bugün
- kızıl saç vs siyah saç12
- gece yazıp gündüz yazmayan erkek34
- kıymanın kilosunun 90 tl olması10
- true'nin gay olması8
- tacikistan'da başörtü takılması tamamen yasaklandı29
- nervio'nun kartoncu çocuğun ellerini kıskanması9
- insan olmaya ceyrek kala16
- karton toplayan çocuğun elleri17
- erkek dediğin efendi olmalı9
- anın görüntüsü19
- bir kadının bir erkeğe arkanda ben varım demesi12
- hangi sözlük yazarının tipini merak ediyorsunuz29
- samet akaydın17
- abdülkerim bardakçı15
- ülkesi abd ce işgal edilsin isteyen mal cemaatçi8
- larisalisa24
- iran'ın pkk'ya eğitim verdiği iddiası8
- manyak olmaya karar verdim11
- stanley termos16
- yazarların en büyük dilekleri14
- yaşamak için geçerli sebepler19
- gecenin şarkısı12
- köşeyi dönmek için yapılacaklar10
- kadınlar tipe bakmaz11
- ilim vs bilim9
- 22 haziran 2024 türkiye-portekiz maçı82
- arkadaşlar sınava çalışıyorum birşey diyor musunuz14
- incil çok uzun'ya okurken sıkılıyorum12
- gideon reid morgan jj27
- 4 karısı 2 kız arkadaşı olan işsiz adam8
- hacda aşırı sıcaktan 500 den fazla kişinin ölmesi12
- çıkma teklifi etmek24
- duşta işemek9
- kürtlerin dünya lideri olduğu gerçeği17
- sözlük yazarları nasıl eğleniyor13
- nihavend longa9
- michy batshuayi11
- ona bilmediği bir vergi önerisi yap14
- yalnızlığın anlaşıldığı anlar13
- en kaliteli türk kahvesi markaları10
- karşı cinste aranan özellikler15
- hangi şarkı seni ağlatıyor22
- ucuz escort17
- donuz listesindekilerin yazdıklarının görünmemesi8
- milliyetçi olmamak14
- kürtlerin siklerinin daha büyük olması gerçeği16
- özlenen sözlük yazarları38
- mika raun ile sevişir misiniz11
- xdream12
- sari renkli seker8
aydemir güler den:
https://haber.sol.org.tr/...kemalizme-bakarken-388135
görsel
Solun bir kesiminin kolaycı tarih tezidir; denmiştir ki, ‘68 kuşağı Kemalizmden kopuştur ve bu doğruysa, solun önceki tarihi Kemalist bir sapmayla yaralıdır. O zamanların TKP’si kendi sağından medet uman bir akımdır, devrimci değildir…
Bana sorarsanız, o kadar basit değil. 1968 öncesi dönem, 1920 doğumlu TKP’nin mührünü taşır. Türkiye’de solda yeni bir yolun şekillenişini, ben, tarihimizde ilk kez “partili olmayan bir sosyalizm mücadelesi” perspektifinin başlı başına bir politik kulvar oluşturması diye betimlerim. Bu gelişme işçi sınıfı partisi zemininden sapmadır ve başka bir tartışmanın konusu olur.
Asıl tartışmaya devam etmeden önce eklemeliyim; 68 doğumlu akımlar sınıf partisinden topluca uzaklaşırken çoğunluğu Kemalist mirasa, neredeyse bir mesafeden bakıldığında Kemalist zannedilecek kadar büyük bir gayretkeşlikle sahip çıkmıştır. Azınlık bir kesimse devrimciliği geçmişle bağların ne kadar kırılıp atıldığıyla ölçmeye kalkmış, “radikallikle” karıştırmıştır.
Türkiye solunun burjuva devrimiyle ve burjuva devriminin mirasçılarıyla nasıl bir ilişki kurması gerektiği ise büyük ve özgün bir sorun olmaya devam etmiştir…
Solun kendinden önce gerçekleşmiş ve varoluşunu çerçeveleyen tarihsel bir ilerlemeyi hiçe sayması, bunun karşısında konumlanması düpedüz Marksizme aykırıdır. Buraya kadarı genel, teorik. Somut ülke örneğimizde ise daha fazlası var.
Sol bizde emperyalizme ve işbirlikçisi “eski rejime” karşı savaşın çocuğudur. Başka topraklarda, modern sosyalizm emeğin hak mücadelesinde doğmuşken, bizde ülkenin kendisi yeniden kurulur. Osmanlı işçi sınıfı ve emekçi halkı başkadır, Türkiye’nin yeni emekçi sınıfları başka. Bir toplum dağılmış, bir ülke yok edilmek istenmiş ve yerine yenisi kurulmuştur. Modern Türkiye’de, solun penceresinden bakıldığında görünen, yalın haliyle sömürücü bir egemen güç değil, bu özelliğinin yanı sıra yeni ve ileri ülkenin kurucu hareketi olmuştur.
Egemenlerse egemen oldukları ülkede hayli uzun süre bu kurucu hareketi, Kemalizmi “tartışma üstü” saymak durumunda kaldılar. Devletçiliğinden, emperyalizm karşıtlığından, laikliğinden hiç haz etmeseler bile, onların da varlık kazandıkları zemin Kemalizme dayanıyordu. Sermaye sınıfı Cumhuriyet devriminin hain ve ikiyüzlü evladıdır.
Solun sorunu, bu karışıklığı sadeleştirmekten ibaret de değildi. Uluslararası dinamikler tabloyu daha da karmaşık hale getiriyordu; konjonktür fevkalade oynak, coğrafya mayın döşeliydi. Solun dünyadaki en büyük kazanımı Sovyetler Birliği hemen güneyinde devrimcilerin risk almasına karşıydı. Riskin bedeli sosyalist devlet için yaşamsal bir nefes alma kanalının kapanması olabilirdi. Onlar da kendilerince haklıydılar.
Marksistler solun politik konumlanışını tayin etmek için teorik olarak çok emek verdiler. Bu çabalar boyunca, tekrar edersem, Cumhuriyet kazanımlarına özenle sahip çıkmak bir kırmızı çizgidir. Çizgiyi ihlal eden soldan çekip gider!
Pratikteyse sonuç Kemalizme bir sarkaç misali, yaklaşıp uzaklaşmak biçimini almıştır. Bir noktadan sonra, “tarihsel ilerlemelere sahip çıktığı ölçüde iktidarı desteklemek” ama “sahip çıkmadığı yerde karşısına dikilmek”, teorik olarak aşılmaz, ama pratik olarak anlam taşımaz olmuştur. Solcular ellerinde nasıl bir ölçüm aletiyle düzenin 1919-1923’le mesafesini ölçeceklerdir? Doğru ölçmek ne kazandıracaktır?
Ölçümü mutlaka doğru yapması gereken sol, pratikte yüzünü siyasi iktidarı ele geçirmeye hiç çevirememiştir. iktidarı yani devrimi düşleyecek kadar hiç güçlenmediğimiz doğru olmakla birlikte mazeret oluşturmaz. Çünkü sosyalist iktidar perspektifi, yeterince güçlendikten sonra varılacak bir mertebe değildir. Solun devrimci bir hamle yapmak açısından anlam taşımayan, ama ciddi güç biriktirdiği nice deneyim yaşanmıştır başka ülkelerde. Türkiye’de ise asıl tersi geçerlidir; sol bizim ülkemizde devrimi düşlemeden güçlenemez!
Nitekim büyük mücadeleler, emekler ve bedellerle son derece değerli kazanımlar elde edildiği, birikim oluşturulduğu görülmüştür. Ancak bu birikim, solun şu veya bu kesimi değil, tamamı için “demokrasinin genişletilmesi” hedefine bağlanmıştır. Devrimcilerin devrim yapmak için değil demokrasiyi çoğaltmak için mücadelesi. Komünistlerin komünistlik değil demokratlık yapması…
Geçmişte daha iyisi nasıl yapılabilirdi diye tartışmaya devam edebiliriz elbette. Tartışacağız, ders çıkaracağız, aklımızı açacağız… Ama artık buraya kadar hakkında konuştuğumuz tablo baştan aşağı değişmiş bulunuyor: AKP Cumhuriyeti yıktı! On yıllar boyu sermaye düzeninin mesafelendiği, delik deşik ettiği Kemalizm iktidardan uzaklaştırıldı! Solun problematiği artık sermaye düzeninin kustuğu Cumhuriyet’i çok daha sağlam temellerde, bir sosyalist cumhuriyet olarak yeniden kurmaktır. Solun mevcut yapıyla arasındaki mesafeyi iyi ölçmek diye bir derdi yoktur. Bu anlamda aranacak bir denge bulunmamaktadır.
Kemalizmin de artık mevcut düzenle ilgili bir sorumluluğu, yükümlülüğü kalmadı. Bu anlamda gözetmesi gereken dengeler yok. 1923 Devriminin mirası, AKP’ye ve onu var eden sermaye düzenine karşı ayağa kalkmaktan başka bir seçenek sunmamaktadır.
Buradan geçmişteki denemelerin ilkelerine sadık ama yeni bir yol açılır.
Bu yola çıkmak için, siyasal mücadelenin özünde siyasi iktidar mücadelesi olduğunun üstünü örten eski varsayımlardan kurtulmak gerekir.
https://haber.sol.org.tr/...kemalizme-bakarken-388135
görsel
Solun bir kesiminin kolaycı tarih tezidir; denmiştir ki, ‘68 kuşağı Kemalizmden kopuştur ve bu doğruysa, solun önceki tarihi Kemalist bir sapmayla yaralıdır. O zamanların TKP’si kendi sağından medet uman bir akımdır, devrimci değildir…
Bana sorarsanız, o kadar basit değil. 1968 öncesi dönem, 1920 doğumlu TKP’nin mührünü taşır. Türkiye’de solda yeni bir yolun şekillenişini, ben, tarihimizde ilk kez “partili olmayan bir sosyalizm mücadelesi” perspektifinin başlı başına bir politik kulvar oluşturması diye betimlerim. Bu gelişme işçi sınıfı partisi zemininden sapmadır ve başka bir tartışmanın konusu olur.
Asıl tartışmaya devam etmeden önce eklemeliyim; 68 doğumlu akımlar sınıf partisinden topluca uzaklaşırken çoğunluğu Kemalist mirasa, neredeyse bir mesafeden bakıldığında Kemalist zannedilecek kadar büyük bir gayretkeşlikle sahip çıkmıştır. Azınlık bir kesimse devrimciliği geçmişle bağların ne kadar kırılıp atıldığıyla ölçmeye kalkmış, “radikallikle” karıştırmıştır.
Türkiye solunun burjuva devrimiyle ve burjuva devriminin mirasçılarıyla nasıl bir ilişki kurması gerektiği ise büyük ve özgün bir sorun olmaya devam etmiştir…
Solun kendinden önce gerçekleşmiş ve varoluşunu çerçeveleyen tarihsel bir ilerlemeyi hiçe sayması, bunun karşısında konumlanması düpedüz Marksizme aykırıdır. Buraya kadarı genel, teorik. Somut ülke örneğimizde ise daha fazlası var.
Sol bizde emperyalizme ve işbirlikçisi “eski rejime” karşı savaşın çocuğudur. Başka topraklarda, modern sosyalizm emeğin hak mücadelesinde doğmuşken, bizde ülkenin kendisi yeniden kurulur. Osmanlı işçi sınıfı ve emekçi halkı başkadır, Türkiye’nin yeni emekçi sınıfları başka. Bir toplum dağılmış, bir ülke yok edilmek istenmiş ve yerine yenisi kurulmuştur. Modern Türkiye’de, solun penceresinden bakıldığında görünen, yalın haliyle sömürücü bir egemen güç değil, bu özelliğinin yanı sıra yeni ve ileri ülkenin kurucu hareketi olmuştur.
Egemenlerse egemen oldukları ülkede hayli uzun süre bu kurucu hareketi, Kemalizmi “tartışma üstü” saymak durumunda kaldılar. Devletçiliğinden, emperyalizm karşıtlığından, laikliğinden hiç haz etmeseler bile, onların da varlık kazandıkları zemin Kemalizme dayanıyordu. Sermaye sınıfı Cumhuriyet devriminin hain ve ikiyüzlü evladıdır.
Solun sorunu, bu karışıklığı sadeleştirmekten ibaret de değildi. Uluslararası dinamikler tabloyu daha da karmaşık hale getiriyordu; konjonktür fevkalade oynak, coğrafya mayın döşeliydi. Solun dünyadaki en büyük kazanımı Sovyetler Birliği hemen güneyinde devrimcilerin risk almasına karşıydı. Riskin bedeli sosyalist devlet için yaşamsal bir nefes alma kanalının kapanması olabilirdi. Onlar da kendilerince haklıydılar.
Marksistler solun politik konumlanışını tayin etmek için teorik olarak çok emek verdiler. Bu çabalar boyunca, tekrar edersem, Cumhuriyet kazanımlarına özenle sahip çıkmak bir kırmızı çizgidir. Çizgiyi ihlal eden soldan çekip gider!
Pratikteyse sonuç Kemalizme bir sarkaç misali, yaklaşıp uzaklaşmak biçimini almıştır. Bir noktadan sonra, “tarihsel ilerlemelere sahip çıktığı ölçüde iktidarı desteklemek” ama “sahip çıkmadığı yerde karşısına dikilmek”, teorik olarak aşılmaz, ama pratik olarak anlam taşımaz olmuştur. Solcular ellerinde nasıl bir ölçüm aletiyle düzenin 1919-1923’le mesafesini ölçeceklerdir? Doğru ölçmek ne kazandıracaktır?
Ölçümü mutlaka doğru yapması gereken sol, pratikte yüzünü siyasi iktidarı ele geçirmeye hiç çevirememiştir. iktidarı yani devrimi düşleyecek kadar hiç güçlenmediğimiz doğru olmakla birlikte mazeret oluşturmaz. Çünkü sosyalist iktidar perspektifi, yeterince güçlendikten sonra varılacak bir mertebe değildir. Solun devrimci bir hamle yapmak açısından anlam taşımayan, ama ciddi güç biriktirdiği nice deneyim yaşanmıştır başka ülkelerde. Türkiye’de ise asıl tersi geçerlidir; sol bizim ülkemizde devrimi düşlemeden güçlenemez!
Nitekim büyük mücadeleler, emekler ve bedellerle son derece değerli kazanımlar elde edildiği, birikim oluşturulduğu görülmüştür. Ancak bu birikim, solun şu veya bu kesimi değil, tamamı için “demokrasinin genişletilmesi” hedefine bağlanmıştır. Devrimcilerin devrim yapmak için değil demokrasiyi çoğaltmak için mücadelesi. Komünistlerin komünistlik değil demokratlık yapması…
Geçmişte daha iyisi nasıl yapılabilirdi diye tartışmaya devam edebiliriz elbette. Tartışacağız, ders çıkaracağız, aklımızı açacağız… Ama artık buraya kadar hakkında konuştuğumuz tablo baştan aşağı değişmiş bulunuyor: AKP Cumhuriyeti yıktı! On yıllar boyu sermaye düzeninin mesafelendiği, delik deşik ettiği Kemalizm iktidardan uzaklaştırıldı! Solun problematiği artık sermaye düzeninin kustuğu Cumhuriyet’i çok daha sağlam temellerde, bir sosyalist cumhuriyet olarak yeniden kurmaktır. Solun mevcut yapıyla arasındaki mesafeyi iyi ölçmek diye bir derdi yoktur. Bu anlamda aranacak bir denge bulunmamaktadır.
Kemalizmin de artık mevcut düzenle ilgili bir sorumluluğu, yükümlülüğü kalmadı. Bu anlamda gözetmesi gereken dengeler yok. 1923 Devriminin mirası, AKP’ye ve onu var eden sermaye düzenine karşı ayağa kalkmaktan başka bir seçenek sunmamaktadır.
Buradan geçmişteki denemelerin ilkelerine sadık ama yeni bir yol açılır.
Bu yola çıkmak için, siyasal mücadelenin özünde siyasi iktidar mücadelesi olduğunun üstünü örten eski varsayımlardan kurtulmak gerekir.
Benim ilk gençliğim sol çevrelerde geçti, kemalizm iğrenç bir şeydi onlar için. Fakat ben o zaman da tuhaf bulurdum solcuların bu iletişim yayınları Tayfasının falan kemalizm eleştirisini. beni kahkaha attırmasa da bi istihza ettiriyor açıkcası.
Evet chp parti logosuna kadar batı faşizminden arak bir oluşum olabilir ama bir ideoloji değil zihniyettir esasında. o zihniyet ki 70lerde marksistlere arka çıkmıştır. Hem de sadece siyaseten de değil. Günes motelin mavi gömlekli kahramanı, burun ve kulakları kesilerek öldürülmüş ülkücüler görünce (misilleme olarak bahçelievler yapıldı) bunlar muhtelif olaylar canım diyordu.
O günün tip'iyle de bugünün dem'iyle de gönül işbirliği olması tesadüf değil.
Küçük burjuva kemalist yavrularının tip e sempatisi mesela. Böyle bir aşkın kökü ne.
chpden sonra favorisi hdp olan atatürk ppli tivitir moronları. 1 değil 2 değil, yüzlerce var böyle.
Allah muhabbetlerini arttırsın.
Özetle türkiyede radikal solu bizzat kemalizm palazlandırdı.
Bugünkü hdp çizgisi shpden ayrılma, shp chp'den.
Sosyalistlerin kemalizm elestirisi tam friendlyfire aslında.
o eleştirdikleri o kemalizmi cok arayacaklari günler hiç uzak degil.
Evet chp parti logosuna kadar batı faşizminden arak bir oluşum olabilir ama bir ideoloji değil zihniyettir esasında. o zihniyet ki 70lerde marksistlere arka çıkmıştır. Hem de sadece siyaseten de değil. Günes motelin mavi gömlekli kahramanı, burun ve kulakları kesilerek öldürülmüş ülkücüler görünce (misilleme olarak bahçelievler yapıldı) bunlar muhtelif olaylar canım diyordu.
O günün tip'iyle de bugünün dem'iyle de gönül işbirliği olması tesadüf değil.
Küçük burjuva kemalist yavrularının tip e sempatisi mesela. Böyle bir aşkın kökü ne.
chpden sonra favorisi hdp olan atatürk ppli tivitir moronları. 1 değil 2 değil, yüzlerce var böyle.
Allah muhabbetlerini arttırsın.
Özetle türkiyede radikal solu bizzat kemalizm palazlandırdı.
Bugünkü hdp çizgisi shpden ayrılma, shp chp'den.
Sosyalistlerin kemalizm elestirisi tam friendlyfire aslında.
o eleştirdikleri o kemalizmi cok arayacaklari günler hiç uzak degil.
güncel Önemli Başlıklar