek bir kız göster deseler parmğaım fulyayı işaret ederdi ya, o kız çoktan ölmüşte emre'nin haberi olmamış meğer.

emre'yi karşıma aldım. dedim ya seni burada bir güzel döver gönderirim memlekete ya da adam gibi kendini toplarsın. seçimini yap deyip yumruklarımı gösterdim. emre bilir. kampüsü önünde kendisi ve fulya için kavga ettiğimde kanlı ellerimi fulyayla beraber yıkamışlardı o zamanlar. emre için fulya için. ben bir aile kuracaklarına emindim. o kadar emindim ki hem de. beraber çay demeyip ders çalışırdık dertleşirdik. benle uğraşırlardı mesela... eski günler güzeldi tabi ki.

ardından emre işe girdi. biraz olsun kendini toparladı ama yıllardır psikolojik destek alarak antidepresanlarla yaşıyor.

şimdi ise emrenin 10 yaş ihtiyarlamış halini bugün gördüğümde şok oldum. allah yardımcısı olsun kardeşimin. allah gelecek günlerde göğsünü ferahlatacaktır inşallah. herkesin başından geçen şeyler eminim ki ileri de kendi çocuklarıa sarıldığında, onu gerçekten seven birini bulduğunda kendine kızacak. olsun, hayatta her acı bir tecrübe ne de olsa.

peki fulyaya ne oldu? ailesinin istediği gibi kendi meslektaşı olan kronun biriyle evlendi. bir oğlu var. herif tam bir barzo. allah mesut etsin bile diyemiyorum.

ne kadar da boş ve anlamsız bir dünyada yaşıyoruz. insanlar diğer insanları ne kadar da kolay silebiliyorlar. demek ki bu hayatta gerçekten yalnızız.

emre kardeşime selamet fulyaya ise utanma diliyorum allahtan. umarım mutludur barzo kocasıyla.

kardeşimin en sevdiği türkü ile bitireyim yazımı neyse...

hafız seni unutmadı can kardeşim...

https://www.youtube.com/watch?v=xHASgZfyE_g
http://www.zapkolik.com/v...unu-ogrendigi-o-an-965829

şu videoyu izledim ve ardından ağladım. ne çok ukte olmuş meğersem baba olma güdüsü içimde... bir evlat hasretiyle yanıp tutuşuyorum resmen.

ben de böyle bir haber alsam ben de ağlarım hüngür hüngür, ama ne zaman işte ne zaman...
itiraf sayılmaz tabi de sabahtan beri yazı yazıyorum zombiye döndüm.
kalbim acıyor, dayanamıyorum. onsuzluk çok zor...
Saat 8 gibi eski bir arkadas mesaj atmis, nerelerdesin ozledik diye. pic disari cikcak kimsesi yoktur amkdumun. bak ya nefret ediyorum su cikarci insanlardan.
yılbaşını evde ve yalnız geçiriyor olmak ne kadar kendimi kandırıp zoruma gitmiyor, zaten yılbaşı ne ki diyip dursamda microbloglarda gezinmek canımı yakıyor arkadaş.
yaptığım her şey bir şey için ama o bir şey hiçbir şeyi değiştirmiyor.*
ben artık hiçbir şeye şaşırmıyorum.
Sevgilim olmadan yeni yıla giriyorum ühühü.

Ayrıca eksi oy almaya bayılıyorum.
Şaka falan 1 senedir sigara içmiyorum.. allah herkese nasip etsin. Ay bir sene daha yaşlandım ben (13)
ilginç bir yıldı.
ay yeni yıla mı girdik şimdi.
acaba ilk kim yazacak...
umarım bu yıl 2015 ten daha iyi olur..
(bkz: vsfashionshow)
güncel Önemli Başlıklar