bugün

anne - nny*, oolum napiyosun!

nny* - ?!'^+!!!!'+????'^+'

anne - beey, noldu bu çocuğa??? sabahtan beri saçlarını koparıp koparıp teflon tavada kızartıyo!! yapıştırmaya kalkmasın geriye??

baba - heh oldu hiç bişeye takılma, kızarttığı saçları geri yapıştırmasına takıl!! hey allaam! bişeyi yok salaan, nuri bilge ceylanın son filmine gitti..bir önceki filminde tırnaklarını kızartıyodu teflon tavada hatırlasana..

anne - he evet!

baba - anlamdığım bişey var bizim oolanda, sanat filmiyle teflon tava arasında bir bağ kuruyo olmalı, hayırdır inşallah!!
- koltuğun arkalığının biçimsizliğinden ötürü uyku sonrası boyun tutulması
- uyurken bacakları uzatamamak
- uyurken yan dönememek
- uyurken horlanırsa, yan seyirci tarafından uyandırılmak ve uykunun bölünmesi neticesi kaçan uyku hasebiyle filmin sonuna tanık olmak

düdüt : hacım eksiledin ama çok tatlı uykum geliyor sinemada n'apim?
sanat filmi çekmeye çalışmak
Narkolepsi.
sinema zevkinde değişmeler olmasının önemli bir tanesi olduğu yan etkilerdir. sinema zevki aksiyon filmlerinden ibaret olmaktan çıkıp çeşitlenebilir, incelebilir. *
- hayattan bezmek,
- herkes bunalım takılıyor diye düşünüp sosyalleşememek,
- bakkaldan ekmek isterken "bunu satarken hangi düşleri kuruyorsun" diye abuk soru sormak.
- hayattan bezmek,
- herkes bunalım takılıyor diye düşünüp sosyalleşememek,
- bakkaldan ekmek isterken "bunu satarken hangi düşleri kuruyorsun" diye abuk soru sormak.
(bkz: arka arkaya 5 tane zeki demirkubuz filmi izlemek)
(bkz: seksi resitale çevirmek)
uzaklara derin derin bakıp sigara içmek. gören de "acaba içinde ne fırtınalar kopuyordur, ne hesaplar kitaplar yapıyordur şimdi" diye düşünür oysa ki mal gibi bakıyorum ben.
uyuyakalma.
yan etkisi yoktur.
sinema sanatının derinliklerine nüfuz edebilmek ve daha fazla tadına varabilmek gibi şeylerdir.
mala bağlamak.
günü kısa filmler halinde yaşamaktır en belirgin özelliği.
çay bardağı alınır, kaşık bardağın ağzına dengede duracak, çayın yüzeyinde yüzecek bir dengeye oturtulur. yüzeye çayın nasıl hücum etmeye çalıştığına bakılır. derinlere dalınır.
sonra iki küp şeker alınır kaşığın üzerine konur. sapından tutulup yavaşça şekerlerin ıslatılması sağlanır. çok az ıslanan şeker yavaş yavaş erimeye başlarken üstteki şekere sızmaya çalışan çay birden bire iki şekeri de çay bardağının derinliklerine gömüverir. hayat fanidir gereksiz ve anlamsızdır. bak nasıl da eridii hatta kaybolacak birazdan o şekerler. bir girdapla savrulacak parçaları. oysa o iki şekerin uzun bir hikayesi vardı. bitkinin özünden gelmişlerdi bu yerlere. kristal değillerdi ama şimdi özlerine dönmüşlerdi. o şekerler kristal değildi evet o halde neden bu hüzün. özlerine dönmemişler miydi. mutlu olmaları gerekmiyor muydu. hikaye mutlu sonla bitiyordu ama jenerikte çalan şarkı hiç de mutlu görünmüyordu. mutluluk neydi? o şekerler kimdi?
ya o şekerleri ve çayı içen hınzır!
stop
durduk yere derine dalmak ve öyle kalakalmak. özellikle zeki d. filmlerinde olur.
bir süre sonra yine geldi tipini siktiğiminin denilir. sınıfta izleye izleye bir hal olduk lan. herkes anlayamaz sinemanın dilinden.
arkadaş ortamında yabancılaşmak.
uyumak.
kendi kendine konuşmaktır ;

-sonuna kadar dayan ! anlayacaksın !

-olmuyor, anlayamıyorum.

-mal mıyım olum ben ?

-kim bilir, belkide.. uzun uzun düşünmek gerekir.

-peki. düşüneyim o zaman ben.
Film bitince kocaman bir "vay amına koyim" çekip sigara yakmak. Hak vermek isteyenler;
(bkz: un chien andalou)
Uzun süre sessiz kalıp ruh gibi dolaşmak.
uyku. entel arkadaşlar bende turk.net var, takılmıyor diye gelip bende izliyor. ben uyuyorum genelde.