bugün

Öylesine bir kainat izlenimciliği işte
Kasırgalar vurdumduymazlığıyla gidiyorsun
Öyle ya, kelimelerin kocamanlığına sığınan bir ahmaklığı kendime çok görürüm.
Yenilenir gözyüzü, kahve lekeli parkelerin
Dizlerinin yanına bıraktığın yanık şeker kokulu kitabın
Yenilenir de neden bu ağrı, bu sakınca, bu yolu karlı,
Bilirim de bilmem, en çok bu yüzden benzerim sana
Şimdi zamanıysa öyleliğin,
Öyle olsun...
Tüm olmasınlarla...
Gece gölgenin rahatına bak
Bi de dön kaderimin bahtına yan
Seni düşlerin anlayacak da
Dön memleketin haline bak men

Aldı dünya çantasını
Gidiyor bıraktı bize fazlasını
Dönüp bakmaz arkasına
Bi de gel tat kalbimin bombasını men.
Bir kuş gibi özgür
Seni severcesine mecnun
Çayına şeker
Balına kaymak
Sür sür ye beni
Ye beni
Biraz biraz.
haydar paşa garında
anası var yanında
istedimde vermedi
çıban çıksın amında.
hayali sevgiliye yazılan şiirledir...

Bu zamana kadar yazılmamış mektuplarımı sana adamak istedim.
Onca zaman gece yatağımıza yatıp aynı yıldıza bakıp iç çekmişliğimiz vardır.
Ahmed Arif’in dediği gibi canım benim bilir misin? diye başlasam.
Yok yok bilemezsin ki içimden canımın çıkıp sana koştuğunu.

Sensizken yaşadığım özlemi tarif edecek biz sözüm yok lügatta
Yine kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir yerdeyim.
Dokunmadan, görmeden, sadece yıldızlara bakarak sevdim seni,
Her gece bana göz kırpışlarındı halet-i ruhiyemi okşayan.

Ahmed Arif’in dediği gibi adamım;
Aşık olmak kırmamak, üzmemek belki de zamanı geldiğinde kaybetmektir.
Haberin olmadan seviyorum seni.
Bağırıp çağırmadan, yırtınmadan, usulca..
Belki bilsen seni ne çok sevdiğimi, sevemezdim seni özgürce.
O kadar özgürüm ki yokluğunda çekip alıyorum elimi her uzattığımda…

Ve gözlerin gece bakışlı adam...
Gözlerim gözlerinle buluştuğunda, utangaçlığından sığınacak liman arıyor.
Ben hep yazarım böyle…
Sana, sensizliğime, belki de hiç kesişmeyecek kaderimize.
Ahmed Arif’in dediği gibi adamım;
Kendine iyi bak, bir daha hiç bir ana doğuramaz seni…
(bkz: #37917684 burada bir adet bulunan şiirdir.
Bir kâlp ki göğsümde, hiçliğe vurgun,
Saklar yüzünü usulca, kollarında karanlığın.
Ey odamdaki çiçeklerim! Birer birer solun,
Bir sonraki o beyaz şafağa varmaksızın.

Sanmayın ki içimde bir çocuk sevinçle koşturuyor,
Bilâkis bir tabut var, sessizce uzanıyor,
Saklıyor bedenimi, kollarında karanlığın.
ilkbahar olmaya yeltendim bu kış
Bu yüzdendir bir kenara savrulmuş hallerim
Üşümüş, mosmor olmuş ellerim
Boyumdan büyük işlere kalkışmışım çünkü
Şimdi ise oturmuşum bir kaldırım taşına
Ağlıyorum kar taneleri eşliğinde
Oysa çiçek açmak ne de yakışırdı bana.
Bir kainât akıyor, şu sızlayan körpücüklerimden,
Her kirpiğim ıslak ıslak buna yas tutmakta.
Kalbimdeki ölü kelebek, geçip de gözlerimden,
Kendi mezarımın üzerinde tatlı tatlı uçmakta.
bıraksa aklım savaşı bu sonsuz davayla
zar zor yanan sokak lambam sönse artık,
tıkansa şu soluğum, dursa kalbim sırayla
dünya en fazla kazanır fazladan bir artık.

ah! bir tabutun içinde uykuya dalsam,
tüm kötülüğü içimden toprağa salsam.

-kâfi.
Şu soluk zihnim, eski bir tozlu sandık,
Kaburgalarım, kalbimi perdeleyen bir pelerin.
Gözyaşlarım! Bilin ki benim atim karanlık,
Siz de parkelerimde bir bir silinin.

Sonbahar bekler, yastığımın altında,
Ve beni ezip geçen yalnızlık karşısında,
Kalp atışlarım! haydi siz de eğilin.
Ayrı dünyaların aynı insanlarıydık
Bir yansımaya aşık oldum ben
Suya düşmüş bir yansıma
Hayaller gibi
Bir gölgeyi sever gibi
En karanlık hallerimi sevdim
Seni sevdim

Farklı boyut aynı an
imkansızdı
Bir o kadar gerçekti
Yaşadım, yaşadım.
Doyasıya değildi belki
Ama yudumladım her iki bardaktan da
Kurumuş boğazım
içimi yeşerten
Bir başka ben, sen
Neydi adın sahiden
Suya düşmüş ben
(bkz: #37948949
leş şiirlerinizi çekin şurdan ya.
Karşılıksız olan şeylere tutsağımdır ben
Ama senden alacağım bir karşılık
Ateşle dans ettirir beni
Bana bunu yaşattın aslında
Ateşle etmedim o dansı belki ama
Bir mum ışığında izlemiştim seni
Elimi çeneme dayayıp dalmışım yüzüne
Bir şeyler anlatıyorsun
Ve sadece bana bakıyorsun
insanlar arasında
O an ki
Bakmaların en anlamlısı ateşle buz
Sadece ikimiz biliyoruz
Allah allah illallah
Dertlere derman allah
Gönüle şifa veren
La ilahe illallah erdoğanen resulallah..
gemliğe doğru denizi göreceksin
sakın şaşırma

orhan veli olmali.
Şiir, sümbülzade vehbi efendiden:

Öyle bir sokarım ki kalmasın dışarda hiç.
Düşmanımın göğsüne hançerimi nagehan.

Tek geçerim.
en iyi dostumdur artık karanlık,
herkes tek tek gitse de o beni satmaz.
gitti ömrüm bir bakışa tek anlık,
ben hesabı kapatsam da gönül kapatmaz.

kâfî.
Olmazmış çocuğu, korkup kaçanın
Mükâfatı yoktur bunca çabanın
Lafına aldırma yalancı çobanın
Söyle, Acı mıdır sütü babanın?
bin defâ yenilsen de kalkarsın korkmadan
târihin sayfaları şahittir sana usanmadan
güneş ve ay selâmlar eserlerini yorulmadan
kabil değildir seni anlatmak gururlanmadan.
Sözlük bir garaj,
Parkettim aracı.
Verdiğim mesaj,
Babamın sütü çok acı.
Sen aşılmaz bir tepe
Ben yol kenarında bir harabe
Her defasında yaklaşmak isterken sana
Yaklaşmaya çalışsam da uzaksin bana...
vakur

saçlarında her tel ayrı bir rüzgar
her telinden farklı bir çiçek kokar,
gözlerin sevgilim bir sonbahar
döküldükçe yapraklar toprak kokar.

korkarım götürecek seni yağmur
damlalar döktü ardından gözlerim
dudağım ıslak bir o kadar vakur,
ne kıymeti kaldı artık sözlerin.

solculiberal.
Masada unutulmuş bir morg alfabesi,
içinde kaybolmuş bir aşk hikayesi.
Saniyelerin ağırlığı altında ezilen bahar,
Akıp giden her yıl için yakılmış mumlar var.
Sahneye çıkan huzur
Özlemin gölgesinde kalmış.
Yıkılan duvarların kanı boyamış etrafı.
Bir kere kırılmış ya kalemi,
Yazılmış son sözler yakmış zaferi,
Kağıttaki kan lekelerinin hatırası,
Yavaşça işlemiş derine.

Ve eklemiş yazar,
Sol yanın kanı kalır,
işlemiştir içlere
Perdenin soluk izlerinde,
Sarılır kırık yerlere.