bugün

yine aşık oldum sanmıştım yanlış alarm çıktı.

kızın ardaşıyla konuşurken "şu çocuk çok tatlı dimi" dediğini duydum ve hiç bi şey hissetmedim. aşık olmuş olsaydım kesin delirirdim. dünyam alt süt olurdu.

edit: evet dünya süt olurdu. anlamıycak ne var lan.
sakal kesmeye üşenmekten mağara adamına döndüm, evin içinde person of interest'in ilk bölümünde ki John reese gibi dolanıyorum.
edit : john reese derken bazı kardeşlerim yine olayı farklı anlayıp mesaj kutusunu doldurmuşlar, şurda ki hali lan işte. http://www.youtube.com/watch?v=lpDimoqo3gU
ilkokul 4.sınıfta henüz 10 yaşındayken yaptığım serefsizliği itiraf edeyim de rahatlayayım. *

3.sınıfta okul değiştirmiştim ve yeni geçtiğim okulda sınıftakilerle aram çok iyiydi. 4.sınıfa başladığımız ilk gün rahmetli nafiye hocamız gayet demokratik bir şekilde sınıf başkanlığı seçimleri yaptı. sıradan herkese soruyor, herkeste açık açık sınıf başkanı olmasını istediği kişinin adını söylüyordu. dün gibi hatırlıyorum 36 kişilik sınıfta 22 oyla sınıf başkanlığını kazandım. amanın nasıl mutluyum, nasıl şımardım, nasıl horoz gibi kabardım anlatamam. evdekilere falan nasıl hava atıyorum, evde ablama bile emirler yağdırıyordum. ''kalk kız bana su getir'' dediğim günler aklımda. benden 9 yaş büyük ablamla falan kavgalı olmuştum şımarıklığımdan.

en büyük görevim nafiye hoca yokken konuşanları şımaranları tahtaya yazmak ve resmen nafiye hocaya dövdürmekti. ali diye bir çocuk vardı ki kendisi feysbukta arkadaşımdır hala, aşırı şımarık bir zengin çocuğuydu. hiç durmadan şımarırdı, bende gözünün yaşına bakmaz nafiye hocaya dövdürürdüm bunu. rahmetli sert ve dayağı bol bir hocaydı.

hele bir gün tahtanın sonuna kadar çarpıyı koymuştum ali için. ali yanıma geldi ve ''bakardi nolur sil ne istersen yaparım'' diye yalvardı. işte şeytan o an içime girdi, sömürü başlamıştı.

+yalvarırım bakardi sil bu çarpıları.
-bi şartla silerim, teneffüste bana kolayla hamburger alacaksın.
+tamam alırım, yeterki ne olur sil.
-anlaştık sildim gitti.

başlamıştım ali yi sömürmeye. hergün colayla hamburgerim sabitti. sabahları boyozda aldırıyordum. kalem ve silgilerde ali den gelmeye başlamıştı. mikasa futbol topu bile aldırmıştım, rüşvet alıyordum resmen.

işleri büyütmeye karar vermiştim, her kim şımarırsa fazla fazla çarpı yazıyordum tahtaya. sonrada tehdit ediyordum ''öğretmene dövdürtürüm bak seni'' dediğimde en kral kalemler rüşvet olarak geliyordu. yaklaşık 2 ay boyunca sınıfı sömürmüştüm resmen. kimse korkudan sesini çıkarıp öğretmene gerçekleri anlatamıyordu. adeta diktatör gibi olmuştum ve korku salan devlet yöneticisi gibiydim. yalakalarım bile olmuştu, bana yalaklanan ve her işimi görenler. gelen rüşvetlerden onları da görmeye başlamıştım. 35 kişinin 30'u bana düşmandı, 5 tanesi adamım olmuştu ve biz 6 kişilik bir çeteydik.

bu 35 kişinin içinde bir tek ilkokul aşkım emel benim için farklıydı, çocukluk aşkım emel'i koruyordum, kolluyordum adeta. bir gün emel'e colayla hamburger aldım, tabi paranın kaynağı ali.

ve gururlu onurlu emel o yaşında bana şunları söyledi :

+sen bunları hak etmeden alıyosun.
-ne önemi var emel?
+pislik yapıyosun sen, herkesi öğretmenin adını kullanarak korkutuyosun.
-ama emel ben...
+konuşma benimle artık, arkadaş değiliz.

3 ay uğraşıp kurduğum korku imparatorluğumu bir kız gelmiş tek sözüyle yıkmıştı. derse girdiğimizde emel parmağını kaldırıp her şeyi bir bir, tek tek nafiye hocaya anlattı. tüm sınıfın önünde hemde. olay patlayınca tüm sınıf bir bir yaptıklarımı anlattı ve kurduğum bu çete çökertilmiş oldu.

nafiye hoca her şeyi öğrenince içimden ''bittin olum bakardi, bu kadın seni dayaktan gebertir'' dedim. olanı biteni dinleyen rahmetli hiçbir şey demeden kalktı gitti sınıftan.

ayakta tahtada öylece kalakalmıştım, ben sınıfa bakıyordum, sınıfta bana. nafiye hoca bir süre sonra geri geldi ve bana ''geç yerine otur bakardi, dersler bitince benimle geleceksin'' dedi. 10 yaşındaydım sadece ve boyumdan büyük işlere kalkışmıştım gene. zaten çocukluğumda yaptıklarım hiç diğer çocuklar gibi normal şeyler değildi ki.

dersler bitince hoca tuttu elimden ve öğretmenler odasına çıktık beraber. elimi sıkı sıkı tutuyordu ve korkuyordum, başıma ne geleceğini kestiremiyordum. kaçsam mı diyordum ama elimi adeta kelepçelemiş gibi tutuyordu rahmetli.

öğretmenler odasına girdiğimizde içerde müdür yardımcısı, babam ve annem vardı. ''şimdi sıçtın olum bakardi'' dediğimi hiç unutmam kendi kendime. nafiye hoca yaptıklarımı babama, anneme ve müdür yardımcısına anlattırdı. tek tek, eksiksiz herkesi nasıl sömürdüğümü, korkuttuğumu anlattım. sıçmıştım ve sıvıyordum anlattıklarımla.

babam : oğlum sen eşkiya mı olacaksın başımıza? arkadaşlarını tehdit etmek gaspetmek ne demek? sen benim haram parayla işim olduğunu gördün mü? beni nasıl utandırdığının farkında mısın?

dün gibi hatırlıyorum babamın bu sözlerini. utanmıştım ondan, küçüktüm ama o an iyice küçüldüm.. müdür yardımcısı ''bakardi sana uzaklaştırma verelim mi'' dediğinde ''hayır hayır, yarın herkesten özür dileyecem'' dedim.

akşam yemekte sus pus oturuyordum, başımı kaldıramıyordum.

babam : bak bu yediğimiz yemeği dükkanımızda çalışarak kazandığımız paralar sayesinde yiyoruz bakardi. hiçbir kimsenin cebindeki parayı almıyoruz, hak edip kazanıyoruz. anladın mı helal kazancın, doğru kazancın ne olduğunu?

çok utanmıştım yaptıklarımdan. babamın karşısında bu duruma düşmek feci koymuştu. ertesi gün ilk ders öncesi tüm sınıftan özür diledim tek tek. en çokta ali den. sınıf başkanlığı da elden gitti tabi, suçum görevi kötüye kullanmakmış. sınıf başkanlığı umrumda değildi ki, umrumda olan emel'in gönlünü nasıl kazanacaktım ben?

teneffüse çıkınca hemen cola ve hamburger alıp emel'in yanına koştum.

+emel bak sana aldım bunları ama vallahi kendi paramla aldım, kimseyi tehdit etmedim.
-tamam inandım.

ve bana gülümsüyordu çocukluk aşkım emel. 10 yaşında bir kız çocuğu bana her şeyin doğrusunu göstermişti, o olmasaydı kim bilir doğruları ne zaman görecektim allah bilir. karakterine hala hayranımdır emel'in. şimdi nerde ne yapıyorsa allah her zaman gönlüne göre versin onun ve mesut olsun.

ceza olarak harçlıklarımdan para biriktirip sınıfa büyük bir pasta almıştım kocaman. aynı gün okulun bahçesinde emel'i yanağından öpme girişimim başarısızlıkla sonuçlanmıştı o da ayrı mevzu tabi * rahmetli nafiye hoca radar gibiydi ve ben yanaktan öpmeye uğraşırken yakalayıp kulağımı bükmüştü. allah rahmet eylesin ne diyelim.

o değil de bak aklıma geldi şimdi. aliyi tehdit edip aldırdığım mikasa top 3 gün sonra arabanın altında kalıp patlamıştı. haram top ne zaman gol olmuş ki zaten.*

yıllar sonra feysbukta ilk okul arkadaşlarımdan kimi bulduysam hep helallik diledim, gülerek hatırladık o günleri. yüzümdeyse hala bir utanç ifadesi..

babamla bu mevzuyu ne zaman hatırlasak boynumda kireçlenme hasıl oldu, halının desenlerini incelemekten..
birinci ikinci sınıfta okul kitabımda ki atatürk resmine sakal çizdiğimde büyüklerim hapse atılabileceğimi söylemişti. nereden nereye...
bugün bedenim hiç olmadığı kadar güçsüzdü... sol kolum ve boynuum uyuştu nefes alamadım içimdeki acıyı en derinlerimde hissettim ve gerçekten güçsüzleştim...
geçen sene bu zamanlar önem arz ediyordun...
bir kez geçer, bir insan, bir karşı'ya. ama ben iki defa boğuldum.
Hayatimda ilk defa opustum tam bugun.
Yağmurda deliler gibi ıslandım. Sürekli araba ile dolaşmanın benden çaldığı güzel olaylardan biri bu. Diğerlerini merak ediyorum
gecende masturbasyon yaparken teyzemin kızına yakalandım suratı kıp kırmızı olmuştu.
yazarların bana özel mesaj atmasından hoşlanmıyorum.
en yakın arkadaşım bir kız 5 senedir hayatımdaki en yakın kişi ve ona geçen seneden beri aşığım.
aynı evde telefonla haberleşmek...
insan yoruluyor bazen yalnız başına sevmekten.
ilk buluşmada 1.5 2 saat beklediğimde seni, anlamalıydım seni hep bekleyeceğimi.
geçen cumartesi... otobüs durağında indim. ev iki sokak ötedeydi. sallana sallana yürürken bi kız karşımdan geliyordu. elma yanak kiraz dudak hikaye sanırdım hep... neyse yanımda geçerken gözlerinin beyazı göründü bir anda, düştü yere. atıldım ama yakalayamadım. kız kendindeydi. iyi misin dedim iyiyim teşekkürler dedi ama değildi. sonuçta insanız karşımdakinin yüzünün renginden tut, kan çanağına dönmüş nemli gözlerinden anlamıştım iyi olmadığını. neyse yardım ettim kaldırıma doğru götürdüm. sıkıntısını paylaşabileceğine dair bir şeyler geveledim. pencere kenarından süzülen yağmur damlaları gibi ağır çekim iki damla yaş indi gözlerinden. bende duygusal yapım gereği çok kötü oldum. ağlamamak için zor tuttum kendimi. neyse anlatmaya başladı. sevgilisiyle samsundan izmire kaçmışlar. eleman evleneceklerini söylemiş. uzun bir birliktelikleri olmuş. kız napsın kanmış elemanın yalanlarına. ailesi evlenmelerine karşı değilmiş ama vakit erken diyorlarmış kız daha 21 yaşındaymış. ismi de Burcuydu bu arada. neyse bunlar alıyolar biletleri geliyorlar izmire. . . . tam anlatmaya devam ediyordu ki gözleri fal taşı gibi açıldı kızın. arkamı bi döndüm benden hafifçe iri bi eleman (abi diyeceğim boyutlarda) bana doğru yardırıyor. kıza pısırık görünmemek var şimdi. sormadım kim diye bende koşmaya başladım elemanın üzerine. eleman palanın hafif küçüğü bıçaktan da hafifçe iri bi edavat çıkardı ama görmem çok geç oldu. önce iç organlarımda bi sıcaklık hissettim. sonra bütün vücuduma yayılan bir sıcaklık. yere yığıldım. Burcu koştu yanıma... Yüzüme doğru hafifçe yaklaştı ve fısıldadı... -Kalksana mınakoyim -. Gözlerimi hafif araladım. Ev arkadaşım apo. Kahvaltı hazırmış. gördüğüm düşler hep vurdu bide siz verin vurun eksiyi... halbuki ilk size anlattım kıymet bilin.
ciddi ciddi asosyal olduğumu düşünmeye başladım biran önce bunun önüne geçmeliyim, üstüne bide toplum içinde etkili konuşamama kusurum eklenince hayat çekilmez gelmeye başladı.
daha fazla nefret edemeyeceğimi sanırdım, daha fazla iğrenemeyeceğimi.. ama yanılmışım.
Hayat sana bakan 2 kòpek arasìnda kalmak kadar garip seni benden başka siken oldu mu sorusu gibi tıkar insanı, allahdan köpeği kovalayınca kactıda ucuz yırttım.
bugün çantama kızın biri kar tanesi yüzük bırakmış sanırım en azından en mantıklı açıklama bu, gel sevişelim bayan kartanesi.
şu entry'de yazanlardan 1 tanesi yalan dolan. bulana benden bi şişe viski. kargosu benden.

(bkz: macerayı sevmek)
Yazasım olsa bile yazmıyorum sözlük. Başlıkları okuyup geçiyordum kaç gündür. Zar zor entry yazıyordum. Ama eski halime döndüm. Mutluyum.
parmağında yüzük yok diye aşık olayım dedim.
her defasında kendimden ödün vermeyecem derken ödün verebilecek bir şeyimin kalmadığını görmek beni çok üzüyor.
Sadece dünyaya borçlu kalmamak için geri veriyorum, aldığım her nefesi.