bazen kelimeler boğazımda düğümleniyor, ne diyeceğimi bilemiyorum. hayatta bir şeyler ters gidiyor sanki.. oysa ters gitmesine neden olacak bir durumum yok. çok şükür maddi manevi kendimi rahatsız hissetmiyorum. moralim yerinde.. ama şimdilik.. ama arada dünya daralıyor, her şey yanlışmış gibi geliyor..
oysa benim yerimde olmak isteyecek milyonlarca insanın olduğunu da biliyorum. arabam var, gücüm yerinde, sağlıklıyım,hatta üstüme kayıtlı bir evim bile var.. yanlış anlamayın, hava atmak için söylemiyorum bunları.. sadece öyle belirtmek istedim. istediğim bir kaç şey var; onlar da olsun, her şey yoluna girsin daha mutlu olacağım inşaallah.

her şeye rağmen şükretmek gerektiğini biliyor olmam da beni rahatlatıyor. isyan niye? ne kazandırır zarardan başka?

bu hayatta ne olursa olsun şükretmesini bilmeliyiz. hayata bakış açımızı her daim pozitif tutmalı, bu amaçla hareket etmeliyiz.

şimdilik yazacaklarım bunlar. sonra görüşürüz.
sınıfta kalmış üniversite son sınıf öğrencisiyim ama okulda beni tanımayanlar hazırlık, en fazla 1. sınıf sanıyor. hele bir de bunu bana hemcinslerimin söylemesi çok hoşuma gidiyor sözlük.* bugün de olduğu gibi.
Ölü taklidi yapıp yarınki sunumdan kaçmak istiyorum.
Aynı ortamda bulunduğum ama yalnızca merabam olan bir kız için garip hisler besliyorum. Çok tatlı ve gülüşü çok güzel. Hayal bile kuruyorum hakkında. Orange is the new black ten mi etkilendim bilmiyorum. Daha önce kimse için hiç böyle düşünmediğimden geçici olduğunu varsayıyorum.
Çoğu zaman yaptığım iyilik ve kötülüklerin gerçekten bir şekilde beni bulduğuna inandım, bir insanı mutlu ettiysem başka bir vesileyle bende mutlu oldum, eğer ki bir insanı bir şekilde mutsuz edip üzdüysem bende başka bir vesileyle üzüldüm. Bunu tersine çevirmek istermiydim tabii ki hayır o zaman yolumu bilemezdim, hayat her an ders veriyor bana ve ben bu halimden mutluyum, hiç olmazsa öğrenmenin yaşı yok diyip kalan hayatımı şekillendirebiliyorum.
Birine çok kırıldım..

Ama o kıymet bilmedi. Oysa çok değer vermiştim ona.

Olacağı buydu demek ki..

Ama şu bir gerçek; o benden uzak durdu.. ben hep adım attım.
akşam olmuş. Evdesin. Salondalar kardeşin annen baban. Televizyon açık. Babanın elinde kumanda. Kardeşin telefonda. Annenin yanında oturuyorsun. Bir süre sonra annen elma soymayı bırakıp dönüyor sana. Konusuyor ordan burdan. Sonra dizine yatıyorsun. Okşuyor saçlarını. Onları en son ben okşamamış mıydım? Kokluyor sonra içine çeke çeke. Ama ben uyanıp onları koklamadan tekrar koymazdım yastığa başımı unuttun mu yoksa? Uyuyorsun dizinde öyle huzurlu. Sen göğsümde yatarken huzursuz olma diye nefes almadığım gecelerim vardı ya benim, hatırlıyor musun?

Annen bile okşasa benim bağrım taş oluyor, bilmiyorsun.
bu sene şampiyon beşiktaş olacak bekleyin görün.
Gecenlerde ayrilali tam bi yil olmuştu. Daha oncede bu hatunla ilgili cok sey buraya. Nese.
Yine yanyanadik. Mutluyduk. Aynen de eskisi gibi. Herseu cok mükemmeldi. Sonra? Hoop alarm. bu rüya yi tam ayriligin 1. Yilinin sabahinda gördüm. Böle bi rüyayla güne baslamak, hem de o güne. Bilmiyorum. Acinasi baska bi umut olusturdu bende.
Sonuç?
Koskoca bi hic ve bomontiye kacis. Ve hala "nasi lan nasi" sorusunun beynimin icimde yankilanisi.
En çok, acıları görmezden gelemeyeceğimi öğrendim. Pek huyum olduğu da söylenemez aslında bunun; ama gece o uyku ve yorgunluğun bastırdığı zaman bile yatağa gidip uyuyamadığımda, acılarımı görmezden gelmemin bir faydası olmayacağını artık daha iyi biliyorum.

Karşılaşmamak için normalde gitmem gereken yerlere dahi gitmez oldum, çünkü onun olabileceği bir yerden geçtiğim zaman midem orada kalmama pek müsaade etmiyor. Hayatta hiçbir hastalığım aşk kadar sürekli ve derinden mide bulantısı yaratmadı. Ona kavuşamadan önce de böyleydim aslında, ve ondan ayrıldıktan sonra da bu haldeyim.

Terk mi edildin diye düşünenler olacak belki; hayır, "terk ettim". Ve gerekçelerim zaman zaman dünyanın en mantıklı şeyleri gibi geliyorken, zaman zaman böyle seven bir insanın ne olursa olsun sevdiğiyle olması gerektiğini düşünüp üzülüyorum.

Onunla birkaç saat konuşamadığım zaman hemen bana neredeydin çok sıkıldım der gönül koyardı. Çok söyledim ona eğer hissettiği şey "sıkılmak"sa bunun benimle alakası olmadığını, bir başka arkadaşıyla da konuşmasının sıkıntısını giderebileceğini, eğer dediğin şey "özlemek" ise ben burdayım derdim. Özür diliyorum senden, kastettiğin şeyi yeni yeni fark ediyorum; ve anladım ki insan sevdiği yokken gerçekten çok "sıkılıyormuş".

Neredesin? Çok sıkıldım...
bugun acayip bi kavga ettik. hayatimda ilk defa karakolda kaldim. 3 kisi saldirdi. ben o kavgaya arkadasim dedigim cocuk icin girdim. onlar bana saldirirken o coktan evin yolunu tutmustu.

anlasilan o ki arkadaslik zoru gorene kadarmis. neyse ben de scarface oldum gecici sureligine.
Saat 00.06

Uzun zamandır düşündüklerimi yazmıyordum, en azından sözlüğe.
Bugün düşündümde, insanlar görürüz değil mi?
Yolda, markette, çarşıda, orda burda.
Belki de bir aynada, yarım yamalak.
Güzel insanlar vardır, yakışıklı olanlar.
Onlara bakarız, güzel birine niye bakmazsın ki?
Bakarız, yüzüne bakarız mesela, o kadar güzeldir ki, ilk görüşte aşk bu be deriz.
Bir daha gözükmez zaten o insan.
Bir de bazı insanlar görürürüz, sizin için, benim için, herkes için ender bir kaç insan vardır ya hani.
O ender insanda takılı kalır gözleriniz ve siz onun sadece gözlerine bakmayı seçersiniz.
Çok seven bir adam gibi bakarsınız gözlerine, onu kendinden çok seven biri gibi.
Sonucu böyle de olur zaten, kendinizden daha çok seversiniz.
O da size aynı şekilde bakar, sizi çok sevecekmiş gibi, hep sevecekmiş gibi.
Bu masalın da sonucu bellidir, aslında, zaten -mış ile biten herşey, masal değil midir aslında?
Böyle dostlarım, çok seven bir adam gibi, canından çok seven bir insan gibi baktım ben ona.
Gözlerine kendimi görebilecek kadar baktım ve kaçırdım gözlerimi kendimi gördükçe, belki de kendimden utandım.
Sonuca ulaştım çabucak, sevilmedim.
Öğrendim, büyüdüm, öğrendim.
Nefret ile öğrenilen şeyler büyütür ya insanı. Öyle ışte.
Büyümek istemezsiniz ya bazen.
Ilk başlarda, onun yanında olsaydım rahatça ağlardım diye düşünürdüm.
Sonra onun olmadığı günler de ağlayabildiğimi gördüm, hergün...
Onun yanında saatlerce gülebileceğimi düşündüm, o olmadan da deliler gibi güldüm, tek başıma, saatlerce...
Onun yanında ölebileceğimi düşündüm, onsuz da ölebileceğimi öğrendim, her gece...
Onun yanında tüm hayatı unutabileceğimi düşündüm, onsuz da tüm hayatı unuttum, onun dışında hayatta ne varsa ışte, hiç...
Tüm bunlar, onsuz da bir şeylerin olduğunu görmemi sağladı, onsuz da mutsuzdum, onsuz da ağlayabilirdim, ölebilirdim, gülebilirdim ve unutabilirdim.
Ve ben ondan önce de mutsuz, yaşlı, ölü, gülen ve unutmuş biriydim.
Aslında ilk başlarda, belki ben de mutlu olmalıyım diye düşündüm, belki ben de ağlamam artık, yaşamaya başlarım bir yerden ve gülebilirim gerçekten, çıkabilirim pislik bir yerden.
Ilk başlarda böyleydi bu, sonrasında başladı herşey.
O mutlu olsun diye, ağlayacak bir omuz bulsun, yaşamak için bir beden, gülmek için bir yürek, unutmak için bir sebep aramasın istedim.
Bunları bir insan için istediğiniz zaman aşık oluyorsunuz sanırım.
Evet, o aşık olduğunuz kişi de sizi bırakıp gidiyor elbet.
Ayrıntılar hep farklıdır, bırakılmalar, ayrılmalar, hepsi farklı sebepler ve gerekçelere dayandırılır, hepsinin birleştiği tek yol vardır, hepsi de sizinle birlikte yok olur. Önce siz tabi.
Bazen gitmek gerekir, her iki tarafın da mutluluğu için ve ben giden olurum hiç düşünmeden.
Düşünürsem gidemem, yapamam.
Gittikten sonra yapabilen var mı bilmiyorum, gittikten sonra ben yapamadım.
Gitmek, yani gitmek de değil, giderken kalan olmak. Ruhu iki uçurum arasında sıkıştırmak gibi. Neyse.
Söylesenize, hiç sevilmeyince, siz giden mi oluyorsunuz yoksa kalan mı?
Peki hangisini seçmelisiniz?
Giden olmayı mı, kalan olmayı mı?
Fakat unutmayın, sevilmeyeceksiniz. Bu olanaksız.
Bunu biliyorsunuz ve karar alıyorsanız, ne yapardınız?
Ben gittim, ona gittim, hergün, her gece.
Ve bekledim kovulduğum kapının önünde.
Çünkü ruh ancak bir evde kalıyor.
Beden istediği yerde uyuyabilir, kaç gece geçti uykunuzdan.
Siz de biliyorsunuz neyden bahsettiğimi. Kaç gece, o gece hiç bitmedi?
Işte benim de ruhum, bulmuştu kendi evini, zaten hep kendileri bulurlar.
Size söylemeden yerleşirler.
Ruh da üşür, ısınır.
Buz tutan bir yer seçmiş olmaki hergün üşüdü.
Isınmak için ev yakmak nedir, kim bilebilir ki?
Kendimizi yakmaktan ne farkı var bunun, ısınmak için ateş olmak gibi.
Kendinden başkasını ısıtamayan, kendine yanan bir ateş. Kendini yakan.
Evet, sen, seni çok sevdim.
Buna kendimi zorladım biliyor musun?
Yani o hiç olmayacağını bildiğim zamanlar bile, kendime hep "biraz daha dayan" dedim.
"Ne için?" diye sormadım hiç.
Çünkü verecek bir cevabım yoktu.
Kendimi kendi önümde küçük düşürdüm.
Çünkü yoktun.
Ve ben giderken kalmayı seçtim.
Çoğu gece göz yaşı döktüm, senin gülerken döktüğün yaşlar gibiydi.
Tadı biraz acı, biraz bendi.
Her ağladığımda, kendimi eksiklttim.
Ve tükendim, kurudum.
Söndüm. Kullanılmaz oldum.
Yazdım. Sadece yazdım, yazıyorum ve bitiriyorum.
Itiraf kısmına gelince, buradan gitmeden önce sana ilk ve son kez sarılacağım.
Ve seni sevdiğimi söyleyeceğim, tekrar.
Ve ne denli şaşırmanı izleyeceğim.
Çünkü sen, bu kadar sevgiyi bir arada hayal edemezdin.
Çünkü sen, bir adamı bu denli yıkılmış hayal edemezdin.
Çünkü sen, bu kadar hüznü hayal edemezdin.
Ve ben, kendimin bir gün bu durumda olabileceğimi hayal etmiştim.
lisede ne kadar sosyalsem üniversitede bir o kadar asosyalleştim amk. mezun olmama kaldı 1,5 sene, ciddi anlamda insanların yüzüne bakmak falan bile artık benim için utanılacak bir şey oldu. nasıl böyle dönüşebildiğimi biliyorum fakat yine de bu durumun içinden çıkamıyorum. ilk yıl canımı yakan insanlar tarafından pasifleştirildim, ötesi de gelmedi daha. ama ben bu durumdan ileri derecede rahatsızım. konuştuğum kişi sayısı çok sınırlı. çoğu da liseden. okula gitmek deseniz hak getire. yeter amk.
Önceden bu baslik 1 saat icinde 25 entry alirdi, son zamanlarda bakiyorum kimse takmıyor burayi. Hayirdir? Neden?
bütün bir yaz izleyebileceğim bir sürü dizi birikti. daredevil başladı, hannibal başlayacak. galiba günde bir bölümden 10 dizi bulurum. yaz geceleri iyi gider.
epey uzun bir süreden sonra çizgi roman sevdam yeniden canlandı. sabah uyandığımda nedense tuvalete gitme ihtiyacı gibi çizgi roman ihtiyacı hissettim ve tekrardan arşiv dizmeye başladım çok heyecanlıyım lan.
...Karıncalanan toprakta ölü çocukların nefes sıcaklığı yüzünüze çarpıyor.Yangından düşen parçalar bedeninizi dağlıyor.Tüm kokular tanıdık.Tüm feryatlar daha önce duyuldu.Bu yaşama atılmadan önce hissettiniz bunu.Ölü doğdunuz ve bunun farkında olamayacak kadar insandınız.Şimdi acı olarak nitelenen bu yerde,ki ben bunu kavuşma veya diriliş olarak nitelendireceğim.Ruhunuz tekrar canlandırılmaya calısıyor.Eğer yine bu yalan dünyaya(yalanı manevi olarak kullanmadım,maddi olarak tüm gerçeklik olarak nitelenen durumlar,nesneler bizim tarafımızdan ortaya atılmıştır.En büyük düşmanımız olan beynimiz bize öyle bir oyun oynuyor ki,bu oyun icin görmek,koklamak gibi algılar yaratıyor.)gelirsek kaybetmiş olacağız.Ölü doğmamayı dilerim.Yalanı yaşamak,gerçekliğin ürkütücülüğündan daha tercih edilesidir.Üzerinde yürüdüğünüz zemin bu kara dünyadan görünmüyor.Sanki tüm insanlar şizofreni oyunu oynuyor.Kahkahalar kulaklarımızı tırmalıyor.Hipnoz olmuş gibi ilerliyor ve görüyorum ki gülüşlerinizle ateşimize odun atıyorlar...
2 sene kadar önce yanımda çalışan çok iyi niyetli ama bir o kadar da insanlarla iletişim yönü eksik olduğunu gördüğüm bayan bir çalışanıma, uzun yıllar önce kendimin de okuduğu doğan cüceloğlu nun iyi düşün doğru karar ver adlı kitabını hediye etmiştim ve onu kırmadığımı düşünerek okumasının ona fayda getireceğini anlatmıştım dilim döndüğünce. ama bir kıza alınacak en kötü hediyeler entrylerini okudukça yanlış yaptığımı anladım. *
bu başlığın sonsuza kadar aktif olması tüyler ürpertici.
evet bugün buraya dolu dolu yazacaklarım var acı çektim sinirliyim tercihlerimi bir çok kişi yapamazdı

4,5 ay boyunca bir kızla takıldık konuştuk her allahın günü yavşadı yazıldı bana en son dayanamadım bu kızı düşleyerek 2 ay geçirdim her allahın günü kız konuyu sevişmeye getiriyordu tamam erkeğiz sevişmek falan hoş şey ama ben aşktan sarılmaktan bahsettikçe kız orgazm oluyor resmen ve bu beni sinirlendirmeye başlıyordu gel gör ki asıl mesele kızımızı bir zamanlar birileri sırf bu kızı sikebilmek için kendilerine aşık etmiş ve bi güzel sikip kenara koymuşlar ve kızımız ondan erkekleri kendine aşık edip sonrada bırakıyormuş kenara benimle mevzusu bu değilmiş kız bana bakire olmadığını söylediği halde onu sevdim ayırt etmedim gençtir cahildir etmiştir bir hata sevgiye engel tanımaz bunlar dedim kendimi onurumu ayaklar altına aldım büyük kumar oynadım kendimle
sonra ne mi oldu?

sonunda foyası ortaya çıktı beni tercih etmesinin tek sebebi vajina manyağı bir abaza olmadığımdanmışmış
peki ya sen bu yazıyı okuyan bu boka rağmen o kızı gidip becerirmiydin?
intikam almak için bile kendini kullandırtırmıydın?
ben yapmadım kendisine siktiri bastım sanırım bundan sonra hiç bir kadına kıza güvenemeceğim bundan sonra kimseyi sevmeyeceğim bundan sonra hiç bir kıza cinsel anlamda bile bakmayacağım o kadar iğrendim ki herşeyden...
gitmek hele de sessizce gitmek ne demek bilirmisin bilemezsin tabii ki nereden bileceksin, sen hiç karşındaki insanı kendinden özür dileyecek kadar aciz duruma düşürdün mü, bunu herkesle paylaştıracak bir şey yaptın mı, hayır yapmadın neden, ya sen mükemmel insansın ya da karşındaki bu kadar isyan etme gereği duymadı bunu senin gözlerinin içine içine sokmadı. Gelişler uyutmaz gidişlerde uyutmuyor malesef, kafada dönüp duruyor ben bunu hak ettim mi diye, ama sen yapmışsan hak etmişimdir. Çünkü sen mükemmelsin, aynen her anı belli olan hiç sekmeden çalışan makina kadar kusursuzsun...
Son birkaç haftadır bu başlığa gelip her birini teker teker okuyorum. Aşk acısı çekenler, sevgilisinden ayrılanlar, işinden atılanlar, yakınını kaybedenler, ailevi problemleri olanlar. Okudukça hüzünleniyor, kızıyorum kendime bu insanların dertlerinin yanında benim ki ne diye.

işin aslı şu, benim dert edecek bir sevgilim, kaybedecek bir işim yok. Ailemden uzaktayım zaten haftada bir görüşüyoruz. Ama bir sıkıntı var içimde, tanımlayamadığım bir boşluk hissi ve yapmaktan haz duyduğum herşeyden uzaklaştırdı beni. Yersiz gözyaşlarımın sebebi oldu. Dertler paylaştıkça azalır derler, arkadaşlarıma anlatayım dedim fakat farkettim ki benim bir şeyler paylaşabileceğim hiç arkadaşım yokmuş. Psikolojik yardım almayı düşündüm, yargılamadan dinleyecek birisi olur düşüncesiyle. Gittim, içimdekileri dökmek istiyorum ama karşımdaki kadın kalıplaşmış soru öbekleri yöneltmekten vazgeçmiyor. Yaklaşık 45 dakika boyunca beni bir kategoriye sokmaya çalıştı, sanıyorum ki başarılı olamadı ve 5 gün sonrasına randevu verdi, bense gitmedim içimdeki sıkıntı giderilemeyecekse hem vakit hem nakit kaybına gerek yoktu. düşünüyorum da ya kimse beni anlamıyor ya da ben kendimi ifade etme konusunda son derece beceriksizim.

Özetle; uzun zaman önce başlayan bu his yaşama sevincimi, umutlarımı, hayallerimi aldı elimden ve bana verdiği tek şey ise yatağın baş ucunda duran mendil kutusu oldu.
hegel'in mutlak tin'i aklımda teni kaçmış çorap etkisi yaratmaya başladı. idealizme uhu sürüp ilerlemesini engellemeye çalışırsam durdurmayın beni...
ikinci itirafımı da girip uyuyayım bari.

beş yıl önce açılıp demin hortlatılmış bir başlıkta, piyanist filmindeki elemana benzediğini yazan birine özel mesaj yolladım:

benimle evlenir misin ?

mesajdan hemen sonra online mıdır acaba diye bakınca altın nesil silik olduğunu gördüm. entry 2010'da girilmiş meğer.

içim acıyor sözlük.
ağır bir işsizim. evet hem de çok çok çok ağır bir işsiz. öyle ki yaklaşık 1 seneden beri hiç bir işte 2 günden fazla çalışamıyorum. annemin veya babam bana bırakabılecegi çokca bir şey de yok. 2 katlı bir ev var sadece.. e ben ilerde tek başıma napıcam hiç düşünüyormuyum? tabiki de düşünmüyorum. neden mi? herhangi bir nedenide yok.. sadece bir gün ölecegimi bilerek yaşıyorum. şu sıradan dünyada sıradan insanlar gibi köle olmak istemiyorum. ama olmak zorundayım tabi! dimi olmak zorundayım. neyse galiba çok hovardayım. yaşım almış başını yürüyor.. insanlar benden belli bir olgunluk bekliyor biliyorum. ama ben böyle olmaya devam edicem. sadece böyle olmak istediğim için hayatıma böyle devam edicem. herhangibir hırsım, kinim,kimseye sinirim yok. sadece böyle yaşamak istiyorum..