bugün

ilk yardım yara bandı. şu an için tüm bildiğimiz bu.
ilk yardım bandı markası. bi paketinde genelde 10 adet yardım bandı içerir.
pazartesi yaşadığım bu yerde pazar kurulur ve tüm ilçe halkı hafta boyunca yiyeceği sebzeleri bu tek günde tedarik etmeye çalışır. gerçi manavlar da mevcut ama hem daha pahalı hem de bu kadar taze sebzeleri tek bir yerden bulmak daha güç olacağı için pek tercih edilmez. bizim evin pazar alışverişçisi annemdir. istenen meyve sebzeleri aklında tuttuğunca almaya çalışır. ben bu işlere hiç bakmam. okul zamanlarında başıma kaldığı için pazar alışverişlerinden hoşlanırdım ama şimdi bu işi benden daha iyi yapabilen biri olduğu için kendimi bu işlem konusundaki başarı sırasında ikincilikte tutarım. çünkü hiç kimse çürük ya da olmamış meyveleri yemek istemez. şaka şaka. en güzellerini seçmesini tabi ki de bilirim. lakin yapılmak istenmeyen her işte olduğu gibi bi arıza çıkar düşüncesiyle pazara çıkmam. bazen anneme poşetleri taşıması için yardım ederim. her neyse fazla uzatmayalım diyecem ama çok da anlatasım var.

bu gün pazara çıkıp kalabalıklar arasında dolaşmak istedim. cebime de bir kaç lira koydum. giydim pabuçlarımı çıktım dışarı. biraz dolaştıktan sonra mutluluk vereceğini sandığım gezi bana kasvet ve mutsuzluk vermişti. yüzü asık insanlar, yolda birbiriyle muhabbet eden kadınlar, bir an önce alacaklarını bitirmek için aceleyle yürüyen adamlar, zavallı küçük çocuğu bu arbede içerisine sokanlar derken geri dönüş yoluna koyuldum. dört yolun ortasında yara bandı, permatik, pil satan, mavi gözlü, beyaz sakallı, nerden baksan bi 80 yaşı devirmiş dedeye bakakaldım. yanında geçip giderken o nu daha önce de gördüğümü biliyordum. geçimini bu şekilde sağlıyordu ve pek de mutsuz görünmüyordu. kendi mutsuzluğumdan ötürü hızla geçtim yanından. 10 metre ilerledikten sonra istemsiz bir şekilde elimi cebime attım. havalardan ısınmış fakat yine de soğuk olan metale elimi değdirir değdirmez hızla geri döndüm. öyle bir dönüşkü bi kadınla çarpışacaktım nerdeyse. konuşmak istemediğim için mahcup bakışla hiç birşey söylemeden çarpmak üzere olduğum bu kadını geride bıraktım. dedenin yanına gidebilmek için son bir kişilik engeli daha atlatabilmem gerekiyordu. dede bunu fark etti ve kucağında malzemesiyle bana doğru bi hamle yaptı.
- bant alıcam, kaç para?
+1 lira.
belli ki tl ye alışmış ya da geçmişinde ki günlerle bağını koparmamıştı. dört tane yara bandını satın aldım. dede nin bana verdiği hizmetten çok, sanki ben ona hizmet vermişim gibi bereket versin, allah razı olsun gibi dualar etti bana. mutsuz ben o an için kendimi sevdim. ama satın aldığım ve kullanmayacağım ''santavik'' bant yüzündendi kendime duyduğum bir anlık sevgi. dedenin olumlu enerjisi beni daha da mutsuz etmişti. hiç bir şey yapmadığım halde mutlu olmamı istemişti çünkü. bunun bir haksızlık olduğunu düşündüm. emeksiz mutlu olmak! ne bileyim. ya da daha fazla mutsuz olabilmek için bahane arıyordum.

yolda gelirken hiç kullanmayacağım bu bantı neden aldım diye irdelerken paket lastiğine sarılmış dört kutu yara bandını parmağıma geçirdim. bi halt etmiş gibi saçma sapan bir duygu içerisindeydim. mutlu muydum yoksa kendini bi halt etmiş sanmanın ardından gerçekle yüzleşince mutsuzluğumu mu artırıyordum? pek de önemli değildi aslında, yaptığım saçma bir şeydi. kısacası kendimi tatmin etmek için başvurduğum ucuz bir yoldu. bir an için utandım.
eve gelip elimde duran dört kutu santavik yara bandına baktım ve seçtiğim ucuz yol tatminden uzaklaşabilmem için gerekenleri düşündüm. bu bantın işe yaraması sonucunda kendimi tatmin etmiş olmamdan çok mavi gözlü sevimli yüzlü dede tatmin olacaktı. çünkü bana sattığı santavik bant bir işe yarayacaktı. öyleyse bi şekilde yaralanmalıydım. olası ihtimalleri düşündükten sonra secret yapıp evrene havale ettim. biliyorum bir kaç gün içinde bu santavik yara bantına ihtiyacım olacak.

çünkü, tıpkı bir annenin çocuğuna;
-oraya çıkma, düşersin!
dedikten sonra yere yapışan çocuk gibi - o bantı alma yaralanırsın- cümlesi aklımdan geçti.

olumsuz bir durum için önlem almanın sonu yoktur diye düşünenlerdenim en nihayetinde. belki dedeyi küçük düşürüp ihtiyacım olmayan bantı aldığım için cezalandırılmam gerekiyordur? kim bilir! belki de sırf bu yüzden yaralanıcam. domatesi doğrarken tam avcumun ortasını belki bu yüzden deşicem.
şimdi bekliyorum olası yaramı! sırf bant bir işe yarasın ve bu lanetimden kurtulayım diye.
bir yara bandı markası. kült hale gelmiştir. bir gillette bir nescafe bir pimapen kadar hakettiği yere gelmek üzeredir. parmakların en nazik dostudur.
sekizinci nesil yazar. hoş gelmiş.
özel doktorumdur kendileri.
Yara bandıdır. Uzerinde ilk yardım bandı yazar.

Şu an elimde bir kutu bulunuyor.

Uzerinde okuduklarima gore 5 yillik omru var bantlarin.
Betasan isimli firma tarafindan uretiliyor.
Satisini genelde sokak çocuklari yapar.
işe yarar.
Yarabandı canabarı olduğum için, santavik Yara bandının ta kendisidir. Ben sadece santavik kullanır, başka marka yara bantlarını kabul etmem.