bugün

demokrasinin temel ilkesinin esitlik oldugunu bilmeyen ve buna paralel sinifli bir toplumda * esitlik olamayacagini anlamayan; bu yuzden sosyalizmin sinifsiz topluma gecis asamasi oldugunu idrak edemeyen bunyenin uydurmasidir.

proleterya diktatorlugunun anlamini bilmeden sadece adinda diktatorluk geciyor diye insanligin en buyuk umudu olan bir yasam formunun diktatorlukle itham edilmesi durumudur.
Diktatörlükten kasıt faşizm ise milliyetçi-mukaddesatçı kitlenin önce okuyarak diktatörlüğün ne olduğunu öğrenmesini zorunlu kılan lenin'inden sosyalizme miras bir ilkedir. Ancak ön bilgi olarak o diktatörlük sermayenin patron ve tekellerine(kapitalizm) , toprak işgalcilerine ve halk düşmanlarına (emperyalizm)karşıdır. Bundan korkabilirsiniz işte zira sizin safınız düşman safıdır!
(bkz: Proleterya diktatörlüğü)
işsiz üreten diktatörlerin olmadığı, vahşi kapitalistlerden kat kat insancıl diktatörlüktür.
sınıflı toplum yapısından önceki dönemlerde insanlığın sosyal yapılanmasının gens (klan) üzerine kurulu olduğunu idrak edemeyen ve bu sosyal yapılanmanın tüm tarihin en ırkçı ve kancı yapılanması olduğu bilmeyen, kapitalist üretim ilişkilerinin sonunun gelmesiyle, gens toplum yapılanmasına diyalektik bir dönüşümle insanların yeniden ırkçılığının zirvesine ulaşacaklarını bilmeyen, devletin sönüp gitmesiyle dünyanın cennete döneceğini sanan, ondan sonra ortaya çıkacak daha merkeziyetçi yapılanmayı göremeyen ve onun ertesinde yeniden gelişecek olan köleci toplumu göremeyen zihniyetin cennet hayallerini bağladığı temeldir.
(bkz: proleterya diktatörlüğü)
(bkz: faşizmin diktatörlük olması)
yok öyle bir şey. bana inanın , çünkü :

(bkz: ben altı yaşından beri sosyalistim ulan)
(bkz: sovyet revizyonizmi)
iphone u ve plazma tv si olmayan herkes sosyalizm olduğuna göre hepimiz diktatörüz.

(bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)
(bkz: Sosyalizm iyiydi de liderleri kötüydü)*
ılımlı islam cumhuriyeti kavramından ( uydurukçasından) yeğ olanın öyle sanılmasıdır.
bir diktatör olarak (bkz: mustafa kemal atatürk).

edit-
olmadı di mi? dediklerine ters düştü. ver eksiyi, rahat ol. *
bana demokrasini söyle sana diktatörünü söyleyeyim.
sosyalizmde as olan bireydir. birey üzerinden gelişen ve yine bireyin özgür iradesiyle kendilerini yönetmek, isteklerin bir çatı altında daha da anlaşılır kılınması, kopukluklardan uzak, birbirini tamamlayıcı olması adına seçtiği idarecilerin onları seçenle birlikte daha iyi yapmakla yükümlü olduğu ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal vb. alanlardaki olayların fayda mekanizması çerçevesinde işleyişini bünyesinde barındıran sosyalizm, bu bakımdan sınıflandırmayı şiddetle reddetmiş, hakkı tecavüz edilenin yanında olması da ayrımcılık sayılmamıştır.

marx'ın bahsettiği sosyalizm tam anlamıyla uygulanamamış, kırpıla kırpıla günümüze kadar gelmiştir. ama bu sosyalizmi kendi içindeki mantığından uzaklaştırmamış tam tersine ilk bulduğu fırsatta dillendirilmesini sağlamıştır. teoride bahsi geçenin paratikte her zaman tam anlamıyla işe yaramadığını biliyoruz. hele birde bu bir düşünce sistemiyse ve bir insanın bir başka insan tarafından kırbaçlandığı dönemlere geliyorsa iş daha da zor demektir. tüm bu nedenler incelendiğinde proletarya diktatörlüğü denmesinin gerekçesi daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

ayrıca toplumculukla demokrasiyi karşılaştırmanın pek bir mantığı olduğunu düşünmüyorum. çünkü ikisininde merkez üssü birbirinden farklı değil. birbirlerini besleyerek yürürler. sosyalizm ağacında ki meyvelerden sadece biri demokrasi. dalından kopardığımız bir armuta "aslında sen tek başına bir ağaçsın" demek ne kadar absürdse bu karşılaştırmayı yapmakta o kadar gülünçtür.

sosyalizm, özgürlük-eşitlik mücadeleri dışında tarih boyunca elini durduk yere kana bulamamıştır. *
marx'ın söylediği "sosyalizmden sonra komünizm gelecek" önerisi stalin sayesinde sadece bir öneri olarak kalmıştır tarihte. stalin sosyalist düzene hiçbir zaman uymayacak emirler vermiş, lenin'in emantetine bir nevi ihanet etmiştir.. bu bakımdan sosyalizmin elleri kanlı olduğu düşünülse de stalin üzerine araştırmalar incelendiğinde küçük çaplı bir hitler ruhuna sahip olduğu anlaşılmaz bir gerçek olmaktan uzak duruyor. sırf stalin'in yaptıklarını baz alıp sosyalizmi elleri kanlı olarak düşünmek buna ömrünü vermiş insanlara hakarettir. sosyalizmin içerisinde böyle birşeye yer olmadığını uzun uzadıya anlatmaya kalkmak zaman kaybının ötesine geçmeyen bir hareket olur diye düşündüğümden kesiyorum.

"devlet olmazsa suç olmaz" önerisi anarşist bir önermedir. ve sosyalizmin içinde anarşiye her zaman bir yer tahsis edilmiştir. bu yer diğerlerine ayrılan yerden farklı değildir. çünkü sosyalizm birey üzerinden idareyi hedef alır. "kendi seçtiğine ne isyan edersin ey ahmak" demek çok sığ bir cümle olur. olur çünkü sosyalizm "toplumsal/kitlesel rafah" olgusunu hiçbir evresinde gözardı edemez.

sosyalizm öncesine dikkate alındığında ise bahsi geçtiği gibi hülyalı zamanlardan söz etmek sürekli üreyen, sürekli üreten bu dünyada açıkcası pollyannacılıktan başka birşey değildir. tarih öncesi devirlerde bile en basitinden insanların bir şekilde karşılıklı ticarette bulunduklarını biliyoruz. bu sosyalleşmenin ilk hamlesidir. ve hızlı bir şekilde devamı da gelmiştir. eskiyi yadetmekte ne kadar fayda var siz karar verin. ben hiçbir fayda göremiyorum. "nerde o eski bayramlar, ramazanlar" diyen dedem de görememişti. çünkü bir sonraki bayram-ramazan bir önceki bayram ve ramazandan çok daha kötü geçiyordu.

çok çok daha uzatmadan şunu söylemek isterim; en ideal yönetim biçimi halkın söz sahibi olduğu, yeri geldiğinde sesini yükseltebildiği, zenginle fakir arasında dünyaların bulunmadığı yönetim şeklidir. o da bir tek sosyalizmden geçer.
(bkz: tüm insanlar eşittir ama bazıları daha eşittir) diyen zihniyetten kaynaklanan diktatörlüktür.
''halklar layık oldukları şekilde yönetilir'' proleterya diktasını faşist diktatörlükler ile karıştıranlara buyrun kapitalizm, beğenmeyene faşist cuntalar var. bu ülke sosyalizm dışında her şey ile yönetildi ama herkesin tek sorunu sosyalizm nedendir anlaşılmaz.
görüldüğü üzere tartışılmasından en ufak bir sonuç çıkmayacak olan, bazılarının tartışma adabını bilmemesinden ötürü olayın sidik yarışına döndüğü ve mevlana'nın söylediği "ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır" sözünü tekrar takrar haklı çıkaran konudur. bunun yanında bilgisizliğin getirisi olan "ahmaklık" yine kendisini göstermiş ve bize don kişot'u yazan cervantes'e bir kez daha teşekkür etme fırsatı vermiştir.

sosyal birey olmadan sosyal toplum nasıl olur anlamış değilim. mantıklı, elle tutulur bir yanı olmadığı açık. toplum sosyal olduğu için birey sosyalleşmez. zaten toplumu oluşturan bireydir. birey sosyal olduğu zaman toplum sosyalleşir. bu kadar açık ve nettir herşey. *