Sevildikce ogrenir insansa tabi. içinde bir gram da olsa insan kani tasiyorsa. Kanirtircasina sevilmeye dayanamayacaktir.

Sevgisizlik de soguk alginligi gibi yetersiz beslenme gibi bir hastaliktir.
sevmeyi öğrenmek o kadar zor ki biliyoruz sanıyoruz ama bilmiyoruz. çocukluktan başlayarak kafamızda şekillenen sevmek düsturunu doğru kabul ediyoruz. lakin artık biri seni seviyorum dediğinde tüylerimiz diken diken oluyor çünkü karşılığı ağır.. artık insanlar, aileler, sevdalarımız "seni gönülden seviyorum.. " yerine "seni seviyorum ama..." diyorlar.

“ …insan sevmeli ;

bazen bir insanı,

yahut da bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu…

zaten sevmezse insan, insan mı olur? "

cahit zarifoğlu
Yapılan bir işten , yenilen yemekten , dinlenen müzikten , izlenen bir programdan ,ziyaret edilen bir yerden zevk almayı öğrenmektir. insanlar doğuştan sevme duygusu ile doğmazlar. Zevkler sosyalleşme süreci ile birlikte gelişir ve ilerleyen aşama da bireysel nitelikler göstermeye başlar. Hiç aşık olamamış birine aşık olmayı öğretmezsiniz ancak ona sevgiyi öğreterek aşık olmasını sağlayabilirsiniz. Günümüzde tatile gidilen yerden dahi hoşlanmayan , dinlediği müziği dahi anlamayan ,evlendiği insanı dahi tanımayan ve sevmeyen , kendi seçimiyle icra ettiği mesleğinden zevk almayan insan sayısı çok fazladır. Kapitalizmin kitlelere benimsettiği maymun iştahı yenilen yemekten dahi zevk aldırmamaktadır insanı. Neticede ortaya mutsuz , ne istediğini bilmeyen , şekli şemali kaymış amorf bir insan prototipi çıkmaktadır. Ebeveynlerin çocuklar üzerindeki sevgi baskısı da mutsuzluğun nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktadır. Yemek baskısı ve ders baskısından sonra yavaş yavaş evrilen kendi tercihini yapmama baskısı ilerleyen dönemlerde kendisini şuursuz alışkanlıklar şeklinde sado-mazo bir kısır döngüye terk edecektir.