bugün

sakin bir günün sonunda, gün batımına eşlik etmesi için aldığı, ancak tadına hiç bir zaman alışamadığı, her yudumunda ağzından midesine doğru yakarak kayan ve yüzünü ekşiten, birasını çakmağıyla açmıştı, hafif esen rüzgarın bedenini ürpertmesindeki gizem onu biraz daha geçmişe götürüyordu.... şeklinde başlayıp okuyucuyu eee hadi olaya girsek diyorum dedirten uzun cümlelerdir.
her şey o yaz başlamıştı.
yüzüme yediğim sert tokatla kendime geldiğimi belli etmeye çalışıyordum ama ard arda gelen tokatlat tepki vermemi engelliyordu.
cama çarpan bir sinek gibi geçiyordu zaman. ben nerdeyim neden bekliyorum hala dedim kendi kendime.
ayaklarım hiç olmadığı kadar titriyordu, sanki her gün girdiğim kapı bu değildi.
bizim yazarlardan* birinin yazdıkları romanlardan biriyse 'evet efendim' diye başlayabilir.en azından ben birinden bekliyorum.
Dr. Elliot Dietrich sağanak yağmur altında koşarak basamakları çıktı.
--spoiler--
Üzüntünün gölgesinde kalmış umutlarım vardı... işte o arbede de kurtardım son kalan umudumu... ismi sen...

Ve işte seni onlara anlatıyorum,
dinleyin.

--spoiler--

ekleme:tabi bu yazarın yazacağı roman ve konusu ile alakalı bir giriş cümlesi olacaktır. ben şu an yazacak olsam diye düşünerek yazdım bunu.
ben hasta bir adamım.
(bkz: #12918443) evet efendim.
haydeeeeee genemi sen?
zaman, hedefine hızla koşan bir sel misali ilerliyordu...
evet evet bunu son bir defa yapıcam ve daha sonra tüm günahlarımı alıp emekliliğe ayrılacağım.
içeri girdiğimde arkasını kapıya dönmüş sabit ve alımlı bir duruşla ayakta dikiliyordu. konuşmuyordu. sessizdi ve vakurdu. beni farkettiğinde yavaşça bana baktı ve gözlerini ağır ağır kırpıştırdı. yanına gittim. onu okşadım. ellerim bütün vücudunda gezindi ve en son iri memelerine yapıştım. memeleri şişkindi ve yumuşacıktı. hiç sesini çıkarmıyordu. olanları kabullenmiş bir edayla, derin derin nefes alıyordu. memelerini sıktım ve yeni aldığım kovaya taptaze sütünü sağdım. mutluydum. hep olduğum gibi, hep olacağım gibi mutluydum.
1978 bir yaz günüydü.
bağlaç olması muhtemeldir.
herkesin sağanak yağmurla birlikte tecavüz edildiğini görüyordum,yağmurun altında kıza tecavüz ediyorlardı,biri bacağından tutuyor diğeri,ellerinden en baştaki üstüdeydi, kızı dövüyordı, adeta zevk alıyordu kızın hem dövüp hem tecavüz etmek, kız bağırıyor çığrıyordu ama, sesini duyan yoktu,saçları dağılmış, alnın sağ tarafı çapraz biçimde kesilmişti, gözlerinde yaşlar akıyordu ancak, sesini duyan yoktu hemde yolun tam otasındaydı bu tecavüz, hiç kimse bakmıyordu bile onun göz yaşlarına yolun ortasında sağanak yağmurlar tarafında tecavüz edilişine
.
ağlıyordu,ağlıyordu hani kimse bakmıyor diyordum ya evet bakmıyordu
çünkü,herkes kendi önünü bile görmekten acizdi, benim başım yanacağına, bu kızın başı yansın diyordu, yağmur yağıyor yağıyordu
kız en sonunda o kadar tecavüzden sonra son nefesini veriyordu ölüyordu,derin yaralar içinde.
bir çınar ağacına kazınan iki isimle başlamıştı herşey.
daha önce bir romanla hiç birlikte olmamıştım denebilir.
pardon bakarmısın sigaramı yakarmısın dememle birlikte tokadı suratıma yemem bir oldu.
vücudumun alt tarafını hissetmiyordum ne karıncalanma ne uyuşma, sanki yok oldu saniyeler içinde. son hatırladığım bardaki masamda otururken birden kulaklarımda çınlayan yoğun ve mide bulandırıcı bir sesti.
kapıyı araladığımda memelerini sıvazlıyordu. narin yüzünü süsleyen, ince ve sarıya çalan kaşlarının altından bana bakarak, ''gelsene çok güzeller'' dedi.
içeri girdiğimde sıvazladığı şey memesiymiş.
milattan önce 600, eski mısır.
bir roman böyle başlar mı pek bilmiyorum ama, bu tip başlayan filmler çok güzel oluyo be.
alnına döşediğim beretta 92, şarjöre 16 namluya 1 adet olmak üzere toplam 17 mermi alır.