bugün
- en son ne yediniz16
- taşak traşı olmak9
- yurt dışına çıkmak iyi mi kötü mü16
- anın görüntüsü10
- aydinoglu bombala'nın sözlüğe vedası24
- günün yorgunluğunu alan şeyler8
- batman vs superman14
- ne işim var şan benim burada denilen yerler14
- göte epilasyon yaptırmak15
- töre dizileri8
- akraba evliliği tehlikeli midir22
- bir yazarın zekasından şüphe duymak9
- askim orasi degil diyen kadin8
- alkol dostunuzdur9
- dünyanın en iyi sebzesi17
- sözlükte bilgisiz yazarların çok olması13
- kaldırımdaki taşa tecavüz eden adam10
- kaç yaşındasın18
- gecenin şarkısı8
- sevgilisi olmayan sözlük kızları tam liste16
- allah ın ahirette baldırını göstermesi8
- ülke ekonomisinin rezilliği13
- pervasozluk org8
- makarnayı bir üst noktaya taşıyan küçük detaylar25
- altay cem meriç8
- bu kötü gidişe son vermek için akp14
- uludağ sözlük kızlı erkekli yaz kampı15
- waffle yapabilen erkek14
- animelerin çizgi film olması8
- kedi besleyen insan evi16
- duygusal yeme sendromu8
- 21-22 mayıs 2025 aykolik masklavi istanbul zirvesi12
- hindistanda türk malı boykotu9
- oynanan oynun film gibi olması9
- escort kadınla kondomsuz ilişkiye girmek17
- yaşamak için çalışmak zorunda olanlar11
- gazze bombalanırken müslüman ülkeler ne yapıyor14
- ilk yoğurt nasıl yapıldı26
- gençlerin evlenmek istememesi14
- 19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramı8
- 19 mayıs 2025 büyük izmir mitingi37
- erdoğan'a belediyeden 466 bin liralık pastırma8
Robert Nozick, göçmen bir ailenin çocuğu olarak 16 Kasım 1938 tarihinde New York ta doğmuştur. Nozick, 1959 yılında Columbia Üniversitesinden mezun olduğunda sosyalist görüşte, sol öğrenci birliklerinden birisinin üyesi olarak faaliyet göstermiştir. Princeton, Oxford ve Rockfeller Üniversitelerinde çalıştıktan sonra 1965 yılında Harvard Üniversitesine girmiş, 1969 yılında Felsefe profesörü olmuş ve ölümüne kadar Harvard'da görev yapmıştır
(bkz: anarchy state and utopia)
"maksimum birey hakkı için minimum devlet" fikrini savunmuştur. Kapitalizm'in savunmasını yaparken "refah devletini" eleştirmiş, Rawls'un adalet teorisini eleştirmek için yazdığı Anarşi, Devlet, Ütopya kitabı radikal liberteryenizm'in en önemli kitaplarından biridir.
(bkz: john rawls)
Chamberlain ile ilgili kurduğu örneklem aslında teorisi için de kısa bir özettir:
eğer bir toplumda 5 birim parası olan 5 kişi ve bir de üstün yetenekli bir basketbolcu varsa; bu basketbolcu çıkıp da ben hem çok iyi üçlük atarım hem de çok iyi smaç basarım ama bunu göstermem için bana 3er birim para verin diyorsa; toplumdakiler de bu kişiye 3er birim para veriyorsa, kimse burada Chamberlain(basketbolcu)i suçlayamaz. burada sakat irade de olmadığı için toplumdaki 5 kişinin para verip fakirleşmesi yüzünden, devlet Chamberlainden ekstra vergi isteyemez. ortada bir suç varsa bile bu suç 3er birim para veren insanların zeka geriliğidir.
eğer bir toplumda 5 birim parası olan 5 kişi ve bir de üstün yetenekli bir basketbolcu varsa; bu basketbolcu çıkıp da ben hem çok iyi üçlük atarım hem de çok iyi smaç basarım ama bunu göstermem için bana 3er birim para verin diyorsa; toplumdakiler de bu kişiye 3er birim para veriyorsa, kimse burada Chamberlain(basketbolcu)i suçlayamaz. burada sakat irade de olmadığı için toplumdaki 5 kişinin para verip fakirleşmesi yüzünden, devlet Chamberlainden ekstra vergi isteyemez. ortada bir suç varsa bile bu suç 3er birim para veren insanların zeka geriliğidir.
John Rawls ile sık sık adı beraber geçen anarşi,devlet ve ütopya adlı eseri olan felsefe profesörüdür. John Locke in mal sahibi olma konusundaki fikirlerine Lockean Proviso demiştir ve kişilerin bir şeye sahip olmasının etik yolu, Lockean Proviso ı ihlal etmediği sürece mümkün olduğunu söyler. eğer bu dünyada bir şey sahibi olunacaksa , başkalarına da eşit derecede şey kalmalı diye düşünmektedir . Ayrıca insanlara eşit koşullar ve mallar verilse bile eninde sonunda birbirlerinden farklı sayıda ve nitelikte şeye sahip olmaları kaçınılmazdır. Rawls da hakkaniyetler tekrar dağıtılması gerekebilir diye düşünür. Tabi bunu yapacak olan da devlettir , bir sistemdir.
retribution ve revenge , yani ceza ve intikam arasındaki farkları şu şekilde ortaya koymuş felsefe profudur.
ceza - bir ihlale karşılık doğar. intikam - bir zarara karşı.
sınırlıdır. diğeri sınırlı değildir.
kişisel değildir. kişiseldir.
burada kişisel zevk yoktur , adalet adınadır. diğerinde ise acı çektirmeden zevk alma vardır.
geneldir.( kanundaki cezalar belli.) diğeri özeldir.
cezalandırılan kişi bu durumdan ve nedeninden haberdardır. diğerinde de bilir. öyle bi bilir ki.*
ceza - bir ihlale karşılık doğar. intikam - bir zarara karşı.
sınırlıdır. diğeri sınırlı değildir.
kişisel değildir. kişiseldir.
burada kişisel zevk yoktur , adalet adınadır. diğerinde ise acı çektirmeden zevk alma vardır.
geneldir.( kanundaki cezalar belli.) diğeri özeldir.
cezalandırılan kişi bu durumdan ve nedeninden haberdardır. diğerinde de bilir. öyle bi bilir ki.*
Bu entry Robert Nozick'in köle adlı hikayesinin incelemek ve yapılabilirse bir analizde bulunmak üzere yazılmıştır.
Bu inceleme ve analiz bu hikayenin bahsedilmesinden bir süre sonra yine bu entry'nin altına editlenecektir.
Hikaye 9 bölümden oluşmaktadır.
Nozick bu hikayede kendinizi köle olarak hayal etmenizi ister. Uzatmadan başlayacak olursak;
1.bölüm: Sen acımasız sahibi olan, tam bir kölesin.
Sahibin seni zorla çalıştırıp istediği zaman sana şiddet uygulayabilir.
2.bölüm: Sahibin seni sadece kuralları bozduğunda dövüyor. Hatta sana kısa dinlenme süreleri bile tanıyor.
3.bölüm: Seninle birlikte yine sahibi aynı olan köleler ekleniyor ve bu sahip bu topluluğa danışarak malların nasıl aranızda bölüneceğine de karar veriyor.
4.bölüm: Artık bütün gün çalışmak yerine birkaç gün tatil hakkınız var. Sahibin için 3 gün çalışmak zorundasın, geri kalan 4 gün serbestsin.
5.bölüm: istediğin işte çalışabilirsin ancak kazandıklarının 7'de 3'ünü sahibine vermek zorundasın, 4.bölümde sahibine çalıştığın 3 güne karşılık olması için ve sahibin acil durumlarda seni işe çağırma hakkına sahiptir. Ayrıca istediği zaman maaşının kendisine verdiğin kısmını arttırabilir.
6.bölüm: Diyelim 10.000 köle var ve sen hariç herkes oy verme hakkına sahip. Böylece o köleler oy vererek her şeye karar veriyorlar. (senin maaşının ne kadarı sahibine gidecek, ve bu para nasıl harcanacak gibi kararlar olabilir.)
7.bölüm: Hala oy veremiyorsunuz ama oy verenlerin, oylarını sizin istekleriniz doğrultusunda oy vermeleri için yönlendirebiliyorsunuz.
8.bölüm: Oy verebiliyorsunuz ama sadece beraberliği bozmak için. Beraberlik durumunda oyunuz kayıt ediliyor. (hiç beraberlik olmadı)
9.bölüm: Tamamen oy verme hakkına sahipsin ancak bu sadece bir laf. 8.bölümdeki gibi beraberlik olursa oyunuzun değeri var. (hiç beraberlik olmadı)
Ve Nozick soruyor:
Bu bölümlerin hangisinde hikaye bir köle hikayesi olmaktan çıktı?
Bu inceleme ve analiz bu hikayenin bahsedilmesinden bir süre sonra yine bu entry'nin altına editlenecektir.
Hikaye 9 bölümden oluşmaktadır.
Nozick bu hikayede kendinizi köle olarak hayal etmenizi ister. Uzatmadan başlayacak olursak;
1.bölüm: Sen acımasız sahibi olan, tam bir kölesin.
Sahibin seni zorla çalıştırıp istediği zaman sana şiddet uygulayabilir.
2.bölüm: Sahibin seni sadece kuralları bozduğunda dövüyor. Hatta sana kısa dinlenme süreleri bile tanıyor.
3.bölüm: Seninle birlikte yine sahibi aynı olan köleler ekleniyor ve bu sahip bu topluluğa danışarak malların nasıl aranızda bölüneceğine de karar veriyor.
4.bölüm: Artık bütün gün çalışmak yerine birkaç gün tatil hakkınız var. Sahibin için 3 gün çalışmak zorundasın, geri kalan 4 gün serbestsin.
5.bölüm: istediğin işte çalışabilirsin ancak kazandıklarının 7'de 3'ünü sahibine vermek zorundasın, 4.bölümde sahibine çalıştığın 3 güne karşılık olması için ve sahibin acil durumlarda seni işe çağırma hakkına sahiptir. Ayrıca istediği zaman maaşının kendisine verdiğin kısmını arttırabilir.
6.bölüm: Diyelim 10.000 köle var ve sen hariç herkes oy verme hakkına sahip. Böylece o köleler oy vererek her şeye karar veriyorlar. (senin maaşının ne kadarı sahibine gidecek, ve bu para nasıl harcanacak gibi kararlar olabilir.)
7.bölüm: Hala oy veremiyorsunuz ama oy verenlerin, oylarını sizin istekleriniz doğrultusunda oy vermeleri için yönlendirebiliyorsunuz.
8.bölüm: Oy verebiliyorsunuz ama sadece beraberliği bozmak için. Beraberlik durumunda oyunuz kayıt ediliyor. (hiç beraberlik olmadı)
9.bölüm: Tamamen oy verme hakkına sahipsin ancak bu sadece bir laf. 8.bölümdeki gibi beraberlik olursa oyunuzun değeri var. (hiç beraberlik olmadı)
Ve Nozick soruyor:
Bu bölümlerin hangisinde hikaye bir köle hikayesi olmaktan çıktı?
Nozick'ten sosyalizme ve diğer sosyal demokrat şemalara dair vurucu ve basit bir eleştiri:
C1 sizin kafanızdaki ideal dağıtımcı adalet durumu olsun. nozick bunu full egaliteryen sosyalizm olarak seçiyor.
C1: adil durum, herkes eşit paya sahip
C1'deyken herkes adil şekilde mal değişimi yapıyor ve (kimsenin eşit olmadığı) c2 durumu oluşuyor. bunu şöyle gösterelim:
C1 (tam egaliteryenizm)› herkesin adilane biçimde (hiçbir zorlama olmadan, kendi hakları olan mallarını takası)› c2 (eşitsizlik )
eğer c1 adilse, c2'ye giden yollar adilse, c2 (eşit olmadığı halde) nasıl adaletsiz olabilir?
bunun için verdiği örnek şudur:
diyelim wilt chamberlein basketbol oynuyor. insanlar chamberlein'in oynayışını görmek istiyor ve maç girişinde stadın yanındaki kutulara 25 cent atıyorlar. sezon sonunda toplam 1 milyon kişi geliyor ve chamberlein'in 250 bin doları birikiyor. eğer basket maçlarına gelen herkes gönüllü geldiyse ve parayı gönüllü olarak verdiyse, chamberlein'in totalde 250.000$ parası olması (ve herkesin başlangıçtaki durumdan 25 cent eksik olması) nasıl adaletsizlik olabilir? olamaz. o halde eşitsizlik, adaletsizlik değildir.
bunun ötesinde bu daha büyük bir implikasyon içeriyor. eğer insanlarin adilane biçimde ellerindeki malları paylaşmasını engellemeyezsek sosyalizmin (ve her türlü örüntü adalet şemasının) uygulanabilmesinin tek mümkünatı, insanların hayatına sürekli olarak adaletsiz biçimde müdahale etmek olacaktır. insanlar arasindaki kapitalist eylemleri (i.e, değiş tokuş ve eşitsizlik) engellemenin tek yolu hayatlarına sürekli müdahale etmektir. bu da sosyalizmin ahlaken ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir.
Daha basit ve kısa anlatacak olursak Örneğin, eğer 100.000 kişinin her biri, bir stadyumda ünlü bir şarkıcıyı izlemek için para öderse, gecenin sonunda para ödeyenler önceki durumlarına göre az da olsa fakirleşirken şarkıcı daha da zenginleşir. Fakat kimse yanlış bir şey yapmamış ve kimse bir şey yapmaya zorlanmamıştır. Dolayısıyla klasik liberaller şunu sorarlar: Zenginliğin dağıtımsal sonucu nasıl olur da adaletsiz olabilir? Ve devam ederler: Sonucu eşitliğe dönüştürmeye çalışmak zor kullanımını gerektirir; yani sosyalizm'de şarkıcının henüz kazanmış olduğu serveti seyirciye iade etmek için zor kullanmak gerekir. Nozick’in belirttiği üzere, bu durum gelecekte de eşitliği sürdürebilmek adına kesinlikle sürekli ve tekrarlanan bir zor kullanımını gerektirecektir.
C1 sizin kafanızdaki ideal dağıtımcı adalet durumu olsun. nozick bunu full egaliteryen sosyalizm olarak seçiyor.
C1: adil durum, herkes eşit paya sahip
C1'deyken herkes adil şekilde mal değişimi yapıyor ve (kimsenin eşit olmadığı) c2 durumu oluşuyor. bunu şöyle gösterelim:
C1 (tam egaliteryenizm)› herkesin adilane biçimde (hiçbir zorlama olmadan, kendi hakları olan mallarını takası)› c2 (eşitsizlik )
eğer c1 adilse, c2'ye giden yollar adilse, c2 (eşit olmadığı halde) nasıl adaletsiz olabilir?
bunun için verdiği örnek şudur:
diyelim wilt chamberlein basketbol oynuyor. insanlar chamberlein'in oynayışını görmek istiyor ve maç girişinde stadın yanındaki kutulara 25 cent atıyorlar. sezon sonunda toplam 1 milyon kişi geliyor ve chamberlein'in 250 bin doları birikiyor. eğer basket maçlarına gelen herkes gönüllü geldiyse ve parayı gönüllü olarak verdiyse, chamberlein'in totalde 250.000$ parası olması (ve herkesin başlangıçtaki durumdan 25 cent eksik olması) nasıl adaletsizlik olabilir? olamaz. o halde eşitsizlik, adaletsizlik değildir.
bunun ötesinde bu daha büyük bir implikasyon içeriyor. eğer insanlarin adilane biçimde ellerindeki malları paylaşmasını engellemeyezsek sosyalizmin (ve her türlü örüntü adalet şemasının) uygulanabilmesinin tek mümkünatı, insanların hayatına sürekli olarak adaletsiz biçimde müdahale etmek olacaktır. insanlar arasindaki kapitalist eylemleri (i.e, değiş tokuş ve eşitsizlik) engellemenin tek yolu hayatlarına sürekli müdahale etmektir. bu da sosyalizmin ahlaken ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir.
Daha basit ve kısa anlatacak olursak Örneğin, eğer 100.000 kişinin her biri, bir stadyumda ünlü bir şarkıcıyı izlemek için para öderse, gecenin sonunda para ödeyenler önceki durumlarına göre az da olsa fakirleşirken şarkıcı daha da zenginleşir. Fakat kimse yanlış bir şey yapmamış ve kimse bir şey yapmaya zorlanmamıştır. Dolayısıyla klasik liberaller şunu sorarlar: Zenginliğin dağıtımsal sonucu nasıl olur da adaletsiz olabilir? Ve devam ederler: Sonucu eşitliğe dönüştürmeye çalışmak zor kullanımını gerektirir; yani sosyalizm'de şarkıcının henüz kazanmış olduğu serveti seyirciye iade etmek için zor kullanmak gerekir. Nozick’in belirttiği üzere, bu durum gelecekte de eşitliği sürdürebilmek adına kesinlikle sürekli ve tekrarlanan bir zor kullanımını gerektirecektir.
sağ kanat liberalizmin bir varyantı olan minarşizm fikrini ortaya atmış siyaset felsefecisidir.
1938 yılında New Yorkta doğan ve 2002de kanserden ölen Özgürlükçü ve liberter felsefeyi destekleyen Amerikalı filozoftur şüphesiz.. Nozick özellikle 1974 yılında yayınladığı Anarşi, Devlet ve Ütopya adlı kitabıyla tanınır. Bu kitapta devletin rolüne haklara ve özgürlüklere gelir dağılımına ve hakimiyetin kaynağına dair yargılarını ortaya koymuştur. Devletin müdahalesinin bireyselliğin değerini ve haklarını bozacağını şiddetle savunmuştur. Sınırlı devletin yani minarşizmin en önemli temsilcilerinden biri olmuştur kuşkusuz..
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar