bugün

bende çoğunlukla gelişmelere bakamıyorum, unutkanlık olsa gerek.
gece olmasını dört gözle bekliyorum. niye diye sorarsanız param bitti amk.
bu aralar inanılmaz derecede ahmet kaya dinliyorum. bütün gün aynı playlist dönüyor.
guneyk daha 5-6 yaşlarındaydı okul hayatı başlamamıştı, evleri bahçeli olduğundan kediler için çok müsait yaşama alanıydı, 4 evin ortasında kalan kocaman bir bahçeleri vardı.
sevimli bir kedisi vardı kocaman yeşil gözleri upuzun tüyleri olan tombul bir kedi, alt kattaki kiracı olan ailenin guneyk yaşlarındaki iki çocuğu ile birlikte her gün düzenli olarak onu besler kediyi kılıktan kılığa sokar eğlenirlerdi.
yan komşunun gunetk dan 1 yaş küçük çocuğu kediden korkar ona yaklaşamazdı, nedendir bilinmez kedicik de onu hiç sevmez ondan kaçardı, bir gün kedi onların evinin bahçesine girer ve bunu gören sedat kediyi belki kötü niyetli olmasa da yakalamak için uğraşır kenara sıkıştırdığı kediyi okşamaya çalışırken kedicik onun niyetinden habersiz ondan korktuğu için onu tırmalar, bir başlangıçtır aslında bu tırmık izleri, sedat ve guneyk arasındaki savaşında sebebidir.
sulu gözlü sedat koşarak şişman annesine gider ve onun şevkatli kollarında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar, akşama da sulu gözlünün babası eve geldiğinde gözyaşlarını tekrar salıverir bizim sedat.
bu durumdan etkilenen sedat ın babası belediye ekiplerine haber verir ve çözüm bulmalarını ister, belediyede bu tür durumlar için eğitilmiş avcı timleri vardır o dönemler aşılama ve kısırlaştırma olmadığı için yeşil gözlü kediciği infaz etmek için derhal yola koyulurlar.
şikayet olan eve 3 kişilik ekip gelir ev sahibi görevlilere durumu tekrar özetler ve mahallenin kediden geçilmediğinden yakınır çünkü şişman komşumuz mutfağın camını her açık bıraktığında yeşil gözlü ve çetesi mutfaktan gelen kokunun cazibesine kapılıp kendilerini mutfağın içinde bulurlar evet şişman komşumuz kendince haklıdır ama haklı olması diğer canlının yaşam hakkını elinden almaya yetecek kadar geçerli değildir yada o zamanlar 5-6 yaşlarında olan guneyk bu durumu kabullenememiştir.
olayı evlerinin ikinci kat mutfak penceresinden dehşetle izleyen guneyk infaz timinin ne yapmaya çalıştıklarını anlayamaz, çünkü ellerinde boş bir çuval taşımaktadırlar kediciğin yakalandıktan sonra bu çuvala konup hayvanat bahçesine götürüleceğini düşünmektedir, yeşil gözlüyü bir duvar dibinde sıkıştırırlar ve o zamanlar tüfeğin ne işe yaradığını bilmeyen küçüğümüz yeşil gözlüye doğru namlunun doğrultulduğunu görür ve kalbi heyecan içinde çarpmaya başlar, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştır ama kimseyi ikna edecek güçte değildir gözyaşları içinde yeşil gözlünün vücuduna atılan bir iğneyle vurulduğunu ve kediciğin son bir hamleyle duvarın diğer tarafına koştuğunu görür, kedicik burada yanı üzerine düşmüştür ve vücudu istemsiz şekilde kasılmaya, kendi etrafında dönmeye ve son olarak ağzından gelen kanla vücudunun hareketsiz kaldığını görür evet yeşil gözlü artık hareketsizdir guneyk son göz yaşını sildikten sonra kediciğin artık daha fazla acı çekmeyeceğini anlamıştır.
yeşil gözlü görevlilerin yetişemeyeceği bir yerde kaldığından onu ancak diğer bahçeye geçer alabildiler fakat ilacın etkisiyle kediciğin bedeni hayattayken olduğundan daha fazla şişmiş ve ağız ve burun kısmından kan gelmiştir onu eldiven giyen görevli kuyruğundan bir pislik tutar gibi alır ve boş çuvala, bu çuvalı da apartmanın önündeki çöp bidonuna atıp giderler.
bütün bunlar en fazla yarım saat sürmüştür ama guneyk olayın etkisinden günlerce çıkamaz zaten yeşil gözlünün vücuduna o iğne saplandığında sedat tan bunun intikamını almaya yemin etmiştir, sedat ı çok zor günler beklemektedir, her hafta bir sebep bulunarak sedat ı düzenli olarak dövmeye başlamıştır guneyk, ilk okulda da durum değişmemiştir, orta okul takımı kurulurken sedat asla forma bulamamıştır, lise döneminde bile sedat dayak yemeye devam eder, şişman komşu artık guneyk yı annesine şikayet etmeye gelmiyordur, şişman kadın guneyk nın annesine şikayet ettikten sonra sedat daha fazla dayak yiyordu ve artık sedat şişman annesine şikayet etmemesi gerektiğini anladı, sedat lar başka semtten ev alınca mahalleden taşındılar ve aradaki husumet bitti sedat şu an 29 yaşında ama guneyk ile her karşılaştığında hala çekingen tavırlarına devam etmekte artık eski defterler kapandı fakat ne zaman yeşil gözlü başka kedi görülse guneyk nın içi sızlamakta.
her gün arkadaşlarla hafta sonu için plan yapıyorum fakat cuma akşamı olunca bir isteksizlik bir üşenme geliyor iki gün evden çıkmak istemiyorum mecburen arkadaşlarımı ekiyorum neden böyle oluyor anlamış değilim.
sözlük çok kötüyüm 18 yaşındayım ama yüzümde hala kıl veya tüy yok bildiğin baby face'im allahtan saçlarım bonus ama yinede çok dalga geçiyorlar ben seviyorum bu halimi ama işte yobazların gözü kör olsun.
just like heaven filmini izleyerek bu sarhoş nisan gününü sona erdirmek istiyorum.
ya amına kodumunun havuzunda bütün kulvarlar dolu olur mu arkadaş !! siktirin gidin hava güzel bok mu var amk spor salonunda... orospu çocukları sizin yüzünde yüzemedim bugün... oh be !!!
bugün hayatım tekerrür etti sözlükk. aynı şeyleri baştan yaşıyorum sanki. gerçekten de öyle belki. ve bu bana bir kişiyi fena halde hatırlattı. yani direk o geldi aklıma. özledim mi ne sözlükk bir çözüm bul.
yıllar önce çok kişi tanıdım bu sözlükten, hala görüştüğüm dostlarım var. sonra terk-i diyar eyledim. acı, tatlı, ekşi, mayhoş birçok ortamda bulundum. okul bitti, iş başladı, askerlik bitti, iş değişti, şehrim değişti, sevgililer geldi geçti...
ortamlarda gudik yaptım kendimi.
şimdi yine buradayım.

eski dostlara selam ederim...
biraz önce annemle babam öyle bir kavga ettiler ki içim acıdı. koca kız oldum hala üzüyor beni bu durum. en kötüsü de annemin beni babacı olarak görmesi. hep onun tarafını tuttuğumu sanması. ama yok öyle bir şey sözlük, ben haklı olanın tarafını tutuyorum ve bu sefer annem haklıydı. bunu ona söylediğimdeyse tamam tamam deyip geçiştirdi. ne yapayım nerelere gideyim sözlük....
biri bu başlığa girdiğim tüm entryleri hurhanca artılamış çıksın ortaya merak ediyorum. *
self sufficent; tanımadığım sözlük moderatörlerinin yakıştırdığı cuk oturmuş sıfat sebebiyle üzüntü mü mutluluk mu duymalıyım?
şeker pancarı işlenmemiş haliyle ne kadar tatlıdır ya da tatlı mıdır? hep bunu merak etmişimdir. topraktan sökülmüş şeker pancarı kökünün tadına bakmadıkça içim rahat etmez. allah rızası için biri beni aydınlatsın.
oyle boyle degil cok mutsuzum. ama olsun bunada sukur.
Bazen içimdeki hümanist düşünce çok azalıyor.
Bugün bi çılgınlık yapıp evden çıktım..Yürüyüş falan yapayım dedim.Yapmaz olaydım.Dönerkende bi kola alayım dedim, aslında kola ile fanta arasında kaldım açıkcası.Bi 5 dakika kola fanta arasında gidip geldim.Sonunda kola ağır bastı haliyle.Bastım parayı aldım kolayı..
Yürüyorum kolamıda almışım nasıl mutluyum anlatamam.Üstümde gereksiz bi mutluluk var.Birden sağdan soldan çıtıpıtı kızlar çıkıcak ve bir müzikal havasına bürünücek sanki ortalık..Öyle mutluyum yani.
Lan 2 adım attım rent a car ın önünden geçeyim dedim.Hep geçerim ordan.Sırf porsche panamera var diye.Lan panamera'mın önünde bir hödük, yanındada rent a carın sahibi.Şöyle bi konuşmaya şahit oldum.
-ne kadar diyon buna halil bey ?
+abi ıh...... buna.... 142 bin eyro fiyat koyduk biz.
-140 diyelim bizim olsun halil bey.
-hadi hadi hadi..
Derken halil beyden o masum ve bir o kadar içten bir gülümseyiş.Ardından bir el sıkışma merasimi..
Lan ben kolayı alırken bile kararsız kalıyorum.porsche alırken hiçmi düşünmüyorsun vicdansız..

halil zaten ayrı bi orospucocugu çıktı..Biz neye bakcaz şimdi ?
aklımdan geçenler akıllara zarar. sesli düşünmeye korkuyorum en büyük itirafım bu şimdilik.
geçen demet akalın bana geldi. dedi ki "seninle evlenelim, çocuğumuz benim kadar güzel, benim kadar zeki olsun." ben de dedim ki, "ya benim kadar güzel, benim kadar zeki olursa?".

nasıl? iyi demiş miyim?
birini kaybetme duygusunu ilk geçen yıl yaşadım. ve ne hikmetse ondan sonra hep kaybettim.
5 buçuk seneyi geçtik. 20 yaşımdan beri hayatımın yarısından çoğu oydu.
ayrıldık.
2 hafta hiç sesini duymadım ama kendimi kandırdım "yok" hükmündeydi.
aptallık yaptım.
klasik erkek saçmalıkları.
pişman oldum.
"başkasını senin yerine koymaya yeltendim" dedim.
hem de bu kadar dar zamanda.
"ben seni her zaman beklerim ne olur dön" dedi.
keşke küfretseydi.
keşke bir arabanın altında kalsaydım.

o günden beri hayatımda bir anlam kalmadığını hissettim.
bu kadar alçalabilir miydim?
ya da neden geri dönemediğimi biliyor muyum?
rabbim senden bir yol bekliyorum.
içimde körleşen her neyse al benden.
gülmek istiyorum yeniden.
elimi uzatmak istiyorum ona, üniversitedeki gibi.
aptal saptal hayallerimizi kurmak istiyorum yeniden.
kavga etmesini, bana kızmasını, beraber battaniyeye sarılıp film izlemeyi köpekler gibi özledim.
kokusu burnumda.
her nefes alışımda içim sızlıyor.
benim için gülen o yüzü gözümün önünde.
gözümü kapatınca ağlıyorum artık.

soğuk banklarda benimle nasıl da otururdu saatlerce.
2 liramızla saatlerce beraber zaman geçirirdik.
hiç itiraz etmedi.
etmez de.
ama ben nasıl ederim de "seni hala seviyorum.şerefimi,onurumu hiçe sayıp senin dibinde olmak istiyorum.ama bunları söyleyecek cesaretim yok" diyebilirim.
diyemiyorum.
bir iki gün içinde gerekli açıklamamı yapıp çok sevdiğim sözlüğü geçici ya da kalıcı olarak bırakacağım.
sözlükte en beğenilen entryim; işten kovulduğumu anlattığım bir itiraf entrysi. bu kadar mı nefret ediyorsunuz benden sevgili sözlük yazarları? hepinizin açıklarını tek tek bulup beğenmezsem lan.
sözlük bugün 2 hafta oldu. iki haftadır her an aklımda. bizim laf orospularından birine de sormuş sevgilisi var mı diye. söyleme demiş ama emin değilim daaa diye de eklemiş. liseli aşıklar gibiyim. sürekli açıp profiline koyduğu fotoğraflara falan bakıyorum. dün piçin biri duvarına yavşamış :( ihanete uğramış gibi hissettim kendimi. ama az önce onlıne oldu ve hemen kaldırdı onu.

ama bir sorun var ben 1senedir kimseyle birlikte olmuyorum ve çok paslanmışım. iki haftadır nasıl etsemde selam versem diye düşünüyorum. çok zor bea. nasıl yaparım ki onu ben?
kestane şekeri olsada yesek modundayım, sırf bu yüzden yurt dışında yaşamama lanet okuyorum.