bugün

ülkem elden gidiyor ve elden birşey de gelmiyor.
az önce burnumu karıştırıp çıkan tatakları top haline getirdim ve halıya fırlattım.
ne sevgisinden bahsediyosun, ben senden nefret bile etmiyorum..
heryerimi ısıran sivrisineğin dişi olduğunu hesaba katarsak; orospusun sinek eylül ayındayız la bi siktir git.
kulaklığımı takıp sokağa çıktığımda kendime klip çekiyorum. evet.
değişsin herşey, değişmeli.
dün...

bakıyorum karşılaşacağım manzarayı bildiğim halde nöbet listesinin yazılı olduğu kağıda. yazmışlar yine bana 22:00 - 00:00 nöbetini. mantıksızlıklar aklıma geliyor yine, ama sorgulamıyorum elimden geldiğince. boşver diyorum, değiştirebileceğim hiçbir şey yok, bu şekilde kabul etmeliyim. hücum yeleğimi giyip, şarjörsüz silahlarımızı alıp gidiyoz beraber. garip değil mi? nöbete gidiyorsun, silahın var ama mermin yok. işe bak yahu!

nöbet arkadaşımın kafası da kimbilir nerelerde. nişanlısıyla özlem gideriyordur belki de karanlık gölgelere bakarken. hafif uykulu gözleri, aslında hafif değil ama...

sağı solu kontrol ediyorum devriye aracı geliyor mu diye. içimi her rahatlattığımda 3-4 dakika hayallerimi düşünüyorum. öyle büyük hayallerden de vazgeçtim zaten. sadece evimde olmak istiyorum. sevdiklerimin yanında. önceden ne çok şey istermişim aslında, şimdiyse kime sorsan bu söylediğime güler geçer. olması pekte zor değil ama şu sıralar imkansızlık sınırlarını zorluyorlar.

öyle uykum geliyor ki gidip 10 dakika da bir kollarımı ıslatıyorum yeşil hortumdan akan hiçte soğuk olmayan suyla. biraz etkisi oluyor, tabi rüzgar kollarımdaki suyu alıp götürene kadar. arada sabit duruyorum hiç kımıldamadan, sanki telefonun güç tasarruf modundayım. gelsin vahe kılıçarslan'a ders vereyim dengesiz hareketlerini sonlandırması karşığında. sadece gözlerim hareket halinde olmak zorunda olduklarını hissediyorlar ama her defasında yenilgiyi kendilerine ödül olarak kullanıyorlar. beynimdeki düşünceler ışık hızıyla dalga geçiyor sanki. düşünebileceğim her ne varsa düşünmek istiyorum. en ufak ayrıntıyı bile atlamak huzursuz ediyor. hani evden dışarı çıktığınızda anahtarı unuttuğunuzun farkına varana kadar içinizde bir his dolaşır ya, aynı ona benziyor işte. belki de aynısıdır, sadece roller değişmiştir o kadar. ayakta uyuyorsun derler hani, ben onunla her gece dertleşiyorum. uyanık olduğumu sanıyorum ama gözlerim bile kendini kandırıp ufak dönüşlerini durdurmak istiyor. yalvarıyorlar sanki üstlerine göz kapaklarımı indirmem için. dün öylesine dalmışım, öylesine uzaklaştırmışım ki olduğum yerden ruhumu, kulaklarım çakıl taşlarının üzerinde yürüyenlerin seslerini olağanmış gibi algıladı herhalde. sinyal gönderme gereği duymadı beynime. belki de milyonlarca düşüncenin ayakları altında ezildi daha yolun başında, yer vermedi hiç biri ona. tabi olan biten yüzüme yansıyan, muhtemelen 5 metre uzaktan tutulmuş fenerin göz alıcı ışığıydı. farkına varır varmaz "hasiktir!" diye bir ses yükseldi içimde kime ait olduğunu bilmediğim. nöbetçi uzman çavuş ya da subaysa yandık. hele gıcık biriyse kesin disko'ya(disiplin koğuşu) yollar beni minimum 7 günlüğüne. saatler zor geçerken orada 7 gün he?

neyse ki değilmiş. bildiğin çavuşmuş oysa, devriye defterini yazdı gitti. hatta "kolay gelsin" bile dedi. ne çok iş yapıyorum ya, kolay gelsin değil mi? peeeh...

tabi biraz ötede bilmem kaçıncı rüyasını görmekle meşgul arkadaşımı hiç katmıyorum bile olanlara. hatta uyandırma gereği bile duymadım nöbet bitene kadar.

onu bunu geçtim, bu çarşı izni de ne çabuk geçiyor arkadaş, saat 12:05 olmuş. bu arada klavyenin tuşları da yarım santimetre aşağı inmemek için ellerinden geleni yapıyorlar zaten. bir daha oturmam 25 numaraya. neyse, bir dahaki çarşı izninde görüşürüz sözlük.
tüm psikolojik sorunlarım beş durak arkasından koştuğum son otobüse altıncı durakta bindiğimde şoförün gülerek 'aferin lan yetiştin.' demesiyle başladı.
Bir kız vardı lisedeyken ilk görüşte aşık oldum ulan daha sonra açılamadım belki ama içimi kemirip durdum gittim sonunda yanına dedim böyle böyle anla halimi hayır dedi ama ben psikopata bağladım sürekli mesaj sürekli arıyorum sev beni diyorum öğrendim ki hattını değiştirmiş yıkıldım sözlük.
twitterı sözlüktekiler neye benziyor diye açmıştım.fallowlaşıyoruz ama tanımıyorum çoğunu hala,soğuk insanlar.artık twittera arada hilal cebeci foto atmış mı diye bakıyorum.
gece mesajlarını okudum, beni affet. ama ben seni affetmeyi düşünmüyorum. okumasaymışım *
çözümün imkansızlığı kadar insan hayatını alt üst eden başka bir şey var mıdır acaba? meraklar içindeyim; bi' de derin nefretler.
fare zehrini satın almaya bile cesaret edemiyorum. nasıl içebileceğim ki?
reddedilmek kendime güvenimi sıfırladı.
Hayatımda yer alan kimseyi sevmiyorum, yapılan hiçbir haksızlığı unutmadığım için nefret etsemde insanlara sahte samimiyet gösteriyorum buna ailem dahil. Kendimden başka kimseyi sevmediğim için alıp başımı tanımadığım bilmediğim bir şehire taşındım , ailemle ne zaman konuşsam özlemiş ayaklarına yatıyorum ama hepinizin canı cehenneme beni bugüne kadar hep yanlız bıraktığınız için zerre kadar ne hissettiğimi önemsemediğiniz için canınız cehenneme. Kendimle çok mutluyum köpeğim çiko yetiyor bana. Anne- babamla boşanman tamamen senin suçun hiç onda arama hatayı beni kendi zevkin için küçük yaşta babasız bıraktın baba- diğer çocuklarına milyarlar harcarken beni piç gibi ortada bıraktın ve şimdi biricik kızım ayağı yapıyosun bana, anane- bana baktın doyurdun besledin ama bi kerede olsun beni kendi zevkine göre yetiştirmeye çalışmasaydın en azından dayak aymasaydın.... neye sahipsem kendim çabaladım yaptım artık ölseniz bile bahane bulup gelmem. Saolun
sabah uykumdan uyandıran ve yaklaşık 4 saattir aralıksız davula, darbukaya abanan insanların bulunduğu, evimizin 50-60 metre yakınındaki düğüne, çocukluktan kalma boncuklu tabancamla dalıp ''susun lan ibneler'' diye bağırasım var.
basit bir insanım belki de. evet hayallerim çok büyük. umutlarım da öyle. bir çocuk ruhuna sahibim. gördüğüm herşeyi merak ediyorum. ve göremediklerimi de...

belki de dünyaya 21 mart 1993'de düşen basit bir toz tanesiyim. azrail'in bir üflemesiyle dünyadan uçacak olan.

iyi kalpli bir insanım. etrafımdakiler ne kadar bana ukala da deseler aslında insanlara birşeyler göstermek tek amacım.

küçükken sadece bir çoban olmak isterdim. uzakta kimse yokken beni anladığını ve hissettiğini düşündüğüm köpeğimle beraber bir sürünün başında beklemeyi. ve orada rüzgarın uğultusunu dinlemeyi...

yanlızlığıma şiirler yazdım hayatım boyunca. yanlızlığım benim için ıssız bir adaydı. rüzgarın dahi uğramadığı, yıldızların görünmediği. denizinse rengini kaybettiği...

ailem olmadı aslında hiç. hepsi yanımda gibi görünse de benden çok uzaktaydı.

sadece bir çoban olmak istemiştim çocukken. insanlardan uzakta insanlığı yaşamak için.

insan olmayı üniversite kazanıp iş bulup evlenmek olan sananlar var.

ama bense insan olmayı dünyaya kendinden birşeyler katmak olarak tanımladım hep.

dünyadan birşeyler almak olarak değil...

ve baktım ki ben birşeyler verdikçe insanlar daha çok alıyor.

pişmanım bu yüzden. hayalim olan çoban köpeğine ihanet ettiğim için...

eğer okuduysanız teşekkür ederim.
Izdırabın sonu yok sanma,
Bu alem de geçer
Ömr-i fani gibidir,
Gün de geçer,
Dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer,
Gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur,
An-ı dem adem de geçer..

demiş ya neyzen tevfik, her acı an, geçip gidiyor, kah delip kah teğet geçip. ama gençlik zamana yenik düşmese herşey geçip giderken, teselliye muhtaç içindeki yeni doğmuş aç ve çıplak bebeği, ağlayışlarına kulak tıkayıp umursamayan acımasız zaman, neleri neleri harcayıp da geçer, demek isterdim.
her zaman söylüyorum, herşeyden önce insanda biraz şans olacak.
Son zamanlarda hayatımda ya çok mükemmel şeyler yaşayacakmışım yada çok büyük bir düşüş yaşayacakmışım gibi geliyor, bu his henüz netleşmedi ama çok korkutuyor bu durumum. genelde çok iyi değildir şansım umarım bu sefer tersi olurda iyi şeyler olur.
-hayatta hemen hemen bütün istediklerime sahip oldum ama bazen eksiklik hissediyorum.
-"z" yerine "s" yazan insanlara (özellikle erkekse) gıcık oluyorum. (bkz: üsülme cnm yhaa)*
-insanlara güvenemiyorum. ne sevgili olarak ne arkadaş olarak. ama birine güvenmeyi deli gibi istiyorum.
-uzun zamandır "dost" dediğim kimse yok.
-günde 3 tane ilaç içiyorum ve bundan nefret ediyorum.
-facebook ve twitter'ı sevmiyorum ama kullanıyorum.
-yeni insanlarla tanışmak eskisi gibi korkutmuyor artık.
-ölmekten çok korkuyorum.
-kimseyi kırmak istemiyorum. birinin beni yanlış anlamasına çok üzülüyorum.
-kimseye itiraf edemediğim sırlarım var.
-3 senedir küs olduğum arkadaşımla barışmak istiyorum ama onun istememesinden korkuyorum.
-bunları niye yazdığımı bilmiyorum.
itiraf ediyorum, ne yapacağımı bilmiyorum sözlük. bi amacım yok. iş aramayı henüz düşünme aşamasındayım ona bile karar vermedim düşün artık. hoş aramaya başlasam sanki yarın iş başı yapıcam. neden bu kadar kayıtsızım bilemedim şimdi.
bırakıp gidenlere hiç kızmamalıyım. onların gitmesine ben neden oldum sonucunda da istediğim oldu.
ben yalnızlığımı tırnaklarımla kazıyarak yarattım.
itiraf değil de küfür etsem içimi döksem ?

Anasını sikeyim o cengizhan ın.
beyler bayanlar arkadaşlar gençler yaşlılar. bir orospu çocuğu daha facebook dan silmek ister misiniz ? Yok olsun ipneler mi diyorsunuz. alın size ipne. dileyen küfür edip engellesin dileyen şikayet etsin pezemengi. ben facebook kullanmıyom drek anasına tecavüz etcem..

http://www.facebook.com/Cngzhn.Arc