bugün

Teknolojiye para ayırmayı sevmiyorum ama sırf uludağ sözlüğe yazmak için pc almayi düşünüyorum birde sırf balkondan kablosuz internet çekiyor diye balkonda oturur oldum. Ama hala bi çay içip kafein şifresini öğrenecek kadar da Usenet.
sanırım içimde gizli bir hannibal lecter var.
savaş pilotu olup insanların mutlu olduğu her yeri bombalamak istiyorum.
itiraf ediyorum bence sinirlenmek çok zevkli bir eylem. mesela sinirimi bozan insanları bile bile daha da çok dinliyorum. espri kalitesi berbat olan dizileri izleyip sinirlenip mutlu olduğum oluyor.
bu aralar daha çok aklımı kurcalıyor sözlerin.
hayat gerçekten acımasız. öyle sevdiğim insanın sadece onun yanında mutlu olduğum için onu sevdiğimi düşünmesi benim bu hayatı sorgulamamda temel etken. ben seni severken sadece ben mutlu olayım diye sevmedim her şeyi ile kabullenerek benim mutluluğum senin mutluluğun hepsini düşünerek kabul ederek sevdim. ben seni severken sen bir başkası ile çıkarken de ben seni sevdim. sen benim yanımda bir başkasına canım cicim derken de ben seni sevdim. komik değil mi sürekli bir insanın yanlış anlaşılması aşkı kötülüğe yormak. onuda anlıyorum iyi bir dönemden geçiyor sayılmaz kafasında bin bir tilki dönüyor dünyada kendine bir edinememiş hala. ben onu dünyam olarak kabul ettim sadece onun kalbinde yaşamak istiyorum bu bencillik ise varsın bencillik olsun.çıkmadan önceki bir lafını gördüm duygulandım ağladım. keşke bugün de aynı düşüne bilse beni kıskansa diye. hele son lafı yok mu bur da tutamadım kendimi (sen beni yeniden sev olur mu bana da öğret.)
her gün görmeme konuşmama rağmen delicesine özlüyorum ve ben tekrardan söylüyorum sen beni seveceğin güne kadar ben seni bekliyeceğim şuan olduğu gibi aynı şekilde seveceğim önce rabbime sonra sana söz veriyorum. bu yazdığım itirafmıdır nedir bilmiyorum ama kalbimden geçen binlerce düşünce arasından bir kesit.
çıksın artık rüyalarımdan.
nefret duygusunun ilk tohumları atılalı çok olmuş olmalı kalbimin ve aklımın derinliklerine. bir anda doğacak bir his değil çünkü bu hissettiklerim. antikor üretmeye çalışıyor vücudum tüm hücreleriyle yeşeren tüm sevgisizlik tohumlarına. yumruğumu sıkıp ayağa kalktığım anda yerle yeksan edecek gücüm var farkındayım, ama bu savaşta kazanan olmayacak biliyorum, savaşmak çare değil o yüzden.

tek umudum eylül, hazan bana ilkbaharı yaşatmalı; yoksa bu kış çok zor geçecek, bir daha hiç bahar gelmeyecek gülizarıma.
böyle mıy mıy aşk nağmeleri yazasım geliyor buraya, çiçekli böcekli ama sonra hevesim kaçıyor.
keyfim iyi valla, bir gün olur belki.*
işe gitmemek için öylesine kbb doktoruna gidip, orta kulak iltihabı olduğumu öğrendim :(
(bkz: hayatımın özeti)
Ders çalışırken oyalanmayayim diye facebook'u twitter'ı sildim kendimi burda buldum. Ders çalışmak insanların ilgi alanını genişletiyor resmen.
Bileklerimi kesiyorum.
Yakın arkadaslarımdan birine asığım ama kendime itiraf edemiyorum amına koyim ya
(bkz: talihsiz malca aşk)
(bkz: intihara meyilliyim)
bütün haftayı form yiyerek geçirdim ve 7-8 ay önceki kiloma 2-3 haftada dönebileceğime inanıyorum. Başarabilirim!
yiyecek bir parça ekmeğim, yanında bir bardak çayım ve üzerine yakacağım bir dal sigaram olduğunda dünyalar benim oluyor, ciddi manada mutlu oluyorum. küçük şeylerle mutlu olabilmeyi seviyorum.
evde yalnız başımayken, televizyon açık değilse huzursuz oluyorum. televizyonu seyrettiğimden değil; kanlı canlı bir insanın sesini duyma ihtiyacı hissediyorum. ne yapıyorsam yapayım kulağım televizyonda oluyor.
kendi hayat çizgime, özgeçmişime, okul ve iş hayatıma baktığım zaman müthiş başarılı bir adam görüyorum. yani ben başkası olsaydım, kendime gıptayla bakardım.
ama kendimi her daim ve her konuda yetersiz görüyorum. çok boş yaşadığımı ve hiçbir şeyi başaramadığımı düşünüyorum. benden çok çok daha az şeyler başarmış insanlara öykünüyor, onlarla kendimi mukayese edip kendimi itinayla itin götüne sokuyorum.
şiir yazıyorum. gerçekten iyi şiir yazıyorum.
Dünyada en çok güvendiğim insan; ablam, bana dargın mı küs mü anlamadım ama şu anda konuşmuyoruz. Hiçbirşey beni bu kadar etkilememişti sözlük.. Hayko ölse bu kadar üzülmem; o derece kafam bulanık... Sabahtan beri kendimde değilim, nick altımı bile uplamadım siz anlayın artık...
Sözlük yazarlarının, yazıldığında sansasyon yaratması beklenen itiraflarıdır. Ancak okuduklarımın birçoğu sıradan itiraflar. Madem öyle ben de dandik bir itirafta bulunayım. Kadın programlarını izlemeyi seviyorum, daha doğrusu evlilik programlarını. Milletin biribirini yiyip, kötülemesi ve ne kadar alçalabileceklerini görmek hoşuma gidiyor. Diğer yandan toplum ne ara bu duruma geldi bunun için de üzülüyorum tabii.
evet, bu yazıyı yazmak için 00:00'ı bekledim ve bu açıklamanın yeri burasıydı. tabi ki yazıyı çok önceden yazdım.

Not: bu yazıdan çıkarılacak ders falan yok. komik de değil. okumak veya okumamak senin tercihindir.

muhalefet, geyik, şamata yapsam da bunun haricinde sözlükte yazıyorum çünkü, bir şeylerin yarına kalması güzel. bilgi içerikli entry girmek hele ki bu yazılanın internette olmaması, kıyıda köşede olan bir şey olması bence güzel. ne yazık ki bunu çok yapamıyorum.

yıllar önce üniversitedeyken bir ders hakkında özel bir okumam vardı. sadece merak içindi. ders seçmeli dersti. bence seçmeli ders, not kaygısı düşünmeden, merak uyandırıyorsa, ilgi çekiyorsa, geleceğe mesleki faydası olacaksa seçilmelidir. çok romantik bir şey söylüyormuşum gibi olsa da %99 bu şekilde seçim yapmıyor fakültelerde. tesadüf o ki o okumam final sorusu olacaktı. ve ben bunu o sıralar sözlüğe yazmıştım. bir çok kişi kitaplar yerine google'a bakmıştı. çoğu kişi, hap bilgi şeklinde temel olarak o bilgiyi sorgusuz sualsiz aldı. entry tarihi okumayı pek bilmiyorlardı. daha önceki yazdıklarıma, rumuza bakarlar mı diye bir ara heyecanlandım. çok da dikkat etmediler. olsun, belki faydam olur diye yazıyorum. bir karşılık beklemeden.

ilkokulda ingilizce sözlükte dikkatimi çeken bir kelimeydi. recruit. kelime anlamından ziyade görünüş olarak hoşuma gitti. internet aleminde ve de counter strike'da bu nick ile hep devam ettim. şimdi ki aklım olsa sözlük için ilginç bir isim seçebilirdim. ama ismim entry ve nick uyumunun önüne geçer miydi bilmem. gerçi yazdıklarım bir şeyin de önüne geçmiyor ki... Neyse.

herhangi bir uuser'a seslenecek, öğüt verecek değilim. mesajlaştığım olsa da koca sözlükte iki kişi bilir gerçek kimliğimi. biri hafızasını kaybetmediği sürece hep hatırlayacak; öteki de (mal gibi facebook'umuzu verdik karşılıklı) umarım unutmuştur.

bursa'dayken kampüste duyup yazmaya başladığım yerdir uludağ sözlük. 2007'de yazmaya başlasam da 2008-2012 4 yıl ara ara yazdım. gündeme dair yazmamaya çalışıyordum. kendimce tanımlıyordum kelimeleri. sözlük formatı böyle diye. asosyal oldukça ve yalnız kaldıkça sözlüğe yeniden tutundum. unutulmasın ki, hayat kesinlikle sokaktadır(dışarı).

özet geç piç zihniyeti sözlük yazarlarının itirafları kısmında pek faal değildir. gerçi böylelerini hiç sevmiyorum.
uludağ sözlük'te gecenin/günün ilk itiraflarından olunca okunma şansı hep yüksektir. yine de bu popülist ilkeden sıyrılıp yazmaya çalıştım. uyumadan önce kulaklığımı takıp ilhan irem'i dinleyeceğim. okuduğunuz için teşekkürler.
(geçtiğimiz günlerde bir salaklık yaptım ve direkten döndüm. (bkz: #23865907) söz la bir daha yapmayacağım.)
rakiyi sek icmemin tek sebebi, babamin oyle ogretmis olmasi. bana ogrettigi nadir seylerden.

ilk kez televizyona ciktigimda butun turkiye beni izliyor zannetmistim.

gercekten cok mutsuz oldugumda depresif bir sekilde orhan gencebay dinleyerek ortalarda geziyorum. dusa bile girmedigim icin dunya barisini savundugunu sanan ergen hippilere benziyorum. 

basimin uzerinde donebilmeyi ogrenmek icin aylarca calistim. hayatimdaki en buyuk basarim da bu.

simdiye kadarki en guzel anim yazligin bahcesinde kitap okurken kitabima kelebek konmasidir.

kelebek demisken, dun odamin penceresinden iceri ugur bocegi girdi. ugur boceklerinden cok korkarim.

hayatta yapmayi en sevdigim sey konservatuvarda okuyan kiz kardesimle tartismak. simdiye kadar okudugu kitap sayisi belki uctur. taban tabana zittiz. o keman calar, ben bateri. onun sesi sahanedir, tertemiz cikar; ben sarki mirildanamam. o muzigi savunur, ben mutemadiyen edebiyati. o siir okumama sinir olur, ben sarkiyi bagirarak soylemesine. yine de mutluluk, kucukken kardesinizle balkondan kafanizi sarkitip bagirmaktir. iyi ki var.
Bu entriyi artılayana dua edecem. Kandiliniz mübarek olsun. Çok dua edecem söz.
Ben sana yenilmek için sevdim seni. Hayallerime yakıştığın için sevdim. Ama artık gitme vakti. Duymadığın sesimi sana emanet ederek, acılarıma yokluğunu ekleyerek ve nereye gidersem gideyim seninle kalarak gitme vakti…
sosyal bir tip degilim ama sosyal gibi yasiyorum. bu aralar.
yan sitede yapılan düğünden 3 saattir nasibimi alıyorum. kıpır kıpır insanın oynayası geliyor.*
Hayatta sadece vakit geçirmek istiyorum, herkes gibi; kusurlarla dalga geçmeyi, ezmeyi, aşağılamayı, küçük düşürmeyi istiyorum.. Ama olmuyor lan sozluk; ben hiç mi hiç birinin eksiğinden haz alamadım, hep içim acıdı. Bu hümanist ruhumu seviyorum aslında.. insanların ne kadar iğrenç ve basit olduklarını görebiliyorum bu sayede.. Hayatı tam bir rahip havasında yaşıyorum; herşeye ve herkese elinden geldiğinin son zerresine kadar yardım, herkese iyi niyetle yaklaşma ve abazan ruhsuz, seksin, tahriğin olmadığı bir bünye... O kadar mutluyum ki..
en az 45 km/sa hizla ayak serce parmagini masaya vurmasini istediklerim var.
Kimin ne isteği varsa, * yapıcağım bu gece.. Ne olursa olsun.. Bir mesaj yeterli..