bugün

patrick rothfuss un çok sağlama benzeyen romanıdır.

--spoiler--
rothfuss, kralkatili güncesi serisinin ilk kitabı rüzgarın adı’nı yedi yılda tamamladı. dünyada fırtınalar koparan bu ilk romanı tam otuz iki dile çevrildi ve 2007’de quill ödülü ile publishers weekly - yılın en iyi fantastik kurgu kitabı ödülü’ne layık görüldü
--spoiler--

******

benim adım kvothe

uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. trebon kasabasını yakıp kül ettim. felurian’la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta üniversite’den atıldım. başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.

sanırım kitabın giriş cümlesi oluyo bu. çok etkileyici lan. hele benim gibi romanların giriş ve son cümlelerine bi takıntınız varsa etkilenmemeniz elde değil. (böyle bir takıntı stephen king in 7 kitap, ve yaklaşık 10000 sayfa süren kara kule serisinin ilk cümlesi ile son cümlesinin aynı olduğunu görünce orgazm yaşatır)
başdündürücü ve nefis bir alatımı var. çok sayıda kitap okudum ve dili beni en çok etkileyen romanlardan biri oldu. daha 250. sayfasında olmama rağmen.

--spoiler--
adım kvothe. aşağı yukarı "kıvote" diye okunur. isimler önemlidir, çünkü size bir insan hakkında çok şey söylerler. birinin duymaya hakkı olduğundan çok daha fazla isim duydum.

ademler bana maedre derler. telaffuz şekline bağlı olarak bu 'alev' 'gök gürültüsü' veya 'kırık ağaç' anlamlarına gelir.

beni görecek olursanız 'alev' ismi hemen aklınıza gelir. çünkü parlak kızıl saçlarım var. birkaç asır önce doğsaydım herhalde iblis diye yakılırdım. saçımı hep kısa kessem de pek asidir. kendi haline bırakıldığında dimdik durur ve beni alev almışım gibi gösteerir.

"gök gürültüsü" adınıysa, güçlü bariton sesime borçluyum.

"kırık ağaç" adını hep önemsiz buldum.

ilk hocam bana e'lir derdi. çünkü akıllıydım ve bunun farkındaydım. ilk sevgilim bana dulator derdi, çünkü telaffuzu hoşuna giderdi. bana shadicar, eli hafif, altı tel dendiği de oldu. kansız kvothe, esrarengiz kvothe, kralkatili kvothe de dediler. bu isimlerin hepsini hakettim. hepsinin bedelini ödedim...

--spoiler--

--spoiler--
"ayaklarına bakarak bir insan hakkında pek çok şey öğrenebilirsin" diye mırıldandı. "bazıları buraya tertemiz ve boyalı pabuçlarla, pudralanmış çoraplarla güle oynaya gelirler. ama pabuçlarını çıkardıklarında ayakları bir felakettir. bunlar başkalarından birşeyler gizleyen insanlardır. tıpkı ayakları gibi kötü kokan sırları vardır ve onları saklamaya uğraşırlar."

dönüp bana baktı. "ama hiç işe yaramaz. ayak kokusundan kurtulmanın tek yolu onları arada bir havalandırmaktır. aynı şey sırlar için de geçerlidir. tabii yanılıyor olabilirim de. ben sadece ayakkabılardan anlarım"

"bazen saraylı delikanlılar çıkagelirler. yüzlerini yelpazeleyerek başlarına gelenlerden yakınıp dururlar. ama ayakları pespembe ve yumuşacıktır. zorlu yollardan geçmediklerini, hiç canlarının yanmadığını hemen anlarsın."

"senin" diye devam etti sözlerine, "bu kadar genç bir oğlan için çok yaşlı tabanların var. yara izleriyle dolu. senin yaşındaki bir çocuk bu ayaklara ancak bir yolla sahip olabilir..."
--spoiler--
yazarı patrick rothfusstur. Üçleme olarak yazıldığını tahmin etmekteyim. ikinci kitabı "bilge adamın korkusu" dur ve herkes gibi bende 3. kitabın çıkış vaktini iple çekmekteyim...
Dünya'da 32 dile çevrilmiştir.
Kitapların sayfa sayısı sizi yanıltmasın, çok kısa sürede bitirebileceğiniz akıcılığa sahip bir seri, bir çok fantastik seri okumuş birisi olarak bu seri ilk 3 u hak ediyor.
fantastik kurgu alanında yeni bir virajdır. ağır fantezi ve imkansızlığa girmeden, ayarında edebi ağırlıkta anlatımı olan, baymayan bir kitap. 750 sayfa diye fazla gelebilir, gelmesin. tembellik etmeyin de okuyun. birçok fantastik edebiyat ödülü sahibi Ursula K. Le Guin bile kitabı önerdiyse, burun kıvırmayın.
Bu kadar mükemmel bir eserin altında bu kadar az entry görmek beni üzse de zamanla okundukça konuşulacağını düşünüyorum. Sözlüğe üye olurken kullandığım ismin kahramanı olduğu serinin ilk kitabı , ben de sanırım bütün hayranları gibi 3. kitabı bekliyorum ilk iki kitabı 10-11 gün gibi kısa bir sürede bitirdim çok akıcı, sürükleyici ve bağlayıcı adeta kitap kendini okutturuyor.
Kitabın sonlarına doğru genelde bu tarz kitaplarda olduğu gibi içimi bir hüzün kaplayıp "geç bitir biraz daha bu dünyada kal." dese de dayanamayıp bitirdim. 3. kitaptan sonra ne yapacağımı ben de pek bilmiyorum "Medeniyetin Dört Bir Yanı" gerçekten güzel düşünülmüş bir dünya.

Ayrıca güzel bir alıntıda benden olsun ;
"Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi."
kvothe' nin hikayesini bir çırpıda okuyacağınız kalın, fantastik kitap. zamn çarkı ile beraber gözümde her zaman ilk sıradadır.

"kansız kvothe, esrarengiz kvothe, kralkatili kvothe de dediler. bu isimlerin hepsini hakettim. hepsinin bedelini ödedim... "
Okunmasi gereken buyuk eser.

Ikinci kitabin sonuyla ilgili kafama takilan bir sey yardimci olacak vatrsa bi ulasiversin
kitap güzel.

fakat her zaman düştüğüm hataya yine düşmüşüm. önceden okuduğum yorumlarla beklentimi çok yükseltmişim. yüzüklerin efendisi'nden güzel diyen yorumlar okuyunca herhalde epik bir eser diye başına oturdum. ama aradığımı bulamadım.

--spoiler--
bir çırpıda okunuyor. hiçbir bölümü sıkmıyor. insan elinden bırakmak istemiyor. yedi yüz küsur sayfa olmasına rağmen iki-üç gün içerisinde tüketiliyor.

ama betimlemelerde problem var. dünyada en nefret ettiğim şey bir kitabın kahramanının düzgün canlanmaması kafamda. kitabın başında kvothe alev kızılı saçlara sahip, yeşil gözlü bir adam olarak anlatılıyor. fakat saçın kızıllığı her şeye yetiyor mu? düz mü, dalgalı mı, kıvırcık mı? bu adamın boyu posu, kilosu, endamı, duruşu, yürüyüşü nasıl?

tam "yazar bize bırakmış herhalde" diyerek kvothe'yi dalgalı kızıl saçlı bir delikanlı olarak hayal etmiştim ki o sırada kitapta "saçları dümdüz omuzlarına iniyordu" cümlesi geçti. her şey alt üst oldu o an işte. bir daha baştan bir çocuk tasarlamak zorunda kaldım. sen bu çocuk on beş yaşına gelene kadar neden demiyorsun saçları düz diye?

yine hikayenin içine girmede sıkıntı yaşadığım dönemler oldu. çocukluğu, gizemciyle tanışması ve dostluğu, eğitimine başlaması, ailesiyle ilişkisi, kumpanya yaşantısı hepsi çok güzeldi. ardından büyük bir şehirde yaşama tutunma çabası, o yalnızlığı, korkusu, mücadelesi de çok güzeldi. ama üniversiteden itibaren problemler başladı kitapta. hocaların hiçbiri tasvir edilmemiş. çeşit çeşit hoca var ama ayırıcı yanları yok. bu kimdi diyorsun okurken. oysaki zihnimizde canlandırabilmemiz için özellikleri daha net verilmeliydi. yalnızca kilvin'in şişko ve kıllı bir adam olduğunu biliyoruz. elodin deli diye geçiştiriliyor. fiziksel özellikleri çok net değil. hemme hele hiç tarif edilmemiş neredeyse. bütün hocalar birbirine girmiş.

arkadaşlarıyla ilişkisi bende samimiyet uyandırmadı. barda içerlerken, yarenlik ederlerken o sıcaklığı hissedemedim aralarındaki. belki kvothe'nin aslında ne kadar yalnız olduğunu ifade etmek için böyle yazıldı, bilemiyorum. ama üniversite hayatıyla ilgili boşluklar olduğunu düşünüyorum. hani kalıbı hamura basarsın da tam izi çıkmaz. aslında daha sert bastırman gerekiyordur, şimdi sadece sureti olmuştur. bunun gibi.

yine denna enteresan bir karakter. rahatsızlık uyandırıcı. sempati besleyemiyorsun bir türlü. muhtemelen kvothe'yi bulmak için o şehre gelmiş ama neden sürekli sevgili değiştiriyor. ve biz bunu nasıl olup da büyük aşk olarak görmeliyiz. çünkü öyle bir beklenti yaratılıyor. tarifi mümkün değil şeklinde en başta. fakat yaşananlar ilk kitap için ortada aşkın olmadığını gösteriyor. denna'yı sevemedim bir türlü. aralarındaki ilişki de tuhaf. çocuk peşinde dolaşırken, güzel sözler, iltifatlar ederken kız "sen bana o gözle bakmıyorsun" diyor. kendini başka adamların koynuna atıyor. yahu bu adam daha ne yapsın. bir kadının bu ilgiyi anlamaması o kadar mantıksız ki. bu kısmı da yazarın erkek olmasına bağlıyorum. çünkü bir kızın kendine gösterilen bu denli ilgiyi anlamaması mümkün değildir.

ama ejder hikayesinden sonra da iyi toparlandığını düşünüyorum öykünün. ikinci kitap için çok bir merak uyanmadı bende. yine de araya birkaç kitap sığdırdıktan sonra okuyacağım. belki insanların yaptığı bu kadar övgünün sebebi ikinci kitapla birlikte hikayeye gelen o bütünlüktür.

bu kitap kesinlikle kötü bir kitap değil. aksine artık çöplüğe dönmüş fantastik kurgu piyasasında ortaya çıkan umut vaadedici bir kitaptır. bu boşluklar olmasa kitap gerçekten enfes olabilirdi. dilerim yazar ikinci kitapta bu eksikliklerini tamamlamıştır.
--spoiler--
okurken kvothe için hep (bkz: Damian Lewis) gözümün önüne gelir.
Tek bir kitap olarak bakıldığında olağanüstü olarak niteleyemem fakat bir serinin başlangıcı olarak gayet güzel bir kitap. Okuru hikayeye bağlamayı bilen, sade ve lezzetli bir anlatımı var. Hikaye olarak pek orijinal olduğunu söyleyemem. Fakat kitabın esas olayı hikayeyi akıcı bir şekilde anlatıp gereksiz ayrıntılardan uzak kalıp olay örgüsünü dozunda ilerletmesi diyebilirim. Karakterimizin tanıtıldığı, onunla özdeşim kurduğumuz güzel bir giriş.
Umarım ikinci kitabı bu kaliteyi koruyup hatta üzerine çıkarak seriyi daha iyi bir noktaya getirebilmiştir. Vakit kaybetmeden ikinci kitaba yol alıyorum ve 3. kitabı fazla beklememeyi umuyorum..

"Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi."
*
Fena bir kitap değil,dili gayet akıcı,kendi çapında bi dünya yaratmaya çalışmış fakat hary potter ve lotrdan bir araya getirdiği belli olan ortak noktalar var. Lotrla kıyaslanacak bi eser değil,700 küsür sayfa boyunca antipatik,kendini beğenmiş kızıl saçlı bi veletin maceraları ilginizi çekecekse okumanızı tavsiye ederim. Yazar tek bi karakter merkezli yazdığı için çoğu yerde onu karizmatik göstercem ve yücelticem diye lüzumsuz yere ve abartılı terimler kullanmış,buda çok sırıtmış ve komik durmuş. Sonuç olarak son dönemlerin başı çeken başarılı ve akıcı bi kataptır okursanız pişman olmazsınız ama lotr un çeyreğinin çeyreği bile etmez,silmarillionla kıyaslanması ise tamamen hakarettir tolkien e.