vizeler bitince ayık bir vaktim olmayacak dedim, başardım... sağlığına sözlük.
daha ilk senem ve en yüksek notum 41. ben nerde yanlış yaptım sözlük?
az once cok tasakli bir is icin mulakata girdim ve muhtemelen sictim sozluk. uc tane profesor bir tane assemblyman soru bombardimanina tutunca, hersey birbirine girdi. artik hayirlisi demekten baska care kalmadi.
ilk öpüştüğüm kızın ağzı açlık kokuyordu ve gerçekten hayattan soğumuştum.
bugün otobüste akbilimin bakiyesi yetersizdi. adamın tekinden rica ettim bastı benim yerime kartını. sonra ben yerime oturunca adamın parasını vermeyi unuttum. inşallah haram etmemiştir. ettiyse hemen namaza başlamalıyım sözlük.
seninle bir- iki günümün "tamamını" geçirmek için ölebilirim sevgilim. görüşememekten konuşamamaktan bıktı bu kız.
itiraf ediyorum, burada birşeyleri itiraf etme gereksinimi, ne tuaf.
sırf karma artırmak için sürekli bu başlığa entry giren ve itirafla alakası olmayan konulardan bahseden yazarlara kızıyorum. tamam yapmayın demiyorum hobi olarak yine yapın ama abartmayın amg! bu kadar subjektif bir entrye çokça insan katılacağı için tanım da yapmıyorum.
Evet sevdiğim kız beni terk etti. evet mutlu numarası yapıyorum.. Evet onu çok seviyorum.
Tamam gelmeyin üzerime çok yalnızım..
evet sözlük itiraf etmeliyimki benim ciddi kişilik bozukluklarım var. Bozukluklarım diyorum çünkü bir tane değil 4 5 tane. Öncelikle bende şizoit adı verilen kendini hiç yere ait hissetmeme, insan ilişkilerine girmekten hoşlanmayan kişilik bozukluğu var. Daha sonra kimseye güvenemeyen paronoid adlı kişilik bozukluğu. Yalan değil ben bildiğim tuhaf bir yaratığım, başka birşey değil.
--spoiler--
burası neresi?
--spoiler--
kendine itiraf etmesi en zor olandır.
aşk acısı değildir anlatması en zor olan. biz aşkımızı da acısını da anlatırken gizli gizli zevk duyarız çünkü. "o"ndan bahsetmek şayet hayattaysa bizimle olmasa dahi büyük bir zevktir. onun kaybetmenin acısı büyüdükçe zevk de büyür.
anlattıkça var ederiz çünkü.

ama kendi kendine düşünmeyi bile tercih etmediklerin? yetersizliklerin? sesli bir şekilde dile getirmeden evvel içinden geçirirken bile kıpkırmızı bırakan şeyler yüzünü? azdır. bir zaman sonra yok olur. freud amcam doğru demiş, taşıyamayız bazen bu yükü. süpürürüz zihnin tabanındaki serili halının altına. yok eğer anlatacağız dersek, kendi kendi kendimizi anlatması en zor olanla karşılıklı bir mücadelede buluruz. işte o dilin ucuna geldiğinde ha gayret dediklerimiz de yine de zor söylediklerimiz...işte onlar...
tırnaklarıma bakım yapmayı seviyorum ve en büyük korkum tırnaklarımın çekilmesi.
belki de hayatımın en güzel dokuz dakikasını bugün geçirdim ben. uzun zamandır sevdiğim ama konuşamadığım biri vardı telini aldım telefon sapıklığıydı falandı derken akşam olmuş aradım onu hoş bir sohbet geçti aramızda...

bana 'antremandan çıktım ellerim donuyor kapatmalıyım' falan dedi o an bunun yıllardır hayalini kurduğum bir şey olduğunu anladım. ben onun sevgilisi olacaktım o çarşambaları ve cumaları spor salonundan eve giderken benimle konuşacaktı.

yarın büyük bir itirafım olacak ona karşı, bu kez hiç olmadığım kadar kararlıyım. hayallerimdeki hayatı yaşama şansım var...
korkak ve insanları yönetme konusunda kifayetsiz kişilerin böl, parçala, yönet tarzı yönetimi tercih ettiğini düşünüyorum. çünkü kalp kazanarak yönetmenin kolaylığını bilemeyecek kadar sevgisiz kalpleri var.
"almam ne işim olur yeaa" diyordum ama yarın ilk defa kendime bi facebook hesabı alacağım sözlük. teknolojiyi geriden takip etmenin mutluluğunu yaşıyorum, evet.
sözlük, sen de kadehini kaldır. tüm kutsal fahişelerimize içelim. *
edit: kutsal fahişelerimden biri eksiledi. *
vizede tam 475 sayfa ezberden so... neyse şu başlığa da bişeyler yazayım .
evde sucuklu kuru fasulye yaptık tek sorun azıcık fazla tuz katmamızdı. 3 yıl sonra ilk kuru deneyimimiz başarı ile sonuçlandı.
Bana değil ama arkadaşımın telefonuna ablası tarafından gelmiştir : lan gavat çabuk eve gel !
dilbilgisi ve türkçenin doğru kullanılması konusunda aşırı hassasım. benim gözümde başarılı bir yazarın dil bilgisi kurallarına uyması gerekiyor.

bunu abarttığımın farkındayım. mesela çok hoşuma giden bir giriyi iyice incelerim yazım yanlışı var mı diye. eğer varsa bir şey demem ama eğer hiçbir yanlış yoksa, dahası yazımı çoğunlukla karıştırılan sözcükler dahi doğru yazılmışsa, girinin sahibi olan yazara karşı bir sempati oluşur içimde.

msn'de "naber"i "n'aber", "bişey"i "bi' şey" şeklinde yazan bir psikopatım ben sözlük. her ne kadar bu yönümü sevsem de, zaman zaman saçmaladığımı, abarttığımı ve bilmiş göründüğümü düşünmekten alamıyorum kendimi.

not: "orjinal" değil "orijinal" yazacaksın, sikerim bak.

not-2: "marjinal"in asıl yazımının "marijinal" olduğunu düşünmekteyim ama emin de değilim hani.

not-3: arada ben de "olum" veya "olm" yazarım, ama qalqıpta "qanqaa xd" yazmam, yazanı da sevmem.

türkçeyi adamakıllı kullanın tıvammı!

not-4: ''amk "türkçeyi" değil "türkçe'yi" olacak o.'' diyenleri duyabiliyorum. hayır, "türkçeyi" o.
Cok yakIsIklI olmama ragmen hic kIz arkadasim olmadI. Cunku gozlerine bakmaya utanIyorum, iki cift kelam edecek cesareti bulamIyorum.
eski sevgilim az önce facebook'taki duvarına '' ne seni unutacak kadar zaman geçecek, ne de geçen zaman seni unutmaya yetecek. bırakıp gittim diye unuttum sanma. zaman alışmayı öğretir unutmayı asla... '' diye bir yazı yazdı sözlük. ümitlendim lan belkide bana yazmıştır. tüm kriterler uyuyor.
benim yavşak yavşak gülmelerime türlü hareketler yapmama rağmen hiç tepki vermeyen bebeğe karşı içimde anlık nefret oluşuyor arkadaş.
şuan sınav sonucunu biliyorum, açıklanmış, ama sana söyleyemiyorum ,üzülmenden nefret ediyorum o ağlamaklı ses tonun beni mahvediyor...