bugün

yine içim kıpır kıpır, yine neşe dolu bir sabaha uyandım.
yataktan kalkmadan kuş seslerini dinledim bir süre.
kalktım pencereyi açtım.
temiz havayı ciğerlerime çekerken "günaydın kezban" dedi bakkal amca.
"günaydın hulusi amca" dedim ben de tüm şirinliğimle.
kalpli pijamalarımla kahvaltı etmeden önce yüzümü yıkadım.
masaya oturdum, anacım yine organik tereyağı, köy yumurtası, köy ekmeğiyle döktürmüş.
sonra zil çaldı, kapıyı açtım; bi' baktım ayy gözlerime inanamadım.
çağatay ulusoy, elinde fincan " biraz şeker alabilir miyim" diyordu o eriten gülüşüyle.
tam elindeki fincanı alırken gözlerimi açtım, başımda beyaz önlüklü biri.
"n'oluyo yeeaaa? nerdeyim ben?" dedikten sonra, mantardan zehirlendiğimi, midemi yıkadıklarını söyledi.

o değil de, çağatay ulusoy'un karşısına kalpli pijamayla çıktım yaaa.
sabahladığım için pişmanım.
Acliktan bayilmak uzereyim sozluk. Usengecligim tavan yapmis durumda. Resmen arkadasin disari cikmasini bekliyorum. Gelirken bi seyler aldiricam. Cabuk cikar umarim gercekten halim hal degil su an. Aclik ne zor seymis bee.
fizyolojik acılar çekmiyorum evet.
kimse kadar büyük dertlerim yok, belki anlatacak bir derdim bile yok düşününce.
var da işte.
karşı taraftan kıymet görmez diye dilime gelesi yok hiçbirinin.
otur oturduğun yerde diyorum, neler çekiyor insanlar, sabırlı ol.
iş bu sebepten sabrediyorum sözlük. bu yüzden ağlamıyorum bile.
dilime geliyor ismi birinin, yetti gari diyorum.

eskiden efkarlanıp türkü söyleyemezdim.
utanırdım söylerken, sesim çatallaşırdı.
şimdi yemek masasında, orada burada çekinmeden başlıyorum, "...böyle bir kara sevda kara toprakla biter..."
ama gariptir ki, birileriyle konuşmaya başladığımda kızarmaya başladım son zamanlarda. yanaklarım al al oluyor, sinir oluyorum.
yav desem ki, konuştuklarım üç beş günlük insanlar, hayır. gayet de yıllardır tanıdıklarım.
çözemedim ama sinir bozucu bir durum.

biri tutsa elimden, hadi dese gidiyoruz.
hiç düşünmeden çıkar gidermişim gibi.
ama öyle biri hiç olamadı.
zaten ben de kendimden korkuyorum, sevmeyi becerebilseydik böyle mi olurduk deyu.
o yüzden sanırım epeydir ağırlık vermediğim kpss denen zımbırtıya abandım.
soranlara, aşk hayatım berbat bari düzgün bir iş hayatım olsun diyorum.
gülüyorlar.
gülsünler.
yıllarca insanlara komiklik yaptığım için sanırım, her söylediğime gülüyorlar.

geçen dönem millete zoraki gülücük dağıtırdım. öyle lazım geliyor gibiydi. o zamanlar çalıştığım yerde elif diye bi kadın vardı, o kadar gülücük dağıtmama rağmen enerjin düşük derdi.
şimdi gülmüyorum lan, bildiğin somurtuyorum.
umrumda olmuyor kimse.
kadın geliyor yanıma, "çok enerjiksin nazarım değmesin. valla ne yiyor ne içiyorsan bana da söyle" diyor.
şaka gibi.

hayallerim vardı eskiden. neler neler.
hayat garip bi şeymiş, çözemedim. hayal kurmuyorum. hepsi can yakıcı şeyler.
şöyle bağıra bağıra da ağlayamadım ki hiç, içimde kuruyup giden şeylere.

sözlüğe bazen müzik dinlemek için giriyorum. malum youtube yok. fizy'dir dailymotion'dır falandır filandır. sevmiyorum ben oraları.
eskiyi severim ben nostaljiyi. alıştığımı severim.
o yüzden düsturumdur, alışmak kötü bir şey.
kötü işte, sonra vazgeçme işine gelince çat diye bırakamıyorum ben.

bir kere daha demiştim yine diyorum.
biri tutup kafamı kırsa, sonra da karşıma geçip dudak bükse; olsun diyorum olur öyle şeyler üzülme.
bi insana çocukluğundan beri "safsın" derlerse, saf olur tabi.
bi şeyi kırk defa söylersen olur, diye bi laf var di mi ama...

öyle işte.
ne demiştim.
nostalji severim,
http://video.uludagsozluk.../dilek-t%C3%BCrkan-36464/
ahh ulan sözlük kafa rahatlığı 2 gün sürdü damladı yine...
"Aşk mı? O Titanic'le birlikte battı."
geçen yaz, yaklaşık 10 12 sene sonra ilk defa tekrar ailemle mersin'deki kızkalesine gitmek için yaklaşık bi 2-3 hafta eveli plan yaptık. ben üniversite 3 ü bitirmiş ve kredi alıyordum tabi. babamla anlaştık, 300 ben 300 o koyacak 3-4 günlüğüne gidip tatil yapacaktık. anlaştık çünkü adamın epey bi borcu var 3 yıldır da işsiz.

o sabahın eveliki akşamı güzel güzel heyecanla çantalarımızı hazırladık. sabah uyandık ve o 12 yıl evelki heyecanı aynen hissettim. işte bu mükemmeldi. kız arkadaşımla da bu heyecanları paylaşıyordum. garip biçimde beni kıskanıyordu tabi, kendisi kocaelinde ailesiyle sıkıcı bir yaza mahkumdu. yola çıktık. mp3 ümde birbirinden güzel albümler vardı. yeni yaptığım karma skrillex, portishead in ilk albümü, eric clapton un old sock albümü, ve orphaned land'in all is one ıyla; tabii diğer birçok albümle yola çıktık. mersinde inip öteki otobüse silifke arabasına bindik. güzelcene gittik, iner inmez bir çalışan bizi alıp yerleştirdi zaten. ilk günü güzel geçirdik tabi, yıllar yıllar sonra yeniden denize girdim. 8 yıl boyu halamlar var diye çoruma gitmeye alıştığım için ne denize ne başka bir yere gitmiştim. deniz iyi geliyordu ama sevgilimle kavga ediyorduk ve burnumdan geliyordu.

http://www.youtube.com/watch?v=z8vOhl7SEAY

yine de ben sevince aşık olunca a*ına koyuyorum, dibine dek yaşıyorum. boku çıkıyor duyguların. ikinci günümüzün gecesi saat 22:30 sularında pansiyondan tek başıma ayrılıp bir efes extra bir de metro çikolata aldım, kulağıma da mp3 ümü taktım. o gece hep olacağı varmış gibi yine dolunay kızkalesi üzerinde yükselmişti. içtikçe güzel oluyordum, hava ılıktı ama esiyordu. kızkalesinde de akdeniz oyunlarından kalma güzel ışıklandırmalar vardı, kale bir yeşil bir mavi bir kırmızı olup duruyordu. şarkılar ardı ardına çalıyordu, hem mesajlaşıyorduk hem onu düşünüyordum. ilişkinin erkek için "kız" evrelerindeydim adeta, sırılsıklamdım. işte o günlerde favori olan over şarkıma gelmişti sıra.. yalnız, kumsalda denizin kıyısında oturmuş bir yandan kızkalesi ve üzerindeki ayı izliyor bir yandan da şarkıyı dinleyerek hayallere dalıyordum, çünkü eylül ayında gelecekti.

gelmedi.
fıstık gibi insanlara hep bakıyorum da, hep güzeller yani. ben sik gibiyim aynı. şahin alıp her gün 5 bira içerek kafayı bulup seyhan gölü kıyısında ölü bulunarak sona eren bi hayata adım atmam an meselesi.
Bugün tek amacım zall ı övmekti. Art niyet aramayınız. Sadece sevdiğimden yaptım.
çocuk gibiymişim. öyle diyolar.
fear of the dark
etrafımdaki bütün kız arkadaşlarım evleniyor. uyuz oluyorum. kıl oluyorum.
ilk itirafin kisa olması çok sevindirici.

verriyorum hemen +ni kardesim.
Yalnız uyumak ve yastığın bi tarafının soğuk olmasi çok kötü sözlük.
Bursa baydi beni artık. Gerçekten çok sıkıldım bu şehirden ve izmire taşınma kararı aldım . Bilmiyorum doğru bir tercih mi yapıyorum ama orada mutlu olacağını düşünüyorum. Tek eksiği orada yaşamımı devam ettirmek için bir iş bulmam. Onu da bulduk mu ver elini izmir .
Üstteki entryi ben eksiledim ama yanlışlikla. ayak uyduramadim bu dokunmatik olaylara.
edit. üstün üstü uyumali olan.
bugün doğum günüm ama eski doğum günlerimdeki heyecandan eser yok.
Çok fena kıskanıyorum ama çaktırmiyorumda . Götü kalkmasın sonra .
telefonum çaldığında bazen bilerek açmıyorum o an bir isteksizlik geliyor sonra da pardon sessizdeydi görmemişim sonra geri döneceğim diyorum bir hafta oldu artık gitsin şu isteksizlik lütfen. Edit: maalesef aynı şey aileye sökmüyor. Arkadaştan arıyor yine arıyor yani.
ha ağladım ha ağlayacağım.

ne kız kıza sohbetler, ne çikolata, ne eğlenceli müzikler ne de başka bi şey fayda etmiyor.

ve öleceğim-en azından ruhen-
yalnız.
sürekli aynı tarzda entryler giriyormuşum gibi geliyor.

bir de, hayat çok atraksiyonsuz.
bir kız var. *
duş almak için şofbeni yakayım dedi, uğraştım yanmadı namussuz. neyse soğuk ile sadece başımı yıkayayım dedim. baktım su kredisi bitmiş.
(bkz: cena betis)
Berkelerin cenklerin tayfunların meriçlerin allah belasını versin.

tesadüflerin de.

Gülmesi bir ömre bedel insanlar hep yaşasın.

Uykulu uykulu konuşanlar bu kadar tatlı olmasın.

Sevinçten ağlayanlar da.

Hayaller hedeflerimiz olmasın, hayaller hayal olarak kalsın.

Topuklularınız ayağınızı acıtmasın.

Gibi, keşke olmasın cümlenizde.

Maalesef de.

Bir balon patlamadan kaybolsun görüş mesafesinden.

Ayakta işemek çok keyifli, kadınlar da tatsın mümkünse.
Ya da yok vazgeçtim, onlar bir şeyden de eksik kalsın. *

Ben bugün çok mutluyum, 1 yıl 24 gün aradan sonra. Ben hep mutlu olayım.

Siz de.
bazen aşırı ciddi aşırı olgun,bazen de çok neşeli,çok enerjikmişim.
kısaca benim kafam kırıkmış.
sızıntı varmış.
ne yapalım, kırılmışız bir kere, düzelmiyor.
güncel Önemli Başlıklar