bugün

cem ersever sırlarını bu zqta anlaatiktan sonra infaz edilmistir. devrin operasyonel kalemiydi. düşmüş.
sözcü gazetesinde yazmaya başlamış.
bu da ilk yazısı imiş.

--- alıntı ----

Gazeteci - yazar Soner Yalçın ın Sözcü gazetesindeki ilk yazısı yayınlandı. işte Neden Sözcü deyim başlıklı o yazı:

ingilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olmaz. ingilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak. (Refi Cevat (Ulunay), 21 Nisan 1919, Alemdar)

Bizde memleketi yönetecek yeteri kadar adam yok. Milletler Cemiyeti nin keyfiliği altında geçici bir Amerikan velayeti tayin olunmalıdır. Amerika kabul etmezse ingiltere ye veya başka bir memlekete manda teklif edilmelidir. ( Rauf Ahmet, 4 Haziran 1919, istiklal)

Anadolu Türk ü, Anadolu da Türklük namına yapıldığını bildiğimiz hareketlere külliyen ilgisizdir. Ne kadar bön, saf olursa olsun, akıl ve fikre sahiptir. O dalaverelerin gerçeğini çabuk keşfeder. (Ali Kemal, 18 Ağustos 1919, Peyam)

Amerika değil ingiltere; ingiltere bizim elimizden tutmalı. Bağımsızlık diye bağıranlar kötü niyetlidir. (Refi Cevat, 31 Ağustos 1919, Alemdar)

Bizi ecnebilere yardakçılık, millete ihanetle suçluyorlar. Yabancıların yardakçıya ihtiyaçları yok; millete ihanet edenler Anadolu yu baştan aşağıya vuranlar, Anadolu yu soyup soğana döndürenleri alkışlayanlar mı, yoksa hiç tehditten korkmayarak Allah hesabına bu gerçekleri mertçe söyleyenler midir?
(Ali Kemal, 15 Kasım 1919, Peyam)

ittihat ve Terakki milli birliği istismar ediyor. Mesela izmir işgali karşısında kemal-i sükûn ve itidal ile davranmak lazımdı, kargaşalığa boğdular. (Ali Kemal, 19 Kasım 1919, Peyam)

Hâlâ kırmakla, dökmekle, vurmakla bu devleti kurtarabileceğini sanan yontulmamış kafalar var. Bu zırt topuzların kafasına hakikati sokmak mümkün değil. (Ali Kemal, 14 Aralık 1919, Peyam)

Ankaralı hoppaların derdiyle yine fırsatı kaçırdık; bu idrakte, bu irfanda, bu kıratta adamlar bir hükümeti değil, ufak bir aşireti bile idare edemezler. (Ali Kemal, 13 Şubat 1920, Peyam-ı Sabah)

Azimli bir hükümet temiz bir elle Kuvay-ı Milliye adı altında sığınan bu haydutların kafasına neden bir yumruk indirmiyor. (Refi Cevat, 16 Mart 1920, Alemdar)

Anadolu Türkleri, şeriat hükmüne, padişah fermanına dayanarak bu şaklabanlara hadlerini yakında bildirecektir Ankara ile uzlaşmak boşuna emektir. Konyalılar (Ankara Hükümeti ne karşı) ayaklanarak bize en kestirme yolu gösterdi. (Ali Kemal, 13 Nisan 1920, Peyam-ı Sabah)

Anadolu harekatını tutan, destekleyen zehirli mahlukların kafaları hemen ezilmelidir. (Refi Cevat, 13 Nisan 1920, Alemdar)

Kuyucu Murad Paşa, Celalilere nasıl muamele etmişse Kuvay-ı Milliye ye de öyle muamele edilmelidir. Saltanata bağlı halim selim Anadolu halkı Mustafa Kemal şakisine haddini bildirecek. ( Ali Kemal, 20 Nisan 1920, Peyam-ı Sabah)

Teşkilat-ı Milliye sergerdeleri, bu mahluklar kadar başları ezilmek ister yılanlar tasavvur edilemez. Düşmanlar onlardan bin kere iyidir. ( Ali Kemal, 23 Nisan 1920, Peyam-ı Sabah)

idam. idam. idam... Mustafa Kemal haydudu, Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Sami gibi çete reisleri haydutlar, ittihatçılar dan daha adi, daha kötü oldukları için cezalarını daha evvel bulacaklar. (Ali Kemal, 25 Nisan 1920, Peyam-ı Sabah)

Hükümet önce, Anadolu nun henüz istilaya uğramayan yerlerini Mustafa Kemal lerden; o ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorbalardan, canilerden temizlemelidir. (Ali Kemal, 6 Ağustos 1920, Peyam-ı Sabah)

Mustafa Kemal ve yandaşları, Yunanlılara karşı büyük bir saldırıya hazırlanıyor. Bu çılgınca teşebbüsün amacı yine izmihlal, yine izmihlal, yine izmihlal. Çünkü Yunanistan ın orduları var, mühimmatı var, teçhizatı var. Nihayet ingiltere gibi büyük bir yardımcıları var. Bu sergerdeler ise her hususta yoksul. Fazla olarak da gaddar, haydut. Anadolu halkı, Allah ını dinini sever. Onlar ise zındık, münafık. (Ali Kemal, 7 Ağustos 1920, Peyam-ı Sabah)

SONUÇ OLARAK
Dün:

Refii Cevat Ulunay... Refik Halit Karay... Cenab Şahabettin... Rıza Tevfik Bölükbaşı... Mevlanzade Rıfat... Abdullah Cevdet... Kadızade Hulusi… Ömer Feyzi... Said Molla… Ali Kemal gibi yazarlar/gazeteciler vardı.

Bugün de varlar!..
Dün:

Peyam… Sabah…. Peyam-ı Sabah… istiklal… Serbesti… Alemdar… Aydede… Ümit… irşad… Zafer… Ferda… Selamet gibi gazeteler-dergiler vardı.

Bugün de varlar!..
Ve fakat:

Ulusun egemenliği; ne sermayelerin, ne içi boş politikaların, ne kinlerin, çıkarların ve ikballerin, ne de geçici heveslerin oyuncağı olur. Ulus bağımsız olmaya muhtaçtır. Egemenliği bunun için kullanacaktır. Gazetemizin gayesi bu ihtiyacı karşılamaktır. (10 Ocak 1920, Hakimiyet-i Milliye başyazısı)

Evet, dün nasıl kurtuluş savaşının yayın organı Hakimiyet-i Milliye varsa:

Bugün de Sözcü var…

Merhaba...

--- alıntı ----
http://www.odatv.com/n.ph...eki-ilk-yazisi-0312131200

yazıların devamına/dozuna bakıldığında mustafa kemal için "dinsiz" yaftasını savuranların nasıl zihniyette insanlar olduğu da belli oluyor.
- kendi halkını küçük gören
- kurtuluşu gavurun (onların deyimi ile) kucağında arayan
- istilacılara karşı savaşı / mücadeleyi felaket olarak gören, onun yerine bekleme taraftarı olan (artık neyi bekliyorlarsa?)

kişiler ve bunların mustafa kemal atatürk'e hitapları (dikkat edin atatürk güçlendikçe iftiranın dozu da artmakta!)
- Anadolu'yu soyup soğana döndüren
- kargaşalık çıkaran
- yontulmamış kafalar. zırt topuzlar
- bunlar devleti değil aşireti bile idare edemezler
- haydutlar
- şaklabanlar
- zehirli mahluklar
- şaki (asi, haydut, yol kesen, haylaz ve her çeşit günahı işleyebilen kişi anlamında)
- yılanlar
- ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorba, cani
- sergerde (Kötü, olumsuz işlerde elebaşı anlamında)
- gadddar
- Anadolu halkı, Allah'ını dinini sever. Onlar ise zındık, münafık!

her türlü iftira "dinsiz" suçlaması ile en ileri düzeyine ulaşır!
bugün beyinleri yıkanıp / ak'lanıp bu iddiaları sürdürenler kimlere hizmet ettiklerini / kimlerin torunları olduklarını öğrensinler!
son yazısı:

http://www.odatv.com/n.ph...asinda-kim-var-1812131200
son operasyonlar ile ilgili kaleme aldığı ciddi değerlendirmeleri sözlük yazarlarına salık verdiğim gazeteci/yazar/aydın.
ne yazarsa yazsın da, tarih hakkında atıp tutmasın.

mustafa sabri'ye mason dediği günden beri gülüyoruz çünkü.

edit: belgeli yazıyormuş ha, hahahah... kendisinin belgelerinde hz. ömer'in içki içtiği, mustafa sabrileri birbirine karıştırıp başkalarının oğullarını birbirine isabet ettirdiği de yazıyor muymuş?
bazen enteresan kanallardan girizgah yapan yazar.
sorgulamak iyidir.
http://sozcu.com.tr/2013/...istihbarat-savasi-429460/
Hukuksuz şekilde sahte belgelerle oda tv davasında 2 yıl Silivri'de susturulan gazeteci yazar.
AKP - CHP kavgasında Soner Yalçın neden AKP'nin yanında?
işte yanıtı:
http://galeri.uludagsozlu...-yal%C3%A7%C4%B1n-560822/

Bu konuda Soner Yalçın ile aynı fikirdeyim: AKP'den intikam almak için "buna evet diyenlerden" olmak istemem... (Aynı fikirde oluşlarımız istisnadan bile istisnadır.)
kara kutu.

bana kalırsa bu adam, yakın tarihte olan biten birçok şeye bazen direkt bazen de dolaylı olarak vakıf. doğrudur yanlıştır bilemem ama son dönemde akp-cemaat savaşındaki tavrı bana anlamlı geliyor.

bu süreçte soner yalçın'In sıklıkla bir operasyondan bahsettiğini biliyoruz. evet yolsuzluğun da farkında muhakkak ama ısrarla cemaatin altını çiziyor. bunu da "akp'den intikam alıcaz diye susalım mı arkadaş" diye savunuyor. haklıdır da. ama bence asıl saiki daha farklı yalçın'ın.

türkiye cumhuriyeti'nde bir derin devlet olduğuna kuşku yok sanırım. ama bu derin devlet sadece mafyadan carttan curttan ibaret değil. aksine son derece kafası basan, elit zümrenin çıkarları doğrultusunda hareket eden, kaçakçılıktan teröre, hakim adaylarının seçiminden gazetelere kadar her alanda oldukça tesirli ve geleneği olan bir yapı.

yani? yani son 10 yılda cemaatin yaptığı ne varsa "eski" derin devlet bunu yıllardır zaten yürütüyor.

kendimden bir örnek vereyim. 2002 yılında hukuk fakültesini kazandığımda babamın bir arkadaşı geldi tebrik için. "eğer hakim olmak istersen mülakatı yapanlar arasında akrabam var, bitirdiğin zaman yardımcı olurum" demişti. "bak melih abini de hakim yaptık geçen sene" diye de ekledi. haklıydı da.

2006 yılında okul bitmek üzereyken kemalist etki neredeyse sıfıra indi. babamın arkadaşının akrabası ve onun ulaşabildiği arkdaşları tamamen tasfiye olmuştu. bu kez de, eski emniyet müdürü olan ve zamanında mehmet ağar'In çok yakını iken o dönemde "dine dönen" büyük dayım yanaştı yanıma. "oğlum hakim olmak istiyorsan görüşelim" diye.

4 senedeki tasfiyeyi görebiliyor musunuz?

son döneme kadar derin diye nitelendirilen yapı tamamiyle el değiştirdi. derin devlet komple tasfiye edildi demiyorum. varlığını koruyor ancak artık başkasının elinde.

bu "yeni" derin devlet"e karşı olan aklı azıcık çalışan herkes bilir ki asıl tehlike cemaattir. rte, kişiliğiyle iktidarı elinde tutan biri. etkisi geçicidir. oysa cemaat disiplinli, özenli, korkusuz şekilde çalışan, "beyni olan" bir yapıdır. rte yaşlandığında ya da hayatın kaybettiğinde artık bir rakip ya da hasım olmaktan çıkar. oysa cemaat yapılanmasının tasfiyesi oldukça zordur.

işte bana kalırsa soner yalçın da bunun farkında. onlar için bu kriz kaçınılmaz bir fırsattır. sakın ha sakın cemaatçi olduğumu ya da akp tarzı paranoyaya kapıldığımı düşünmeyin. bunun yanında sözde kemalistlerden olduğumu da.

mesele, derin devletin tamamen tasfiyesidir. a'nın ya da b'nin elinde olmuş ne fark eder? derin devlet elit zümrenin, kendilerinden olanların yararına ülkeyi oyuncak ettikten sonra ne fark eder? ezilen, hakkı gasp edilen hep sen ben oluruz.
araştırmacı yazar nedir cevabı.
---- alıntı -----

Adı: William L. Laurence.
The New York Times yazarıydı. Bilimsel konularda makale yazıyordu.
Dünyanın en önemli gazetecilik ödülü Pulitzer i kazandı.
Ödül kazanmasına sebep olan makale 12 Eylül 1945 te yayınlandı.
ABD; 6 Ağustos 1945 te pazartesi sabahı saat 08.15 te küçük oğlan adını verdiği atom bombasını Hiroşima ya; ve üç gün sonra şişko adam dediği atom bombasını Nagasaki ye attı.
Dünya atom bombasının etkisini öğrendikçe şoke oldu. Böylesine bir nükleer silahı kullanan Amerikalılara herkes ateş püskürdü. 200 bin kişi ölmüştü. Fakat radyoaktif serpintiler yüzünden ölümler uzun yıllar yaşanmaya devam edecekti.
Bilimsel konular üzerinde makaleler yazan New York Times yazarı Laurence, 12 Eylül 1945 te şunu yazdı: O şehirlerde kesinlikle herhangi bir radyoaktif madde yoktur. Bu bir kara propagandadır; Japonların yalanıdır.
işte bu makalesiyle 1946 da Pulitzer ödülünü kazandı.
Korkunç gerçek sonra ortaya çıktı; Laurence yalancıydı. Sadece çalıştığı gazeteden maaş almıyor; ayrıca Pentagon dan da para alıyordu! Ajandı…
Peki…
Türkiye ekonomisinin iyi olduğunu, dünyada bir yıldız gibi parladığını televizyonlarda söyleyen, gazetelerde yazan yerli ve yabancı iktisat uzmanları, ekonomi yazarları kim? Halkı kriz konusunda aldatan bu iki maaşlıları tanıyor musunuz?
CIA ci ekonomistler
Kitabın adı: Economists And The Powerful- Convinient Theories, Distorted Facts, Ample Awards. (iktisatçılar ve Güç Sahipleri- Ismarlama Teoriler, Çarpıtılmış Gerçekler, Büyük Mükafatlar.)
Kitap 2012 de Londra da yayınlandı.
Norbert Haring ve Niall Douglas kitapta şunu yazdı:
CIA güdümündeki (Rand Corporation, Ford Foundation gibi) düşünce kuruluşları bir dizi ekonomisti finanse ederek piyasayı istedikleri gibi manipüle ediyor. Bu ekonomistlere yüksek maaşlarla medyada büyük olanaklar sağlanıyor; köşe yazarı ve tv lerde yorumcu yapılıyor.
ingiliz yazarlara göre, iktisatçılar artık bilim adamı olmaktan çıkarılıyor; ideolog yapılıyor. Bunlar laf kalabalığıyla gerçeklerin üzerini örtüyor ve krizleri gözlerden uzak tutuyor.
insan ister istemez bizde adı, televoleciye çıkmış ekranlardaki iktisatçıları anımsıyor; hep güllük gülistanlık bir Türkiye den bahsettiler.
SÖZCÜ gazetesi gibi sadece bir avuç gazete, tv, gelen krizi yazdı.
Merkez ve yandaş medya açıkça yalan yazdı, konuştu. Bunun karşılığında nerelerden maaş aldılar. Nereden ödül kazandılar!
Norbert Haring ve Niall Douglas a göre, bugüne kadar CIA ve Pentagon ile çalışan 36 iktisatçı Nobel ödülü kazandı!
Konuyu biraz daha açayım…
Aslında olan nedir?
ABD, 1946-1970 sürecinde ekonomik açıdan altın çağ yaşadı. 1970 lerin başındaki petrol krizi ve Vietnam bozgunu ekonomisini yapısal krize soktu. Yeni bir iktisadi ve dolasıyla toplumsal düzene ihtiyaç duydu: Neo liberalizm. Ama korkuyorlardı, çünkü yeni diye yutturulacak sistem 1929 daki dünya ekonomik krizinde bozguna uğramıştı.
Şili laboratuvar olarak seçildi.
Halkın oylarıyla iktidara gelmiş S.Allende, 11 Eylül 1973 te faşist General Pinoche nin askeri darbesiyle yıkıldı.
Pinoche nin ekonomik danışmanlığına neoliberal M.Friedman getirildi. Pinoche nin ekonomi prensleri ise M. Friedman la aynı ekolden/ okuldan gelen Chicago Okulu ndan mezun Şilililer idi.
Hemen sosyal devlete son verdiler. Eğitimden sağlığa her şeyi paralı yaptılar. Şili pazarı ardına kadar yabancı sermayeye açtılar. Özelleştirme yaptılar. Başta tarım olmak üzere üretimi azaltıp ithalatı artırdılar.
Maaş ve ücretleri dondurdular ve buna rağmen vergi çalışanların sırtına yüklendi.
Sistem tamamen finansa dayalıydı; tanrı, dolar dı. Halkın arzuları hayalleri körüklendi, tüketime yönlendirildi. Kredi kartı limitine göre insanlar saygı görmeye başladı!
Bu arada aman döviz, aman borsa diyen ekonomistler halkı kandırmaya başladı. Kemerleri sıkın sonra her şey güzel olacak!
Kimse olup bitene ses çıkaramadı çünkü; piyasa baskılardan kurtulmalıdır diyen sendikaları yok ettiler. Askeri darbe muhalefeti işkencelerden geçirip cezaevine tıktı. Toplumsal muhalefet; feminist, çevreci, eşcinsel, yeşiller, hayvan hakları gibi küçük gruplara bölündü. Etnik ayrılıklar gündeme getirildi.
Bu neoliberal değerleri savunanlar, gazetelerde yazdırılıp tv lere çıkarıldı. Halkı ezen bu iktisadi plan devrim diye yutturuldu.
Bu ekonomik devrimin mucidi; F. Hayek e 1974 te; darbeci General Pinoche nin danışmanı M. Friedman a 1976 da ve Şikago Okulu ndan G.Stigler e 1982 de, R. Coase ye 1991 de ve G. Becker e 1992 de Nobel ödülü verildi! Bu filmin senaryo yazarları hep Nobel ödülü aldı!
Biliyorsunuz; adına ekonomik devrim denen bu film Türkiye ye T. Özal la 24 Ocak 1980 kararlarıyla geldi; 12 Eylül askeri darbesiyle gösterime sokuldu.
12 Eylül e pek bu açılardan bakılmadı. Örneğin, Pakistan da kamulaştırma yapan Zülfikar Ali Butto yu darbeyle düşüren ve neoliberal politikaları hayata geçiren Ziya ül Hak ile Kenan Evren in kardeş yapılması tesadüf olabilir mi?
Fakir çocuklara bedava süt verilmesini kaldırdığı için ingiltere de adı süt hırsızına çıkan M. Thatcher, dünyaya demir leydi diye yutturuldu. Kovboy R. Reagan dan efsanevi başkan yaratıldı!
Bizde; T.Özal a devrimci diye methiyeler düzüldü; aynen son 10 yıldır devrimci diye R.T. Erdoğan a övgü yapıldığı gibi.
Halka gerçekler hiç anlatılmadı; halk hâlâ kandırılıyor.
Yaşanılan ekonomik krizin Gezi olayları ya da 17 Aralık ile hiç ilgisi yoktur. Yapısaldır.
Büyük oyunu görmek lazım…

--- alıntı ----
http://sozcu.com.tr/2014/...kim-bu-yalancilar-448835/
Okunası, iyi yazardır. Ancak neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilerek. Bu adamı okuyun, anlattığı olayları zevkle dinleyin ama yorumlarına pek bakmayın.
hikayedir.eli kanlı vatan haini itleri meclise millet vekili olmaya davet ederek ne olduğu belli etmiştir.
(bkz: tetikçi)
Şu anda halk tv'de uğur dündar'ın sorularını yanıtlamakta olan gazeteci yazar.
çok derin ve harika tespitleri olan araştırmacı.
ısmarlama kitap yazan keke.

örneğin 10 yıl sonra başbakan oldunuz bir kitap yazdırmak ve propagandanızı yaptırmak istiyorsunuz bu şahsa detayları verip eski türkiye hakkında her türlü yalanı yazdırabiliyorsunuz.

700.000 faili meçhulde bunun eseridir ayrıca. gidip saymış sanki allahın kekosu.
14.03.2014 tarihli yazısından alıntıdır.

"Bi­zim Ma­hal­le­"de her­kes şaş­kın­lık­la so­ru­yor:
“Bu ka­dar yol­suz­luk-hır­sız­lık or­ta­ya çık­tı, AKP san­dık­tan na­sıl hâlâ bi­rin­ci par­ti çı­ka­cak?”
De­dim ki dün na­sıl çık­tı ise yi­ne öy­le ola­cak. Ben de AK­P’­ye oy ve­re­ce­ğim de­dim. Na­sıl mı?
Şöy­le…
Tür­ki­ye nü­fu­su­nun yüz­de 10’luk en zen­gin ta­ba­ka­sı ül­ke ge­lir­le­ri­nin 31.1’i­ni alır­ken, en yok­sul ta­ba­ka­sı yüz­de 10’un pa­yı sa­de­ce yüz­de 2.2’de ka­lı­yor.
Oyum AK­P’­ye…
Tür­ki­ye­’de 12 mil­yon 225 bin ki­şi, ay­lık 376 li­ra ge­lir­le yok­sul­luk sı­nı­rı al­tın­da ya­şı­yor. Bu Sah­ra Af­ri­ka­sı­’na eşit.
Oyum AK­P’­ye…
2002’de 129.6 mil­yar do­lar olan Tür­ki­ye­’nin top­lam dış bor­cu, 2013 so­nun­da 367.3 mil­yar do­la­ra fır­la­dı.
Oyum AK­P’­ye…
2002’de ek­me­ğin ki­lo­su 1.03 TL, 1 lit­re ben­zin fi­ya­tı 1.66 TL,1 lit­re mo­to­rin fi­ya­tı 1.30 TL ve 1 kw/sa­at elek­trik fi­ya­tı 15.8 ku­ruş idi. Bu­gün; ek­mek 4 li­ra, ben­zin 5.12 li­ra, mo­to­rin 4.65 li­ra, elek­trik 37 ku­ruş!
Oyum AK­P’­ye…
2002’de mut­fak tü­pü 15 TL idi, şim­di 75.5 TL. 2002’de An­ka­ra­’da do­ğal­gaz 37 ku­ruş­tu şim­di 1.076 li­raol­du.
Oyum AK­P’­ye…
Gü­ya kim­se has­ta­ne­le­re pa­ra öde­me­ye­cek­ti. Tür­ki­ye­’de ki­şi ba­şı sağ­lık har­ca­ma­sı 1996’da 186 do­lariken bu fi­yat ge­çen yıl 1.100 do­la­rı aş­tı.
Oyum AK­P’­ye…
Nü­fu­sun yüz­de 85.9’u “ev­den uzak­ta bir haf­ta­lık ta­ti­l” ya­pa­mı­yor.
Oyum AK­P’­ye…
Nü­fu­sun yüz­de 78.8’i “yıp­ran­mış ve es­ki­miş mo­bil­ya­la­rı­nı ye­ni­le­me ih­ti­ya­cı­nı­” eko­no­mik ne­den­ler­le kar­şı­la­ya­mı­yor.
Oyum AK­P’­ye…
Tür­ki­ye­’nin ca­ri açı­ğı son 10 yıl­da 76 kat art­tı. 2001’de ca­ri faz­la­lık ve­ren Tür­ki­ye­’nin açı­ğı, 2013 Ma­yı­s’­ın­da 7.5 mil­yar do­la­ra ula­şır­ken, yıl­lık baz­da da 53.6 mil­yar do­la­ra ulaş­tı. Ca­ri açık mik­ta­rı ola­rak 193 ül­ke için­de 189. sı­ra­da­yız.
Oyum AK­P’­ye…
* * * *
Tür­ki­ye­’de kö­le bi­le var
Tür­ki­ye her 100 ki­şi­den 40’ı si­gor­ta­sız ça­lı­şı­yor.
Oyum AK­P’­ye…
Tür­ki­ye iş Bul­ma Ku­ru­mu’­na baş­vu­ran ki­şi sa­yı­sı 2013’te 2 mil­yon 747 bin ki­şi.
Oyum AK­P’­ye…
iş­çi ölüm­le­rin­de Av­ru­pa bi­rin­ci­si­yiz. 2013 yı­lın­da bin 235 iş­çi ha­ya­tı­nı kay­be­der­ken, bu ra­kam 2014’ün ilk iki ayın­da 152 ol­du.
Oyum AK­P’­ye…
Her 5 köy­lü­den 3’ü ha­ciz kıs­ka­cın­da. ic­ra dos­ya sa­yı­sı 2002’de 6 mil­yon idi, şim­di 15 mil­yon.
Oyum AK­P’­ye…
Va­tan­daş­la­rın ban­ka­la­ra bor­cu 2002 yı­lın­da 47 mil­yar li­ra iken, 2013 yı­lı ma­yıs iti­ba­riy­le 890 mil­yar li­ra­ya ulaş­tı. Fer­di ve kre­di kar­tı bor­cu­nu öde­ye­me­yen ki­şi sa­yı­sı 1 mil­yon 82 bin 684 ki­şi.
Oyum AK­P’­ye…
Nü­fu­sun yüz­de 61.3‘ü­nün bor­cu var.
Oyum AK­P’­ye…
Tür­ki­ye­’de 110 bin ile 130 bin ara­sın­da kö­le ol­du­ğu­nu bi­li­yor muy­du­nuz? 162 ül­ke ara­sın­da kö­le­lik­te sı­ra­la­ma­mız 90’ın­cı.
Oyum AK­P’­ye…
in­sa­ni ge­liş­miş­lik sı­ra­la­ma­sın­da Tan­zan­ya, Ka­tar, Bir­le­şik Arap Emir­lik­le­ri, An­do­ra, Er­me­nis­tan, Ek­va­tor, Bar­ba­dos vs ar­ka­sın­dan ge­li­yo­ruz. (Oran; 12 Ey­lül as­ke­ri dar­be­si dö­ne­min­de 1980-1990 yüz­de 1.85 iken, 2010-2012 ara­sın­da yüz­de 0.95 ol­du!)
Oyum AK­P’­ye…
136 ül­ke­yi kap­sa­yan ka­dın er­kek eşit­siz­li­ğin­de Tür­ki­ye 124’ün­cü ül­ke. (Suu­di Ara­bis­ta­n’­ı geç­tik; on­lar 127’n­ci sı­ra­da!)
Oyum AK­P’­ye…
Tür­ki­ye­’de 15 yaş üs­tü ka­dın­la­rın yüz­de 12’si oku­ma yaz­ma bil­mi­yor. Üni­ver­si­te me­zu­nu yüz­de 9.
Oyum AK­P’­ye…
Tür­ki­ye or­ta­la­ma eği­tim sü­re­siy­le 187 ül­ke ara­sın­da 127’n­ci. Tür­ki­ye mil­li ge­li­ri­nin yüz­de 2.9’u eği­ti­me gi­di­yor. Arap coğ­raf­ya­sın­da bu ra­kam 3.9, Kü­ba­’da 12.9, Mol­do­va­’da 9.1.
Oyum AK­P’­ye…
Ken­din­den en az 31 yaş bü­yük er­kek­ler­le ev­le­nen yaş­la­rı 16-19 ara­sın­da­ki kız­la­rın sa­yı­sı 7 mil­yon 163 bin 931. Tür­ki­ye­’de 15 yaş al­tı ge­lin­le­rin res­mi sa­yı­sı 181 bin 36 ki­şi.
Oyum AK­P’­ye…
AKP dö­ne­min­de ka­dı­na şid­det yüz­de 1400 art­tı. 2002-2010 yıl­la­rı ara­sın­da fu­huş suç­la­rı yüz­de 220,ır­za geç­me ve ço­cuk­la­ra cin­sel ta­ciz suç­la­rı yüz­de 125 ora­nın­da art­tı.
Oyum AK­P’­ye…
* * * *
He­def, yol­suz­luk­ta dün­ya bi­rin­ci­li­ği
Kü­re­sel ba­rış en­dek­si sı­ra­la­ma­sın­da 162 ül­ke ara­sın­da 134’ün­cü­yüz. iki yıl ön­ce 127’n­ci idik. (is­ra­il, Irak ve Su­ri­ye­’den bi­raz iyi­yiz!)
Oyum AK­P’­ye…
Yol­suz­luk ve rüş­vet sı­ra­la­ma­sın­da 176 ül­ke ara­sın­da 56’n­cı sı­ra­day­dık. Ta­bi­i bu 2012 en­dek­si. Ayak­ka­bı ku­tu­la­rı, pa­ra say­ma ma­ki­ne­le­ri ve or­ta­ya sa­çı­lan ta­pe­ler­le sı­ra­nın en üs­tü­ne çı­ka­ca­ğı­mız­dan emi­nim!
Oyum AK­P’­ye…
Sa­yı­sal Lo­to, 10 Nu­ma­ra, id­di­a, Sü­per Lo­to, Ka­zı Ka­zan, Gan­yan, Şans To­pu gi­bi ba­his oyun­la­rı AKP dö­ne­min­de baş­la­tıl­dı ve dev­let eliy­le ve­ya iz­niy­le oy­na­tı­lan ku­mar­da Tür­ki­ye dün­ya üçün­cü­sü ol­du. Ba­yi­i sa­yı­sı 7 kat art­tı.
Oyum AK­P’­ye…
Ba­sın öz­gür­lü­ğün­de 195 ül­ke ara­sın­da 120’n­ci sı­ra­da­yız. Dün­ya­da ha­pis­ha­ne­le­rin­de en çok ga­ze­te­ci bu­lu­nan ül­ke­yiz.
Oyum AK­P’­ye…
in­ter­net kul­la­nı­mı öz­gür­lü­ğün­de An­go­la, Kır­gı­zis­tan, Tu­nus, Ru­an­da, Kam­poç­ya, Lib­ya, Ni­jer­ya, Ma­lez­ya vs. biz­den da­ha öz­gür.
Oyum AK­P’­ye…
Av­ru­pa in­san Hak­la­rı Mah­ke­me­si­’nin hü­küm ver­di­ği 64 mil­yon Eu­ro­’luk taz­mi­na­tın yüz­de 40’ı­nı Tür­ki­ye öde­di. En çok da­va açı­la­rak ka­ra lis­te­ye gi­ren ül­ke Tür­ki­ye ol­du. (16 bin 900 baş­vu­ru)
Oyum AK­P’­ye…
Da­ha Su­ri­ye­’ye gi­re­ce­ğiz, ira­n’­la sa­va­şa­ca­ğız. Dün­ya­yı fet­he­de­ce­ğiz.
Oyum AK­P’­ye…
Po­lis sa­yı­sı 130 bin­den 270 bi­ne çı­ka­rıl­dı. Dün­ya ikin­ci­si ol­duk.
Oyum AK­P’­ye…
Ne­cip Hab­le­mi­toğ­lu­‘nun ka­ti­li hâ­lâ bu­lu­na­ma­dı; Ber­ki­n’­in, Ali is­ma­il’­in ve di­ğer ço­cuk­la­rı­mı­zın da!.. Hrant Din­k’­i öl­dü­ren­le­rin ar­ka­sın­da­ki de­rin ya­pı or­ta­ya çı­ka­rı­la­ma­dı.
Oyum AK­P’­ye…
Çün­kü:
Yol yap­tı­lar!.."
 
Soner Yalçın
Sözcü.
ampüllerle ilgili çok sağlam yazmış!
http://sozcu.com.tr/2014/...lcin/gelen-soldur-471898/
teşkilatın tetikçisi diye kitap yazardı meğer kendisi teşkilatın tetikçisi imiş..

yine de haksız yere hapis yatmışsa doğru değil..
Bugun yazdiklariyla cok kisa bir bolumu de olsa hafizami tazeleyen kose yazari . ilgiyle takip ediyoruz.
Kalemi kiralıktır ve ısmarlama yazar. Hatta bazen abartıp başkasının yazdığını yayınlar çünkü yazan kişinin yayınlayacak konumu yoktur. Mitte dir emniyettedir pkk içindedir vesaire.

kısacası köşedeki lahmacuncudan tek farkı tabelasında numarası yok.
derin devletle ilgi en iyi kitaplar kendisi tarafından yazılmıştır. örneğin; bay pipo ve reis.
bugünkü yazısında rte nin dizinin dibinde oturduğu cia güdümlü teröristi (Gulbeddin Hikmetyar) yazmış.
http://sozcu.com.tr/2014/...n-gercek-hikayesi-515331/

o fotografın çekildiği gün cengiz çandar da o evdeymiş! ilginç!
alevîlerle alakalı yazdığı yazı, osmanlı tarihinin suratına tükürmekle eşdeğer olan, kendini tarihçi zanneden tetikçi. eh, zamanında mustafa sabri efendi'yle musa kazım efendi'yi karıştırıp, birine mason öbürüne hürriyet ve itilafçı diyen çakma tarihçiden başka bir şey beklenmez.

patrimonyalizmi bilmiyor, şah ismail'in aslen kürt olduğunu, hatta kendisine düzmece bir şecere uydurarak arap şeyhliği iddiasında bulunduğunu bilmiyor, 'türk' kelimesinin ırkî anlamda değil, sosyolojik anlamda kullanıldığını dahi bilmiyor. bunun osmanlı'yla başladığını sanıyor. halbuki azıcık kitap karıştırsa; türklerin müslüman olduktan sonra, bilhassa samanoğulları döneminden itibaren başlayarak islam kültürü zayıf, göçebe ve köylü hayatı sürdürenler hakkında türk tabirini kullandıklarını bilirdi. anadolu'da yerleşik hayata geçmiş; memurluk, esnaflık, tacirlik yapan, koyun beslemeyen yaylaya gitmeyen kimselere de yörükler 'türk' derdi. sonrasında tımar sahipliği olmayanlara, 'sıradan halk' manasında 'türk' demek adet oldu. hatta çok erken dönemde, araplar çinlileri ve moğolları da türk zannederek, onlara 'türk' demişlerdir. soner yalçın 'kapasitesizliğinde' bir adamın, alevîliği dahi bilmeden böyle atıp tutması tabiidir.

soner yalçın, 'mülk' tabirini de bilmiyor. ''memalik-i mahsura'' demek, 'korunmuş memleketler' demektir, devletin birçok özerk beylikten oluştuğunu ifade eder. örneğin eski kitaplarda ''müluk'' tabiri vardır, ''melik''tek hatırlarsınız. bu da mülkten türemiş. mülk ne? ''hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu'' yani 'hükmetme'. padişah, memleketi sevk ve idare eden kişi olduğundan, mülk de 'hükmetme ile bir mekanın idaresi'' olduğuna göre, padişah mülkün sahibi olur. buradan alevîleri türk kimliğiyle ifade ederek kurduğu saçma sapan hayal dünyasına nasıl ulaşıyor, cidden merak ediyorum.

he, türk kimliğine o kadar aşina ise, eski türk töresinde hakan'a karşı gelenin sonunun ne olduğunu da biliyordur. osmanlılar da ehli beyt yanlısıydı, kendisinin eleştirmeye cür'et ettiği ebu hanife, ehli beyte düşmanlık ettiği için abbasîlere verdiği biattan dönmüş ve işkence görmüştür. öyle bir anlatıyor ki, ehli sünnet muaviye'ciymiş, tek alevîler ehli beyti seviyormuş gibi... yesinler senin şu müslüman ayaklarını soner...

arapların türklere kötü müslüman gözüyle bakması, 19. yüzyılda vuku bulan bir şey. bu da napolyon'un ''fıkha dayalı türk islam'ını ötekileştir, medeniyet tasavvurunu dayalı arap islam'ıyla ikame et, müslümanları din değiştirmeden medenileştirme kozmopolis projesini hayata geçir'' metoduyla ilgilidir. kendisi açsın, bedri gencer hoca'nın islam'da modernleşme adlı eserini okusun. yok türkler kadınlarla beraberdi, araplar şöyleydi, böyleydi...

bunları hala yiyen var mı allah aşkına?

çok bile konuştum şunun için...

edit: soner fun club üyesi var buralarda bir yerde, durun bulduğumda haber veririm.
bugünkü yazısında değinilmeyen kısmı ben aktarayım.
bakalım kadir mısırlıoğlu öğrencileri bunlara ne kılıf bulacak?

--- alıntı ----
Ho­ca Saa­det­tin Efen­di­’ye gö­re Türk; le­ş’­ti.
Na­ima’­ya gö­re Türk; az­gın­dı; çir­kin yüz­lüy­dü; ka­bay­dı; ca­hil­di.
Ne­f’­i’­ye gö­re Türk; Al­la­h’­ın ir­fan pı­na­rı­nı ya­sak­la­dı­ğıy­dı.
Ha­fız Çe­le­bi­’ye gö­re Türk; ba­ban bi­le ol­sa öl­dü­rül­me­si ge­re­ken­di.
Sad­ra­zam Ku­yu­cu Mu­ra­t’­a gö­re Türk; ba­şı vu­rul­ma­sı ge­re­ken pi­s’­ti.
Ak­sa­ray­lı Ke­ri­med­din Mah­mu­d’­a gö­re Türk; hun­har kö­pek ve kurt gi­biy­di; Tür­k’­ün eli­ne fır­sat ge­çer­se yağ­ma­yı ga­ni­met bi­lir­di.
Mer­zi­fon­lu Sey­yit Ab­dur­rah­man Eş­re­f’­e gö­re Türk; ta­lan­da, ül­ke yak­mak­ta eş­siz­di bir gad­dar­dı.
Şey­hü­lis­lam Mus­ta­fa Sab­ri Efen­di­’ye gö­re Türk; soy­suz­du. Vah­det­ti­n’­e gö­re Türk; di­ni, so­yu so­pu, yur­du be­lir­siz kar­ma­ka­rı­şık bir ca­hil­ler sü­rü­süy­dü.
Bu söz­ler hiç şa­şır­tı­cı de­ğil…
Rum­be­yoğ­lu Fah­ret­tin Bey, 1920 yı­lın­da is­tan­bu­l’­un iş­ga­li sü­rer­ken Da­mat Fe­rid hü­kü­me­tin­de Maa­rif Na­zır­lı­ğı­’na ya­ni Mil­li Eği­tim Ba­kan­lı­ğı­’na ge­ti­ril­di ve gö­re­ve ge­lir gel­mez ilk işi, ki­tap­lar­dan “Tür­k” sö­zü­nü çı­kart­mak ol­du. (Ana­ya­sa­’dan, ka­mu ban­ka­la­rın­dan kim­le­rin “Tür­k” adı­nı çı­kar­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nı bi­li­yor­su­nuz.)
Çal­dı­ran Sa­va­şı­’n­dan ön­ce­ki ya­zış­ma­la­rın­da Ya­vuz Sul­tan Se­lim, Şah is­ma­il’­e ne di­yor­du: “Ben Sul­tan Be­ya­zıt oğ­lu Sul­tan Se­lim, sen ki ey eşek Türk.”
Pe­ki…
Os­man­lı; Er­me­ni­le­re “mil­let-i sa­dı­ka­”, Arap­la­ra “kavm-i ne­ci­p” der­ken Türk­le­r’­i ne­den aşa­ğı­la­dı?
Os­man­lı bir im­pa­ra­tor­luk­tu; kul­la­rı ara­sın­da bir­çok din-mez­hep ve et­nik men­sup­luk var­dı. Ni­ye Tür­k’­e düş­man­lık et­sin?
As­lın­da Os­man­lı­’nın “Tür­k” de­di­ği, “kut­sal dü­ze­ne­” baş­kal­dı­ran Ale­vi­’y­di!
Os­man­lı, Ale­vi­’ye Türk di­yor­du… Ale­vi düş­man­lı­ğı­nın te­me­lin­de Türk düş­man­lı­ğı var­dı.
---- alıntı ----

http://sozcu.com.tr/2014/...manliginin-kokeni-522026/
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar