bugün

saati sorduğumda küsüratlı değilde tam bir cevap alınca kıllanırım.
bir işe başlayacaksam, bir yere gideceksem ya da yatacaksam saatin buçuk ya da saat başı olmasını bekliyorum.
telefonla oturarak konuşamıyorum arkadaşım! evde olsam bile hemde. evin içinde yürümekten yoruluyorum uzun telefon konuşmalarımda.
yazarın normal dışı yaptığı ya da düşündüğü şeydir mesela ben kapıların açık olmasını hiç sevmem.
Birisiyle konusurken karsimdaki insanin sag gozune mi yoksa sol gozune mi baksam derken ne dedigini anlayamiyorum.
lys bittiği halde, hiç işime yaramayacağını bile bile geometri çözüyorum. hem de en zor olanlarından, saatlerce uğraşmak hoşuma gidiyor.
yolda yürürken yanımdaki insan solumda olmalı!
hava ne kadar soğuk olursa olsun uyumadan 10 dakika önce pencereyi açarım yastığı soğutur öyle uyurum.
manyağım evet.
ayakkabı bağcıklarının ikisininde aynı uzunlukta olması, bağlandığında simetrik olmasıdır. ama sadece bağcıklarda bu.
bütün cansız varlıklarla konuşuyorum ve farkında olmadan sesli konuşuyorum e haliyle garip tepkiler alıyorum.*
telefona cevap verirken iki defa çalmasını bekliyorum.
metronun sesinden korkmak, yaklaşırken yanındakinin koluna girip 1-2 adım geri çekilmek.
çamaşır makinesi çalışırken izlemek.
yastığıma benden habersiz birinin yattığını koku yoluyla fark edersem çıvdıvıyovum.

tanıdığım birine ait çirkin bir ayak gördüğümde o görüntü aklıma kazınıyor ve her onun suratına baktığımda ayağını görüyor gibi oluyorum ve insanın ayakları aslında ellerine benzer tezim ile iyi bir elden yola çıkarak görmediğim ayağın tasasından kendimi uzaklaştırıyorum.
tavla oynarken siyah taşları seçme saplantısı.
Evde yalnız olduğumu bildiğim halde tek tek odaları dolaşıp tanıdık birisi var mı yok mu diye kontrol etmek. Sahiden, bir gün gerçekten tanımadığım birisi ile karşılaşırsam ne olacak hiç bilmiyorum.