bugün

"Bir şeylere inanmak lazım gelir ya bazen, cennete gitmek için Tanrı'ya yağ çekmek adına kutsal kitaplara mesela. Ya da ruhunu biraz rahatlatabilmek için okunan satırlara.

Şimdi sana inanıyorum sevgili paragraf.

“Unutup gittiğimi zannettiğim bu hatıraların, bundan sonra beni hiç bırakmayacaklarını biliyorum… Hangi hain tesadüf dün onları
yolumun üstüne çıkardı ve beni, senelerden beri dalmış olduğum derin uykudan, artık yavaş yavaş alıştığım hissiz uyuşukluktan ayırdı. Deli olacağım, yahut öleceğim dersem yalan söylemiş olurum. insan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. Ben de yaşayacağım… Ama nasıl yaşayacağım!… Bundan sonraki hayatım nasıl dayanılmaz bir işkence olacak!… Ama ben dayanacağım… Şimdiye kadar olduğu gibi…”
görsel
Büyük romancı. içimizdeki şeytan kitabı başından itibaren her cümlesiyle insanı çok etkiliyor. kürk mantolu madonna ise ikinci yarısında basit bir aşk hikayesine dönüşmüş gibi.
"varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti..."
Öldürülüşü üzmüş yazar. Başarılı insanlar öldürüldükten sonra alkışlanır. Güzel insan.
"Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır."

Sabahattin ali.
Biz zamanında sabahattin ali okurken komünist köpeğe bak bunlar bölücü diyorlardı. Hey gidi günler. Koca sabahattin ali şimdi kendini bilmez çoluk çocuğun saçma çamura batmış kuru aşk sözleri dolu zihinlerin içinde. Ben vazgeçtim arkadaş. Siz okumayın böyle yazarlarımızı. Siz açın o kuru çamura batmış sevda sözlerini zihninize dolduran kahraman tazeoğlu falan okuyun. Allah muhafaza bunlar birgün oğuz Atay falan okumaya kalkarsalar halimiz nice olur.

(bkz: arap sen okuma bokunu çıkarıyorsun)
varlıkla yokluk arasındaki ince çizgiyi çok iyi çizebilen üst düzey bir yazar. zira eserlerinde toplumun ya da kişilerin içine düştüğü kaosu o kadar net ve tokat gibi yüze vururcasına anlatır ki feleğiniz şaşar. öz itibariyle hasan ali toptaş ile garip bir benzerliği var. kütüphanede çalıştığım süre boyunca ilk dadandığım raftı noir social yazarlar. tarifi imkansız bir yalnızlık sunar size ve bittiğinde sizi onunla baş başa bırakır. insanın dolu dolu bir hayat yaşaması için mutlu olması gerekmez. önemli olan içinde bulunduğun karakterle bütünleşmek.
canına yandığım.
hiç okumadım ama vasat bir romancı olsa gerek. zaten hikayeci olduğunu duydum anlamadığı konulara niye bulaşmışsa artık.
"Zeki olmak, kuvvetli kafa ve bilgi sahibi olmak neye yarıyor? Bizi istediğimiz saadete götüremedikten sonra. Zekâmız olmasa daha iyiydi."

Yerli dostoyevski gibidir benim gözümde.
görsel
alameti farikası kürk mantolu madonna olsada bence kuyucaklı yusuf çok daha başarılıdır. tahlilleri, tasvirleri en üst noktaya ulaşmıştır bu romanda.
görsel
Kürk mantolu maradonanın yazarı.
görsel
Plaj çantalarına
Adam gibi idrak etmeyen tiplere
üzerinden bok gibi para kazananlara bırakılmayacak kadar kıymetli yazardır.
şiirleri ve romanları ile adeta büyüleyen sanatçı.
(bkz: kürk mantolu madonna)
(bkz: öyle günler gördüm ki)
Su siralar her yerde karsima cikiyor. Korkmaya basladim artik bu kadar tesadufte paranormal.
"Kamyon" adlı öyküsüyle insanı derinden sarsan edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden biri.

Son yıllarda popüler kültüre kurban edilse de gerçek edebiyat severler tarafından özellikle öykülerinin çarpıcılığı bilinir.
Önceleri milliyetçi iken sonradan sapıtarak komünist olan, fakat düşüncelerini değiştirdiğini ispat etmedikçe kendisine iş verilmeyeceği söylendikten sonra sözde hükumet tarafına geçen zat.
insanın toplumsal zayıflıklarını işlerken aynı zamanda da her sayfasında düşündürecek kadar derin bir kurgu oluşturduğunu düşündüğüm yazar. Her kitabında yer alan karakterlerin ayrı ayrı farklı bir insanı temsil ettiğini de düşünüyorum.
Toplumu, insanı ve olayları dönem koşullarına bağlı kalarak ve her zaman dönemindeki yazarlardan daha kalıcı, özgün bir şekilde birleştirmiştir. Romanları sarar, sıkılmazsınız. Okumanızı tavsiye ederim.
"Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkâr (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkartmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbirleriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca 'mal sahibi' değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağî ve fikrî sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir.
Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim. Bu kadar efendim."
- Sabahattin Ali, 17.10.1932
sebahattin aliyi seviyorum. çok hemde ama bir türlü içimizdeki şeytan adlı romana ısınamadım.