bugün

o dakikada insan kendine ne oldu, nasıl oldu, neden, kim, nasıl, nezaman, nerde sorularını sorar. durum anlaşılamaz.
-oha!! yani, ben bununla mı beraber mişim? pişmanlıkla dolu soruları kafanızda hissetiğiniz anlardan da oluşabilir.
dünyada gurur diye bi kavram olmasın diye tanrıya dua etme başlangıcı.
değişik duygular içinde olunan dakikalardır. biraz beklenir sakince bir şeyler düşünülür ardından en sevilen arkadaşa mesaj atılıp ' kanka pese gidiyo muyuz' denilir.
Boşluğa düşülen ilk dakika.
eğer seviyorsanız o an nefes alamaz gibi olursunuz.ağlamayacağım dersin ama sen istemeden akar gözünden yaşlar sonra sorarsın kendine ne yapacağım ben.
her aşkın birgün bittiği gerçeğini belleyen biri için çok sorun çıkarmayacak zaman dilimi. tabii ki bunu başarmak ne kadar kolay ya da zor tartışılır.
gerçekleştikten sonra en az ilk 2 saat yalnız kalınmaması ve kesinlikle yatılmaması gereken dumur olay.
hayatta yaşadığınız tüm duyguların ziplenmiş bir şekilde 60 saniye içinde yaşamaktır .
ağlamadan önce, boğazdaki düğüm sebebiyle ağrı oluşur.
en zor geçen dakikadır. zaman geçmek bilmez akreple yelkovanın yavaş işleyişi yordurur insanı bezdirir.
25 saat gibi gelir. Kalbinin üstüne öküz oturmuş gibi hissedersin. Nefes almakta zorlanırsın. Tıkanırsın. Gözlerin ağlamak ve ağlamamak arasında kalan bir ifadeyle bakar. Kaşların "ben şoktayım arkadaş" der. Sırtından soguk soguk terler boşalır. Kısacası "ben bittim arkadaş" diyen insan manzarası. O an "ben boku yedim oğlum" bakışları atar. Sonrasını bilirsiniz, köklü değişimler... Erkeklerdeki değişimler alkolik olma, seks manyagı olma gibi kendini gösterirken kızlardaki değişimler biraz daha farklıdır. Bir kedi ya da başka bir evcil hayvan alma, seyehate cıkma, sigaraya başlama, sacını kısacık kestirip b*ktan bir renge boyatma, lezbiyen olmaya karar verme, alışveriş hastalıgına yakalanma gibi sacma sapan değişimler işte.
allah belanı versin necla dakikasıdır.
hiç birşey hissetmeyip hiç bir şey düşünmediğin andır.
'gitme diyemem ama ne olur kal.'
bittimi lan şimdi.
"napıcam ben şimdi" die düşündürür.
afallayıp hiçbir şeyin hissedilmediği andır. en kötüsü o bir dakikadan sonra başlar.
gözler açık olsa da;
ses duyma, konuşma, düşünme, vb. hayati fonksiyonlar stand-by'da...

kalp malp atsa da; benlik diyebileceğimiz aksamlar bütünü askıda yani,
bir nev'i tv'de elektrik var ancak uzaktan kumandayla kapatılmış gibi...
ölümle eşdeğerdir. ilk 1 dakika koma halidir ve komadan çıkamama ihtimali oldukça yüksektir.
(bkz: allah rahmet eylesin)
büyük bir tartışmadan çıkılan ilk dakikadır. belki aylardır süre gelen bir anlaşmazlık sonucu, belki de çok büyük bir hatanın sonucu meydana gelen o en büyük kavganın sonrasındaki ilk dakikadır. o uzun savaşın son bulması insanı bir dakika için o kadar rahatlatır ki, sanki üzerinden büyük bir yük uçup gitmiş gibi... derin bir nefes alırsın bir daha o konu açılmayacak bile düşüncesiyle. sonra? sonra mı? o bir dakika geçtikten sonra mı? o bir dakika içinde "bir daha ağlamam ben bu yarak kafalı için" demenizin üzerinden geçen o bir dakikanın sonrasında mı? nefesiniz daralmaya başlar. ev dar gelir. duvarlar rutubet kokuyormuşçasına bunalırsınız, evden atarsınız kendinizi. bu zamanın vazgeçilmezleri dostlardan biri birkaçı aranır. zaman geçirirken en güzeli telefonun kapalı olmasıdır. çünkü açık olursa ondan bir şey umduğunuz o saatler içinde sesi çıkmayan sevgilinin sesinin çıkmadığını bilemezsiniz, umudunuz olur bir yandan aramış olabileceğine dair. ama benim telefonum kapalı diyerek troll gülüşü atarsınız: haahhhhaaahhaahhh!... saatler geçer, gece karanlığına sizin de büründüğünüz o yalnızlık dakikaları gelir çatar. telefonu açmamak için kendinizi tutamazsınız bile bırakın zor tutmayı. ve o sizi aramamıştır. önce soğuk bir bira iç. yat yatağa. uyu. sabah gözlerini açtığında onsuzluk daha ilk saniyede suratına vurmuyorsa bağımlılığını unutmak için biraz bekle ve onu arama gerek yok, cidden sevmiyormuşsun be hacı...
hani o uzun kavgadan sonra söyleyecek şey kalmaz artık inciten karalayan cümlelerden başka ve sen sinirlerine yenik düşerken ayrılık garına gelmişsinizdir. istemeden haklı olsan bile birden anlamsız kalır tüm o mesele gidişinin yanında. bilirsin aslında sen git demişsindir ama derin bi sessizlik olur çınlıyacak gibi kulaklarında. giderken elini kolunu oynatamazsın, arkasından gitme hiç diyemezsin gurur o kadar alçaktır ki zehirler tüm kelimelerini kendine gelene kadar kendine yabancısındır artık ve o sevgili giderken aslında senin içinden çok şeyler götürür, hissedersin oluk oluk akan kanları kalbinin en acınası yerlerinden gözlerini kaçırmak istersin o giderken ama dayanamaz bakarsın arkasından çünkü onu son kez görürsün o dakika.
iki ayrı halet-i ruhiye şeklinde cereyan eder. kimileri "ne yaptın lan salak kaçırdın kızı/oğlanı gerizekalı otur kıçını parmakla şimdi" şeklinde düşünüp kahrolurken, kimileri "kurtuldum anasını satayım oh be dünya varmış" şeklinde sevinirler. fakat bir dakika sonra herşey normale döner ve yenilerini bulma çabası başlar.
insan olmanın dehşetini iliklerine kadar hissedip ürperirsin gerçekten sevdiysen o 1 dk önce veda bile edemediğin kadını.
o ilk dakika içinde iki olasılık vardır, kendimden biliyorum.

birincisi: "oh be sonunda bitti, üstümden yük kalktı, keşke daha önce ayrılsaymışız, neden çekmişim bunca zaman, salak kafam, gelsin yiğidolar, holeeey!"

ikincisi (ki bu daha sık gerçekleşir): "hö? nası ya? yok len iki gün sonra arar o beni, daha önce de ayrıldık kaç kere. ama bu sefer öyle değil, aramaz beni bu şerefsiz, al işte mutlu olmuştur inşallah, kesin aldattı beni eööüğğğğğ, anneeeeeeeğğğğ, ühü ühü ühü, biz x'le ayrıldık, bitti işte, napçam ben şimdi, gidiyim bileklerimi kesiyim mi he anne, öüğğğğ!!"

ilkini diyebilenlere hep imrenmişimdir. hiç bir zaman geniş bir insan olamadım be sözlük.