bugün

bügün sevdiğim kişinin yanındaydım tek yaptığım şey köküne kadar içmekti başka birşey gelmedi elimden zaman geçti ben daha da çıldırdım iyicene kafayı yedim en soununda elimde birayla ben gidiyorum diyip terkettim ortamı naapcağımı bilemedim bunun en güzel yanıda hiçbir zaman hissettiğimi kimseye söylememem sanırım sözlük daha sonrası mağlum zaten karanlık sokaklarda elimde sigara ve birayla yürüdüm eve geldim içmeye devam ediyorum artık başka şeylere yönelmeye karar verdim deiğişikliğe, belkide onuda buldum.
bazen memento'daki adam gibi hiçbirşey hatırlamasam diyorum tüm yakın geçmişimi unutsam ve hergün yeni bir umutla güzel şeylerin beni beklediği düşüncesiyle uyansam.
the doors ve şarkılarındaki güzelliği hiçbirşeye değişemem herhalde bugün yanımda olan tek şarkı the crystal shipti. büyük kocaman bir poster yaptırmaya kara verdim odamın duvarına anılarımı hatırlamak uğrana onları yaşatmak pahasına belkide buna değer bence. belkide gün gelir iki bira alıp sohbete de başlarız.
ya sözlük bu sadece bende mi oluyor öncelikle bilmiyorum ama ne bileyim böyle zeki, güzel insanları görünce ben insansam onlar ne diye düşünüyorum. yada onlar insansa ben neyim ?
evde bira şişelerinden dolmak üzere olan odamız var lan durum içler acısı resmen.
içmeden uyuyamaz oldum sözlük, bu yaptığım hatalar benim ebemi ziktü.*
--spoiler--
derler ki "insanın en tehlikeli olduğu, an haklı olduğuna kuşkusuzca inandığı andır."
--spoiler--

sabahın pürüssüzlüğüne uyandığındığımda hissettiğim şeydi pişmanlıkla belirsizleşen öfkem, doğmasın dediğim hergün.
tenimden kat ve kat soğuk suyu yüzüme vururken yeni bir gün başlıyor derdim "bu gün değişecek."
yüzüme yerleştirdiğim o sahte tebessümle ruhumu kalbimin derinlerine hapsederdim.
tek kişilik bir tiyatroydu benimki. gerçekler arasındaki yalanın tiyatrosu... inecek perdeyi beklersin bazen geceleri yıldızları izlerken. onlar uzakta o kadar huzurlu dururlar ki, gökyüzünde parlayan gülümsemeleriyle birbirlerine bakarlar.
işte tam o an nereden geldiği belirsiz bir rüzgar çarpar tenine. sevdiğin kadının sedef elleri gibi dolaşır teninde.
hiç bilmediğin bir dilde hayatın sırlarını üfler yüreğine, nazlı bir sevgilinin elinden düşen mendil gibi kendini bırakmak istersin
rüzgara, yalnızlık viranelerinden bir parça olsun kaçabilmek için.

sabahları uyandığında neşeli bir huzme arasında dalgalanan perdeyi görürsün. saatinin tik-takları lal olmuş duvarlarda yalnızlığını vurgular.

hadi kalk yalnızlığın anıtı. yüzüne tebessümün maskesini yeniden geçirme zamanı.

unut yüreğindeki batan güneş kızılındaki hüzünlü adamı.

kalk ve diril. kozasından çıkan bir kelebek gibi kanat aç gökyüzüne

sırlar üfleyen rüzgarda yol almak için...

unutma mürekkebi acı olan kalem şovalyesi

sen hislerinden yaptın bu sandalı...

şimdi belki de ufukta son kez kaybolma zamanı...
sigarayı o olmadan bırakamayacağım sanırım. bir nevi cinayete kurban gidiyorum, öldürülüyorum.
ben bir şoparım.
gecenin belli saatleri çekilmez oluyor.
Burdan da gidiyorum sözlük.
çok seviyorum be!
midemin bulanacağını bile bile nutella kaşıklıyorum. hatta bulanmaya başladı bile. ha bir de; anlamsızca mutluyum ve nerde ne salaklık yaptım bilmiyorum. *
annem bildiğin facebook gibi, tanıyor olabileceğim kişiler misali arada bir kenardan çıkıp; falancanın bi kızı varmış, çok güzelmiş, yok efendim bilmem kimin kızını bi görsem çüküm düşermiş, bir kız varmış daha yeni amerikadan okulunu bırakıp gelmiş. peki anne, madem öyle tanıştır ben onları dürterim o zaman.
(#10563827) ikinci dönem 2,00 ı 0.27 puanla kaçırarak ikinci dönemden de 6 ders bıraktım sözlük. şuan ilk dönemin vizelerine girdim, muhtemelen ortalamam şu anki notlara göre 2,00 ı geçicek fakat gelgelelim ortada bir final faktörü var.

burdan yetkili mercilere sesleniyorum bologna sistemi bize girsin, tüm türevleri de size.
turk sanat muzigi de dinlemeye basladim sozluk.. hic de itiraf gibi durmuyor degil mi.. simdi seni sayfa sayfa yaziya da bogasim var.. ama nafile.. iyisi mi belki de.. neyse.. kelimelerin degeri olsaydi zaten.. simdiye dunya gul bahcesi degil miydi..
sabah sınavım var saat 9.30'da ("pazar" günü), pazartesi günü ise 3 sınavım daha var. ve ben bu sınavlardan hiçbirine çalışmadım. son bir haftadır neredeyse hiç uyuyamıyorum, sadece gün aydınlanınca; sadece iki en fazla üç saat uyuyabiliyorum. şimdi sabah sınav var o uykularda yalan oldu.

benim şu saatte tek yaptığım işse hiç bir şey almayacak olmama rağmen migroskop'a bakmak.

http://www.migroskop.com.tr/ *

edit: en iyisi zorla uyumaya çalışmak.
pazar sabahları işim olmamasına rağmen erkenden uyanıyorum(saat 6-7 arası) ve diğer insanlarında benim gibi uyanmaları için rasgele bir numara çevirip(tabiki numaramı gizliyorum) "günaydın" deyip kapatıyorum.
ne kalmayı becerebiliyorum, ne gitmeyi... araftayım...
çok fazla canım yanıyo ya benim. bu nası bişey ya. affettirecem kendimi demişti sözlük! ama hale bir bak...
kötüyüm ya. kaldıramıyorum.
en sikko sözlük sayfası olan uludağ sözlükte yazdım belli bir dönem.
tam 27 yaşımdayım sözlük. ve hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum. çok sevdiğim bir işim var. dünyaya bir daha gelsem yine aynı işi yaparım diyebileceğim bir işim var. kendimi çok seviyorum. yüzümü, kişiliğimi, merhametimi. ömrümün en güzel günlerini yaşıyorum.Eskiden allaha "allahım canımı al" diye ettiğim dualardan korkuyorum şimdi de.
vize haftasına giriyoruz. bitmeyen okulun vize haftalarından, onun stresinden artık iğrilti oluyorum.
komik şeyler, oldukça komik insanlar..tuhaf şeyler, oldukça tuhaf insanlar.. siz varya aslında hepinizzz beş para etmezsiniz.
Günün büyük bir kısmını burada geçiriyorum sözlüüüük.