bugün

22 yaşında hayata gözlerini yummuş şairdir.
1920 yılında zonguldak-devrek'te doğmuş ve o dönem türkiye'nin başına dert olan tüberküloz salgını yüzünden 22 yaşında hayata gözlerini yummuştur. tıpkı en yakın 2 şair arkadaşından biri olan muzaffer tayyip uslu gibi. tüm hayatı orhan velive arkadaşlarının başlattığı garip akımı şiirleridir. o tarz şiirler yazmak ve hayata hep iyimser bakmak inadındadır ama hastalık yakasını bırakmaz. zonguldak'ta küçük memurluklar yapmış, liseyi hastalığı yüzünden bitirememiştir. istanbul'a tedavi amaçlı geldiğinde bir kızla nişanlanır ve bir zaman sonra nişanlısı ölünce kayınpederi ile aynı evde yaşar. bu dönem içinde yazdığı şiirler hazindir. kayınpederi ile oturduğu evin şair leyla sokağında olduğunu, seyyar tezgahta salatalık satarak geçinmeye çalıştığını bile şiirlerinden öğrenebiliyoruz.

birgün kayınpederi ile kederli bir şekilde içerlerken tuvalete gider ve verem illeti onu orada öksürük krizine sokar, kayınpederi ölüsünü bulur kapıyı açınca. bu son anekdotu şair salah birselanlatmıstır. rahmetli'nin en yakın iki arkadaşından bir diğeri de salah birsel idi. mektuplaşmalarında zonguldak-istanbul arası özlemler satırlar aracılığıyla sürekli iletildi. rüştü onur istanbul'a gelecek, iyileşecek ve salah birsel 'le birlikte kendi şiirlerinden oluşan bir kitap çıkaracaklardı. kitabın adı bile hazırdı; iki kişi bir bina yapıyor

salah birsel, şairin ölümünden sonra 1956 yılında "rüştü onur" adıyla şiirlerini topladığı bir kitap yayınlamıştı. 22 yaşında ölmesine rağmen kısa ömrü içinde en azından antolojilerde güzel şiirleri kaldı. tüm şiirleri, öyküleri, salah birsel'le olan mektuplaşmaları ve hayat hikayesinin yer aldığı kitap sahaflarda bulunabilirse ne güzel.her antolojide yer almaz, resimli antolojilerde resimleri bulunmaz.

nasıl geçmişti günlerimiz nasıl
esen bir step şarkısı halinde
ve hergün bir hatıra sahilinde
nasıl geçmişti günlerimiz nasıl

öten kuş ki dalda muttasıl
şarkılar getirdi bize bahardan
uzak kaldığımız günler o yardan
nasıl geçmişti günlerimiz nasıl
Benden zarar gelmez
Kovanındaki arıya
Yuvasındaki kuşa;
Ben kendi halimde yaşarım
Şapkamın altında.
Sebepsiz gülüşüm caddelerde
Memnuniyetimden;
Ve bu çılgınlık delicesine
içimden geliyor.
Dilsiz değilim susamam
Öyle ölüler gibi
Bu güzel dünyanın ortasında

Rüştü Onur

devrekte malesef sadece bir büstle yaşatılabilmiş şair.
Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak
Ceketimi kasap alacak,
Pardösömü bakkal
Borcuma mahsuben...
Ya aşklarım
Ya şiirlerim ne olacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne
Hülasa anacığım
Ne ambarda darım
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni
Çıplak gideceğim

Rüştü Onur
muzaffer tayyip uslu'yla aynı kaderi paylaşan kadersiz şair.

ikisi de zonguldak'ta yaşamışlardır.
ikisi de memurdur.
ikisi de çok genç yaşta (uslu 24'ünde onur 22'sinde) veremden ölmüşlerdir.
(bkz: rüştü den gelen mektup)
hacettepe üniversitesi tıp fakültesi farmakoloji anabilim dalı öğretim üyesi.
profesör doktor. anabilim dalı başkanı.
şair rüştü onur, amcası olur.

1970, Tıp Doktoru, Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi
1973, Doktora, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı
1977, Doçent, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı
1987, Profesör, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı

1973-75 State University of New York at Buffalo, Department of Pharmacology, A.B.D. (Post-doc.)

inanılmaz bir insandır. Bizim gibi tıfıl öğrencilerle saatlerce ilgilenir, verdiği dersi hakkaten ders gibi verir. anlayıp öğrenebileceğinize inandığı her şeyi öğretir. buna, bir sıçanın mide fundusunu çıkarmak da dahildir, bir mekanik saatin işleyişini ve parçalarını öğretmek de. aldığım doktora dersi ile hayatıma her açıdan çok şey katmış bir insandır. farmakoloji ve tıp açısından öğrettikleri zaten en üst seviyede iken, bunun yanında göstermediği ıvır zıvır da kalmamıştır. lehim yapmayı bile bir sanat haline getirmiş, müthiş "kibar", muazzam insandır. bu adamdan öğrenilecek daha çok şeyler olduğu için, 3 gün sürmüş ders sonu sınavını şeyimde sallayıp ikinci dersi de alacağım.
kısaca gidilesi, görülesi, elleri öpülesi bir insandır.

ayrıca bugün öğrendim ki deliler gibi masa tenisi oynamaktadır. hayatımda yaptığım en uzun maçta, 17-1 gibi bir maç sonucu ortaya çıktı!
beşiktaş'ta bulunan şair leyla sokağı'nda karısı (bkz: mediha sessiz) ile birlikte, küçük bir tezgah üzerinde sebze ve salata satmış olan şair. tiberkülozdan ölmüştür.
benden zarar gelmez
kovanındaki arıya
yuvasındaki kuşa;
ben kendi halimle yaşarım
Şapkamın altında.
sebepsiz gülüşüm caddelerde
memnuniyetimden;
ve bu çılgınlık delicesine
içimden geliyor.
dilsiz değilim susamam
öyle ölüler gibi
bu güzel dünya ortasında..

Rüştü Onur'un 1942 de yazdığı Memnuniyet şiiri.
Rüştü Onur,1920'de doğdu.babası köy öğretmenidir.Rüştü Onur,ilköğrenimini Devrek'te yaptı.kastamonu'da,sonra da zonguldak'ta çelikel lisesi'nde okudu.burada iken tüberküloz hastalığa tutuldu.1938 yılı.hastaneye yatıyor o sıra,okula gidemeyince bırakıyor.1941'de onur'un hastalığı şiddetlenir.heybeliada'da sanatoryum'a yatar.burada iyileşir,zonguldak'a döner,hastalık nükseder,hastaneye tekrar yatar,burada mediha sessiz adlı tifolu bir kızla tanışır,nişanlanır.

istanbul'a dönerler,kız iyileşse de hastalık onu yıpratmıştır,ölür.rüştü onur'da bu duruma dayanamaz,her akşam içmeye başlar, 1 aralık 1942 gecesini,2 aralık 1942 sabahına bağlayan gece beşiktaş'ta şair leyla sokağı'nda,ciğerlerinden fazla kan gelmesiyle boğularak ölür.halen ortaköy mezarlığı'nda ''boğazın lacivert sularına bakan'' bir sırtta nişanlısıyla yan yana yatmaktadırlar.

eğer rahmetli onur,22 yaşında ölmeseydi,bugün orhan veli kadar büyük bir şair olabilecek kadar yetenekliydi.bu görüşü bir çok edebiyatçı paylaşıyor.

yaşamıyla ilgili bilgiler,salah birsel'in derlediği ''rüştü onur'' kitabında daha da ayrıntılı yer alıyor.

(bkz: copy paste değil alın teri)
hayatın ilmine çocuk yaşta vakıf olmuş, sızısını yüreğinde 22 yaşına kadar taşıyabilmiş incecik ruhlu yazar. dünya zalim ve karanlık bir yer demeye varmayan dili yerine kalemini kullanmıştır hayatın kara tahtasına. açık açık dememiştir hayat umutlarımıza kavuştuğumuz bir yer değil de umutlarımızı beklediğimiz bekleme salonudur diye. ancak şifrelerini vermiştir acının, karanlığın, çirkinliğin ve anlamsızlığın dal gibi ince iki mısrada. hemde hepsine ayrı bir güzellik çekicilik katarak, kaleminden içimize damlayan üç beş damla kan ile. hasılı erken değildir ölümü, kaldırabileceği kadar yaşamış ve karışmış gitmiştir, kalemindeki kadar ağır olmayan yokluğa.
herkesin bu adam üzerindeki ortak noktası sanırım; yaşasaydı büyük şair olurdu.

orhan veli'yi pek bir güzel anmıştır bir dörtlüğünde:

"Yağmur ol, bulut ol, şarkı ol
Yalnız esirgeme kendini bizden.
içinde yüzdüğün denizden
Daha derindir gecemiz"
"ben bir tarik-i dünya
ne ev ne bark
ne çoluk çocuk sahibi
bütün malım mülküm
ellerim ayaklarım
ve gözlerim.
kupkuru bir kuyudayım ki
yusuf'u özlerim."
yakalandığı ince hastalık yüzünden sürekli önümle burun buruna yaşamış ve bunu şiirlerine de yansıtmış şair. behçet necatigil in öğrencisidir.

Yalnız ben mi inkâr ediyorum Allahı
Mevsimler benden kafir
Ya kuşlar ve ağaçlara
Ne buyurulur

Uzun söze lüzum yok
Şahidimdir
Beş parasız gezindiğim sokak
Bir zaman yaşadığıma

Ve bir hatıra olsun diye
Benden size
Hiç sıkılmadan söyleyebilirim
Sarışın kızlara bayıldığımı.
görsel

Memleketi devrek'te adına anma günü düzenleniyor. 02 aralık'ta iki ayrı program halinde sunulacak. Şiir, tiyatro ve söyleşi bir arada. Meraklılarına duyrulur.
(bkz: kelebeğin rüyası)
salah birsel'in dostudur.

salah birsel, ölümünden sonra rüştü onur'un şiir ve hikayelerini, rüştü onur'un ölümünden sonra çıkan yazıları, eleştirileri bir kitapta toplamıştır. sel yayıncılık tarafından neşredilmiştir bu kitap.

(bkz: keşke ölmeseymiş)
Behçet Necatigil;

Bir şair yaşamıştı Zonguldak'ta
Adı Rüştü Onur'du
Bilseydi hatırlanacağını
Ölümünden sonra
Memnun olurdu.
III

Anam,
Ben topaç çevirirken sokakta,
Benim güzel oğlum,
Paşa olacak derdi...
Halbuki ben hâlâ
Topaç çeviriyorum sokakta.
hayatı kelebeğin rüyası adlı filmde anlatılmıştır.

umarız yaşadığı dönemde görmediği ilgiyi şimdi görür.
yaşamaktayken

şu bulutlar yok mu
benim olacak hepsi
ama çıkartmak için
tapusunu kendi üzerime
kime arzetmeliyim halimi...
yaşamak alnımın yazısı

kimden sual ettiysem halimi
güldüler.
anam bile şiir yazdığım için
bakmadı yüzüme.
yalnız bir öğle üstü sofrada
ölüm mukaddermiş dedi
halbuki yaşamak alnımın yazısı...
yılmaz erdoğan'ın kelebeğin rüyası isimli filminde bahsettiği şairlerdendir. mert fırat canlandırmaktadır.
verem hastalığı nedeniyle kısacık bir hayatı olmuştur. sayısız kereler hastaneye yatıp çıktığı dönemlerden birinde, tifo hastası mediha sessiz ile tanışmış ve nişanlanmış. fakat aynı yıl mediha sessiz'in hastalığı nedeniyle vefatı üzerine bunalıma girerek kendini içkiye vermiş ve kısa bir süre sonra onun ardından ölmüştür. mezarı nişanlısının yanında ortaköy mezarlığındadır.
"Sen aziz şehrim,
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin.
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte,
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.
Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin.

Ve aziz şehrim,
Şu anda seni terk etmem için
Her şey tamam.
Gemi hazır, yelken fora.
Fakat neden,
Ölülerim bırakmıyor yakamdan."
Behçet Necatigil'in sözleriyle:
"Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta
Adı Rüştü Onur’du
Bilseydi hatırlanacağını
Ölümden sonra
Memnun olurdu."