bugün

B
U
N
A
L
D
I
M
M
M
M..
Sınır denen şey Ortadoğu ve Güney Asya’daki ülkeleri parsellemek için emperyalist güçlerin getirmiş olduğu bir yalan. Bu sınırların fiziki varlığını koruyabilmek için milliyetçilik ve din gibi şeyleri kullanıyorlar.

Uyanın, dünyanın geri kalanının sınırı yok. Bir ülkeden diğerine elini kolunu sallayarak geçebiliyorsun. Hatta canın istemezse geçmene bile gerek yok mesela pizza söylüyorsun diğer ülkeden soğumadan ayağına geliyor.

Avrupa denen şey gelişimini ekonomik bir işbirliğine borçlu. Hani kadınlar gün yapar ya biri kısır yapar, biri tatlı getirir. Ahan da Avrupa bu politikayla ayakta duruyor. Almanya açılın beyler benim sanayim iyi diyor mesela, Hollanda tamam abi o zaman tarım işi bende diyor. ispanya durur mu yapıştırmış cevabı. O zaman yazları filan sahil kum güneş sabaha kadar Pompei olayı bu kardeşinizde diyor. Böyle böyle gelişiyor bu anuna koduklarım. Bunu anlamak için uluslarası ilişkiler, dış ticaret, kamu yönetimi okumaya gerek yok. Sarı çizmeli mehmet ağayı getir bir hafta gezsin dolaşsın mal olsa anlar amk.
Tüm her şeyden kaçmak için ölmek istiyorum. intihar düşüncesi değil ama ecelim gelse de ölsem ne güzel olur tarzı ve bunu ciddi ciddi düşünüyorum. Umudum yok yarınlara asla istediğim şeylere sahip olamayacağım ve mevcut durumu kabullenemeyeceğim. Ağır geliyor gerçekten kaldıramıyorum. Sıradan şeyler yani hepinizin zaman zaman yaşadıkları. Ama bu sefer umudum kalmadı gerçekten.
sözlüğün aynası tuhaf bir başlık. sorun şu ki sözlükteki özensizlik o kadar yüksek düzeyde ; çoğu yazar okumadan birşeyler yazıyor ve bu başlıkta yazanların neredeyse hepsi - ki bu entry de dahil - okunmamış oluyor. tek cümlelikler belki ama diğerleri böyle bayağı okunmuyor. herkes neredeyse aklından şu bakınızı verip geçiyor ; (bkz: durumumuz yoktu okuyamadık kardeş) . böyle kendi kendine sayıklamadan öteye gitmiyor bu başlık.

bir de eskiden ilk entry olmak adına 00:00 lar kovalanırdı falan . ne boş beleş işlermiş.

edit & itiraf : ben de baya kovalamıştım 00:00 ı yalan olmasın. boyum göğe erdi evet.
çok güzel insanlardan tanıdım bu sözlükte ama şimdi hiçbiri ortalarda yok. bir gittim hepiniz gitmişsiniz.
son zamanlarda, aslında çok değil ama, sözlüğe sadece boş yapmak için girip bişiler yazıyorum.
son zamanlarda, aslında çok değil ama, sözlüğe sadece boş yapmak için girip bişiler yazıyorum.
Bazı saf kötüler var başkası acı çeksin diye yanıp tutuşan onlardan nefret ediyorum, bazı haksızlıklardan nefret ediyorum. Paylaşım yaptığınız kişilere çok dikkat edin dostlar etrafta kötü niyetli çok insan var. Hiç ummadığınız insanlardan ummadığınız şeyler görüyorsunuz. Ama umut... Bunu yitirmeyin o zaman pek çok şeyi yitiriyorsunuz . Sevin pek çok şeyi, herkesi. "Severken hiçbir böcek hiçbir kuş yalnız değildir. "
savaşı kaybettim.
Bu gece uzun uzun yazasım var. Konuşamadıklarımı konuşasım...

Acaba insanlar bu yüzden mi delirir? içine biriktire biriktire taşıyamaz mı bu yükü de akıl terk eder? Neden kendim gibi açık açık konuşamıyorum? Düşüncelerim o kadar mı gereksiz? Ah be dünya ne zaman hayallerimdeki gibi olacaksın? Yapbozun asıl parçaları eksikmiş gibi hissediyorum. Bu his nasıl geçecek bilmiyorum.

Ben sevgiyle yaşıyorum hatta kıskançlıkla. Kıskanıyorum evet, mutlu insanları kıskanıyorum. Her şeyi mükemmel olan insanlar; hayatı, işi, dostu, aşkı... Şu dünyadan bu zamanları yaşamadan göçüp gitmek istemiyorum. Ailem dışında kendimi yuvamda hissettiğim bir adam, yüreğimi koşulsuz önüne serdiğim, gözlerine baktığımda sevildiğimi sonuna kadar hissettiğim... Görünce işte o, sevmekten gurur ve mutluluk duyuyorum dediğim adam bana doğru geliyor, gülümseyerek. içimi ısıtıyor. Onunlayken zaman duruyor, onu görünce kalbim çarpıyor... işte bu duyguyu yaşamadan ölmek ayıp değil mi?

Zamanları hep zorlarız biliyorum. Daha iyisi olacaktır ama biz sabırsız davranırız. Ama benim bu yalnız dünyada desteğe ihtiyacım var. Hayat arkadaşıma ihtiyacım var. Evet belki çok erken bu hayaller için ama en azından onu bulmak tanımak istiyorum artık. Kalbim daha fazla çarpsın istiyorum. Bazen hissediyorum yakında geleceksin. O günü sabırsızlıkla bekliyorum.
Hayatta en fazla korktugum sey hatta en büyük korkum karanlık. deli gibi oluyorum cildiracak gibi, zifiri karanlığı hayal bile edemiyorum hep bi ışık kaynağı olmak zorunda
son altı aydır revizyon notu yollayan insanları cahiller ve cahil olmayanlar diye ikiye ayırıyorum. cahilleri, proje ne olursa olsun, kovulmayı dahi göze alarak toplantılarda herkesin önünde aşağılayıp, her söylediklerini reddediyor, cahil olmayanların da her dediğine tamam diyerek iki grubu bir ego savaşıyla ayrıştırıp birbirine kırdırıyorum.
Bunun bu haline benziyormuşum bunu da duyduk bu yaştan sonra.

görsel
Akordu bozuk iki telden çıkan salak bir doğum günü şarkısını doğum günümden beri açıp açıp dinliyorum. Bazen gülüyorum, bazen gözlerim doluyor. Bak hatta 1 ay olmuş bile iyice yaşlanalı. Yaşlandıkça ota boka duygulanan ibrahim tatlıses moduna girdim sanırım.
Az önce 10 yıldır telefonla haberleştiğim, aramızda artık hiçbir bağın kalmadığı babam aradı ve Doğum günümü kutladı. Teşekkür ettim, ee naptın kutladın mı dedi arkadaşlarımla planımız vardı orada kutladık dedim vedalaşıp kapattık.

Not: Doğum günüme daha 7 ay var.
Yalnız kendine inkarın.
Sadece senden kaçarsın.
Halin ele verir anlamazsın.

Biliyorum ve buna rağmen yine kaçıyorum.
Sigara izmaritleriyle kaplanmış bir dünyada yaşamak istiyoruz. Bastığımız her yer sigara izmaritlerinden oluşsun. Yürüdüğümüz tüm yollar sigara izmaritleriyle kaplı olsun. Baktığımız her yerde sigara izmaritleri görelim. Arılar sigara izmaritlerinden öz toplasın. Yemyeşil çimenler yerine sigara izmaritleri yetişsin parklarda. Ağaçların meyveleri bile sigara izmariti olsun. Hem de yamuk yumuk, üstüne basılmış, içi sararmış ve altı kararmış sigara izmariti… Çocuklarımız kum kovalarına sigara izmaritleri doldursun, sigara izmaritlerinden izmarit kaleler yapsın. Yediğimiz tabaklar izmarit dolu olsun, kaşık kaşık sigara izmariti yiyelim. içtiğimiz bardaklar izmarit dolu olsun, kana kana izmarit içelim. Onları çiğneyelim, yutalım, hatta sıçtığımız da izmarit olsun. izmaritlerden oluşan yataklarda, izmarit yastıklarına baş koyalım… Uyurken burnumuza söndürülmüş sigara ve nikotin kokuları gelsin. Yere atılan her bir izmaritte, bu boktan izmarit imparatorluğumuzun yükselişini görelim. içimiz rahatlasın. Tüm dünyamız izmaritten oluşsun. Bizim kurtarıcımız sigara izmariti olsun.
Pink floyd ' u severim cogu sarkısını bıkmadan dinleyebilirim hatta.
Az once hey you sarkısını dinlerken en sevdigim kısmı olan 'open your heart , i am coming home ' kısmını duymamla birlikte daha once kimseye boyle bir cumle kurmadıgımı anımsadım.
Bir insana kalbini ac evime geleyim demedim cunku kimseyi evim belleyecek kadar sevmedim.
Hep suna inanırım ki insan ancak evini buldugunda gercekten askı tadıyordur.
Bir cok kapıdan giriyoruz fakat ev sıcaklıgı yok , biliyoruz oraya ait olmadıgımızı butun hayatımızı orada idame edemeyecegimizi.
Iste gercekten yasanılır bir kalp bulunca anlarız ki orası evimizdir gitmek istemeyiz ordan.
Inanıyorum bir gun herkes evini bulacak.
Kimseye karışmak istemezken neden sürekli benimle uğraşırlar anlamam. Ben naif, kanunlara uyan sıradan bir vatandaşım. Şans beni bir bulmuyor artık. Neyse.
Bugün dedemden ilk defa korktum sözlük. O halis muhlis adamın içinden canavar çıktı. Olay şöyle:

Telefon kablosundaki sorun yüzünden eve ttnet servisi çağrılır. 1 saat içinde gelmesi gereken servis elemani 3 saatte gelir. Laubali hareket ve konuşmasıyla antipatik bir ortam oluşur. Evin dedesi sinire keser. Laubali eleman: "dedem bu kablo küf yapmış 50 tl'ye değiştiririz" der. Dede kükrer: "ekmek mi lan bu küf yapsın!" Bu kükreme ile servis elemanı usul usul arızayı düzeltir ve 5 kuruş almadan usul usul gider.
Sözlüğe girmeyeli 200 gün oldu kendimi yaşlanmış hissediyorum.
ekonomiden not çıkarmak istiyorum ama deftere öküzün trene baktığı gibi bakıp sigara içiyorum.
bulunduğum ortamlarda ( çoğu mecburi) insanları sessizce gözlemliyorum. sanki değişen siyasi iklimle beraber toplumda değişmiş. insanların çoğu kavgacı, egoist, kraldan çok kralcı ve " bana değmeyen yılan bin yaşasın" modunda. sanki kirli bir el güzel olan her şeye dokunup kirletmiş. bu kirlenmişliğin arasında temiz kalmak, ruh sağlığını korumak gerçekten çok zor.
insanların karşılarındaki insanı aptal yerine koyabileceğine, bunun hiç sırıtmayacağına, karşılarındaki insanın onları her koşulda ve söyledikleri/yaptıkları şey ne olursa olsun geri alacağına, bağrına basacağına olan inancı gerçekten canımı sıkıyor. siz aklınıza her eseni yapın, dilediğiniz gibi koşturun atları dört nala sonra 'ama şöyleydi ama böyle oldu ama zıt ama vıt' diye anlaşılmayı bekleyin. beni yıllardır tanıyorsun, tabiri caizse ciğerime kadar biliyorsun ve gerçekten mi ya? şu yaptığın saçmalık gerçekten mi? öyle merak ediyorum ki o noktadan nasıl döneceksin, bu sefer nasıl kotaracaksın olayı, bahanelerin/amaların neler olacak. hiçbir şeyin değişeceği yok, seninle ilgili bundan sonraki adımım gayet net kafamda ama sırf meraktan bir iki adım geri çekilip kollarımı kavuşturdum ve seni izliyorum.
Zihnim bazen yapay bir demans yaratımına uğruyor. Büyük olasılıkla takıntıların hükmüne karşı bağışıklık kazanımına uğradı psikolojim.. unutuyorum, unutmazsam yaşayamayacağımı bilerek. Sonra hatırlayıp unuttuğumu unutuyorum.

Aaa s.kerler. bak işte yine oldu.